MENDEBUR AMERİKALI / NİHAL ATSIZ

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

MENDEBUR AMERİKALI / NİHAL ATSIZ

İletigönderen mithat akar 1923 » Pzt Nis 04, 2016 23:01

Amerika bugün dünyanın birinci devletidir. Geniş ve zengin toprakları, 200 milyona yakın nüfusu, atom gücü ağır endüstri ve ticaretiyle birincidir. Fakat fertler arasındaki münasebetlerde olduğu gibi milletler arasındaki dengede de birinci olmak, mutlaka "değerleriyle ve hakkı ile birinci olmak" anlamına gelmez. Sosyal ve dev bir büyüteçle Finlandiya'yı 200 milyonluk yapıp Amerika'nın yanına getirerek ikisini ölçüştürünüz. Yahut bunun aksini yapınız: Sosyal ve dev bir dürbünün tersiyle bakıp Amerika'yı, 4.5 milyonluk bir ülke haline getirerek Finlandiya'yı komşu yapınız. Ne kadar güdük kalır!

Çünkü milletleri büyük yapan erdemlerden hiçbirisi Amerika'da yoktur.

Siyasî ahlâkları sıfırdır. Hem demokrasi havarisi geçinir, bütün milletlerin demokrat olmasını ister, Zenci devletlerinde seçim yaptırmak için yırtınır, faşizm ve komünizme karşı cephe alır, hem de kendi vatandaşları olan, savaşlarda Amerika için kan akıtıp Olimpiyatlarda birincilikler sağlayan Zencilere köle muamelesi yapar.

Hem seçim yapar, hem de türlü şaklabanlıklarla Zencileri seçtirmez.

Kennedy'nin öldürülmesi ve meselenin esrarlı şekilde örtbas edilmesi, cumhurbaşkanlarının daima ölümle korkutulması siyasî ahlâkın derecesini gösterir.

Amerika'da cinsi ahlâk da yoktur. Evli kadınlardan hemen hepsinin zina yaptığı Doktor Kinsey'in raporu ile ortaya çıkmıştır.



Ticarî ahlâk da yoktur. At yarışları ve boks maçlarındaki müşterek bahisler üzerinde yapılan gangsterlikler, vergi kaçırmak için yapılan hilekârlıklar, geri milletlere silâh satmak için oynanan oyunlar ortadadır.

Atom sırlarının Ruslara satılış şekli ise millî ve vatanî ahlâklarının örneğidir.

Sözün kısası Amerika bir rezaletler ülkesidir. Banka soygunculuğu illeti oradan dünyaya yayıldı. Klâsik müzik yerine iptidaî Zenci müziğini dünya piyasasına süren Amerika'dır. Seks kepazelikleri, Holivut fuhuşları hep Amerikan icadıdır. Cinsî terbiye veriyoruz diye kız okullarında flört dersleri gösterilen tek ülke Amerika'dır. En çok sabun kullanan milletlerden biri Amerikalılar olduğu halde pislik ve murdarlıktan doğan çocuk felci hastalığını Amerikalılar dünyaya yaydı. Milyonlarca akıl ve sinir hastası, milyonlarca şişmanlık hastası, milyonlarca homoseksüel hep oradadır.

Amerika'da olup da başka yerde olmayan şeyler yalnız rezaletle cıvıklıktır.

Neden böyle? Çünkü henüz millet olamadılar. Amerika büyük değil, iridir. Avrupa'dan giden maceracı, serseri, katil, hırsız güruhu ile bu güruhun kadın ihtiyacı için ithal olunan malûm seviyedeki dişilerin neslinden geldikleri için böyledirler. Onları parlak gösteren şey sonsuz servetleridir. Bu servetle dünyanın en büyük ve en iyi bilginlerini, uzmanlarını kendi memleketlerine toplayabiliyorlar.

Amerika'daki bilim ve teknik hayatını yürütenler Yahudilerle Avrupalılardır. Avrupalı diyerek kendisi veya babası Avrupa'dan gelmiş ve henüz Amerikalı olamamış kimseleri anlatmak istiyorum. Bir numaralı atom bilgini Von Braun bile Alman'dır. Gerçek Amerikalı bilim, teknik ve kültüre değil, yalnız para kazanmaya önem veren bir yaratıktır. Onlarda zahirî bir cilanın altında iptidaî ve kaba bir insan gizlidir. Amerika'nın yerlileri olan ve kendilerine göre oldukça gelişmiş kültürleri bulunan Kızılderililerin yok edilmiş olması Amerikalıların vahşetinin söz götürmez tanığıdır.

Ruslar fezaya ilk füzeyi atıp içine Laika adlı bir köpek koydukları zaman, hayvana böyle işkence yapılır mı diye Amerika'da kıyametler kopmuştu. Oysa ki Laika dünyaya sağ salim dönmüştü. Aynı Amerikalılar kendi vatandaşları olan Zencileri öldürürken soğukkanlı idiler. Hele Kıbrıs'ta Türkler'in ölmesi, öldürülmesi, açlığa mahkûm edilmesi kıllarını kıpırdatmamıştı. Demek ki Laika'yı kanları çekmişti.

