Musa'nın Gül'ü - Ergün POYRAZ

Kitapları bu bölümde tanıtabilirsiniz.

Musa'nın Gül'ü - Ergün POYRAZ

İletigönderen Kemal Şimşek » Pzr Kas 18, 2007 0:10

MUSA’NIN GÜL’Ü
Ergün POYRAZ



Yayınevi : Togan Yayıncılık
Dizisi : Araştırma - İnceleme Dizisi
Yazarı : Ergün POYRAZ


Her yazdığı kitap olan yazar, bu kitabıyla da Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün dünden bugüne gelişimini, çocukluğundan evliliğine, evliliğindeki ilk gelişmelerden bugüne bilinmeyenleri gözler önüne seriyor.
Kitapta, Kayseri olarak bilinen Gül’ün Siirt göçmeni olmasının ve kabinedeki diğer akrabası olan bakanı göreceksiniz.

"Ne Mutlu Türk’üm diyene" sözünden rahatsız olan başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere diğer bir çok AKP’liler gibi Gül’ün de bu konuda söylediği: ”70 yılın çok büyük yanlışları olmuştur. Çukurca’da dağa ”Ne Mutlu Türk’üm” yazmışsınız. Hala Diyarbakır ortasında bu tür sloganlar yazılıdır. ‘Maalesef resmi ideoloji Türk Milliyetçiliği şeklinde kendisini ırki, taassup olarak tezahür etmiştir” şeklindeki sözleri ile Türklüğe karşı hasmane tutumlarını göreceksiniz.

Kitapta Abdullah Gül’ün İngilizler’le olan yakınlıklarına, Yahudi lobileri ile ilişkilerine, ABD’lilerle olan gizli görüşmelerine ve ABD vatandaşlığı ile ilgili her türlü bilgilere ulaşacaksınız.

**********

Önsöz

"70 yılın çok büyük yanlışları olmuştur. Çukurca'da dağa "Ne mutlu Türküm diye" yazmışsınız. Hala Diyarbakır'ın ortasında bu tür sloganlar yazılıdır. Maalesef resmi ideoloji, Türk milliyetçiliği şeklinde kendisini, ırki taassup olarak tezahür ettirmiştir.."

Şeklinde konuşan Abdullah Gül bu konuşmayı sonradan öğrendiklerinden değil, Siirt'ten göç ettirilmelerinden daha önceleri içlerine ekilen kin tohumlarının yeşermeleri sonucunda yapmıştır.

"Dini bir dönem kullandık dediği" kardeşinin açıklamalarından gördüğümüz gibi dini bir maske olarak kullanmışlardı. Daha sonra arkalarından hiç ayrılmadıkları İngiltere, İsrail ve ABD Büyükelçileri ile Ajanlarının yönlendirmeleri sonucunda Barzani ve Talabani ile dost, bizim insanlarımızla adeta düşman olmuşlardı.

Abdullah Gül, "Batı medeniyetine yenildik" derken, 14 Mayıs 2000'de genel başkanlığa aday olduğu Fazilet Partisi Genel Kongresi'nde bastırdığı kitapçıkta Cumhuriyet dönemini: "Bizim için ortada bir mağlubiyet var, bunu aynen kabul etmemiz gerekir. Konu medeniyetlerle ilgili. Karşılaşma adeta medeniyetlerin karşılaşması. Bir Batı medeniyeti var bir de başından beri ileri sürdüğümüz tezler var. Bence bu, hüzünlü bir yolculuk. Ortada açıkça bir mağlubiyet var." Olarak aktarıyordu.

6 Şubat 2005, Condi diye hitap ettiğini söylediği Rice'la yaptığı görüşme sonunda "Amerika kesinlikle doğru yolda. Dünya barışı için son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi insanlarını kaybetmişlerdir" diyebiliyor, Telafer'de Amerikalıların katlettiği soydaşlarımızı görmezden geliyordu.

13 Mart 2006, Kızılcahamam vekillere verdiği brifingde ise "Biz İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak BOP kapsamında ABD ile birlikte hareket edeceğiz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek" diyordu. ABD'nin bu proje ile 24 İslam ülkesinin sınırlarını değiştireceğini, zenginlik kaynaklarını ele geçirme hayali kurduğunu bile bile.

10 Mayıs 2000 tarihli, Elazığ'da yayınlanan ve Erbakan'a yakınlığı ile bilinen El-Aziz Gazetesi'nden Vahit Şekerci; "Gül Amerikan vatandaşı olduğunu neden gizliyor" başlığı altında Abdullah Gül'ün de, Tayyip Erdoğan'ın da ABD vatandaşı olduğunu yazıyordu:

"1997'nin başlarında, önce Tayyip Erdoğan Amerikan rüyasını gerçekleştirdi ve ABD vatandaşlığına geçti. Erdoğan'ı daha sonra Abdullah Gül izledi ve böylece Gül için ABD serüveni başlamış oldu..."

Bu olayı hocalarına sorduğumda acı acı gülümsedi ve başını salladı. Zaten kitabı okuduğunuzda Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ın ABD vatandaşlığının daha da ötesine geçtiğini göreceksiniz. Kaldı ki, bu ülke daha önce de resmen ABD vatandaşı olmuş Başbakanlar görmekle birlikte, önemli olan. ABD çıkarları konusunda gösterilen hassasiyet ve bugün itibarıyla ABD vatandaşlığı iddiaları hakkında hiçbir dava açılmaması ve kamusal şahsiyetler hakkındaki bu savların kamuoyu ile paylaşılmasındaki kamu yararıdır.

Abdullah Gül, 19 Ocak 2007 tarihinde stratejik müttefikimiz olarak lanse edilen aslında stratejik düşmanımız olan Amerika için övgüler düzüyordu:

"ABD ile ilişkilerimiz önemlidir. Dünyanın süper gücünün gündem maddeleri bizim de gündem maddelerimizdir. Aramızdaki işbirliğinin stratejik boyutta olmasının anlamı, bu meselelerde ulaşılması gereken hedeflere ilişkin görüşlerimizin örtüşmesidir."

Musa'nın dikensiz gül bahçesindeki yeni tomurcuklarıyla buluşmak dileğiyle...


Ergün Poyraz 29.04.2007-Ankara

***********

Muhterem milletime tavsiyem odur ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin!..

M. Kemal Atatürk



***********

Abdullah Gül'ün Seyir Defteri

Gülük İmamı Ahmet Hamdi Gül ile Adeviye Gül evliliğinin ardından çok geçmeden 29 Ekim 1950 tarihinde Kayseri'de bir erkek çocukları oluyordu. Çocukları 29 Ekim'de doğduğu için bir adını da Cumhur koydular. Ancak Cumhur ve yakın çevresi bu adı hiç beğenmeyince Abdullah isminde karar kıldılar. Cumhur adı 2 yaşındaki bir fotoğrafın arkasında kalmıştı. Aile bu olayı oğulları Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı olunca hatırladı. Gazetelere servisler yapıldı.

