MİT-KCK: Yoksa Bu Bir Erdoğan-Gülen Savaşı Mıdır?
ABD-AB-İsrail bu savaşı izliyor sessizce.. Elbet emperyalist bu ülkeler kim kazanırsa ondan yana tavır alacak çünkü onlara fethedecekleri toprakların içinden işbirlikçi lazım, adı fark etmez...
MİT Olayı’nı çözebilmek için Fettullah Gülen siyaseti ile AKP siyasetinin son dokuz yıllık gidişatına bakmak gerek, yoksa bu olayı aydınlatabilmek kolay değildir… Değildir çünkü bu son dönemece kadar “Fettullah Gülen demek AKP, AKP demek Fettullah” olduğuna göre, aralarındaki bu ilişki aydınlatılmadan, bu güç çatışmasına açıklama getirebilmek çok zordur…
Öyle ya bu AKP siyasetini kim iktidar yaptı? Gülen cemaati…
Evet, AKP’yi siyasi güç yapan budur; Gülen’in ABD-AB-İsrail ilişkileri sayesinde cemaatin yurt dışından sağladığı parasal ve siyasi dış destek, bu bir… Yine aynı cemaatin özellikle cami cemaatimizi kullanarak… Gülen’in abi ve ablalarının çocuklarımızı kullanarak… Gülen’in iş adamlarının küçük esnafımızı kullanarak, bu cemaatin kutsal din duygularımızın istismarı sonucu sağladığı iç destek, bu da iki… Artık gerisi; büyük iş adamlarının, çıkarları gereği, Gülen’i kullanarak verdiği medya ve para desteği, diğer siyasi parti küskünleri ile bu AKP siyasetinden medet umanları da bir araya getirdiğinizde, karşımıza işte bu AKP iktidarı çıkar…
Peki, Gülen cemaatine ummadığı ölçüde kim güç kazandırdı? AKP siyaseti yani Erdoğan…
Peki, Gülen ile Erdoğan, bugüne kadar izledikleri müşterek siyasette karşı karşıya hiç geldi mi, hiç birbirlerine rakip oldular mı, bu son dönemece kadar? Saymayın biri, ikiyi, hiç…
Evet, hiç, çünkü dış siyasete baktığımızda, Ortadoğu’da ABD’nin Ortadoğu projesi bugüne kadar tıkır tıkır işledi… İsrail’in etnik ve dinsel temelde ayrıştırma siyaseti işledi… Avrupa’nın Bizans siyaseti, başta Bizans Rum Ortodoks Patrikliği olmak üzere, bu ikili sayesinde büyük mesafeler kat etti. Irak’taki Barzani Kürt devletini birlikte desteklediler, okullar açtılar, konsolosluk kurdular, Barzani’nin yakındır bağımsızlığını ilan etmesi… Gülen-Erdoğan döneminde Ermeni meselesi de güç kazandı…
Kısacası bu Gülen-Erdoğan ikilisi birlikte yürüdü şimdiye kadar, birlikte küresel projelerin ortağı oldular, aldıkları dış destekleri hak ettiler ve birlikte Türkiye’yi bir karanlığa sürüklediler…
İç siyasetimize baktığımızda da durum aynıdır; Özal’la başlayan Gülen siyaseti, günümüzde Erdoğan’la yoluna devam ederek birlikte sattılar topraklarımızı, şirketlerimizi, bankalarımızı, ülkemizin ekonomik kaynak yönetimini yabancılara birlikte aktardılar…
Birlikte ayrıştırdılar halkımızı, kaderde ve kıvançta, geçmişte ve gelecekte bir olan ve olması gereken halkımızı Türk-Kürt diyerek, Alevi-Sünni diyerek birlikte ayrıştırdılar… TOKİ, TOKİ çığlıklarıyla ev yaptılar ama çocuklarımıza yurt yapmadılar ve birlikte çocuklarımızı Gülen cemaatinin kucağına attılar… Türk Ordusu’na yönelik operasyonlara birlikte destek verdiler, kumandanlar hapiste… Cemaati yönetenlerden aldıkları desteği de hak ettiler, çünkü cemaate mali ve siyasi güç kazandırdılar ve Gülen-Erdoğan, birlikte bizi bugünlere sürüklediler…
