"Münafikun"!..
İran Başbakanı Müsavi, Anıtkabir'e niçin gitmediğini şöyle açıklıyor:
— Gitseydim münafık olurdum...
Kur'an'ın 63'ürtcü suresi, münafıklar ile ilgilidir. Münafıkun Suresi'nde, iki yüzlülerden söz edilir. Bunların kalplerinin mühürlü olduğu söylenir ve denir ki:
— Ey Muhammed; onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin, tıpkı sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlardan çekin, Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp donduruluyorlar!
Müsavi, "münafık" sözcüğünü, Kur'an'daki anlamıyla kullanmıştır. Atatürk'e düşman olduğu için Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunmayı iki yüzlülük saymıştır.
Bu molla başbakan, halkı Hıristiyan ve resmî ideolojisi Marksizm olan ülkelerde saygı duruşlarında bulunurken, niçin bu «Münafıkun Suresbni aklına getirmez de Batı emperyalizmine karşı 20. yüzyılın ilk Ulusal Kurtuluş Sa-vaşı'nı kazanan bu büyük komutan ve devrimcinin kabrini ziyaret etmemek için Kur'an-ı Kerim'den özür gerekçeleri arar?
Ve niçin bu Münafıkun Suresi, sabah-akşam "şeytan" diye lanetledikleri ve elçiliklerini basıp diplomatlarını tutsak aldıkları ABD'den gizli yollarla silâh alırken hiç anımsanmaz da Atatürk'ün Anıtkabri'nde birdenbire önlerine dikiliverir?
Müsavi, Kur'an'a göre «münafık»tır; iki yüzlüdür. Diplomatik kurallara göre de saygısız ve küstah!
Böylesine saygısız ve küstah bir başbakana nasıl saygı gösterilir?
Diplomasi, karşılıklı saygı ilkesine dayanır. Bir devlet, bir başka devlete o devletten gördüğü saygı ölçüsünde saygılı davranır.
Bir devlete duyulacak saygı, o devletin kurucularına gösterilecek saygı ile başlar. Devlet kurucusuna saygı gösterilmiyorsa o devletin yöneticilerine de saygı gösterilmiyor demektir.
Bir yabancı ülkenin başbakanına Atatürk'e saygı gösterilmesi zorunluluğunu anımsatacak olanlar, Türkiye Cum-' huriyeti'nin bugünkü yöneticileridir.
Her şeylerini, Atatürk'e borçlu olan, olması gereken bugünkü yöneticiler!
Sayın Cumhurbaşkanı, İran'ın bu küstah başbakanı ile görüşmez ve böylece Atatürk'e yapılan saygısızlığın karşılıksız kalmayacağı anlaşılırdı. Atatürk'ün oturduğu koltukta oturan Sayın Evren'den bu konuda en az Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda gösterdiği tepki kadar bir duyarlık beklenebilirdi.
Ne yazık ki, Çankaya'dan böyle bir tepki gelmedi. Başbakandan böyle bir tepkiyi ne biz bekliyoruz, ne de başkaları!
Sayın Başbakanın gözünde Atatürk ilkelerinin, dışsatım kararnameleri ya da kambiyo mevzuatı kadar bile hükmü yoktur. Bu yüzden, Anıtkabir'i ziyaret etmeyeceği anlaşılan İran Başbakanı ile "Birbirimizi daha iyi anlıyoruz" diye öpüşmesini de hiç ama hiç yadırgamıyoruz.
Sayın Özal, bu davranışı ile belki türbanlı genç kızları kalkan yaparak eylem alanına süren dinci çevrelere karanlıkta göz kırparak bir £eçim yatırımı daha yapmıştır.
İran'ın Müsavi adlı bu devrim muhafızı, bu davranışı ile Türkiye'de yıllarca örgütlenen ve "Ben Atatürkçüyüm" diyenlerin gözleri önünde devleti her gün adım adım ele geçiren «şeriat özlemcilerine de bir işaret vermiştir.
Atatürk'ün kişiliği ve ilkeleri. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana hiç bu kadar ağır yara almamıştır. Atatürk'ü öldürmeyi amaçlayan serüvencilerin düzenledikleri İzmir suikastı bile, inanınız, bu kadar örgütlü, sinsi ve sistemli değildi.
Atatürk'ün 1920'li yıllarda yaptıklarına bakın; bir de 80'li yıllarda bizlerin yapamadıklarına!..
Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 18 Haziran 1987