Hatırladıkları sadece bu kadar da değildi. Yıllarca Kayserili olduğunu söyleyen Gül ailesi aslında Kayseri'ye 1915 yılında Siirt'ten göçmüştü. Aile; çevreye kendini Arap olarak tanıtmıştı. Oysa Araplıkla hiçbir ilgileri yoktu. Tayyip de Siirt'li olan eşinin Arap olduğunu ilan etmişti. Ancak nüfus kayıtlarından ulaştığım belgelerde Emine Erdoğan'ın Yahudi olduğunu belgelemiştim. Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Akif Beki'nin yazdığı "Erdoğan'ın harfleri" adlı kitaba göre Erdoğan Musa'nın soyundan geliyordu.

9

**************
Aynı kitapta Erdoğan'ın Erbakan'ın yanında yetişmesi adeta Firavun'un yanında yetişen Musa ile özdeşleştiriliyordu. Bu özleştirmede öyle bir uyum vardı ki, bir insanın Yahudi soyundan olduğu ancak bu denli mükemmel anlatılırdı. Kitap da, sadece Musa'nın soyundan gelindiğini itiraf etmekle de kalınmıyordu. Musa nasıl Firavun'un koynunda yetişiyorsa, Erdoğan'ın da aynı Musa gibi Erbakan'ın yanında yetiştiği vurgulanıyordu...

Kitap'ta Abdullah Gül, Musa'nın kardeşi Harun olarak şu sözlerle açıklanıyordu:
"...Hayatından bir başka önemli ayrıntı da Hızır'la çıktığı yolculuk. Bu yolculukta büyük bir sabır sınavından geçer. Dayanamayıp itiraz ettiği olayların hikmetini her seferinde sonradan anlar ve yanıldığını, aslında şer gibi görünen olayların altında daha sonra büyük hayırlar çıktığını görür. Musa peygamberin en önemli özelliklerinden biri de şu: Peygamberliğini kardeşi Harun'la paylaşır. Bunda kendi arzusu da önemli rol oynar çünkü kardeşi Harun'u daha yumuşak dilli bulmaktadır. Ama İsrailoğullarını Mısır'dan çıkardıktan, Kızıldeniz'in karşı yakasına geçirip özgürleştirdikten sonra, kardeşi Harun'la arasını açan bir olay yaşanır. Kavmini çölde kardeşine emanet edip Sina Dağı'na çıkar ve on emirle geri döndüğünde onları altından bir buzağıya tapar halde bulur. Aceleci davranıp kardeşini suçlar ve herkesin gözü önünde sakalını çekip onunla kavga eder, halkının karşısında Harun peygamberi küçük düşürür. Kardeşinin suçsuz olduğunuysa ancak daha sonra anlar.

10



*********

"Onlar peygamberliği bunlar iktidarı paylaştı..."

Akif Beki bu açıklamaları Tevrat'taki bilgilere ve Yahudi inancında yer alan bilgilere göre yapıyordu. Beki açıklamalarına şöyle devam ediyordu:

"...Ana hatlarıyla Musa peygamberin kıssası böyle nakledilir. Bir Hurufi için, Tayyip Erdoğan'ın yaşam öyküsüyle bu kıssa arasında paralellikler kurmaksa hiç de zor görünmüyor. İşte Tayyip Erdoğan'ın serüveni:

Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden birinin, Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor. Onu liderliğe götüren süreç, kazara işlediği bir suç, iyi niyetle okuduğu bir şiirle başlıyor. Sürgüne değil ama cezaevine gidiyor, halkın umudu olarak geri geliyor. Siyasi yasağı önce büyük bir kötülük gibi gözüküyor, sonra Erdoğan için yeni bir başlangıca dönüşüyor. Kendi yolunu çiziyor. Kaderin garip cilvesine bakın ki (böylesine, Hurufiler ancak tevafuk diyebiliyor), yasakları başladığı yerde, Siirt'te bitiyor. Yasaklandığı yerden başbakan olarak çıkıyor.
En çok oligarşinin korkularından çekiyor, öcü gibi gösterilior, siyasi yaşamı boyunca bununla mücadele ediyor. Ve oligarşinin korkulan (bu anlamda kehanet) gerçek oluyor, Erdoğan iktidara geliyor. Ama onu son umut ve kurtarıcı olarak gören halkının oylarıyla.

Ve Musa peygamberle Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki en inanılmaz paralellik tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Tayyip Erdoğan iktidarını Abdullah Gül'le, en az 30 yıllık bir geçmişe dayanan yol arkadaşıyla paylaşıyor.

11

***********


Hemen burada İbn Arabi'nin Musa peygamberle ilgili yorumuna değinmek gerekiyor. Çünkü içinde, Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Gül'le ilişkileri konusunda çok çarpıcı bir ipucu barındırıyor bu yorum.

İbn Arabî, önce Musa peygamberle kardeşi Harun'un arasını açan olayı ve İsrailoğullarının gözü önünde Musa peygamberin aceleci davranarak, aslını araştırmadan suçladığı kardeşi Harun'u nasıl küçük düşürdüğünü hatırlatıyor. Sonra da, sabırlı davransa, Musa peygamberin İsrailoğullarının sapkınlığında kardeşi Harun'un suçsuz olduğunu göreceğini söylüyor.

Bu yorumdan yola çıkan bir Hurufi, Tayyip Erdoğan'la Abdullah Gül'ün de aralarındaki iktidar paylaşımında benzer sorunlar yaşayabileceklerini söyleyip, Erdoğan'a fitneciler karşısında sabır tavsiye edebilir..."
Tayyip Erdoğan 24 Nisan 2007 tarihinde tam da Ermenilerin sözde soykırım iddialarının yıldönümünde, AKP'nin Cumhurbaşkanı adayını "Kardeşim Abdullah Gül" sözleriyle açıklıyordu.

Gül'ün Uçağında Soykırım Yalanı Propagandası
Abdullah Gül'ün ABD dönüşünde bindiği uçakta Ermeni iddialarını içeren CD'ler dağıtıldı. Lutfhansa Havayolları'na ait uçakta koltukların arkasına konulan Time dergisinin arasında ilgili CD'lerin de yer alması yolcuların tepkisini çekti. 11

12

*********

Şubatta yaşanan olay basına "yolcular sinirlenerek durumu Gül'e aktardılar, Gül inceleyeceğini söyledi" şeklinde yansıdı. Time dergisinin dağıttığı CD'ler Abdullah Gül'ün önüne 2 Şubat'ta bir televizyon programında da çıkmıştı. Abdullah Gül kendisine konu hakkında soru yöneltilince derginin tutumunu Hrant Dink cinayetiyle bağdaştırarak cinayetini Türkiye'ye zarar verdiğini söylemekle yetindi.

CHP Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu 26 Şubat'ta TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde "Ermeni soykırımının yapıldığına ilişkin CD ve tanıtım kitapçığı dağıtılmasına izin verilmesi konusunda diplomatik girişiminiz oldu mu? Uçakta tepki vermeyerek, seyahat boyunca size tepkilerini yansıtan Türk vatandaşlarına, tepki vermemeleri için telkinde bulunmanızın sebebi nedir? Bu konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu.

