22 Eylül 2010

MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE SALYANGOZ SATIYORLAR...

İrfan Tuna

Hiç ''Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz'' demeyin.

Satıyorlar...

Hem de yağ gibi, bal gibi, ''Babalar gibi'' satıyorlar.

Çünkü Washington emrediyor, Brüksel talimat veriyor, onlar yapıyorlar...

Bakın, Müslüman mahallesinde, Akdamar Kilisesi’ni ibadete açtılar... 88 yıl sonra Sümela Manastırı’nı ibadete açtılar... ABD'den İstanbul’a, Ayasofya’da ayin yapmaya gelenlere kucak açtılar...

Hatta 16 Eylül tarihli ''İslamcı'' Vakit gazetesinde, Ayasofya'da ayin yapmaya gelenlerin “Savaşa gitmiyoruz, ayin yapıp döneceğiz” sözlerini başlığa bile taşıdılar...

Şimdi sırada Müslüman mahallesinde, Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmak, Patrikhaneyi özgürleştirmek, Patrik Bartholomeos’un ''ekümenlik'' yoluna kırmızı halılar sermek, İstanbul'u adım adım Ortodoks'ların Vatikan'ı yapmak var...



Hani ''Müslüman mahallesinde salyangoz satılmazdı''?

Washington ve Brüksel emrederse, bırakın salyangozu, ülkeyi bile hem de''Babalar gibi'' satarlar...

''Kamu yararı gibi subjektif nedenlerle küresel sermayeye zorluk çıkaran yargı'' engelini aşmak için Anayasa'yı bile değiştirirler...

***

14 Mart 2006 tarihli Radikal gazetesi o dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ün ''BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz'' sözlerini haberin başlığına taşımıştı.

Bu başlığın altında Abdullah Gül'ün , ''Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye'nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek...'' sözleri yer almıştı.

Abdullah Gül, bu sözleri, o tarihte, Kızılcahamam kampında AKP milletvekillerine verdiği brifingte söylemişti.

Aynı haberde ABD'ye ait Büyük Ortadoğu Projesi'nin, aralarında ülkemizin de bulunduğu 22 ülkenin sınırlarını ve rejimlerini değiştirmeyi amaçladığı bilgisi de aktarılmıştı.

Yani gizli saklı olan bir şey yok...

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi'yle, ülkemizin de aralarında bulunduğu 22 ülkenin rejimini ve sınırını değiştirmeyi amaçladığını gizlemiyor; Abdullah Gül'de ''BOP içinde ABD ile birlikte hareket ettiklerini'' saklamıyor.

Peki ''BOP içinde ABD ile birlikte hareket eden'' Abdullah Gül şimdi nerede?

Cumhurbaşkanı...

Başbakanlık makamında oturan kardeşi kadar yakın arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan ise, BOP'un eşbaşkanı.

Her ne kadar, kendisinin BOP eşbaşkanı olduğunu söyleyenlere sinirlenerek, ''Ellerine bir harita almış dolaşıyorlar, ispat ederlerse biz herşeye varız, ispat edemezlerse, şerefsizdirler, namussuzdurlar'' diyorsa da: 15 Şubat 2004 akşamı Kanal D Televizyonu'nda yayımlanan Teke Tek programında, ''Hani şu Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, bu proje içinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir, bunu başarmamız lazım'' sözlerini Fatih Altaylı'ya söyleyen de; çeşitli yer ve zamanlarda Büyük Ortadoğu Projesi'nin, eşbaşkanı olduğunu açıklayan da kendisidir...



***

Güvenin başınızdakilere, gerisini merak etmeyin...

Aman, sakın ha sakın, Mustafa Kemal'in adını ağzınıza alıp da ''darbeci'' olmayın...

Laikliği, halkçılığı, devletçiliği, devrimciliği, milliyetçiliği, cumhuriyetçiliği, vatanınızın bağımsızlığını ve egemenliğini savunup da ''Ergenekoncu'' olmayın...

Türkiye, ''BOP kapsamında ABD ile birlikte hareket eden'' emin ellerdedir... ABD ve AB ile onların güdümündeki Abdülhamitçiler, saltanatçılar, hilafetçiler, Fethullahçılar tarafından demokratikleştirilmekte, özgürleştirilmektedir... BOP kapsamında özelleşmekte, güzelleşmekte, küreselleşmektedir...

İzleyin izdivaç programlarını gönlünüz açılsın... İzleyin ''yemekteyiz'' programlarını karnınız doysun... İzleyin Acun'u, cebiniz parayla dolsun... Sürün kremi, macunu cildiniz güzelleşsin...

