MHP'yi Gafletten Uyandırmanın Zamanıdır Ey Halkım, Destek Ol!
Kendimize, eş ve çocuklarımıza baktığımızda ne görüyoruz ey halkım; umutsuzluk, yorgunluk, öfke, endişe, çaresizlik, yılgınlık, üzüntü, sıkıntı, yüreğimizi daraltan her şey var içimizde ve çevremizde…
Sebepsiz değil, omzumuza çöken kurşun gibi bir yük, ağır, insanlarımız taşıyamıyor artık, çünkü ve en başta borçlandırdılar bizi, ödeyemeyeceğimiz bir yükün altına koydular bizi, artık yaşayan değil ezilir olduk.
Bir hükümet, kendi halkını bile bile borç yükü altına koyar mı?
Koydular bizi. Bu AKP hükümeti bile bile bakkal dükkânlarında, pazarlarda, marketlerde kredi kartı dağıtılmasına izin verdi ve herkes de aldı. Bir hükümet geliri bir lira olan memura, çiftçiye, esnafa, işçiye, emekliye on liralık, yüz liralık kredi kartı verilmesine göz yumar mı? Yumdu bu AKP ve bir liralık gelirimize on liralık kredi verilmesine ortam sağlayıp borçlandırdı bizi…
Peki bir hükümet enflasyon rakamı on iken, kredi kartı faizlerinin yüz olarak uygulanmasına izin verir mi? Verdiler, bir lira borç verdiler, on liramızı cebimizden aldılar ve hükümet de göz yumdu bu soyguna, hatta soygun için ortam hazırladı.
Ya çiftçilerimiz ve küçük esnafımız? Bir hükümet üretmeyen köylümüze teşvik verir mi, verdiler. Üretmeyen çiftçiye varlığının on katı kredi verilir mi, verdiler. Sonuç ne oldu: Çiftçimizin tarlası hem de yüzde sekseni yabancı bankaların ipoteğinde şimdi, çünkü üretmeyen çiftçi ödeyemiyor, borcu ödeyemeyince tarlasına ipotek konuluyor, belki de satışlarına başlandı bile…
Hal böyle iken bir hükümet on bankanın sekizini yabancılara satar mı, biz bilmez miyiz banka yönetmesini, ama sattılar. Şimdi bu yabancı bankaların karı 13 milyar dolar. Kimin parası bu? Bizim. Kim göz yumdu buna?
Dedim ya baştan, sıkıntı sarmış bir dört bir yanımızı, işte ilk nedeni bu, bile bile borçlandırdılar bizi. Herkes, hepimiz borçlu; çiftçi, memur, emekli, işçi, esnaf, köylü, dul, yetim, hepimiz ve bu hepimiz bu ülkenin çoğunluğudur, azınlığı değil. Çoğunluk borçlu şimdi ve bizi nefes alamaz hale getirdiler, ülkemizde olan biteni göremez hale düşürdüler. Ekmek parası derdindeki halkımız artık ülkemizde ne olduğunun ve ne bittiğinin belki farkında değil, belki de umurunda olmaz hale geldi, belki de kasten getirildi.
Bizim halimiz bu işte; herkeste üç beş kredi kartı, o bankadan bu bankaya koşup duruyoruz, elimizde avucumuzda ne varsa, bankalara verip duruyoruz, hatta elimizdekini de satıp duruyoruz, ama nereye kadar?
“Efendim geliri kadar kredi alsın, ödeyemeyeceğini almasaydı” diyorlar. “Aldıysa cezasını çeksin” diyorlar. Bunu diyenler alçaktır alçak! Alçak çünkü halkımızın eğitim ve öğretim ortalaması ilkokul üç buçuk sınıf düzeyinde, bunu hükümet biliyor. Bu halkımızın uzun yıllardır yokluk ve yoksulluk sınırında yaşadığını da biliyor. Hal böyle iken ne diye izin verdiniz bu soyguncu reklamlara; şimdi al yarın öde, şimdi al gelecek sene öde, şimdi al on yıl içinde öde, şimdi al elli taksitte faizsiz öde, aldattılar bizi, aldattılar. Aldattılar çünkü şimdi aldık ama ödeyemez duruma düştük, aldandık göz göre göre, aldattılar bizi…
Bu bizim halimiz, eşimiz, çocuğumuz, yakınımız, bizim halimiz, peki ya devlet, ya yargı, ya ordu? Onlar ne alemde? Onların hali de bizden beter nerdeyse...
“Referandum” dedi bu AKP siyaseti, yargıyı ele geçirdi, yargı bağımsızlığı yok artık. Savcı vicdanı, hakim vicdanı yok artık; davaya göre hakim, davaya göre savcı, işine gelmez ise, al onu vur ötekine misali, adalet yok artık.
“AB yasalarına uyum” dedi bu AKP siyaseti, Türk Ceza Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nu değiştirdi, askeri yargıyı yok edip, askerin her adımını sivile devretti. Üstüne de “gizli tanık, gizli müneccim, gizli dava, gizli soruşturma” koydu, şu an kimin eli kimin cebinde belli değil, at izi pek az, it izi dört nal gider oldu, karıştı birbirine. Şu an askerlerimiz terörist denilerek hücrelere atılıyor, asıl terörist olan PKK da cirit atıyor, çünkü meydan boş artık.