* * *

Mantık ve muhakemeleri tersine işleyen bazı kimseler bu son durum dolayısı ile suçlu olanın onlar değil, biz olduğumuzu ileri sürüyorlar. Peki ama, önündeki koca çukuru göremeyerek düştüğü için kendisiyle alay edilen Nasrettin Hoca'nın: "Bu çukuru buraya kazanda hiç suç yok mu?" diye sorması gibi biz de şöyle soramaz mıyız :

Bizim iyi niyetimizi sömüren, vefakârlığımızı kendi çıkarlarına alet eden yabancıların, yani Rum'un ve Amerikalının hiç mi suçu yok? Birkaç günde başarabileceğimiz Kıbrıs çözümüne engel olarak onu cihan çapında bir mesele haline getiren, binlerce Türk'ün acı ve sefalet çekmesine sebep olan ve kendisi de bir çözüm yolu bulamayan Amerika bizim dostumuz mu?

Kızıl Moskofları Avrupa'nın ortasına kadar getirerek cihanın başına belâ eden; Almanya ve Kore'yi ikiye bölerek Avrupa ve Asya'da yıllarca kanayacak yaralar açan ve o zamanki Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye Rusya ile anlaşmasını tavsiye eden adam, yani Amerikalıların geleneğe aykırı olarak dört defa üst üste başkan seçtikleri, insanlık tarihinin bir numaralı budalası Roosevelt değil miydi?

Öldürüldüğü zaman bir kısım Amerikalılar sevindiği halde Türkiye'de herkesin acı duyduğu Kennedy, Küba için Ruslarla pazarlık ederken, Küba'nın Rus füzelerinden temizlenmesi karşılığında Türkiye'deki Amerikan füzelerini, modası geçmiştir bahanesiyle kaldırtmadı mı?

Bütün bunlar, dostumuzun vefa derecesini göstermektedir. Böyle bir dosta karşı hükümet siyasî alanda gerekeni yapsın. Biz de millet olarak onun bir mendebur olduğunu bilelim, şimdilik yeter.

Hüseyin Nihal Atsız / Ötüken
3 Eylül 1964
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Re: MENDEBUR AMERİKALI / NİHAL ATSIZ

İletigönderen Erkan Güçiz » Çrş Nis 06, 2016 5:12

Atsız neyi savunur...

RECAÎ ÎSKENDEROĞLU (Diyarbakır) — Muhterem arkadaşlarım, sayın Hükümet sözcüsü ile kanunları takip hususunda zannediyorum ihtilaflı halde değiliz. Kendileri istemiyerek sorumlu duruma geldiler. Şunu arz ve ifade edeyim ki, Türkiye'nin siyasi Anayasasının bir Fransa Anayasası haline gelmesini ve sağdan, soldan, ortadan bütün fikir cereyanlarının ortaya dökülmesini şahsan isteyen bir arkadaşınızım. Ama bunun tahrik edici neşriyatın tahribetmiş olduğu, akıttığı zehirlerin memleket bünyesinde ne gibi uçurumlar tevlidettiğini zannediyorum ki, Hükümet idrak etmiş halde değildir. Bir tarihî misal vereceğim :
Katiyetle hislerden tecerrüdederek, bölgevi hislerden tecerrüdederek arz ediyorum. Türk tarihine intikal etmiş 'bir vesikadır. Muharrir geçinen ve yahut da yazar geçinen bir adam, biz buraya milletvekili olarak geldiğimizin birinci ayı içinde idi. Eğer, arz ederlerse, sayın Başkana tevdi ederim. Şöyle bir görüş tevdi etmiş idi;
«Ben Kore'de şehit düşten kardeşim için mevlüt okutan, matem tutan Moğol Türkleri, Kazan Türkleri gibi 'kimselere öz Türk kardeşini demiyeceğim de, Karadeniz sahillerinde Rum Pontüs Kırallığının bir kırıntısı olan lâzlara, Şarki - Anadolu'da oturan kürtlere, Hatay'da, tâbire bakın, memlekettin en mümbit yerlerinde oturan, Hatay ve Adanadaki fellahlara, eski Adapazarı'nda, İzmit havalisindeki çerkezlere mi kardeşim diyeceğim?» (İsmini söyle» sesleri) Bunu söyliyen Nihal Atsız'ın bu neşriyatı hakkında hiçbir takibat yapılamamıştır. Eğer bu neşriyat bugünün mevzuatına göre suç teşkil etmiyorsa, memleket bünyesini, biraz evvelki konuşmamda arz ettiğim gibi siyasi Sevr Muahedesini tahribedici hale sokan ırkçı durumun getirdiği iç harp meselesi haline getirilen kötü cereyanları bertaraf edecek bir kanun getirsinler.

