[email]MECZUP[/email]
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz” tümcesindeki ‘meczup’ sözcüğünün aslında ‘mensup’ olduğu konusunda görüşler var.
Metin eski yazıyla yazılmış olabileceği için doğru da olabilir.
Ancak ister ‘meczup’ olsun isterse ‘mensup’ olsun, Türkiye Cumhuriyeti bugün hem meczup ve hem de mensuplar ülkesi olmuştur.
Öyle ki, salt sokaktaki adam ya da bir tarikat üyesi değil, doğrudan ‘Devlet’i ele geçirmiş yani sözcüğün tam anlamıyla ‘işgal’ etmiş olan tüm hükûmet üyeleri birer has ‘mensup’ ve çoğunluğu da has be has ‘meczup’turlar.
Çünkü herbirinin bir tarikata ‘mensubiyet’i vardır ve bunu yadsıyan da yoktur.
‘Mezcup’luğa yani yalın Türkçesiyle ‘aklını peynir ekmekle yemiş’ olanlara gelince, eksik ve gediğiyle yapılacak bir genel seçimi ‘darbe’ olarak niteleyen her kim olursa olsun ‘meczup’un ta kendisidir.
Yanlış bir biçimde onun İç Işleri Bakanı olduğu söyleniyor.
Doğru değildir.
Yani bu herif ‘İç İşleri Bakanı’ değildir, seçim sürecine girmeden önce o ‘makam’ı işgal etmiş biridir.
Denilecekse Eski İç İşleri Bakanı denilmelidir ve seçime on gün kala, kendi aklının estiği gibi Emniyet ve Jandarma’ya emir veremez.
Verse de, Emniyet ve Jandarma mensupları yasaların kendilerine verdiği yetkinin fazlasını kullanamaz ve herhangi bir ‘keyfî’ davranışta bulunamazlar.
Aynı şey, tüm bakanlıklar için geçerli olup, örneğin Eski Adalet Bakanı da aklının estiği gibi konuşamaz.
Konuşursa bir ‘meczup’un sözüdür diye gülüp geçilebilir.
Bakanlar için böyle de, Anayasa’ya göre ‘Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi’nin başı olan şahıs için başkadır denilebilir mi?
Halihazırda Cumhurbaşkanı değil ama vekâleten ya da daha doğru bir deyişle ‘idareten’ o makamda bulunan şahıs, hukuk şöyle dursun, akla, izana, vicdana ve adamlığa sığmayacak bir biçimde; yeni cumhurbaşkanı seçilse de ‘görevi devretmeyeceğini’ söyleyebilir mi?
Ki, bir kaç gün önce onun hukuk başdanışmanı olan ‘şahıs’ın aynı seyi televizyonlarda söylediği bilinmektedir.
Şimdi Türkiye’nin başında en çok oniki gün kalacak olan bu ‘mensup’ ve ‘meczup’lara, aman efendim bizim ‘makama saygı’mız var diyen her kim olursa olsun, onlar da ‘bir gömlek eksik meczup’lar olarak değerlendirilebilirler.
Bu sonuncuların ‘nezaket’, ‘hukuka saygı’, ‘devlet umuru’ gibi gerekçeler ileri sürmelerinin zerre geçerliliği yoktur.
Türkiye’yi uçurumdan atacak olanlar işte tam da bu sonuncular olacaktır.
Onlar ülkeyi uçurumun kenarına kadar getirmiş idiler, bu sonucular da işte bu sorumsuzluklarıyla uçurumdan düşmesine yol açmış olacaklardır.
Oysa daha bir yıl öncesinden, muhalefetin ‘Gölge Kabine’sini açıklaması ve özellikle İç İşleri, Adalet, Ulaştırma ve Savunma bakanlarının bir saat içinde görevi ‘devir’ almak için hazırlıklarını yapmış olmaları gerektiğini yazmıştım.
Çünkü bu ‘meczup’ ve ‘mensup’lar hükûmetinin, önünde sonunda bir ‘kaos’ çıkarmadan gitmeyeceklerini Mısır’daki sağır sultan bile bilmekte idi.
Şimdi herif, ‘benim milletim bunlara görevi devretmez’ derken keni ‘Millet’inin niteliğinin altını bir kez daha çizmektedir.
Gerçekten de, Osmanlı döneminde Rum, Ermeni ve Kürtler gibi etnik gruplar ‘Millet’ olarak adlandırılıyordu.
Cumhuriyet’le birlikte etnik, dinsel veya kültürel ayırımı ortadan kaldırılarak, tümünün ‘bir ve bölünmezlik’ ilkesi altında bütünleştirilmesine ‘Ulus’ denilmişti.
İşte bu ‘meczup’ ve ‘mensup’lar hükûmeti, gerçekte ‘Ulus’u parçalayarak, Türk Ulusu ya da Türkiye halkı’nı yeniden ‘mensuplar ve meczuplar ülkesi’ olarak parçalamış bulunmaktadır.
Yeni Osmanlıcılık da budur, Atatürk karşıtlığı da budur, Hilafet ve ümmet özlemi de budur ve yirmi yılın ardından tam anlamıyla başarılmış olan da bundan başkası değildir.
‘Atatürk’ün bütün hedeflerini Erdoğan gerçekleştirdi’ diyen Cevizkafalı Hulki gibilerini görüp de anlayamadıkları da işte tamamen budur.
Vatan Tarikatı müritlerinin anlayamadıkları da budur.
Şimdi bu gibi ‘okumuş cahil’lerle tartışmak yerine, Baş Meczup’un şu son on gün içinde yapabileceği ‘meczupluk’lara dikkat çekmek isterim.
Bu ‘Halk düşmanı’, bu ‘Ulus düşmanı’, bu ‘Ülke düşmanı’ kesim, iktidardan gitmemek için ellerinden gelen her şeyi yapacak yani her melaneti çıkaracaklardır.
Önümüzdeki gün ya da saatler içinde olabilecekleri, gün gün ve saat saat ele almak üzere, Halk İttifakı’nın da her olanağı sonuna kadar kullanmak üzere ‘hazır’ olmasında yarar var diyerek bu yazıyı sonlandıralım.