Abdullah Gül soru önergesini cevapsız bırakırken Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Levent Bilman 1 Mart'ta yaptığı açıklamada, Dışişlerinin konuyla ilgili bir eylem planı olup olmadığına dair bilgi vermezken, vatandaşların Gül'e tepki gösterdiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Abdullah Gül, Siirt kökenli olduğunu gizlemiş aynı zamanda Devlet Bakanı Beşir Atalay'la akraba olduğunu da hiçbir zaman açıklamamıştı. Ondan hep "En yakın arkadaşım" diye söz etmişti. Beşir Atalay da Gül gibi Siirt göçmeni bir ailenin çocuğuydu. Onlar da kendilerini Tayyip'in eşi gibi, Gül ailesi gibi Arap olarak lanse etmişlerdi.

13

***************

Abdullah Gül, Siirt göçmeni olduğu yanında yıllarca içinde taşıdığı Yahudi ve Amerika aşkını dahi gizledi. Refah Partisi Genel Başkan Yardımcılığı sırasında, partinin İsrail karşıtı söylemlerinin ve tavırlarının yumuşatılması sonucunda ABD'de itibarlarının artacağı şeklindeki söylem karşısında adeta küplere biniyor şöyle konuşuyordu:

"Diğer parti liderlerinin yaptığı gibi Amerika'da kapalı kapılar ardında konuşmalar yapmadık, yapmayız da..."

Gül şöyle devam ediyordu:

"Uzlaşacağız diye değerlerimizden vazgeçecek değiliz..." Bu sözleri söyleyen Gül, ABD'lilerle belki binlerce kez kapalı kapılar ardında bir araya geldi. 21 Ağustos 2001 tarihinde Milliyet Gazetesi'nden Derya Sazak'la yaptığı söyleşide ise; "Dini ağırlıklı siyaset yapmanın, dindar insanlara ve Türkiye'ye faydası olmadığını gördük... Doğrusu bir iktisatçı olarak adil düzeni işleyebilir bir model olarak görmedim" diyordu.

Abdullah Gül, ilköğrenimini Kayseri Gazi Paşa İlkokulu'nda tamamladı. Ortaokulu, Nazmi Toker Ortaokulu'nda okudu. 1967-1968 eğitim döneminde Kayseri Lisesi'nden mezun oldu.

Kayseri Lisesi'nden pekçok ünlü işadamı, sanatçı, bilim adamı, edebiyatçı ve siyaset adamı çıkıyordu. Bunlar arasında; Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve kardeşi Korkut Özal'ın yanısıra Prof. Turhan Feyzioğlu, Osman Bölükbaşı, Saadettin Bilgiç, Halil Özsoy, M. Bahattin Yücel, Mehmet Yazar, Tarhan Erdem, Eşber Yağmurdereli, Yekta Güngör Özden, Prof. Adem Baştürk, Prof. Fuat Yavuz, Prof. Mehmet Emin Tuna, Prof. Feyzi Feyzioğlu, Prof. Ahmet Canbaş, Prof. Hanifi Özcan, Dr. Ziya Özel gibi isimler yer alıyordu.

14

********************
Edebiyat ve müzik dünyasından Cevdet Kudret, Behçet Kemal Çağlar ve Emel Sayın da Kayseri Lisesi'nin sıralarından yetişen isimler arasında bulunuyorlardı.
Kayseri Lisesi 13 Eylül 1893 tarihinde bugünkü Kurşunlu Camii civarında Seyfullah Efendi konağında "Derece-i Ula Mekteb-i Mülkiye İdadisi" adıyla üçü Rüştiye, ikisi İdadi olmak üzere beş sınıflı olarak öğretime başladı. Afyon Lisesi gibi Kayseri Lisesi de Sultan Abdulhamit'in eseri. Devlet yönetimine bürokrat yetiştirmek için kurulan Türk ve Müslüman okulları arasında yer alan Kayseri Lisesi'nin ilk mezunları beş kişiydi.

Bu okullardan Kayseri Lisesi mezunları arasında yer alan Turgut Özal'ın ülkeyi düşürdüğü durum malum. Şimdi adeta onun devamı niteliğinde olan Abdullah Gül, bu okuldan mezun olan biri olarak Cumhurbaşkanlığı makamına talip.

Afyon Lisesi mezunu Demirel ise ülkenin bu denli geri kalmasında en etkin rol oynayan isimlerden. O da Cumhurbaşkanı oldu. Afyon Lisesi çıkışlı bir başka Cumhurbaşkanı ise Ahmet Necdet Sezer'di.

Kayseri Lisesi'nin bugünkü binası 1903'te tamamlandı. 1915-1916 öğretim yılında "Sultani" oldu. Sakarya Savaşı sırasında Ankara'nın boşaltılması söz konusu olunca binanın Büyük Millet Meclisi'ne bırakılması için hazırlıklar yapıldı. Milli Eğitim Nezareti'nin evrakları bu binaya taşındı. Aynı yıl Ankara Sultanisi ile birleştirilerek üç dönemli 12 yıl süreli yatılı Sultani durumuna getirildi.

15

**********


1923 yılında Ziya Gökalp'in kanun teklifi ile Sultani adı Lise'ye çevrildi. Kayseri Lisesi kuruluşundan bugüne kadar 25.000 civarında mezun verdi.
14 Ekim 1924'de Cumhurbaşkanı Atatürk ve eşi Latife Hanım Kayseri'yi ziyaret ettiklerinde uğradıkları mekanlar arasında Kayseri Lisesi de vardı. Atatürk saat 16.00'da geldiği liseyi 20.00'de terk etti, derslere girdi, kendisi için hazırlanan müsamereleri izledi. Atatürk gayet memnun olarak ayrıldığı Kayseri Lisesi'nin hatıra defterine, "Kayseri Lisesi'ni müdürü ile muallimleri ile bütün talebesi ile cumhuriyetin ateşli, feyizli bir ocağı bulduk" şeklinde güzel bir yazı yazdı.
Atatürk'ün bu düşüncelerine inat olarak; Kayseri Lisesi'nden Atatürk düşmanı bazı isimlerin yetiştirilmesine başlandı. Laik demokratik cumhuriyetin temellerine dinamit koymak için birbiriyle yarışan bazı isimler de buradan mezun oldu.
Kayseri Tayyare Fabrikası'ndan emekli olan baba Ahmet Hamdi Bey, oğlu Macit Gül ile birlikte torna atölyesinde çalıştı. Abi Macit Gül aldığı ihaleler sonucu Kayseri'de fabrika sahibi oldu.

Gül, MTTB ve Necip Fazıl
Abdullah Gül, Kayseri Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne kayıt oldu
. Gül, içinden çıktığı ailenin etkisiyle kendine uygun bir çevreyle ilişki kurdu. Abdullah Gül de pek çok 68'li gibi Milli Türk Talebe Birliği adlı bir kuruluşa üye oluyordu. Gül'ü daha sonraki yıllarda Tayyip ve diğerleri izliyordu.

