Millet ayaklandı
Unutmuştuk. Nereden geldiğimizi, bu topraklar üstünde nasıl tutunduğumuzu unutmuştuk. Balkan faciasını, Sarıkamış'ı, Çanakkale'yi unutmuştuk. Millî Mücadele'yi, Sakarya'yı, Dumlupınar'ı, 9 Eylül'ü unutmuştuk. Mustafa Kemal'i, Atatürk'ü, şehitlerimizi, gazilerimizi, mermi taşıyan analarımızı, bacılarımızı unutmuştuk. Bütün kahramanlarımızı unutmuştuk.
Ayağa kaldırdınız bizi. Milleti ayaklandırdınız. Unuttuklarımızı şimdi bir bir hatırlıyoruz. Onuncu Yıl Marşı'nı, İzmir Marşı'nı unutmuştuk. Marşı olmayan, marşlarını bilmeyen bir yığın hâline gelmiştik. Şimdi hepsini bir bir hatırlıyoruz. Kendimize döndük, kendimize geldik. Millet olduğumuzu hatırladık. Bu topraklar için can verdiğimizi, kan verdiğimizi hatırladık. Dedelerimizi, ninelerimizi unutmuştuk; şimdi hepsini bir bir hatırlıyoruz. Maceraları gözlerimizin önünden geçiyor. Biz dördüncü nesil torunları, oturup hepsinin hikâyesini yazıyoruz. Millet olduk yeniden. Marşlarımızı hatırladık.
Bir Ağustos aydınlığında Ankara garında beklerken birden bire çıkıverdi davul çalanlar, trompet çalanlar, saksafoncular. İzmir Marşı'nı çaldılar ve hep birlikte katıldık onlara. Sonra bir İzmir sabahına uyanıverdik. Karşıyaka'ya giden geminin koltuklarında oturuyoruz. Pırıltılı bir mavi gözlerimizi kamaştırıyor. Birden bir çocuk mırıltısı. Gülümseyen bir yüz... Binlerce yıl ötede kalmıştı ya, birden bilincimizden taşıverdi o destanın marşları. Sonra o güzel kızımızın flütü. Bir başka güzel kızımızın klarneti. Arkadan sökün etti bir bando. İzmir'in dağlarında çiçekler açtı... Hep birlikte yüreklerimizden koptu marş. Sanki yeniden bir kurtuluş savaşı veriyoruz. Keçiören metrosunda bir başka sahne. İnsanlar işlerine, evlerine gittiklerini unutmuşlar gibi. Hep bir ağızdan haykırıyorlar marşımızı. Hançerelerini yırtarcasına.
Ve 17 Mart günü. Çanakkale Zaferinin yıl dönümüne bir gün var. Haluk Levent geçmiş orkestrasının başına. Dedesini hatırlıyor. Dedesini, dedelerimizi hatırlıyor. Sesinin bütün gücüyle. İzmir'in dağlarında oturdum kaldım. Atamızı hatırlıyoruz: Adın yazılacak mücevher taşa. Yüreklerimiz kabarıyor. Çanakkale'de vuruşan Mehmetçik biziz. Kordon boyuna at süren süvari biziz. Mustafa Kemal'in askerleri biziz. Ayaklandık yeniden. Hangi çılgın zincir vuracak bu milletin aydınlık geleceğine? Bir gün dolmadan 185.854 tıklama. Türklük yeniden doğuyor.
Karanlık beyinlerinizde tasarladığınız yere gitmez bu millet. Bütün bağırtılarınız, bütün külhan çığırtılarınız boşuna. Sizin kininizin peşinden gitmez bu millet. Aydınlığı görmüş bir kere. Karanlıklara yüzünü çevirmez. Yalnız bir şeyi unutmuştuk. Kimliğimizi, kim olduğumuzu. Yahut da umursamıyorduk. Nasıl olsa aydınlık yollardayız diye. Hatırlattınız bize. Dedelerimizi, ninelerimizi hatırlattınız. Şehitlerimizi, gazilerimizi hatırlattınız. Bu topraklar için can verdiğimizi, kan döktüğümüzü hatırlattınız. Türk olduğumuzu hatırlattınız. Mavi göğümüzü, ayımızı, yıldızımızı hatırlattınız.
Karanlık düşünceleri din diye sundunuz bize. Biz içimizdeki Tanrı'yı hatırladık. Ellerimizi kaldırıp dua ettik şehitlerimize. Siyaset meydanına dinimizin temiz kavramlarını sürdünüz. Biz dinimizi içimizde yeniden bulduk. Gönüllerimizin sesiyle yakardık Tanrı'mıza. Temiz, tertemiz bir din bulduk içimizde. Açık, aydınlık dinimizi hatırladık.
Unutmuştuk. Çanakkale'de nice genci toprağa gömdüğümüzü unutmuştuk. Çanakkale içinde vurmuşlardı bizi. Sağ kalanlarımız derlendi toparlandı Ankara'da. Gök yeleli bozkurt düşmüştü önlerine. Yol gösteriyordu, ilk hedefi işaret ediyordu. Belkahve'den nasıl da İzmir'e sürmüştük atlarımızı. Efelerin dağlarda yurt tuttuğunu unutmuştuk. Hepsini bir bir hatırlıyoruz şimdi.
Vatan kutsal. Adı Türk vatanı. Millet olduk yeniden. Adımız Türk milleti. Yüz yıl öncesini, bin yıl öncesini, üç bin yıl öncesini hatırlıyoruz. Oğuz'u, Attila'yı hatırlıyoruz. Kür Şad'ı, Köl Tigin'i hatırlıyoruz. Ergenekon'dan çıktığımızı hatırlıyoruz. Orada, Ulus'taki kutsal mecliste toplandı atalarımız, dedelerimiz. Ahdettiler, ant içtiler. Vatan bölünmez bir bütündür dediler.
Unutmuştuk. Ayağa kaldırdınız bizi. Türklük ayaklandı efendiler, ayağınızı denk alın!
Ahmet B. ERCİLASUN, 26 Mart 2017
bercilasun@hotmail.com