Millî İrade'yi Anlamak İçin / Prof. Dr. Cihan DURA

Millî İrade'yi Anlamak İçin / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Ara 07, 2013 22:18

Millî İrade'yi Anlamak İçin -1

Şu bir gerçektir ki Türkiye’nin başta gelen sorunlarından biri, Millî İrade’ye saygı sorunudur. Bu sorun öncelikle demokrasinin gerçekleşmesi bakımından önemlidir. Demokrasi, demokratik rejim gibi sözler özellikle siyasetçilerimizin dilinden düşmüyor. Bunu duyanlar da Türkiye’de demokrasi var sanıyor. Oysa ülkemizde demokrasinin çok önemli eksikleri vardır. Biri ve en başta geleni “Milli İrade’ye saygısızlık” olgusudur. Diyebilirim ki bir ülkede demokrasinin var olduğunun en sağlam ölçütü; o ülkede üç erki kullananların Millî İrade’ye saygısıdır, bağlılığıdır; bu saygı ve bağlılığın derecesidir.

Böylesine önemli olan bir sorunu, çok iyi bilmek ve başkalarına öğretmek elbette öncelikle Atatürkçülere düşen bir görevdir. Bunun için de Millî İrade nedir sorusunun tatmin edici bir yanıtını verebilmeleri gerekir. Ancak Milli İrade de -adeta ikizi diyeceğim- Milli Egemenlik olgusu ile bir arada incelenirse, anlaşılabilir. Böyle bir inceleme de önce “irade” nedir, “egemenlik” nedir sorularının yanıtlanmasını gerektirir.

***
İrade basit bir tanımla, isteme, istek anlamına gelir. Egemenlik ise bu isteği gerçekleştirme gücüdür. İrade manevî, egemenlik ise maddî bir olgudur. Manevî olan iradenin çok karakteristik bir özelliği vardır ki, o da ortaya çıkıp görünür hale gelme, gerçekleşme eğilimi; eylem haline gelme, somutlaşma eğilimidir. İşte bu eylemleşme olgusu iradeye bir araç, daha doğrusu bir kuvvet gerektirir ki, o güce egemenlik adı verilir. Egemenlik iradenin hem tecelli yeri yani ortaya çıkış yeridir, hem de uygulanma aracıdır.

Bu durumda, üç hal söz konusu olacaktır:

1) Eğer bir insan, egemenliğine sahipse veya yeterli güce sahipse, iradesini kullanır, somutlaştırır. İstediğini yapar, isteğini gerçekleştirir. Bu, “başarı durumu”dur.

Bu durum, nasıl bir şeydir? Doğrudan doğruya kendinde görebilir, kendinde yaşayabilirsin bu durumu değerli okur, …, şöyle: Bir şey iste ve onu yapmayı dene! İstedin, iradeni belli ettin; yaptın, gücünü, egemenliğini gösterip kullandın. Çünkü o güce sahipsin ve onu istediğin yönde kullanabiliyor, dolayısıyla başarılı oluyorsun. Daha somut bir örnek vereyim: Diyelim ki, bahçendeki elma ağacının altındasın, uzanıp bir elma koparmak, tadına bakmak istedin. Eğer gücün, yetkin varsa uzanır, elmayı koparır, tadına bakarsın. İradeni bir istek olmaktan çıkarır, somut bir olaya çevirirsin. Çünkü iraden, sahip olduğun kuvvetinle destekleniyor; irade ve egemenlik, ikisi bir araya gelmiş bulunuyor.

2) İkinci durum: Eğer bir insan, egemenliğine sahip değilse veya yeterli güce sahip değilse, iradesini kullanamayacak, somutlaştıramayacaktır. Çünkü istediği halde fiilen harekete geçemeyecek, isteğini gerçekleştiremeyecektir. Bu da, “başarısızlık durumu”dur.