16

*************

Necip Fazıl'ın Büyük Doğu Fikir Kulübü'nde fikri ve sosyal aktivitelerine katılan Gül, İstanbul'da da çalışmalarına son hızla devam ediyor. Milli Türk Talebe Birliği'nin yöneticileri arasında yer alıyordu. Gül, Ömer Öztürk'ün genel başkanlığı döneminde MTBB Merkez İcra Konseyi üyesi oluyordu. Kayseri'den çok yakın arkadaşı Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Prof. Mehmet Tekelioglu, AKP milletvekili İrfan Gündüz de MTTB'nde hep birlikte çalışıyorlardı. Kayseri Lisesi'nde birlikte okuyan iki arkadaş, İstanbul'da beraberdir. Tekelioglu, İTÜ Uçak Mühendisliği bölümünde okuyordu. Tekelioglu, daha sonra Abdullah Gül'ün kız kardeşiyle evleniyordu.

Abdullah Gül dünya görüşünün oluşmasında Necip Fazıl ve Büyük Doğu'nun katkılarını kendini övdürdüğü kitapta şöyle anlatıyordu. "Benim dünya görüşümün oluşması, liseli yıllarımda başlar. O yıllarda Kayseri'de "Büyük Doğu Fikir Kulübü" vardı. Oraya gidip gelmeye başlamış, kitap okumaya o zamanlar alışmış, seminer ve panellerle o zaman tanışmıştık. 1966,1967 yıllarıydı... O yıllarda Adalet Partisi'nin CHP'ye karşı yaptığı toplantılar ve mitingler Kayseri'de büyük heyecanlar oluştururdu. Demokrat Partili bir aileden geliyorduk... Ailemiz, Kayseri'nin muhafazakar ailelerindendi..."

CIA tarafından; halifeliğini Suudi Kralı'nın yapacağı bir "İslam Enternasyonalizmi" yani "Amerikano İslam" daha moda deyişle "Light İslam" kurma amacıyla faaliyete geçirilen Rabıta örgütü, İstanbul'da kendine bağlı kuruluşları, yine kendi yayını olan "A World Guide to Organizations of Islamic Activites" adlı kitabında açıklıyordu.

17

************

Rabıta'ya bağlı kuruluşların başında Milli Türk Talebe Birliği gelirken, onu Doğu Türkistan Göçmenler Derneği ve The Instute of Islamic Studies-Universite of istanbul izliyordu.

Necip Fazıl Kısakürek'i yakından tanıyan herkesin birleştiği ortak konu onun hızlı bir Atatürk düşmanı olmasıydı. Şeriatçılığı ve ABD'ye yakınlığı diğer özelliklerindendi. Necip Fazıl; 5816 sayılı Atatürk'ü koruma yasası uyarınca İstanbul Toplu Basın Mahkemelerince 8.7.1981 tarihli ve 1977-137 sayılı kararı ile Atatürk'e hakaretten mahkûm edilmiş, bu mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 17.2.1982 tarih 1982-13 esas ve 1982-786 sayılı kararı ile onanmıştı.

Necip Fazıl, İslami Büyük Doğu Akıncıları İBDA'nın fikir babası ve kurucularındandı. 80'li yıllarda "Şeriat İçin Silahlı Mücadele" söylemiyle yola çıkan İBDA-C'liler PKK'lılar için "Gerilla" derken, her şehit olan asker ve polisimizin ardından baklava ziyafetleri verdiklerini yayınlarında övünçle anlatıyorlardı. Bu yayınlara bayram tebriki gönderen isimlerin arasında Tayyip Erdoğan da yer alıyordu.

Üniversitelerde ideolojik ve politik kutuplaşmaların hızlandığı yıllardı. Üniversite işgalleri, boykotlar ve kavgalar üniversiteden başlayarak sokaklara taşıyor. MTTB'nin etkin isimleri arasında yer alan Gül ve arkadaşları ülkücüler ile solcuların arasındaki kavgalardan azami ölçüde yararlanıyor ve olayları bıyık altından gülerek seyrediyorlardı. Abdullah Gül o günlerde başta Necip Fazıl olmak üzere, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç okuyor, listesine Cemil Meriç, Fethi Gemuhluoglu, Erol Güngör ve İdris Küçükömer'i ekliyordu...

18

***************

Gül, MTTB'ye girmesinin ardından Prof. Dr Necmettin Erbakan'ın oluşturduğu Milli Görüş hareketine sempati duydu, destekledi. Babası Ahmet Hamdi Bey de Erbakan'ın ilk yol arkadaşları arasında yer alıyordu. Hamdi Gül, 1973 seçimlerinde Milli Selamet Partisi'nden milletvekili adayı oldu. Ahmet Hamdi Bey seçilemedi. MSP 1973 seçimlerinden 48 milletvekili ile üçüncü parti olarak çıktı. Ahmet Hamdi Bey'in rüyasını oğlu Abdullah Gül, 1991 seçimlerinde ilk sıradan milletvekili olarak gerçekleştirdi.

Gül ve ailesine övgüler düzülen yazılarda, ailenin Necip Fazıl hayranlığı ve diğer özellikleri şöyle işleniyordu:

"Ateşli bir dindar olan Ahmet Hamdi Gül'ün evine Necip Fazıl'ın yazdığı dergiler, gazeteler giriyor. Fikri ve siyasi gelişmeleri takip eden baba Hamdi Bey, oğlu Abdullah'ın da dînî ve millî terbiyesine titizlik gösteriyordu. Oğluna Kur'an okumayı o öğretti. Abdullah Gül daha ortaokulda iken Necip Fazılla tanışıyor. Kayseri, Necip Fazıl'a en fazla sevgi duyulan bir kent. Büyük Doğu Fikir Kulübü'nün davetlisi olarak Necip Fazıl konferans vermek için Kayseri'ye geldiğinde onu hayranlıkla dinleyen delikanlılar arasında Gül de vardı. Yakın arkadaşı Mehmet Tekelioğlu ile birlikte gittiği konferans, Gül'ün düşünce hayatında dönüm noktası oldu. Yıllar sonra Üstad'ın en yakınındaki gençler arasına katıldı..."

Gül, Kayseri Lisesi'ni bitirdiği yıl iki arkadaşıyla birlikte hayran olduğu Necip Fazıl Kısakürek'e mektup yazıyor. Mehmet Tekelioğlu, Abdullah Gül, Ahmet Taşçı imzalı ve 3.7.1969 tarihli, "Necip Fazıl Kısakürek'e" diye başlayan satırlar şöyle devam ediyordu:

19

**************

"İslam davasının zerre tavizsiz müdafii Üstadımız'a İslam davasının agora meydanlarında sağırların kulağını patlatacak gür seslilikte aksiyoneri Büyük Doğu Gençliği'nin ruh gıdası mecmuanızı tekrar çıkarışınızdan dolayı size minnettarlıklarımızı arz eder, hangi şartlar altında olursa olsun hal neyi icap ettirirse ettirsin yüzde yüz emrinizde olduğumuzu bildirir hürmetlerimizi sunarız. Yarın elbet bizim elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış elbet bizimdir"
Birlikte mektup yazdığı arkadaşı Ahmet Taşçı, tanınmış işadamları arasında yer alıyordu. Uzun yıllar H. Celal Güzel ile birlikte olan Taşçı, YDP'nin el değiştirmesinden sonra köşesine çekildi.

