Milletlerin Savaşı: Büyük Taarruz
Mutlaka tarihe damga vurmuş, yenen ve yenilenin yazgısını değiştirmiş bir çok savaş vardır. Ama Türk milletinin geleceğini yönlendiren, Bağımsızlık Savaşı'nın mührü Büyük Taaruz'u diğer savaşlarla aynı çizgide görmek mümkün değildir.
Büyük Taarruz; Mustafa Kemal'in askerleriyle- ki bu askerler Türk milletidir- diğer milletlerin savaşıdır. Bu savaş, Türk ordusunun ve Türk milletinin küresel çetelerin paralı askerlerine, emperyalizme diz çöktürdüğü savaştır.
30 Ağustos sıradan bir savaş değil, Türk'ün Bağımsızlık Savaşı'nın, o müthiş akıl almaz destanın, direnişin son paragrafıdır. Kanla, ateş ve barutla yazılan bir destanın, Mustafa Kemal Paşa'nın deyimiyle Anadolu zaferinin, büyük utkunun damgasıdır.
***
25 Ağustos'u, 26 Ağustos'a bağlayan gece... Kocatepe-Afyon...
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve karargahların savaş kademeleri atlarına binerler...
Saat 3.30: Gecenin ayazı orada bulunanların iliklerine kadar işlemektedir. Hava çok soğuktur. Her taraf sisle kaplıdır. Saat 5.00: Gün ışımaya başlamış, Kocatepe'yi çevreleyen tepeler bir, bir ortaya çıkmaya başlamıştır. Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa başıyla bir işaret verir. İlk önce tek bir top gürleyecek ve ilk mermi Tınaztepe'ye düşecektir. Saat 5.30: Tüm bataryalar aynı anda ateşe başlar ve karşı tepeler, tüm Yunan mevzileri bir ateş topuna dönüşür.
***
İmha ateşi sona erer ermez, açılan gediklerden Türk askerleri Yunan mevzilerine daldılar. Artık göğüs göğüse bir çarpışma başlamış, "ALLAH-ALLAH" sesleri gökyüzüne ulaşmaktadır.Türk ordusu, vatan aşkına, bağımsızlık aşkına bir fırtına gibi esmektedir. Saat 06:45...Kalecik Sivrisi, on dakika sonra da Tınaztepe geri alınacaktır.
27 Ağustos: Ahır Dağı'nın Kuzey eteğine yakın YÖRÜK MEZARI köyü... Dağ yolundan gelen bir uğultu; ortalık toz duman...Toz yarılacak, kalpaklı süvariler çıkacaktır ortaya...Atlarını dörtnala sürerek zafere koşacaklardır. Bir köylü kadın sevinç göz yaşları içinde var gücüyle haykıracaktır.
-BİZİMKİLER! KEMAL'İN ASKERLERİ...
Binlerce süvari, dört nala zafer türküleri söyleyerek Afyon Ovası'na sel gibi akacaktır. Yol üstündeki insanlar "ŞÜKÜR SECDESİ"ne kapanarak,göz yaşlarıyla vatan toprağını kutsayacaklardır.
REZİL İŞGAL SONA ERMİŞTİR!
Ordunun taarruza geçmesi Afyon halkını sevinçten çılgına çevirmiştir. Henüz Afyon Yunan işgalindedir. Mutluluklarını gizleyemeyen 600 civarındaki Türk'ü, Yunanlılar tekme, tokat İmaret Camii'ne kapatıp, cehennem sıcağında susuz bırakacaklardır.
27 Ağustos sabahı; Mustafa Kemal Paşa, Albay Reşat'ı telefonla arayacaktır.
-Reşat; Çiğiltepe'yi yarım saat içinde geri istiyorum. diyecektir. Albay Reşat'ın tereddüt etmeden, tek solukta şu cevabı verecektir. EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!
Yarım saat çoktan dolmuştur. Ancak, Çiğiltepe halen Yunanlıların elindedir. Trikopis dayanmaktadır. Başkomutan, bir kez daha Albay Reşat'ı arayacaktır. Telefona emir subayı Üsteğmen Bozkurt çıkacaktır. Hıçkıra,hıçkıra ağlamaktadır. Zorlukla konuşarak "Albayım, size verdiği tutamadığı için intihar eti Paşam."diyecektir Mustafa Kemal'e... Gazi Paşa'nın elinden telefon ahizesi düşecektir. Göz yaşlarını gizlemeye gerek görmeden , çok sevdiği kahraman askerinin arkasından ağlamaktadır Başkomutan...
On beş dakika sonra ÇİĞİLTEPE, geri alınacak ve Türklerin eline geçecektir.
Aynı gün... Hacıanesti'nin yaveri Yüzbaşı Kazanadis, Türklerin taarruza geçtiğini yabancı gazetecilerden saklayamayacak ve gururuna yenilerek şöyle bir cümle sarf edecektir.
-Sizi birkaç gün sonra esir Mustafa Kemal'le tanıştırabilirim.