Yukarda verdiğim örneğe göre: Gücün, yetkin olmadığından, sadece elmaya bakmakla yetiniyorsun, iradeni hayata geçiremiyorsun; arzun, hevesin içinde kalıyor, somut bir realiteye dönüşemiyor. Çünkü iraden bir güçle, kuvvetle, egemenlikle desteklenmemiştir. İrade ile egemenlik bir araya gelememiştir. Neden? Bahçene, elma ağacına başkaları tarafından el konulmuştur; egemenliğini, gücünü kullanmak engellenmektedir.

3) Ve üçüncü durum: Eğer bir insan egemenliğini başka birine bırakmışsa, yani başkasına emanet etmişse, kendi iradesinin, arzu ettiği yönde kullanılacağından ve uygulanacağından, isteklerinin gerçekleştirileceğinden emin olamaz. Örnek: Birinin başka birini, kendi isteklerini gerçekleştirmesi için vekil olarak ataması… Bu durum ise “belirsizlik durumu”dur. Örnek: Egemenliğini, yetkini başka bir şahsa devretmişsin. Elmayı tatma iradeni belli ettin. O kişi devraldığı yetkiyi başka amaçla kullanabilir, senin arzun yönünde hareket etmeyebilir.

***
İrade nedir öğrendik, artık onu az çok tasavvur edebiliyoruz. Ancak bu basit düzeyde kalmayarak biraz daha fazlasını öğrenmeye çalışalım. Bunun için de irade olgusunun arka planına bakalım ve kendimize şu soruyu soralım: Bireyin İradesine konu olan istekler hangi sebepten ortaya çıkar? Yanıtım şudur: İnsan isteklerinin kaynağı ihtiyaçlardır. İhtiyaçlar; tatmin edilince insana haz veren, edilmeyince acı veren duygulardır. Demek ki bireyin bir irade ortaya koyarken istediği şey, ihtiyaçlarının tatmin edilmesidir.

İhtiyaçlar türlü türlüdür. Örneğin, “bireysel ihtiyaçlar” ve “sosyal ihtiyaçlar” şeklinde sınıflanabilirler. Bu grupların içinde daha somut ihtiyaçlar yer alır ki onlara şu örnekler verilebilir:

- Bireysel İhtiyaçlar: Beslenme, barınma-konut, fizikî güvenlik, cinsellik, giyim, dinlenme, sağlık, tasarruf yapma, düzen ve istikrar, gelecek garantisi,…

- Sosyal ihtiyaçlar: Sevme ve sevilme, arkadaşlık, ilgi görme, bir gruba üyelik, bağlanma, kendi kendini sayma (özsaygı), başkaları tarafından sayılma, güçlülük, takdir görme, başarı, prestij, ün,…

İşte bu çeşitli ihtiyaçlar, insan iradesine konu olan isteklerin kaynağıdır. İnsan iradesi, bir şeyler isterken bu ihtiyaçları dile getirmektedir. Ancak tatmin; istemekle sağlanamıyor, isteğin yerine gelmesi, gerçekleşmesi için bir koşul daha var: Yeterli güç, egemenlik!...

***
Değerli okur, Atatürkçü Öğreti’nin temel kavramlarından olan Millî İrade ve Millî Egemenlik kavramlarının anlaşılması, irade ve egemenlik olgularının iyi bilinmesine bağlıdır. Bu önceliğe büyük önem ver. Nasıl? Olabildiğince uygulama yap: Önce kendinde gözlemle onları. Çünkü her an yaşıyorsun bu olguları: Gün boyunca birçok şeyler istiyorsun, kimini gerçekleştiriyor, kimini gerçekleştiremiyorsun. Sonra, başkalarında gözlemleyebilirsin iradeyi ve egemenliği, ortaya çıkan eylemi. En sonra da, zihnen bir topluluğa uygulayabilirsin, bütün bir millete uygulayabilirsin öğrendiğini. İşte o zaman da Millî İrade ve Millî Egemenlik kavramlarına ulaşmış olursun.

