Milliyetçilik Sınavı
Petrol kokusu, ortalığı iyice sarmaya başladı. Önce, ulusal petrol kavgası veren bürokratlar, birer, ikişer yerlerinden alındılar. Sonra da, yabancı petrol şirketlerinin zam istekleri kabul ediliverdi.
- Vatanın, yüksek menfaatleri... Devletimiz ve ülkemizle bölünmezlik... Aşırı akımlar... gibi gerekçelerin arkasında, hangi yabancı şirketlerin çıkar düzeninin gizlendiği de hemen ortaya çıkıverdi.
ATAŞ Rafinerisini yabancı şirketler ortaklaşa olarak işletmekteydiler. Kıbrıs'ta savaş olasılığı belirdiği zaman, silahlı kuvvetlerimizin yakıtını kesen yabancı şirketler, bugün artık ellerini ovuşturmaktadırlar. Amerikan ve İngiliz elçileri de rahat nefes almışlardır, istedikleri zammın bir miktarını şimdilik koparmışlardır. Yakında bir başka zam istemiyle yeniden bakanlık merdivenini tırmanırlar.
İstedikleri oldu artık...
6 Şubat 1975 günü 7/9131 sayılı kararnameye dayanılarak, yabancı şirketlerin zamlı fiyat istekleri reddolunmuştu. Bunun üzerine yabancı şirketler,
- Biz de AT AŞ Rafinerisinde petrol üretmeyiz.., diye kabadayılık gösterisi yapmışlardı. Fakat bu kez pabuç pahalıydı. Bakanlık,
- Size doksan günlük süre veriyorum. Bunun sonunda, işletme ruhsatınız iptal edilecektir... diyerek, yabancı şirketlere boyun eğmeyeceğini açık ve seçik biçimde ortaya koymaktaydı. Süre, 6 Mayıs 1975 günü sona ermekteydi.
Yani dört gün sonra...
Yabancı şirketler, Ecevit hükümetinin kuruluşundan bu yana, eylem içindeydiler.
Sürekli zam istekleriyle kârlarını arttırmak istiyorlardı. Milliyetçiliği yabancı şirket avukatlığı sanan bir kısım başbuğcu, Dokuz Işıkçı, milliyetçitoplumcu ilkel ideolog özlemcisi de dev yabancı şirketlerin işlettiği ATAŞ Rafinerisini millileştirmek isteyen Ecevit hükümetine karşı şunları yazabiliyorlardı; öğrenin siz de:
- Türk hükümetinin ATAŞ'a el koymasına maalesef imkân yoktur. Bunu şirketler kadar bakan da bilir. Çünkü vaktiyle çıkarılmış İstimlak Kanununa göre, ATAŞ arazisinin istimlakine, (kamulaştırılmasına) Türk hükümeti değil milletlerarası bir mahkeme karar verir. ATAŞ Rafinerisi, tıpkı bir yabancı sefaretin hukuki statüsüne tabidir, ingiliz Sefaretini işgal edebilirseniz, ATAŞ'ı da işgal edebilirsiniz...
Kim adına, ne için?
Müslümanlık, Türklük, milliyetçilik, muhafazakârlık adına yazılmıştır bütün bunlar. Görülüyor değil mi? Yabancı şirketler, ahtapot kollan, basını, bürokratları ve siyaset adamlarını işte böylesine çevreleyip kuşatmıştır. Bunun içindir ki, milliyetçilik maskesiyle,
- İngiliz Sefaretini işgal edebilirseniz, ATAŞ'ı da işgal edebilirsiniz... diye yazabilmişlerdir. İstimlak Yasası da, Petrol Yasası da ortadadır. Hükümetler belirli koşullarla yabancı şirketlerin işlettiği rafinerilere el koyabilirler, ister mi bunu bizim milliyetçimiz?!..
Sağcı milliyetçilik budur işte.
- Bismillahirrahmanirrahim... dedikten sonra, yabancı şirketlere el açıp dua ederler. Her yoksul ülkede böyle olmuştur bu. Yabancı petrol şirketlerinin girdiği her ülkede, ihtilaller, hükümet darbeleri ve saray oyunları dönmüştür. 1951 yılında İran'da petrolleri millileştiren Başbakan Musaddık, yabancı petrol şirketlerinin düzenlediği bir ihtilalle devrildi ve yerine Tahran'daki İngiliz ve Amerikan elçilerinin pek sevdiği General Zahidi getirildi.
Yaşandı bütün bunlar...
Türkiye'de Petrol Yasası 1954 yılında kabul edilmiştir. Yasa taslağını kaleme alan, bir Türk hukukçusu değildir. Taslak, Amerikan petrol şirketlerinin avukatı Max Ball tarafından hazırlanmıştır. Bunun içindir ki, Petrol Yasası, birçok çevrede "Max Ball yasası" olarak adlandırılır. Devrin muhalefet lideri İnönü, bu yasaya karşı çıkarken,
- Petrol Kanunu, kapitülasyon hükümleri ile hazırlanmıştır, gönüllü bir kapitülasyon layihası olarak kabul edilmiştir, işte profesörler, işte hukuk âlimleri, hepsinin önünde söylüyorum. Petrol Kanununu karşılıklı taahhüt şeklinde görmek, bir kapitülasyon devrini açmaktır... demekteydi, işte, bu kapitülasyon yasasıyla bile yabancı şirketlere savaş açtı yurtsever bürokratlar...
Petrol sorunu, kimlerin milliyetçi olduklarını kanıtlayacak bir sınav konusudur, işte yabancı şirketler, işte Türk devletinin haklarını savundukları için, arka arkaya yerlerinden sökülüp alınan yurtsever bürokratlar... İşte bakanlık merdivenlerini aşındırıp şikâyet mektupları yazan elçiler, işte bunlara karşı direnebilen dürüst bakanlar... İşte devlet hazinesinden avuç avuç alıp yabancı şirket kasalarına doldurulan milyonlar, işte ırkçısı, Turancısı, Morrisoncusu, şerbetçisi, takunyalısı ve nakşibendisiyle, "Milliyetçi Cephe", yabancı şirketleri milyon yağmuruna çağırıyor.
Sorulmayacak mı bu hesap?
Cumhuriyet Halk Partisi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının yakasına yapışmalı ve demagojinin toz bulutunu bir yana itip, petrol sorununu halkoyu önünde tartışmalıdır. Gensoru önergesiyle, petrol konusu Parlamentoya getirilmeli ve Max Ball tarafından kaleme alınan yasanın satırlarına tutunup yıllarca petrol kuyuları üzerinde cambazlık yapanların oyunları da bir bir ortaya çıkarılmalıdır. Bu ne biçim milliyetçiliktir ki, devletin öz kaynaklarını yabancıların elinden alıp millileştirmek isteyenlere karşı yabancı şirket avukatlığını üstlenir?!.. Milliyetçiliğin, böylesine "kökü dışarıda" olanına, ne ad takmak gerekir acaba?..
Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 2 Mayıs 1975