Milletin Egemenliğine Kastedenlere Atatürk'ten Uyarılar
1) Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. “Kayıtsız şartsız” egemenlik demek; egemenliği, milletin elinde tutmak demektir. Egemenliğin tek bir zerresini bile sıfatı, adı ne olursa olsun, hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir.
2) Millî egemenlik bölünemez, parçalara ayrılamaz, ortaklık kabul etmez, devredilemez, kimseye bırakılamaz. Bir bütündür, tek bir zerresi bile feda edilemez.
3) Egemenlik, hiçbir anlamda, hiçbir şekilde, hiçbir işarette, hiçbir renk ve hiçbir kılavuzlukta ortaklık kabul etmez. Unvanı ne olursa olsun, hiç kimse milletin kaderine ortak çıkamaz.
4) Millî İrade; yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet bireylerinin tamamının arzularının, emellerinin bileşkesinden oluşur.
5) Bizim takip ettiğimiz yol, içimizden herhangi birinin çizdiği bir yol değildir. Bütün fikirlerin bileşkesinin çizdiği yoldur.
6) 1 Kasım 1922 kararı bireysel saltanata ve onun temsil ettiği uğursuz bir idare şekline yöneltilmiş kutsal bir silahtır.
7) Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında taç sahibi yoktur! Diktatör yoktur! Olmayacaktır, çünkü olamaz.
8) Millî egemenliğin değiştirilmesi ve yorumlanması değil, fakat bir sözcüğünün, tek bir noktasının bile şöyle veya böyle olmasını talep edenler, benim gözümde en koyu mürtecidir, gericidir.
9) Ne var ki, Milletimizin egemenliğini bir şahısta veya çok sınırlı şahısların elinde tutmaktan çıkar bekleyen cahil ve gafil insanlar vardır.
10) Milletin, egemenliğine sahip olamayışına dair tarihte pek çok örnek vardır, mesela Osmanlı Devleti!… Osmanlı Devleti bir yükseliş döneminden sonra gerilemeye, düşmeye başladı. Bunun üzerine uyanışlar oldu, çareler düşünüldü. Ancak başarılı olunamadı. Çünkü egemenliği milletin elinde bulunduran bir hükümet şekli değil, fakat tek bir adamın veya birkaç kişinin elinde bulunduran bir hükümet şekli benimsendi.
11) Sevgili Milletim! Tarihten bir diğer örnek de Birinci Dünya Savaşı’dır. Bu savaşa girilmesi senin iradenle olmadı. Bununla birlikte savaşa girilmişse, kabahat yine senindir. Çünkü egemenliğini başka ellere verdin.
12) Tarih boyunca kaçırılan fırsatların ve ülkenin maruz kaldığı acı sonuçların biricik sebebi; ülke ve millet işlerinin daima sınırlı sayıda şahısların elinde oyuncak olması, Millî Egemenliğin daima ihmal edilmiş ve atıl bırakılmasıdır.
13) Millî Egemenlik çok büyük zorluklarla elde edilebilmiştir. Büyük fedakârlıklarla ve özellikle çok büyük saklık ve uyanıştan sonra milletim, eline geçirmiş olduğu güçle, saltanatı yıkmıştır.
14) Bir milletin; kendi iradesi doğrultusunda hareket edebilmesi için mutlaka egemenliğine sahip olması gerekir. Eğer egemenliğini başkasına kaptırmışsa, artık iradesini uygulama aracı elinde değil demktir. Kendi iradesinin yerine artık başkalarının iradesi geçmiştir. Bunun sonu kesinlikle felakettir.
15) Türk milleti kendi iradesini, kendi vicdanının eğilimini yerine getirmek, uygulamak istiyorsa, egemenliğini mutlaka kendi elinde tutmalıdır.
16) Egemenliğini başka birine bırakan, kendi iradesinin kullanılacağından ve uygulanacağından emin olamaz.
17) Millet; değil egemenliğini, egemenliğin tek bir zerresini bile başkasına terk etmenin ve bırakmanın sebep olabileceği felaketin, yok oluşun, hüsranın elemini her an kalbinde ve vicdanında hissetmelidir.
18) Milletin irade ve emeline uymayanların sonu hüsrandır, yok olmaktır.
19) Millete hizmet ederken, kendi emel ve düşüncelerimize göre değil, milletimizin emel ve düşüncelerine göre hareket etmelidir.
20) Milletin meşru ve doğal hakları kimseye verilemez. Çünkü onlar milletin hakkıdır, çünkü milletin yaşamıdır, şerefidir, namusudur, onurudur.
21) Millet egemenliğinden bir zerresini bile feda etmeyecektir, gözünü açmıştır.
22) Ancak milletimiz kendi varlığı ve hukuku için, bütün kuvvetiyle, bütün düşünce ve maddî kuvvetleriyle yakından ilgili olmalıdır. Egemenliğin kayıtsız koşulsuz milletin sorumluluğunda kalabilmesi için, halkın kendi yazgısını kendisinin idare etmesi esastır; aksi halde millet şunun bunun oyuncağı olur.
23) Bizim çok korktuğumuz ve daima korkmakla hayatımızı kurtaracağımız bir şey vardır ki, o da herhangi bir şahsın, herhangi bir kurulun despotluğu altında kalmaktır. Çünkü, şahıslar gibi meclisler de despot olabilir. Ve meclislerin despotluğu, şahısların despotluğundan daha tehlikelidir.
Prof. Dr. Cihan DURA, 16 Şubat 2017