Atatürk bu geçişi -bireyden millete geçişi- şöyle yapar:

İrade diye bir şey vardır, manevî olan, kalp ve vicdanın eğilimi, arzusu olan... Nasıl bir insanın iradesi varsa, insanlardan oluşan bir toplumun da iradesi vardır. Millî İrade işte budur. Millî İrade bütün millet bireylerinin arzularının, emellerinin bileşkesidir. Millî İrade Devletimizin ve Milletimizin yazgısında ve geleceğinde tek hâkim olandır, tek eylem koyandır. Bu iradenin fiilen gerçekleşmesi ise, milletimizin, egemenliğini kullanabilmesine bağlıdır.

Prof. Dr. Cihan DURA, 7 Aralık 2013

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Millî İrade'yi Anlamak İçin… / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ara 16, 2013 16:13

Millî İrade'yi Anlamak İçin –2

"Kendilerine milletimizin kaderi emanet edilmiş olanlar!

Sizi iktidara ve yetkili makamlara getiren iradenin ve egemenliğin sahibi, Türk milletidir.

İktidar mevkiine saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirildiniz.

Milletin kudretini, yalnız ve ancak yine milletin hakikî ve sağlanabilir menfaatleri yolunda kullanmakla yükümlüsünüz."


Mustafa Kemal Atatürk


İrade ve egemenlik kavramları, nasıl tek bir birey için geçerliyse, bir topluluk için, bir millet için de geçerlidir. Bu son durumda onları “Millî İrade” ve “Millî Egemenlik” olarak adlandırırız ve sırasıyla “millete ait irade”, “millete ait egemenlik” anlamında kullanırız. Kolayca görüleceği gibi bu yeni kavramlar; mikro ölçekten, makro ölçeğe, birey ölçeğinden millet ölçeğine geçilerek elde edilmiştir.

Atatürk ölçek değişimini –daha önceki yazımda 1  belirttiğim gibi- şöyle yapıyor: İrade diye bir şey vardır, manevî olan, kalp ve vicdanın eğilimi, arzusu olan... Nasıl bir insanın iradesi varsa, insanlardan oluşan bir toplumun da iradesi vardır. Millî İrade işte budur. Millî İrade bütün millet bireylerinin arzularının, emellerinin bileşkesidir.

Geçiş sürecini aşamalarına ayıralım:

- Atatürk irade olgusunu, önce mikro ölçekte, birey hakkında ortaya koyuyor:İrade diye bir şey vardır, manevî olan, kalp ve vicdanın eğilimi, arzusu olan...

- Sonra ölçek değiştiriyor; mikro ölçekten makro ölçeğe, bireyden topluma (millete) yükseliyor: Nasıl bir insanın iradesi varsa, insanlardan oluşan bir toplumun da iradesi vardır.

- Ve bu ikinci ölçekte yaptığı gözlem verisini belirterek Millî İrade’nin tanımını yapıyor: Millî İrade işte budur. Millî İrade bütün millet bireylerinin arzularının, emellerinin bileşkesidir.

***
Millî İrade kavramının kolay anlaşılması bakımından, iki önemli terimi tanımlamamızda fayda var: Ortak…, bileşke…

1/ “Ortak” sözcüğünün anlamı şudur: Birden fazla kimseyi veya nesneyi ilgilendiren… O zaman “ortak arzular, tercihler,…” deyince, “birden fazla olan, çok sayıdaki kimselerin arzuları, tercih ve eğilimleri” kast edilmiş oluyor. Örnek: Beslenme, barınma-konut, giyim, sağlık, gelecek garantisi,… gibi istekler birçok insana özgü olan, onların arasında ortak nitelikteki ihtiyaçlardan kaynaklanan arzulardır. Örnek: İstisnasız her insan düzenli olarak beslenmek,açlığını gidermek, barınmak, gereğince giyinmek,… ister. Sevme ve sevilme, ilgi görme, bir gruba üyelik, bağlanma, özsaygı, sayılma, başarı, prestij gibi sosyal ihtiyaçlardan kaynaklanan arzular da öyledir; bireysel ihtiyaçlar kadar olmasa da birden fazla insan tarafından açıklanan arzulardır.