M. Meclisi B : 118 19 . 9 . 1962 O : 1

https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/MM__/d01/c006/b118/mm__010061180600.pdf
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

MENDEBUR AMERİKALI / NİHAL ATSIZ Alıntısı İle İligili / Mithat Akar

İletigönderen mithat akar 1923 » Prş Nis 07, 2016 1:46

Sayın Erkan Güçiz Hocam merhaba. Alıntıladığım makale ile ilgili, Nihal Atsız Neyi Savunur? şeklinde bir başka alıntı ile yorum yapmışsınız. Öncelikle yapmış olduğum alıntıyı okuyup, vakit ayırdığınız için teşekkür eder, saygılarımı arz ederim.

Atsız, bütün makale - fikir ve düşünceleri ile onaylanmasa dahi, kanımca tarih disiplini, edebiyat bilgisi ve Türk Ulusuna yönelik derin sevgisi ile saygı duyduğum bir Türk büyüğüdür. Elbette dönemin koşulları itibari ile benim de katılmadığım ve şu an için geçerli olmayan öneri ve fikirleri bulunmaktadır. Türkçülük konusunda ben elimden geldiği kadar Yusuf Akçura'nın yolunu takip etmeye çalışan biriyim. Lakin Atsız'ın bir çok konuda şaşırtıcı bir öngörüye sahip olduğu ise yadsınamaz bir gerçek. Aşağıdaki alıntı 1974 - 80 arasında ABD emperyalizminin Türkiye'ye dönük planlarına ışık tutar nitelikte. Eğer vakit ayırıp okursanız sevinirim. Sağlıcakla kalın hocam.

"...16 Şubat olaylarının asıl müsebbibi Altıncı Filo’dur. Gelmeseydi iki kişinin ölmesi, birçoğunun yaralanması ve daha fena olarak milletin birbirine kin besleyen zümreler haline gelmesi gibi uğursuz hâdiseler olmayacaktı.

Kıbrıs anlaşmazlığında Yunanlılar’ı tutan Amerika’nın Türk çıkarmasına Altıncı Filo vasıtasıyla engel olmasından ve Amerika Cumhurbaşkanının Türkiye başbakanına mahut mektubu yazmasından sonra başlayan soğukluk yavaş yavaş bir Amerikan düşmanlığı halini almış, millet Amerikalı görmeye tahammül edemez hale gelmiştir.

Filonun arasıra Türkiye kıyılarına yaklaşmasında stratejik bir zaruret varsa bunun için mutlaka İstanbul ve İzmir limanlarına girip sevimsiz Amerikan bahriyelerini şehirlerimize çıkarmaya ihtiyaç yoktur. Çok büyük bir vurucu güç olan Altıncı Filo, görevini İstanbul’a yaklaşmadan, Marmara’nın İstanbul’a yakın bir noktasında durarak da yapabilir. Türk hükümetinin millî duyguyu anlayarak, hiç olmazsa uzun bir süre, bu gemilerin gelmemesini sağlamaya mutlak bir ihtiyaç vardır.


aksim olaylarında dinî taassubun mühim rol oynadığı muhakkaktır. Dinî taassupla gözü dönmüş, daha doğrusu döndürülmüş olanlar, Amerika aleyhtarı yürüyüşe katılanlardan çoğunun sosyalist olması dolayısıyla onları top yekûn komünist ve kâfir olarak görmüşler, neticede hâdiselere seyirci olarak katılan ve tesadüfen orda bulunan, biri evli, iki vatandaşımız hayatlarını kaybetmiştir.

Bu çatışmada polisi suçlamaya da imkân olmasa gerek. Birkaç yüz polis, kavgaya kararlı birkaç bin kişiyle, silâh kullanmadan nasıl baş edebilirdi?

Bu çatışmalar devam edecektir. Önceden tedbir alınmadığı için cesareti artan taraflar işi daha da ileri götüreceklerdir. Sağdan sola kadar bütün yurttaşların az çok millî duygu ile yaptıkları bu yürüyüşlere gizli maksatla katılanlar da elbette bulunacaktır. Bunların bir takımı hilâfeti diriltmek isteyen siyasî ümmetçiler, bir bölümü de hâlâ Stalin veya Mao prensiplerini Türkiye’ye uygulamak isteyen komünistlerdir.

Bu iki zümrenin kışkırtmaları günün birinde amacına ulaşırsa Türkiye’de kan gövdeyi götürecektir. Bunu mutlaka önlemek lâzım. Önleyici tedbirler de gayet basittir. Hükümetten rica ediyorum: Bir müddet yürüyüş ve mitinglere izin verilmesin ve uzun bir süre de Altına Filo Türkiye’ye uğramasın. Particilik yüzünden zaten çok fazla bölünmüş olan milletimiz bir de Amerikalılar yüzünden tekrar ikiye ayrılıp vuruşmaya başlarsa “ne günlere kaldık, ey Gazi Hünkâr” demekten başka çaremiz kalmayacaktır."

N.Atsız , Gözlem, 6 Mart 1969
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18


Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x