MERKEZ BANKASI’NIN ‘İ’Sİ

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

MERKEZ BANKASI’NIN ‘İ’Sİ

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Oca 23, 2024 14:41

MERKEZ BANKASI’NIN ‘İ’Sİ
Bugünlerde hakkında çok şey söylenilen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası üzerine kimi açıklamalar yapmak zorunluluğu doğmuş bulunuyor.
Öncelikle de, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası mıdır yoksa Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası mı diye sorulabilir.
Eğer ikincisi doğru ise, niye Cumhuriyeti değil de kısaca Cumhuriyet?
Tıpkı Cumhuriyet Savcısı’nda olduğu gibi Cumhuriyet’e bu vurgu niye?
Devlet’in adı Türkiye Cumhuriyeti olduğu halde, bu kurumların kuruluşunda savcı ve Merkez Bankası’nın adlandırılmasında ‘Cumhuriyet’ denilerek neden bir ayrıcalık gözetilmiş?
Örneğin Fransız Merkez Bankası’nın adı Fransa Bankası’dır (Banque de France).
Türkiye’de ise ‘Cumhuriyet Merkez Bankası’.
Çok açıktır ki, gerek Cumhuriyet Savcılarının ve gerekse Cumhuriyet Merkez Bankası’na verilen ayrıcalık, Cumhuriyet’i savunmak için, gerektiğinde Devlet’e rağmen karar alabilmede bağımsız olmaları gerektiği içindir.
Cumhuriyet Savcılarını geçiyorum, çünkü içlerinde Cumhuriyet’i savunan ilaç için olsun bir ‘tane’ kalmamıştır.
Nitekim sözde Devlet’in başı (ki Cumhuriyet’le zerre ilişiği kalmamıştır, ama ‘demokratik nezaket’ gereği öyle denilmektedir), Cumhuriyet Savcıları gereğini yapacak olsa bir tane il veya ilçe yöneticisi bulamayız anlamında bir söz söylemişti.
Gerçekten de, Türkiye’de göreli olarak Cumhuriyet Savcılarının bulunduğu dönemlerde Cumhurbaşkanları da, Başbakanlar da, Milletvekilleri de sorguya çekilebiliyorlardı.
Aklananlar aklanıyor aklanamayanlar da gerekli cezalara çarptırılabiliyorlardı.
Bu konu uzun olduğu için, biz Cumhuriyet Merkez Bankası’na dönebiliriz.
Merkez Bankaları, denildiği üzere Bayrak gibi, Ulusal Marş gibi, Başkent gibi bir Devlet’i, bir başlarına temsil eden kurumlardır.
Aslında Banka da değildirler, bir ülkenin Para’sını yaratanlardır.
Yani, Hükûmet ve aynı anlama gelmek üzere Hazine de dahil olmak üzere, bir ‘ülke ekonomisi’nin bütünü için gerekli gördükleri miktarda para basmak ya da piyasadan toplamak yetkisine sahiptirler.
Yani kılavuzları Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da Bakanların istek veya talimatları değil, ‘ekonomi’nin gerekleridir.
Öyle yuvarlak ‘fiyat istikrarı’ denilip geçildiğine bakmayın.
Eğer bir ülkede döviz kurları veya enflasyon rakamları anormal olarak yükselip düşüyorsa, sorumlusu ne İktidar ve ne de iktidarın bakanları değil Merkez Bankası Valileridir (Başkan değil Guvernörleri yani).
Ancak halk deyişiyle ‘Davul dengi dengine çalmaktadır’.
Nitekim, sözde Devlet’in başı, Merkez Bankası Guvernörünü neden görevden alıyorsunuz sorusana -emir dinlemiyor yanıtını vermişti.
Sen emirlerini neye göre veriyorsun denildiğinde ise, -bir Müslüman olarak faizler Nas ne diyorsa ona göre olacak diye yanıtlıyordu.
Böyle bir ‘Devlet yönetimi’nde, ister istemez ne Cumhuriyet Savcısı ve ne de Cumhuriyet Merkez Bankası olabilir, değil mi ama?
Yani Cumhuriyet’in bizzat kendisi ortadan kaldırılmıştır demektir.
Efendim oraya Amerika’lardan, finans kurumlarıyla içli-dışlı, Katar Emiri gibi petro-dolar zenginlerinin fonlarını yönetecek yetenekte birini getirdik diyorlardı.
Son bir aydır neredeydin diye sorulduğunda ise, -uluslararası para kuruluşlarından para arıyordum diyormuş.
Bu senin işin mi ‘a canım’ diye sorulsa ayıp mı olur?
Hem sen, Cumhuriyet Merkez Bankası yönetimiyle Amerikalarda görüp öğrendiğin ‘finansçılık’ı birbirlerine karıştırıyor olmayasın?
Ancak ne var ki, ortalıkta Cumhuriyet diye bir şey kalmadığı için, ne Cumhuriyet Savcısı ve ne de Cumhuriyet Merkez Bankası yöneticisi diye bir şeyin olmamasından doğal ne olabilir?
Bu kadıncağızın oturup/kalkmasından tutun da aile yaşantısına değin tamamen Cumhuriyet karşıtı olduğu söylenebilir.
Finans konusunda allame-i cihan olsa Cumhuriyet konusunda sıfırdır.
Çünkü, gerçek bir Cumhuriyet Merkez Bankası yönetimi olsa, bütün o ‘ekonomist piyasası’nın önde-giden ekonomistlerinin tersine, Türkiye ekonomisi için gerekli ve yeterli paranın, ülke dışında değil ama içinde olduğunu görüp ona göre kararlar alabileceğini söyleyebiliriz.
Yeter ki, görünüşte bir ve aynı şeyler olmasına karşın, gerçekte para/kredi ve sermayenin farklı ‘politika’larla yönetilmesi gerektiği bilinebilsin.
Acizane bu konuda bir kitapçığımın çıktı/çıkacak olduğunu belirteyim.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x