2/ Peki, Millî İrade’nin bir “bileşke olma”sı, “bireylerin arzu ve emellerinin bileşkesi olması” ne demektir? Burada geçen “bileşke” 2  sözcüğü genel olarak ne anlama geliyor? Öyle görünüyor ki, “bileşke” terimi, önce bir fizik terimi olarak kullanılmıştır, şu anlamda: Bir cisme uygulanan birkaç kuvvetin toplam etkisine eşit olan tek kuvvet…

Bu tanımdan hareketle “bileşke”nin konumuz sınırları içindeki anlamını şöyle belirleyebiliriz: Bir toplumun, bir milletin belli bir anda hissettiği birkaç ihtiyacın toplam şiddetine eşit olan ihtiyaç…

Basit bir örnek vereyim. Varsayalım ki toplumun yalnızca iki ihtiyacı olsun: Beslenme ve özsaygı… (Özsaygı: İnsanın kendine duyduğu saygı, onur, haysiyet, izzeti nefis). Bu basit modeli işletince bir toplumda şu üç halin, bunlardan biri veya diğeriningeçerli olabileceğini anlarız:

a- Beslenme arzusu özsaygıdan daha şiddetli hissedilir. Bileşke; iki ihtiyacın da hissedildiği, ancak beslenme arzusunun özsaygıdan daha kuvvetli (ağırlıklı) olduğu bir ihtiyaç durumu olacaktır.

b- Özsaygı arzusu beslenmeden daha şiddetli hissedilir. Bileşke; iki ihtiyacın da hissedildiği, ancak özsaygı arzusunun daha kuvvetli (ağırlıklı) olduğu bir ihtiyaç durumu olacaktır.

c- Beslenme ve özsaygı eşit şiddette hissedilir. Bileşke her iki ihtiyacın da eşit ağırlıkta hissedildiği bir ihtiyaç durumu olacaktır.

Bu modelden elde ettiğimiz durumlar; 3, 4 veya daha fazla ihtiyacın nazara alındığı bütün diğer modeller için de, doğal olarak realite için de geçerlidir. Ancak elde edilen sonuçlar zamana, toplumsal yapıya, yani toplumun sınıf ve katmanlarına göre farklılık gösterebilir. Biz burada, anlatımı ve anlaşılmayı kolaylaştırmak amacıyla bu karmaşık durumları şimdilik göz ardı ederek, açıklamalarımızı zaman ve toplumsal yapı etkenlerini nazara almadan sürdüreceğiz.

***
Şimdi şu sorunun yanıtını arayacağız: Atatürkçü öğretiye göre Millî İrade’nin gerçekleşmesinin tam koşulu nedir?

Bilindiği gibi Milli Egemenlik Tam Bağımsızlıkla birlikte, Atatürk’ün en çok üzerinde durduğu bir olgudur, bir kavramdır. Millî Egemenliği, Tam Bağımsızlıkla birlikte, devletimizin iki temelinden biri olarak görür. Milli Egemenlik kavramını da hep Milli İrade kavramı ile birlikte kullanır. Bir ulus sonsuza kadar var olmak, onuruyla var olup yaşamak istiyorsa, bu iki temele dayanmalı, bu iki temeli gözü gibi korumalıdır. Neden? Konumuz Milli Egemenlik olduğuna göre, kendimizi bu kavramla sınırlandırarak, yanıtı Atatürk’ün şu önermesi ile verebiliriz: Çünkü Milletin arzu ve eğilimlerinin somutlaşıp gerçekleşmesi, Milli Egemenliğin milletin elinde bulunmasına bağlıdır.