Ailesini Kandırdı, Gazoz Satamadı
Gül, Başbakan olduğunda AKP'ye yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak Gazetesi Gül'ün onayı ile Gül'e övgü dizileri yapmıştı. Bu yayınlarda Gül'ün "Aileden demokrat" olduğu iddia ediliyordu. Gül'ün ticarete yatkın olmayışı ise şu şekilde açıklanıyordu.
"Ailesi, her Kayserili gibi Abdullah Gül'ü de hayatla yüz yüze getirdi. Gül, yağ tenekelerinde buzlu su içinde gazoz satmayı denedi, olmadı. "Otuz iki dişe keman çaldıracak buz gibi gazoz" diye bağıramayınca, Gül'e ticaret yerine okul yolu açıldı. Kayseri Lisesi'ni bitirdikten sonra 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne girdi. Maliye ve Sosyal Siyaset Bölümü'nde öğrenime başladı. Prof. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Sabahattin Zaim gibi hocalarıyla çok iyi ilişkiler kurdu.

20

***************
Gül, sosyal çalışmalarda aktif rol aldı. İstanbul Kayseri Yüksek Tahsil Cemiyeti Başkanlığı yaptı..."

Gazeteci Funda Özkan "Abdullah Gül'ün Kayserili kurnazlığı" başlığı altında Gül'ün ailesini nasıl kandırdığını anlatıyordu:

"Abdullah Gül'ün bir yakını anlatıyor: 'Buz gibi gazoooz' diye bağıramamasının asıl hikâyesi başkaymış. Gazetelerde okumuşsunuzdur:

'Kayseri'de ilkokula giden erkek çocuklar yaz aylarında bir işe çırak verilirmiş. Eğer çocuk cevval, iş bitirici, girişkense 'Bu çocukta iş var, bunu okutmayalım' denirmiş. Ticarete uygun mizacı yoksa da son çare okula gönderilirmiş.'
Gül'ün yakını. Abdullah Gül'ün sonraları gülerek anlattığı hikâyenin gerçek yönünü' aktarıyor. Meğerse Abdullah Gül aile meclisinin onu sınava tabi tutacağını duymuş.

O yüzden de bilerek ve kasten 'gazoooz" diye bağırmamış. Bağırmamış kî, çok istediği okuluna devam edebilsin. Ne de olsa Kayserililer her zaman 'kurnazlıklarıyla' övünür.Tarihte ticareti de Anadolu'ya kendilerinin öğrettiğini iddia ederler..."

Gül dün ailesini kandırıyor, bugün ise yıllarca insanları "Milli Görüş", "Adil Düzen" masallarıyla etraflarında toplarlarken, birden Milli Görüş gömleğini çıkarıyorlar, Adil Düzen'e hiçbir zaman inanmadıklarını itiraf ediyorlardı. Yıllarca bu masallara güvenerek bekleyen insanların umutları?.. İşte onun cevabı yok!..

21

************

Yeni Şafak Gazetesi aileye övgüler düzerken onların 1915 yılında Siirt'ten Kayseri'ye göç ettiğini nedense es geçiyor, bu göç olayına hiç değinmiyor, Gül ailesine adeta övgü üzerine övgüler düzüyordu:

"Gül ailesi sıkı bir Demokrat Partili idi. Aile DP'den sonra Adalet Partisi ardından da Milli Nizam ve Milli Selamet Partisi'ne destek verdi. Baba Hamdi Bey, Milli Nizam Partisi yıllarında Necmettin Erbakan ile tanışır. 1973'de MSP'den aday olur. Gül'ün anne tarafı Kayseri'nin köklü ailelerinden Satoğullan'na dayanıyor. Anne tarafı okumuş, yüksek tahsilli, daha çok da öğretmen yetiştirmiş bir aile. Baba tarafı ise mütedeyyin, mülayim çalışkan bir aile olarak tanınıyor. Aileden Abdullah Satoğlu, Necip Fazıl'a destek veren ünlü Kayserililerden. Büyük Doğu Fikir Kulübü'nün ikinci şubesi 1957'de Kayseri'de açılıyor..."

1970'li yılların başında MTTB'nin her yıl düzenlediği Çanakkale Savaşı yıldönümlerinin organizatörü de Abdullah Gül'dü. Askeri ve mülki erkanın da katıldığı etkinliklerde öğrenci gençliği adına konuşmaları Gül yapıyordu.

Gül, yaz tatillerini Kayseri'de Büyük Doğu Fikir Kulübü, MTBB ve sonraki yıllarda Söğüt Fikir Kulübü'nde geçiriyordu. Prof. Ali Biraderoğlu, Ahmet Taşçı Kayseri'de yakın görüştüğü isimler arasında yer alıyordu. 1970'lerin ortalarında Necip Fazıl'ın MHP'yi desteklemesi üzerine MTBB'de tartışmalar başlıyordu.

22

***************

Kilise'de Namaz Kılmış

Abdullah Gül üniversiteden mezun olunca akademik kariyer yapması için Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Prof Sebahattin Zaim gibi hocaları tarafından teşvik edilir. 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Kayseri'den arkadaşı Şükrü Karatepe ile birlikte Milli Kültür Vakfı'nın bursuyla doktora çalışması yapmak için İngiltere'ye gönderilen öğrenciler arasında Gül de vardır. Gül İngiltere'de akademik çalışmalarını sürdürürken sosyal faaliyetlerini de ihmal etmez. Müslüman Öğrenciler Birligi'nde Türk Öğrencileri Yardımlaşma Derneğinin kurucuları arasında yer alır.

Aynı dönem aynı yurtta beraber kaldığı gazeteci Fehmi Koru, Gül ile ilgili bir anıyı şöyle anlatıyordu:

"Gül, cami ararken okulun yanında bir kilise görmüş. İçeriye bakarken gözgöze geldiği papaza yakınlarda mescid olup olmadığını sormuş. Genç papaz kendisine boş bir oda gösterip yere temiz bir örtü serivermiş. Gül, bana bunları anlattıktan sonra, 'aylardan beri namazımı kilisede kılıyorum' demişti..."

Tabi ki, böyle bir masala kargalar güler, samimi bir Müslüman, cami bulamazsa, mescit de, mescid bulamazsa evinde, onu da bulamazsa parkta bahçede namazını kılar, kilisede ise asla. Kaldı ki, hiçbir papaz bir Müslüman'a namaz kılması için kiliseyi açmaz. Bu durum; herhalde birisi Kiliseden çıkarken gördüğünde "burada ne arıyorsun" sorusunun peşin verilmiş cevabıydı.

23


*******************


Gül, Kilise ve papazlarla son derece samimiydi. Öyle ki; Refah Partisi döneminde yanında Salih Kapusuz olduğu halde Kayseri de bulunan Ermeni kiliselerinde, bağlık ve bahçeliklerde papazlarla fotoğraflar çektirecek kadar yakınlaşmışlardı.

Gül ile aynı ekipten olan arkadaşı Kayseri eski Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, "10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak katılıyorum" derken, Ermeni kilisesi açıyor ve açılışta "Biz hoşgörüyü Ermenilerden öğrendik'' diyordu.

