MERAK BU YA!
Şu an Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Derya Sazak 12 Kasım 2009 gūnū İtiraflar’ bașlıklı yazısında șöyle yazıyor:
““Birinci Ergenekon” davasında Danıştay suikastı sanıklarından Osman Yıldırım Cumhuriyet gazetesine atılan bombalarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuş. Daha önce savcıya verdiği ifadeleri duruşma salonunda mahkeme heyetine anlatan Osman Yıldırım, Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’la yaptıkları eylemlerin Muzaffer Tekin ve Veli Küçük tarafından planlandığını öne sürüyor.
Sanık Yıldırım, emri Veli Küçük’ün verdiğini, bombaları emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’den aldığını, onların üstünde de Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un bulunduğunu mahkemede açıklıyor.
28 Şubat ertesi Genelkurmay “andıç”ıyla Şemdin Sakık’ın ifadesinde adı geçen Akın Birdal’a yönelik silahlı saldırıyı gerçekleştiren Semih Tufan Gülaltay’la ilgili bilgiler de veren Osman Yıldırım, emekli paşalar Tolon, Eruygur ve Veli Küçük’ün tetikçi Gülaltay’ın evinde buluştuklarını öne sürüyor.
Cumhuriyet’in bombalanması ve Danıştay saldırısı öncesinde “Ataşehir”de yapılan bir toplantı da Osman Yıldırım’ın açıklamaları doğrultusunda önem kazanıyor.”
İșçi Partisi Genel Bașkanı Doğu Perinçek, bu yazının yayımlandığı gūn kesip ‘bir gūn yayımlanmak ūzere saklamıș.
Ve 28 Haziran 2013 gūnū ‘tek sözcūğūne dokunmadan yeniden yayımlarken șöyle soruyor:
“Bir zerre mantığı, azıcık bilgisi, bir gram gerçeğe bağlılık duygusu, en az düzeyde gazetecilik ahlâkı ve vicdanı olan, bu yazıyı yazabilir mi?”
Ardından ‘Derya Sazak’a, Ahmet Hakan’a, Şirin Payzın’a, Fatih Altaylı’ya, Balçiçek Pamir’e, Nazlı Ilıcak, Nagehan Alçı, Altan Öymen’e, Mustafa Karaalioğlu, Okay Gönensin ve Ali Bayramoğlu’na, Aslı Aydıntaşbaş ve Akif Beki’ye, Erkan Çelik’e, bütün televizyon programcıları ve söyleşi sayfası yapanlara öneriyorum, Av. Zeynep Küçük’e her şeyi sorun kamuoyu aydınlansın. » diye ekliyor.
Burada adları anılan ve anılmayan daha yūzlerce köșe yazarı, televizyon programcıları ve söyleşi sayfası yapanlarda
“zerre mantık, azıcık bilgi, bir gram gerçeğe bağlılık duygusu, en az düzeyde gazetecilik ahlâkı ve vicdan” yok ki.
Bunlar ‘șirret’!
Bir de o program yapıcılarının konukları olan ‘akademisyen’ler var.
Onlarda da “zerre mantık, azıcık bilgi, bir gram gerçeğe bağlılık duygusu, en az düzeyde bilim ahlâkı ” yok.
Bunlar da ‘șakirt’.
Taliban da denilebilir.
Her șey bir yana, șu ūnlū ‘Ergenekon Davası’ çöktū mū çökmedi mi?
Balyoz, Çekiç, Mala davaları da çökmūș bulunmakta.
Haydi bunlardan bir tek doğru söz, bir ‘nedamet’, bir ‘insanî duygu’ kırıntısı bekleyelim.
Ama hayır, boșuna bekliyoruz.
Bakınız bunlardan Balçiçek Pamir koșa koșa ‘hakarete uğrayan tūrbanlı kadın’ı arayıp buluvermiș.
Gezi olaylarında onlarca gözū çıkarılmıș ‘mağdur’ varken, sen kalk Dr Recep’e yaranmak için o kadını ara bul.
Pekiyi ya Dr Recep’ten sonra, ki çok yakındır, bunlar ne yapacaklar acaba?
İnsan önūne çıkabilecekler mi?
Halktan özūr dileyecekler mi dilemeyecekler mi?
Yoksa daha mı azgınlașacaklar?
Yalan ūzerine yalan mı ūretecekler?
Ben bunların sonunu ‘mūthiș’ merak ediyorum.
Biliyorsunuz, ‘merak’, ‘ūstūne lazım olmayan ișlere bakmak’ da demek.
Șimdi kara kara bunların sonlarını dūșūnūyorum.
Bu ūlkede birgūn “mantık, bilgi, gerçeğe bağlılık duygusu, gazetecilik ahlâkı ve vicdan” ı olan gazeteciler ile
“mantık, bilgi, gerçeğe bağlılık duygusu yani bilim ahlâkı” olan akademisyenlere sıra geldiğinde ne olacak?
Ki, çok yakındır, sıra onlara da gelmek ūzeredir..
Burada adları anılan ve anılmayan daha yūzlerce köșe yazarı, televizyon programcıları ve söyleşi sayfası yapanlar ne yapacaklar?
Merak bu ya, çok merak ediyorum.
Habip Hamza Erdem