Müslüman Türk’e İhanetin Adı; Mekke Şerifi Hüseyin

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Müslüman Türk’e İhanetin Adı; Mekke Şerifi Hüseyin

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Mar 02, 2011 20:54

Müslüman Türk’e İhanetin Adı; Mekke Şerifi Hüseyin

Osmanlı tarihinde ilk Nesturi isyanı 1839’da, yabancı misyonerlerin kışkırtması ile çıkarılmıştır. Misyonerlerin kışkırtması ile Nesturiler Bedirhan Bey’e, dolayısıyla Osmanlı’ya isyan ettiler.

Bedirhan Bey’in isyanı bastırması üzerine bir yüzyıla yakın sessiz kaldılar, sessizce bölgede yaşadılar. Osmanlı güç kaybederek Birinci Dünya Harbi’ne girince, bu kez, Nesturiler Ruslarla anlaştı ve Osmanlı’ya karşı savaştılar. Osmanlı’nın içine düşürüldüğü kaderin garip cilvesine bakınız ki, Anadolu’nun kadim Hıristiyan topluluğu bu Nesturiler Osmanlı’ya karşı Doğu’da isyana hazırlanırken, aynı tarihlerde, ama Osmanlı topraklarının bu kez bir başka köşesinde, bir başka isyan hazırlığı daha vardı. Medine ve Mekke’de, bu kez Müslüman bir topluluk olan Mekke Şerifi Hüseyin’e bağlı Arap kabileleri Osmanlı’nın düşmanı olan İngilizlerle anlaştı ve Osmanlı’ya karşı isyan etmenin hazırlığı içine girdiler..

Mekke ve Medine, Osmanlı idari yapısında Hicaz olarak isim almıştır. Hicaz, idari ve askeri anlamda, Osmanlı Padişahı tarafından atanan emirler tarafından yönetilmektedir. Emir’in vazifesi kutsal yerlerin güvenliği ile Hac vazifesinin düzenli ve güvenli bir şekilde yapılmasını sağlamaktır. Osmanlı Sultanı adına Hicaz’ı yöneten Hüseyin İbn-i Ali Mekke Şerifi ve Emiri’dir. Peygamber soyundan gelmektedir.

Sultan Abdülhamit Han devrinde tam 17 yıl İstanbul’da göz önünde bulundurmuş, eşi ve oğulları ile birlikte münasip şekilde misafir edilmiş olan Şerif Hüseyin, 1908 yılının son aylarında serbest bırakılmış ve Hicaz’a dönmüştür. Kendileri Halife Padişah tarafından Mekke Şerifi ve Emiri olarak atanmıştır. Osmanlı’ya ve Halife’ye bağlı gibi görünen bu Emir’in asıl amacı, Emir olarak durumunu güçlendirmek ve emirliğin sürekli olarak kendi ailesinde kalmasını sağlamaktır. Bu arada fırsat olursa, sırtını İngilizlere dayayarak bir Arap İmparatorluğu kurup, başına geçmek de hayalleri arasındadır. Tam bu dönemde Birinci Dünya Harbi başlar… Rus Orduları Kafkas sınırlarını geçerek Osmanlı topraklarına girer. 2 Kasım’da Rusya, 5 Kasım’da İngiltere Osmanlı’ya savaş ilan eder. Buna karşılık, 14 Kasım’da, Osmanlı Devleti de ‘Cihad’ ilan eder.

Resim

Savaşın başladığı 1914 yılı itibariyle Osmanlı Orduları Doğu’da Ruslarla, Sina ve Filistin ile Irak, Hicaz ve Yemen’de ise İngilizlere karşı savaşmaya başlar. 1915’te Çanakkale’ye saldıran İngiliz ve Fransızlara karşı açılan cephelerle birlikte, Osmanlı dört ana cephede savaşmaktadır.

Nesturilerin isyanı, 1915’te Doğu cephesinde Ruslarla savaşan Osmanlı açısından önemlidir. Mekke Şerifi Hüseyin’in isyanı da, 1916’da, diğer üç cephede İngilizlere karşı savaşan Osmanlı için önemlidir.