Yeniçağ Gazetesi'nden Aslan Bulut, Gül'ün eğitim gördüğü Exeter Üniversitesi hakkında şu, bilgileri veriyordu:

"İngiltere'de bir Exeter Üniversitesi vardır. İngiliz Üniversiteleri arasında "Kürt Araştırmaları Enstitüsü" olan tek yüksek öğretim kurumudur. Exeter Üniversitesi'nde ayrıca Arap ve İslami Araştırmalar Enstitüsü de bulunuyor! Başında, Abdullah Gül'e fahri doktora unvanı veren. Tim Niblock vardır.

İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının Önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi'nde eğitim görür. Ayrıca Arap ve İslam Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitilir. Üniversite yayınlarında, Irak'ın kuzeyinden "İrak Kürdistanı" diye söz edilir.

Green Peace (Yeşil Barış) örgütü de Exeter Üniversitesi'nde bir laboratuvar sahibidir!

Exeter Üniversitesinden mezun olan veya doktorasını burada yapan kişileri, daha sonra özellikle İslam ülkelerine ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde görmek mümkündür.

24

*************

Mesela İslam Kalkınma Bankası'nın bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi'nde yüksek lisans veya doktora yapmıştır! Tabii buraya gönderilecek öğrencileri de kendi ülkelerindeki "İslami kuruluşlar" seçer!

İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş seneler önce İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın kendisini Londra'ya ve güneye Exeter Şatosuna davet ettiğini, burada medyanın demokrasiyi tahrip etmesi üzerine bir beyin fırtınasına katıldığını bir Meclis konuşmasında açıklamıştır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Exeter Üniversitesi'nde iki yıl eğitim-öğretim görmüştür. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da Abdullah Gül'ün bu üniversiteden arkadaşıdır! Abdullah Gül, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Sebahattin Zaim gibi hocalarının teşviki ve sağladıkları Milli Kültür Vakfı bursu ile 1976-1978 yılarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte İngiltere'ye gönderilmiştir.

Gül, burada İslam ülkelerinde ileride görev alacak olan doktora öğrencileri ile sıkı bir arkadaşlık kurmuştur Dönüşte Sebahattin Zaim'in daveti ile Sakarya Üniversitesi'nde görev almıştır. Abdullah Gül, 12 Eylül'den birkaç gün sonra evinden alınıp götürülür ve İstanbul'da Metris Askeri Cezaevi'ne kapatılır!.."

ABD'nin en sevdiği İslamcı(!) tiplemesi içinde yer alan Gül, ABD, İsrail, İngiltere, Fetullah Gülen ve Tayyip Erdoğan'dan destek alarak Fazilet Partisi Genel Başkanlığına adaylığını koydu. Diğer adaylar, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener, Gül'ün lehine adaylıktan çekildi. Ancak kılpayı seçimleri kaybetti. Gülen'e yakınlığı ile bilinen Samanyolu TV ve Zaman Gazetesi'nin de her fırsatta yanında olduğu Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, bir diğer hocası Sabahattin Zaim idi.

25

*****************
Gül; Zaim'in yanına aldığı üç yardımcısından da birisi!... Sabahattin Zaim kendisine "bu yardımcıları niye yanına aldın" şeklindeki soruyu, 22 Kasım 2002 tarihli Zaman gazetesinde şöyle yanıtlıyordu:

. "...Burası bir fideliktir. Böyle kıymetli elemanları buraya alıp bir fidan gibi diker ve yetiştirirsek, bunlar mümtaz şahsiyetler halini alır ve iyi bir eleman 10 yılda doçentliği ulaşır, şahsiyet haline gelir. Ondan sonra bu milletin, memleketin hizmetinde istediğin yerde kullanabilirsin; ister bürokrasi de, ister politikada ve nitekim de böyle oldu."

Sabahattin Zaim'in söylediği gerçekleşiyordu. Bu isimler memleketin hizmetinde kullanılıyorlardı. Tabi ki o memleket; ABD, İngiltere ve İsrail'di.

Gül, Özal'ın kefaletiyle Metris'ten çıktıktan bir süre sonra Merkezi Cidde'de olan ve 48 İslam ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası'nda diğer Exeter mezunu arkadaşları ile birlikte ekonomi uzmanı olarak görev alır. İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İnsanoğlu, Exeter Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmalar yapmıştır.

Exeter Üniversitesi'nden Prof. Dr. lan Markham'ın "Said Nursi'nin başarısı: Hakikat ve hoşgörü" başlıklı bir makalesi vardır! Yani bu Üniversite "Dinler arası diyalog" un kurgulanmasında da büyük bir rol oynamaktadır.

Yahudilerin Şalom Gazetesi 2005 yılında Yahudi Cemaatının önde gelen isimlerinin İsrail'i ziyaretlerine yer veriyordu:

26

**********

"...Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, 3 Ocak Pazartesi günü başlayan ve üç gün sürecek olan Ortadoğu gezisi sırasında İsrail'i de ziyaret etti. İsrail'de Devlet Başkanı Moşe Katsav tarafından kabul edilen ve İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, Başbakan Ariel Şaron, Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert ve İşçi Partisi Lideri Şimon Peres ile görüşen Abdullah Gül'ün beraberindeki heyette Yahudi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya, Onursal Başkan Bensiyon Pinto, Başkan Vekili Sami Herman da yer aldı..."

Bensiyon Pinto ve İsrail'e giden heyet Tayyip Erdoğan'la yıllarca yakın ilişkilerde olmuş, Fetullah Gülen'in çevresinden hiç eksik olmamıştı. Pinto, Mason yapmak istedikleri İslamcıların Localardaki kefillerinin arasında hep ön sırada yer almıştı.

Gül'e İngiltere'de Fahri Doktor Unvanı
13.7.2005 tarihli Sabah Gazetesi Abdullah Gül'ün Exeter Üniversitesi tarafından fahri doktorayla ödüllendirildiğini şu şekilde aktarıyordu:

"...Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İngiltere'nin ünlü Üniversitelerinden Exeter Üniversitesi tarafından fahri doktorayla ödüllendirildi. Önceki gün İngiltere'ye gelen Gül, geçen perşembe günü düzenlenen bombalı saldırılarda yaralanan 26 yaşındaki Okan Burak'ı hastanede ziyaret etti Gül, dün sabah da ünlü finans kuruluşu Meryll Lynch'de yabancı yatırımcılarla kahvaltıda bir araya geldi.

27

*******************
Daha sonra basın toplantısı düzenleyen Gül, Türkiye'nin 3 Ekim'de AB ile müzakerelere başlaması konusunda risk olup olmadığını soran bir gazeteciye, "Bu konuda hiçbir risk görmüyorum" yanıtını verdi. Gül, Almanya'da muhalefet lideri Angela Merkel'in Türkiye'ye karşı tavrı için de, "10 yıl sonra bakalım Almanya'yı, Fransa'yı kim yönetiyor olacak? Türkiye'de kim iktidar olacak? Önemli olan kişiler değil, kurallar" dedi.

Gül basın toplantısının ardından uçakla Exeter"e geldi. Üniversiteye gelişinin ardından kendisine cüppesi giydirilen ve kepi takılan Bakan Gül, daha sonra diploma törenine katıldı. Sahnede diploma törenini dikkatle izleyen ve bütün öğrencileri tek tek alkışlayan Bakan Gül. daha sonra kendisine takdim edilen fahri doktora diplomasını aldı.