Peki, ne oldu ne bitti de, şimdi bir Gülen-Erdoğan çatışması oraya çıktı? MİT gündeme alındı, üstelik KCK ile beraber ve bu Taraf Gazetesi Erdoğan aleyhine yayın yapar oldu? Baksanıza Mehmet Baransu’ya, Başbakan’ı Erdoğan’a kafa tutuyor, hatta kirli paralar ve kirli ilişkilerden söz ediyor… İşte bir Baransu haberi, okuyunuz:
“…Başbakan “dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” diye bir açıklama yapınca aklıma geldi. Sayın Başbakan, siz dindar gençlik yetiştirmeyi boş verin; bazı partililerinizin (ki içinde bakan, milletvekili gibi üst düzey isimler var), dinle hiç ilgisi olmayan yaşantılarına odaklanın. Hatta o konuşmayı size hazırlayan ekibe bakın. Yani partinizi önce dindarlaştırın. Bu isimlerden bazılarının devirdikleri çamların sizin de kulağınıza kadar geldiğini biliyorum. Emine Hanım’a bazı eşlerin yaptığı şikâyetler gibi. Sekreter, kadın, para ilişkisine odaklanın. Günah kişiseldir ama siz dindar gençlik diye açıklama yapınca aklıma bunlar geldi. Siz partinizi dindarlaştırın, bizi bize bırakın.”
KAYNAK: http://www.odatv.com/n.php?n=mehmet-bar ... 0602121200
Tüm bu açıklamaları ve yaşadıklarımızı alt alta koyduğumuzda, MİT olayından bizim anladığımız şudur; Gülen siyaseti Erdoğan’ı tehdit ediyor, aba altından sopa gösteriyor ve bu bir yol ayrımı yani Gülen Erdoğan’la yollarını ayırıyor ya da tersi… Peki, neden?
Bu bir güç savaşıdır!
Anlaşılan o ki; Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kaynaklarını kullanarak elde ettiği güç, Fettullah Gülen cemaatinin kutsal dinimizi kullanarak elde ettiği gücü aşmıştır. Ve bugün Erdoğan, bu güce dayanarak cemaatin çizgisinden bağımsız bir yol izlemeye başlamış ve hatta cemaate kafa tutar hale gelmiştir. Bu nedenle de cemaat, Fettullahçı yargı ve polisi kullanarak Erdoğan’a karşı atağa geçmiştir… Bu düşüncelerimizi doğrulayan olaylar var…
Şu MİT olayına yakından bir baksanıza; Erdoğan zaten bu cemaatin desteklediği siyasi lider idi… MİT’e karşı soruşturmayı yapan savcılar ve polisler de iddiaya göre Gülen cemaatine yakın isimler… Ama bu polisleri görevden alan Erdoğan siyaseti… MİT’i de savcıya ifadeye göndermeyen yine Erdoğan… Bu çelişkiyi nasıl izah edeceksiniz?
Mesele İsrail olabilir mi? Hayır, zaten İsrail planı işliyor… Mesele ABD mi? O da hayır, işleri tıkırında… Mesele İran mı, Suriye mi, pkk mı, kck mı? Hepsi hayır, çünkü bu sayılanlar Ortadoğu projesindeki konumları ve gelecekleri ne ise, o geleceğe doğru adım adım ilerliyor…
O halde mesele ne? Mesele; Erdoğan-Gülen arasındaki istihbarat savaşıdır, bu savaş da bir güç savaşıdır, bir rant işidir, şahsi ve siyasi ve de örgütsel rantlar…
Peki, neden MİT, derseniz, bakınız… Kamuoyunda hiç dikkat çekmeyen bir Kamu Güvenliği Müsteşarlığı var, bir istihbarat kurumu ve Erdoğan tarafından kurulmuştur. Muammer Güler’in başkanı olduğunu bildiğimiz bu kurumun tüm personeli Erdoğan tarafından atanmış olup yönetimi de Erdoğan’ın elindedir, tıpkı telefon ve iletişim takip merkezinin Erdoğan’ın elinde olduğu gibi… MİT Müsteşarı da Erdoğan tarafından atanmış olduğuna göre, bugün Türkiye’deki istihbaratın yönetimi, Gülenci polisler hariç, Erdoğan’ın eline ve yönetimine geçmiş durumdadır.