Yabancı gazeteciler, bu yalana inanarak mutlu olacaklardır. Saat 13.00
Saat 13.30: Trikopis'in kurmaylarından Yüzbaşı Kanellepulos, komutanlarına; "Türkler çevremizi kuşatmayı tamamladılar. Sonumuz geldi, ölüm çukurundan kurtulmamız zor" diyecektir.
Çünkü Türkler boran gibi esmektedir.
29/Ağustos sabahı...İzzettin Bey Kolordusu, Frangos kuvvetlerini yakalamak için harekete hazırlanmaktadır.. 15.Tümen'in 56.Alay'ı da yürüyüşe geçmek üzeredir. Ama ne mümkün? Yaşlı bir kadın, Alay Komutanı Fehmi Bey'in elini sıkıca tutup, bırakmayacaktır. Yaşlı kadın göz yaşları içinde Fehmi Bey'e yalvaracaktır.
"Ben Üsküplü'yüm. Ayyıldızlı bayrağımın peşinden koştum, Anadolu'ya geldim. Ahdım var, ben bu bayrağın, ayyıldızın altında öleceğim.Ben yeminimi tuttum, ölmedim. Açın BAYRAĞIMI, ŞANLI YÜZÜNÜ GÖSTERİN BANA."
Fehmi Bey'in gözleri dolacak ve boğazına bir şeyler tıkanacaktır. Fehmi Bey'in emriyle sancak açılacak ve özgürce dalgalanmaya başlayacaktır. Ve işte o an, o yaşlı kadının bükük beli doğrulacak, dimdik kesilecek, yeni bir gelin edasıyla sancağı Ayrılık Çeşmesi'ne kadar takip edecektir.
Zafer kazanılmış, tüm emperyalist güçler Türk'ün önünde diz çökmüştür.
***
(31 Ağustos 1922) Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ( ve Afyonkarahisar’dan gelen Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa , muharebe meydanını gezdikten sonra Dumlupınar Çalköy’de yanmış ve yıkılmış bir evin avlusunda kırık bir kağnının üzerinde durum değerlendirmesi yapacak ve kuvvetinin büyük bölümünü kaybederek batıya doğru çekilen düşman ordusunu takip harekâtı ile tamamen etkisiz hale getirmeye karar vereceklerdir. Bu karar üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordularına hem bir kutlama, hem de stratejik kesin bir emir olan olan şu bildiriyi yayımlayacaktır.
‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları,
Afyonkarahisar Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde zalim ve mağrur bir ordunun asıl kuvvetlerini inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve soylu milletimizin fedakârlıklarına lâyık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk Milleti geleceğine güvenmekte haklıdır. Muharebe alanlarındaki beceri ve özverilerinizi yakından gözlüyor ve izliyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine aracılık etmek görevini durmadan ve sürekli olarak yapacağım. Başkomutanlığa önerilerde bulunmasını cephe komutanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önünde tutarak ilerlemesini; herkesin akıl güçlerini, medeni cesaret ve yurtseverlik kaynaklarıyla yeteneklerini yarışarak ortaya koymaya devam etmesini isterim.
Ordular, İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!
TBMM Başkanı
Başkomutan."
Zafer kazanılmıştır. Düşman Akdeniz'e dökülmüş, Anadolu düşman işgalinden kurtulmuştur.
Eğer 30 Ağustos'u tam anlamıyla özüsemek istiyorsanız, bir 26 Ağustos sabahı saat 05.30 Afyon-Kocatepe'ye çıkın. Şafağın sökmesiyle birlikte Büyük Zafer'e tanıklık eden tepelerin size, esen rüzgarla birlikte seslendiklerini ve Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözlerini tekrarladıklarını duyarsınız.
"HİÇ ŞÜPHE ETMEMELİDİR Kİ, YENİ TÜRK DEVLETİNİN, GENÇ TÜRK CUMHURİYETİ'NİN temeli burada kuvvetlendirildi. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyet'imizin ebedi muhafızlarıdır." 30/Ağustos/ 1924 Dumlupınar-Çal Tepesi
Eğer sizde Mustafa Kemal Paşa gibi, Kocatepe'den Afyon Ovası'na bakarsanız, Anadolu'da konuşlandırılmış düşmanı ve işbirlikçilerini görürsünüz ve ülkemize yönelik gizli veya açık saldırılar karşısında TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE'nin bir neferi olmaya ant içersiniz.
Emin olun; Gazi Mareşal Mustafa Kemal'in söylemiyle, hem Gazi Paşa'mız, hem de orada akan Türk kanları ve tüm şehitlerimizin ruhları sizin bu andınıza tanıklık edecektir.
Ey Türk milleti; 30 Ağustos Zafer Bayramı ve andımız kutlu olsun!
Gazi Paşa'nın büyük emri hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Düşman Akdeniz'e dökülmelidir.
Figen ÖZEN, 25 Ağustos 2013
http://www.milliiradebildirisi.org