Peki ya devlet? Ülkesi ve milletiyle bölünmez olan devlet? Dili bir, dini bir, kaderi bir, tarihi bir, geleceği bir, bayrağı bir olan devlet?
Eriyor eriyor, avuç içinde buz misali, eriyor. Görmek isteseniz de eriyor, istemeseniz de eriyor. Barzani, Talabani, PKK, savaş çığlıkları, sözde kürdistan bezleri, sözleri, toplantıları, özerklik lafları ve eylemleri almış devletimizi sürükleyip götürüyor bir uçuruma.
Kıbrıs darda, Azerbaycan biz kardeşlerine küskün, yıllardır yönettiğimiz Suriye bize düşman, Libya düşman, Mısır düşman. Etrafımızda dost kalmaz oldu. Arap Baharı dediler, biz Türklere tüm Arapları nerdeyse düşman ettiler, yalnızlaştırdılar bizi.
Daha sayarız ama umarım “derdim özünde budur ve anlaşılmıştır”.
Şimdi gelelim MHP’ye.
MHP Merkez Yönetimi tüm bu saydıklarımızı bilmiyor mu? Biliyor, hatta fazlasını…
“Türk-Kürt” diyerek kardeşlerin birbirine düşman edilmeye çalışıldığını, “Alevi-Sünni” diyerek Müslüman bir milletin birbirine düşman edilmeye çalışıldığını bilmiyor mu? Biliyor, hatta fazlasını…
Doğu Anadolu’da MHP ve CHP hatta diğer tüm partilerin silinmekte olduğunu ve halkımızın “AKP-PKK tercihi” yapamaya zorlandığını görmüyor mu? Görüyor, hatta çok daha fazlasını…
Kod adı Ergenekon denilerek AKP-PKK’ya muhalif örgütlü toplum liderlerinin, gazetecilerin, aydınların, askerlerin hapse atıldığını ve hükümet eli ve AKP hukuku desteği ve de polisin zoruyla ülkemizde bir korku yaratılarak insanlarımızın sindirilmeye çalışıldığını anlamıyor mu? Elbet anlıyor, hem de fazlasını…
Şimdi soru şu: MHP ne yapıyor bu kör karanlık uçurum noktasındaki ülkemizde?
MHP Şemdinli’de var mı? Yok. Doğu illerinde var mı? YOK. Peki gidiyor mu hiç oralara? Yok, son gidilen yer Diyarbakır. Peki, bu illerde MHP’ye gönül vermiş insanlarımız yok mu? Elbet var, hem de çok. Peki ne yapsın onlar? Tek seçenek: Ya AKP ya PKK! Zaten olan da bu değil mi, ama buna izin vermeyiz artık, vermeye de hakkımız yok, çünkü Şemdinli vatan toprağıdır ve Türk Bayrağı dalgalanır orada, gitmek gerek, darda olan kardeşlerimize de el uzatmamız gerek.
Peki, her yerde olduğu gibi, milliyetçiliğimizin kalesi olan MHP Erzurum, Erzincan, Yozgat, Çorum, Kırşehir, Tunceli, Sivas, Amasya, Kırıkkale gibi İç Anadolu’da nerede var?
Yok ise eğer, peki MHP var olmak için ne yaptı oralarda, ne yapıyor ve ne yapacak?
Şimdi yeniden soruyoruz: MHP ne yapıyor bu kör karanlık uçurum noktasındaki ülkemizde?
Hiç, gerçekten hiç, isterseniz bu hiçleri sayalım; Salı Meclis konuşmaları ve AKP’ye sataşma, dalaşma, Çarşamba-Perşembe açılışlar, diploma törenleri, Cuma ülkede gelişen önemli olaylar hakkında yazılı basın açıklamaları, Cumartesi-Pazar istirahat ve geçmiş olayların değerlendirilmesi, Pazartesi ise Salı konuşmasına hazırlık…
Bu miting denilen şey seçim zamanı mı yapılır, oy istemek için mi yapılır, milletin vekili olmak için ve de bizi aldatmak için mi yapılır? Demokratik hak ve özgürlükler kullanılarak, bu zorlu dönemde bu ülkede hiç miting yapılmaz mı? Yapılıp da halkımıza olan biten anlatılmaz mı? Anlatılıp çıkış yolu için destek istenmez mi?
MHP ülkemizin köklü bir partisidir ve ardında büyük bir halk desteği olan bir partidir, bundan hiç birimizin kuşkusu yoktur. MHP ülkemizin bu kritik ortamında çıkış yolumuzu aydınlatacak bir partidir, bu güçlü ışığı verecek halk desteği vardır.
Eğer ki MHP hala çıkış yolumuzu aydınlatacak bir ışık olamıyorsa, gaflete düştüğündendir, ihanet değil.
O halde ey halkım, bize destek ver, bize destek ol ve uyandır bu gaflet uykusundan MHP merkez yönetimini. Tez elden uyandır ey halkım, tez elden, çünkü bu gidişat hiç iyi değil!
Erdal SARIZEYBEK, 6 Mart 2012