Yine soralım: Neden ve nasıl? Yanıt için muhakeme sürecimize şu iki önermeyi dahil etmemiz gerekiyor:

1/ Bir toplum devlet halinde teşkilatlanır. Bir milletin aracı, organı, bir milletin kuralı devlettir.

Biliyoruz ki bir insan topluluğu olan millet; ihtiyaçlarını tatmin etmek, arzularının yerine getirmek ister. Öyleyse millet o şekilde teşkilatlanmış olmalı ki, kurduğu devlet düzeni, egemenliğinin tam olarak elinde bulunmasını sağlamalıdır. Çünkü arzularının bileşkesi olan iradesini ancak bu şartla yerine getirebilecektir. Yoksa, hiçbir arzu ve emelini gereğince gerçekleştiremez, hiçbir ihtiyacını gereğince tatmin edemez.

2/ “Milletin arzu ve eğilimleri” siyaset boyutunda farklı şekil ve adlar altında, kamu hizmetleri olarak karşımıza çıkar.

Örnek veriyorum:

- Bireyin, yani yurttaşın beslenmesi, barınması, giyinmesi,… için gelir sahibi olması gerekir, bunun için de bir iş sahibi olmalıdır. Demek ki millet, onu oluşturan bireyler iş ister. Mevcut toplum örgütlenmesi, devlet bunu ona sağlamalıdır. Ve bu da ancak eğer egemenlik milletin elindeyse, gerçekleşebilecektir.

- Yurttaş, sağlığı yerinde olsun ister. Bunun temini de sağlık personeli, hastaneler, sağlık ocakları gerektirir. Kısacası ülkede gelişmiş sağlık hizmetleri olmalıdır. Yurttaş bu hizmetlerden bir engel olmadan, kolaylıkla yararlanabilmelidir.

- Vatandaş yurt içinde ve dışarıya karşı fiziki güvenliğinin korunmasını ister. Canı, malı emniyette olsun ister. Öyleyse ülkede emniyet ve asayiş olmalıdır, millet dışa karşı da kendini güvencede hissetmelidir. Bu da etkili bir asayiş gücünün, silahlı kuvvetlerin, bir ordunun varlığını gerektirir.

- Ve özsaygı, sayılma… Bu ihtiyaçların tatmini de eğer yurttaş özgürse, kendisine âdil davranılıyorsa, ülke bağımsız ise, mümkün olabilir.

- Yurttaş kendini geliştirmek, toplumda görev almak, halkına hizmet etmek, faydalı olmak ister. Bunun koşulu da toplum örgütlenmesinin, devletin, ona her türlü eğitim ve öğretim hizmetlerini sunmasına, görev kadrolarını, eşit şekilde açık tutmasına bağlıdır. Bütün bunların da birinci güvencesi, egemenliğin fiilen milletin elinde olması koşuludur.

***
Sonuç olarak diyebiliriz ki Milli İrade’nin tüm içeriği ile tecelli etmesini, yani gerçekleşmesini ülkedeki kurulu düzen, yani devlet teşkilatı sağlayacaktır, Ancak bu öyle bir devlet teşkilatı olacak ki, o teşkilatta egemenlik bütünüyle milletin elinde olacaktır. Millî İrade’nin bütün unsurlarıyla gerçekleşmesinin tam koşulu ve tek sağlam yolu budur.


 1  Cihan Dura, “Millî İradeyi Anlamak İçin,” [url]http://milliiradebildirisi.org/index.php/template/lorem-ipsum/cihan-dura/mib/millî-irade’yi-anlamak-icin…-cihan-dura.html[/url]
 2  Atatürk “muhassala” sözcüğünü kullanır, günümüz Türkçe’sine “bileşke” olarak aktarılıyor.


Prof. Dr. Cihan DURA, 16 Aralık 2013

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 9 konuk

x