Özellikle Şerif Hüseyin’in isyanı, belki de Filistin’te yapılan savaşın kaderini etkilemiş, bir yandan Filistin kaybedilirken, öte yandan binlerce vatan evladı şehit düşmüştür. Hemen hemen aynı tarihlerde Osmanlı Ordusu, Irak cephesinde İngilizlerle de savaşmaktadır. İngilizler, 7 Kasım’da, Şattül Arap nehri üzerindeki Fao adasına asker çıkarmış ve ardından Basra’yı işgal etmiştir. 1916’da, Nasıriye ve Kutül Ammare’yi ele geçirir. Ancak Kut’ül Ammare, Osmanlı Ordusu’nun karşı taarruzu ile geri alınır. Irak cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, Mısır cephesinde İngiliz- Osmanlı savaşları sürmektedir...

Savaşın başladığı ilk yılda Hicaz bölgesinde bir sorun yoktur. Mekke Şerif Hüseyin Padişah’a bağlılığını ve Cihad’a katılacağını bildirmiştir. Osmanlı, Şerif Hüseyin’e güvenerek, Hicaz bölgesinde mücahitlerin toplanacağını ve buradan alınacak takviyelerle Mısır’ın İngilizlerden kurtulacağı hesaplarını yapmaktadır. Bu düşüncelerle Mısır’ı geri almak için bir harekât düzenler. Amaç; İngilizleri Mısır'da tutmak, batı cephesine kuvvet göndermelerini engellemek ve mümkün olursa Mısır'ı kurtarmaktır. Eğer kanal geçilebilirse, Mısırlı yurtseverlerin Osmanlı ordusunun yanında İngilizlere karşı ayaklanacağı beklenmektedir.

Resim Resim

Harekât 4. Ordu komutanı ve Bahriye nazırı Cemal Paşa'nın komutasında gerçekleştirilir. Beş bin kişilik Osmanlı kuvveti, 14/15 Ocak 1915 gece yarısı, toplanma bölgesi olan Gazze - Birüssebi (Beerşeba, günümüzde İsrail) hattından ileri yürüyüşe başlar. Seferi Kuvvet Ocak Ayı sonlarında kanalın Doğu kıyısına varır. Geçişin, 2-3 Şubat gecesi, Timsah Gölü ile Acıgöl arasındaki bölgeden yapılmasına ve brinci kademede dört piyade taburunun geçirilmesine karar verilir. Burası kanalın İngilkizlerce en kuvvetli tutulan kesimidir. Geçişi yapacak olan dört piyade taburunun karşısında yedi İngiliz piyade taburu bulunmaktadır. Ayrıca İsmaliye’de ihtiyatta tutulan İngiliz kuvvetleri, özellikle süvari tugayı, kısa sürede bu kesime yetişebilecek durumdadır. Geçiş aracı olan tombaz kayıklar çok azdır. Mevcut tombazların büyük kısmı, daha ilk geçişte makineli tüfek ateşiyle işe yaramaz hale düşer. Şiddetli ateş karşısında tombazların geri getirilmesi çok zordur. Kanalı geçebilen 500-600 kişilik Türk kuvveti imha edilir.

Cemal Paşa Mısır’ı almak için Kanal’a sefer düzenlerken, İngilizler de hem Fransız donanmasını, hem de Anzak askerlerini alıp Çanakkale’ye sefer düzenlemektedir. 3 Şubat 1915 sabahı Cemal Paşa, verilen ağır kayıplar karşısında kanalı ele geçirmenin imkânsızlığını anlar ve kuvvetlerini geri çekmeye karar verir. Geri çekilen Osmanlı kuvvetleri 15 Şubat'ta Gazze - Birüssebi hattında mevzilenir. Birinci Kanal Harekâtı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasından hemen sonra, kanala tekrar taarruz etmek için hazırlıklara başlanır. Demiryolu yapımı hızlandırılır. Sina Yarımadası’na kadar 264 km’lik hat döşenir, toplam demiryolu uzunluğu 570 km’yi bulur. Yeni birlikler kurulur, su kuyuları açılır, 38 km uzunluğunda su borusu döşenir, 100 km uzunluğunda telgraf hattı yapılır. Çanakkale’de hezimete uğrayan İngilizler, bıuradaki kuvvetleriyle Mısır’ı takviye eder.