Sizi böyle uyutanlar da, uyandığınızda neler olacağını çok iyi bilmektedirler çünkü...

Afrika'dan John Kenyatta ne diyor: "Uyandığımızda bizim elimizde incil, onların ellerinde topraklarımız vardı."

Uyumaya hala devam ediyoruz.

Evet sevgili Metin Özlem.

Misyonerlik, emperyalizmin mızrak ucudur.

Emperyalistler, varlıklarına el koyacakları ülkenin insanlarının eline kitaplarını tutuşturur zenginliklerine el koyarlar.

Yurdumuzu emperyalist işgalden kurtaran ulusal kurtuluş savaşımızın büyük önderi, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, büyük devrimci Mustafa Kemal, Nutuk'un giriş bölümünde, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarken ülkemizin durumunu şu cümlelerle özetler:

''Aralarında Osmanlı Devleti’nin de yer aldığı İttifak Devletleri Büyük Dünya Savaşı’nda yenilmiş, koşulları ağır bir ’’Ateşkes Anlaşması’’ imzalanmıştı. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul durumdaydı. Ulusu ve yurdu bu savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek ülkeden kaçmışlar, Padişah ve Halife unvanını taşıyan Vahdettin, kendini ve tahtını koruma çabası içinde alçakça yollar aramaktaydı. Damat Ferit başkanlığındaki Hükümet, güçsüz, onursuz ve korkaktı; Padişah Vahdettin’le birlikte kendilerini koruyabilecek her duruma boyun eğmekteydiler. Ordu’nun silahları alınmış ve alınmaktaydı.

İngiltere, Fransa ve İtalya’dan oluşan İtilaf Devletleri ’’Ateşkes Anlaşması’’nın koşullarını hiçe sayarak, uydurma gerekçelerle yurdumuzu işgal etmeye başlamışlardı. İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’a çıkmıştı; Adana’ya Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep’e İngilizler girmişti. Antalya ile Konya’da İtalyan birlikleri, Merzifon’la Samsun’da İngiliz askerleri bulunmaktaydı. Her yanda emperyalist işgalcilerin subay ve özel adamları faaliyet yürütmekteydi. 15 Mayıs 1919’da da İtilaf Devletleri’nin onayıyla Yunan ordusu İzmir’e çıkmıştı.

Diğer yandan, (aynı bugün olduğu gibi) emperyalistler, ülkemizde azınlıklar üzerinden sahneye koydukları oyunu oynamaktaydı. Ermeni ve Rum azınlıkları kışkırtıcı amaçlarla örgütleyen misyoner faaliyetleri tüm hızıyla sürmekteydi. İstanbul’daki Rum Patrikliği yurdun dört bir yanındaki yerli Hıristiyan azınlıkları kışkırtıcı amaçlarla örgütleyen bir merkez konumundaydı. Patrikhane’de kurulan Mavri Mira Kurulu, illerde çeteler kurup yönetmekteydi. Samsun, Trabzon ve tüm Karadeniz kıyılarındaki Pontus Cemiyeti, İstanbul’daki merkeze bağlı olarak çalışmaktaydı. Ermeni Patriği de aynı oyunun içindeydi. İstanbul’dan yönetilen Kürt Teali Cemiyeti ise Diyarbakır, Elazığ, Bitlis illerinde yabancı devletlerin kanadı altında bir Kürt Hükümeti kurmaya çalışan bir başka işbirlikçi örgütlenmeydi...''

Bugün oynanan oyun kesinlikle aynı oyundur. Bunu anlamamk için ahmak olmak bile az gelir....

Azınlıkları kışkırtmaya çalışan misyoner kılıklı, yüksek maaşlı ajanlar yine emperyalizmin hizmetindedir... Misyonerlerin ve Patrikhane'nin ulusal güvenliğimizi tehdit eden yıkıcı faaliyetlerine göz yuman, destek olan iktidar koltuğundakiler yine emperyalizmin hizmetindedir...

Değişen, sadece emperyalizmin siyasal amaçlarına hizmet eden aktörlerin adlarıdır...

Ama hiç umutsuzluğa düşmeyin dostlar...

Son Referandum'da ortaya çıktı ki, onca rüşvete, onca şantaja ve hileye rağmen, bu ülkede en az yüzde 42 oranında milyonlarca Mustafa Kemal var...

İrfan Tuna Bey,

Benim başucu kitabım NUTUK dur. Çok karamsarlığa düştüğüm zaman okurum.

Ne yazık ki 1919 dan geri düştük.

Sizin kadar iyimser olmayı çok isterdim.

Saygılarımla