Dışişleri Bakanı Gül yaptığı konuşmada Türkiye'nin Birliğe üyeliğinin, AB'nin büyük yararına olacağına inandığını belirterek "Bu üyelik, Avrupa'nın sadece coğrafi ve dini bir birlik olmayıp, ortak değerlerin yaşandığı bir birlik olduğunu kanıtlayacak" dedi..."

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı adayı olan Abdullah Gül, görüldüğü gibi özellikle ABD ve İngiltere'nin derin devleti ile yakın ilişkiler içinde olan bir kişidir"

Gül Evleniyor
İktisat Fakültesi'nden hocası Sebahattin Zaim, Sakarya Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği Bölümünü kurduğun da Abdullah Gül de teklif alır.

28

*********************
İstanbul İktisat Fakültesi'nde daha önce başladığı doktorasını İngiltere dönüşü tamamlar ve Sakarya Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi olarak göreve başlar. Doktora tezi: Türkiye ile İslam Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi. Tez hocası ise Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'tır. 1977-1983 yıllan arasında Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde öğretim üyeliği görevinde bulunur.

Bu arada Çemberlitaş Kız Lisesi'nde öğrenci olan Hayrunnisa Özyurt ile bir akrabalarının düğününde karşılaşırlar. Fonda, Love Story çalmaktadır. İlk görüşte birbirlerinden hoşlanırlar. 1980 yılında acele olarak sade bir törenle dünya evine girerler.

Eşiyle aşk evliliği yaptığını anlatan Hayrunnisa Gül, Vatan Gazetesine verdiği bir röportajda, "Ev işleri konusunda ona kıyamam. Abdullah Bey, yemek yapmaz ama yeşil salata yapmayı çok sever. Bensiz doktora gitmez. Kıyafetlerini de ben seçerim. Ne alırsam giyer" diyordu.

Gül'ler sözleşmiş gibi hayat hikayelerinin evlilik ile ilgili bölümlerini böyle anlatırlarken, Anne Adeviye Gül, evlenme olayını Sabah Gazetesi'ne şöyle aktarıyordu:

"Bir akrabaların kız isteme ziyareti sırasında karşılaşmıştık. Küçük Hayrünnisa'yı gördüğüm an içimde sıcak bir şeyler aktı. Gözüm ona takıldı kaldı"
Adeviye Gül, daha sonra gönlünden geçen Hayrunnisa Gül'ü istemeye gitti ve oğlu Abdullah ile evlendirdi"

29

************

Tayyip-Emine aşkında; Emine "Yıldırım aşkı ile çarpıldık, Tayyip aşkı için on kilo verdi" dese de, Tayyip; Hürriyet Gazetesi'nden Gülden Aydın'a verdiği röportajında hiç aşık olmadığını ısrarla vurguluyordu. Tayyip-Emine aşkı nasıl karışıksa, Anne Adviye'nin açıklamaları karşısında Abdullah-Hayrünnisa aşkı da öyle şaibeli bir duruma geliyordu.

O günlerde Hayrunnisa Özyurt, 15 yaşında lise talebesi ve daha evcilik oynayacak yaştayken, Abdullah Gül 30 yaşında Hayrunnisa'nın adeta babası yaşındaydı. Gül'ün. 27 yıllık evliliğinden iki erkek, bir kız çocuğu oluyordu.

Tayyip Erdoğan ABD'de Dünya Bankası'nda iş bulan oğlu Necmeddin Bilal'e Abdullah Gül'ün kızını istiyor, ancak Gül ailesi kızlarının eğitimine devam edeceği gerekçesiyle bu istemi geri çeviriyorlardı.

Böylece, Hayrunnisa Özyurt'un, kızlarımızın eğitim görmesi konusundaki hassasiyeti ise seneler sonra kendisini gösteriyordu.

Oğulların İşi ABD'den
Erdoğan'ın oğluna dünya Bankası'nda iş bulunmasının ardından. Emanetçi Başbakanlığı döneminde "Biz bu ülkenin WASP'larıyız" şeklinde bir açıklama yapan Gül'ün Bilkent' Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olan oğlu Ahmet Münir Gül'e de ABD'li yatırım bankası Goldman Sachs'ın Londra'daki merkezinde çalışma imkanı sağlanıyordu. Ahmet Münir, daha önce de yine Londra'da finans kuruluşu Merrill Lynch'te staj yapmıştı.

30

****************


Ahmet Münir de babası gibi yetişmek, eğitimini tamamlamak için İngiltere'yi seçiyordu(!)

Merrill Lynch ve Goldman Sachs, 2002 seçimlerinden hemen önce AKP'lilerin doğrudan ziyaret ederek "Bizden korkmayın, bizim politikalarımız size entegre olacaktır" dedikleri kuruluşlardandı.
Merrill Lynch, BİM şirketinde Zapsu'ların ortakları arasında yer alıyordu.

Eşi Türkiye'den Davacı

Abdullah Gül'le 1980 yılında 15 yaşında Lise birinci sınıftayken evlilik yapan Hayrünnisa Özyurt, 1998'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Cografya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazanmıştı. Hayrünnisa Gül, kayıt yaptırmaya, kapatılan Fazilet Partisi milletvekili olan eşi Abdullah Gül, avukatı ve noterle birlikte gitmişti. Ancak Gül'ün türbanlı fotoğrafı nedeniyle kaydı yapılmamıştı. Karara karşı Türkiye'deki yargı yollarından sonuç alamayınca 2002'de AİHM'ye gitmişti.

Gül'ün Dışişleri Bakanı olmasının ardından ise eşi, "Dava hakkını bana kocam değil devlet verdi. Onun başbakan olması benim haklılığımı değiştirmez. Başvurumu geri çekmeyi hiç düşünmedim" demişti.

Hayrünnisa Gül, Dışişleri Bakanı'nın eşinin Türkiye'den davacı olmasının yarattığı tartışmalar üzerine ise davasını geri çekmek zorunda kaldı. Hayrünnisa Gül, kararını söyle değerlendirmişti:
"Haklılığıma İnanıyorum"

31

************

"Yapılan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarına tanıdığı, AİHM'ye başvuru hakkını kullanmaktan ibaretti. Ancak eşimden dolayı bu davada çift taraflı, yani hem davacı hem davalı konuma gelmiş bulunuyorum. O dönemde eşim ne başbakan ne de Dışişleri bakanıydı. Davamı geri çekme kararımın nedeni, yargı kararlarının tartışılmasına fırsat vermemek, güven ve saygıyı sağlamaktır. Bu konuyla ilgili benzer davalar zaten AİHM'nin gündemindedir. Esasa ilişkin davayı açarken haklılığıma olan inancımı halen koruduğumu da belirtmek isterim."

Tıp öğrencisi türbanlı Leyla Şahin'in Türkiye aleyhine açtığı davayı AİHM'de kaybettiğine ilişkin ilk bilgilerin AKP hükümeti tarafından öğrenilmiş olmasının Gül'ün dava dilekçesinin geri çekilmesinde etkili olduğu belirtilmişti. Kaldı ki, Leyla Şahin'in davasında AKP Hükümeti türbanın Laik Cumhuriyete başkaldırı olduğunu vurgulamış savunmayı da bu temel üzerine kurmuştu. Gül'ün Bakanı olduğu Dışişleri davaya Mason Avukat Münci Özmen'i göndermiş ve karar türban aleyhine çıkmıştı.