Ve böylece istihbarat gücünü elinde tutan Erdoğan, bu gücünü kendine karşı çıkan herkese karşı günü geldiğinde kullanacaktır, bu Gülen olsa bile… İşte çatışma noktası budur; MİT’i Erdoğan’ın elinden alıp cemaatin yönetimine vermek ve böylece güçleri dengelemek!
MİT-KCK denilerek Müsteşar Hakan Fidan’ın hedefe alınmasını ve bu soruşturma yoluyla Erdoğan’ın da hedefe çekilmiş olmasını, “Gülen-Erdoğan arasındaki güç savaşı” olarak analiz edersek, hiç de yanılmış olmayız. Ve bu çerçevede, İstanbul soruşturması eliyle yargı gücü kullanılarak, en azından “MİT yönetiminin cemaatin eline geçmesi hedeflenmektedir ve böylece Erdoğan’a karşı bir güç dengesi kurulmaya çalışılmaktadır”, diye de düşünürsek eğer, bu da yanlış olmaz… Çünkü görünen köy budur…
Peki, Erdoğan neden Gülen’i karşısına almıştır ya da tersi?
Anlaşılan o ki çulsuz gibi işe başlayan Erdoğan’ın, Gülen sayesinde, bugün elde ettiği ve yönettiği güç Gülen’i kat be kat aşmıştır… Hatırlasanıza; Koç, “Erdoğan’ın bir milyar doları var” demişti, ama ardından da ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Ama sorumuzun gerçek cevabı ancak, Erdoğan şahsi mal varlığı, parasal ilişkileri, kontrol ve ele geçirmiş olduğu şirketlerin, ele geçirmeye çalıştığı kaynakların ne olduğunun açığa çıkarılmasıyla ortaya çıkacaktır… Bunlar da sır kalmaz, gün gelecek, bunlar da ortaya dökülecektir…
ABD-AB-İsrail bu savaşı izliyor sessizce… Elbet emperyalist bu ülkeler kim kazanırsa ondan yana tavır alacak çünkü onlara fethedecekleri toprakların içinden işbirlikçi lazım, adı fark etmez…
Peki, kim kazanır? Devlet ve kanun gücü kimde ise o…
Peki, bu durum karşısında Gülen ne yapabilir? Erdoğan’ın varsa kirli çarşaflarını ortaya dökmekle işe başlayabilir… Baransu ve benzer yazarların da şu an yaptığı da budur sanırız…
Acı olan şu ki, onların rant olarak gördükleri bizim devletimiz ve kurumlarıdır; vatanımız, vatan topraklarımızın yeraltı ve yerüstü zenginlikleridir… Onların rant olarak gördükleri milletimiz, insanımız, insanımızın temiz inançları, duygularıdır… Onların rant olarak gördükleri Türk milletinin tarihi, kültürü, kimliği, varlığıdır…
Ve onların rant olarak gördükleri Anadolu ve insanı, binlerce yıldır bu topraklar için can vermiş atalarımızın toprağı ve bu atalarımızın çocukları, yani bizler ve Anadolu, yani geçmişimiz, toprağımız ve geleceğimiz…
Allah Aşkına sorarım sizlere; onlar için bizi, toprağımızı ve geleceğimizi ele geçirebilmek ve bizi mal gibi çatışma ve pazarlık konusu yapabilmek bu kadar kolay mı?
Peki ya bizler için de bu cumhuriyetten ve çocuklarımızın geleceğinden vazgeçebilmek bu kadar kolay mı ki meydan onlara bu şekil kalabilsin?
Öyleyse “bir adım ileri atalım artık” da var olduğumuz bilinsin, vazgeçmeyeceğimiz bilinsin, bu kirli oyunlar da bozulsun artık!
Erdal SARIZEYBEK, 10 Şubat 2012