Türbanı Eninde Sonunda Çözeceğiz
Gül, eşi Hayrünnisa Gül'ün üniversiteye kaydını yaptırmaya, avukatı ve noterle birlikte gitmiş, gazeteciler haber vermişti. Eşinin türbanlı fotoğrafı nedeniyle kaydının yapılmaması üzerine "Bugün Moskova'da yaşıyor olsaydık, böyle bir engelle karşılaşmazdı eşim" demişti.

32

***************

Abdullah Gül, Atatürk Üniversitesi'nde düzenlenen mezuniyet törenine türbanlı velilerin alınmamasına ilişkin ise bakan olarak görev yaptığı 16 Haziran 2005 tarihinde "Hükümet olarak eninde sonunda bu tip (kamuda türban) utanılacak manzaraları kaldıracağız" demişti. Danıştay'ın öğretmenin türbanla okula giremeyeceğine ilişkin kararını Cidde'ye gidişi sırasında 12 Şubat 2006'da şu sözlerle değerlendirmişti:

"Doğrusu bunu kaygıyla karşılıyorum ve hayretler içinde kaldık. Türkiye'nin giderek demokratikleşme eğilimine ters bir davranıştır bu. Bu yaklaşımın altında negatif özgürlükler anlayışı vardır. Bu anlayış bildiğiniz gibi otoriter, diktatör rejimlerin felsefesidir. Halbuki Türkiye giderek demokratikleşen, bireyin, toplumun haklarının daha da genişletilmesine doğru bir yöneliş içindedir. Bu, Türkiye'nin yönelişine ters bir karardır.

Bizim anlayışımız hep pozitif özgürlüklerden yanadır. Bu açıdan kararı yanlış ve tehlikeli görüyorum. Çünkü böyle bir yaklaşımla giderek, yarın oruç tutan bir öğretmeni bile, öğrenciye yanlış örnek oluyor diye suçlarsınız. Çünkü görebildiğim kadarıyla bu karar dini bir vecibeyi yanlış bir örnek olarak gösteriyor. Bunlar çok tehlikeli ve yanlış şeylerdir, ümit ederim ki düzelir. Bütün bu kararlar alınırken, şu herkesin zihninde olması gerekir ki Türkiye giderek özgürleşen, demokratikleşen, sivil alanı daha da genişletilen bir toplum olacaktır. Buna kararlıyız. Toplum olarak, Meclis olarak, hükümet olarak kararlıyız. Bu bakımdan bu kararın ciddi şekilde kamuoyunda büyük bir olgunlukla tartışılacağını ve herkesin bir kez daha düşüneceğini ve yanlışlarını düzelteceğini tahmin ediyorum."

33

******

Cumhuriyetçi Dönemin Sonu Gelmiş
Öncelikli görevi laik rejimi koruyup kollamak olan Cumhurbaşkanlığına aday gösterilen Abdullah Gül, Refah Partisi yöneticisi olduğu dönemde, "Türkiye'de Cumhuriyetçi dönemin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz"
demişti. Türkiye'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna ilişkin temel niteliğinin değiştirilmesini bile gündeme getiren Gül, "hırsızlık yapanlar, yolsuzluk yapanların laiklik zırhına büründüğünü öne sürmüştü.

Abdullah Gül'ün Cumhuriyet, türban ve laikliğe ilişkin değerlendirmeleri, Cumhuriyetle kavgalı bir Cumhurbaşkanı adayı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Gül, RP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan röportajında:

"Türkiye'de Cumhuriyetçi dönemin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz" diyor, "The Guardian" tarafından "Yeşil Devrimci" ilan ediliyordu.
Gül'ün temsil ettiği çevrelerin attığı tohumların nasıl yeşerdiği ise, Ankara'da acı tecrübelerle yaşanmış ancak Danıştay baskınından da ders çıkarılmamıştı.
Gül'ün FP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde de gündeme ilişkin değerlendirmeleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının partinin kapatılmasına ilişkin iddianamesine şöyle yansımıştı:

"Adalet, hukuk, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, inanca saygı, eğer bu şeyler ayaklar altına alınmasaydı, bu millet kendi öz yurdunda garip, öz vatanında parya muamelesine tabi tutulur muydu?...

34

**********

Hırsızlık yapanlar, boğazlarına kadar yolsuzluk yapanlar, çetelerle, mafyalarla kol kola gezenler bugün laiklik zırhı içine bürünüp, devletin en itibarlı koltuklarında otururlar mıydı? Sadece okumak istiyorum. Başka bir şey istemiyorum. Sessizce okula gidenler polis zoruyla üniversite kapısından, "Başörtün var, sakalın var" diye atılır mıydı?"

İslam'a Aykırı Yasa Kalkacak

Abdullah Gül, 10 Aralık 1995 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan röportajında da Cumhuriyetin temel nitelikleriyle "barışık" olmadığını ortaya koymuştu. Gül, özellikle değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek "Türkiye'nin laik demokratik sosyal bir hukuk devleti" olduğuna ilişkin ikinci maddesi ile değiştirilmesini yasaklayan maddelerin kaldırılması gerektiğini savunmuştu. Gül'ün öne çıkan değerlendirmeleri şöyleydi:

"Saklanamaz gerçekler var. İslam'ın yalnız ahreti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir. Ben bir Müslüman olarak buna inanıyorum.

Türkiye'de geçerli kanunlar arasında, İslam'a aykırı olan da var, olmayan da... Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkanı vereceğim.

Artık Türkiye'de yasaklarla gitmez. Yani anayasada şu yasak var, bu yasak var diye gitmez. Halk isterse yapılır.

Biz Türkiye'de yasakçı bir zihniyetin olduğuna inanıyoruz. Türkiye'de açık-gizli bir İslam düşmanlığı olduğuna inanıyoruz. Başörtüsü örneğin...

35
Ulusalcı, Emekten Yana, Devrimci
Kullanıcı küçük betizi
Kemal Şimşek
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Cmt Kas 10, 2007 12:38
Konum: Muğla

İletigönderen keci94 » Sal Ara 18, 2007 11:46

Bu kitabini değilde Musanin kitabini okudum. Maalesef çok yanli, gerçekçilikten uzak, bütün bilgileri kendince yontmaya çalişan biri Ergün Poyraz. RTE‘den nefret etmeme rağmen bu kitapta beni besleyecek hiç birşey bulamadim. Asla kimseye bu yazari tavsiye etmem.
Kullanıcı küçük betizi
keci94
Üye
Üye
 
İletiler: 12
Kayıt: Pzt Ara 17, 2007 12:34

İletigönderen MedceziR » Sal Ara 18, 2007 15:37

keci94, yorumuna katılıyorum, kitabı bende beğenmedim. Tabii ki kitaptaki konular bazılarına ilginç gelecektir ama ben pek beğenmedim...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...


Şu dizine dön: Kitap Tanıtımları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x