27 Temmuz 1916'da, 4. Ordu'da görevli bulunan Alman miralayı Kreß von Kressenstein'in komutasındaki 10.000 kişilik bir kuvvetle gerçekleşir. Ancak ilkinde olduğu gibi yenilen Osmanlı kuvvetleri El Ariş'e çekilmek zorunda kalır. Mekke Şerifi Hüseyin’in Birinci Dünya Harbi’ndeki Osmanlı’ya ihaneti, işte bu ikinci kanal harekâtı sırasında ortaya çıkmıştır. Osmanlı ordusu Temmuz 1916’da İngilizlere karşı harekât başlatmışken, Mekke Şerifi Hüseyin de İngilizlerle anlaşarak, harekâttan bir ay önce, Haziran 1916’da isyan etmiştir. Aynı süreçte Doğu’da Nesturiler, Ruslarla anlaşıp Doğu cephesinde isyan başlatmış ve Rusların yanında Osmanlı’ya karşı savaşa girmiştir. Osmanlı aldatılmış, hatta ihanete uğramıştır…

Resim Resim

Bu çok çarpıcı bir tespittir; 1916 yılında, Müslüman Araplar Halife olan Osmanlı Sultanı’na karşı İngilizlerle işbirliği yaparak isyana kalkışırken, öte yanda Hıristiyan Nesturiler Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı’ya karşı savaşmaktadır.

Şimdi kimileri çıkıyor ortaya, bize ‘yeni Osmanlı’ dersi vermeye kalkışıyor. Bunu söyleyenler dönüp bir tarihe bakmalı, Şerif Hüseyin ile Nesturileri yan yana getirmeli. Yine kimileri çıkıyor ortaya, bize ‘Müslüman kimliği’ etrafında toplanmaya çağrı yapıyor.

Bunu yapanlar dönüp bakmalı bir tarihe ve tarihte yaşananlara, Mekke’ye gitmeli, Yüce Peygamber soyundan gelen Şerif Hüseyin’i bir görmeli. Ardından Medine’ye gitmeli ve Fahreddin Paşa’nın destanını bir okumalı, okumalı ki ondan sonra bırakın bize ders vermeyi, şimdiye kadar yapmış oldukları konuşmalardan utanıp, çekilmeli bir köşeye, unutulup gitmeliler. Elbette biz Müslüman’ız, Müslüman Türk’üz biz ama Arap değiliz. Bakınız ‘Cihad nedir’ Müslüman âlemi için? Uzmanı değiliz ama bilenler şöyle tanımlamış;

“İslâm'ın yükselmesi, korunması ve yayılması için her türlü çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret sarf etmek ve bu yolda sıcak ve soğuk savaşa girmektir. Daha açık bir ifade ile Allah (c.c.) tarafından kullarına verilmiş olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, o yolda feda etmektir. İnsanın maddî-manevî bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak Hakk'ın düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşması ‘cihad’dır. İslâm'da cihad farzdır. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Hoşunuza gitmese de düşmanla savaşmak üzerinize farz kılındı (el-Bakara, 2/216)’. ‘Herhangi bir fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın (el-Bakara, 2/193)’. ‘Allah'a ve ahiret gününe inanmayan kişilerle savaşınız (et-Tevbe, 9/29)’; ^’Sizinle toptan savaştıkları gibi siz de müşriklerle savaşınız (et-Tevbe, 9/36). Hz. Peygamber (s.a.s.)'de ‘Cihad kıyamete kadar devam edecek bir farzdır’ (Ebû Davûd, el-Cihad, 33) buyurmuştur...”

Doğu mu değil mi, bilmiyoruz ama işte internet, herkese açık, cihad için yazılan bu, öğretilen bu.

Şimdi, Müslüman âleminde ‘Cihad’ ilan eden kimdir? Osmanlı Padişahı ve tüm Müslümanların Halifesi Sultan Reşad.

Şerif Hüseyin kimdir? Padişahın atadığı bir Emir, bir Müslüman, üstelik Yüce Peygamberimiz soyundan gelen bir Müslüman.

Peki, ne yapmıştır ‘Cihad’ çağrısı üzerine? Padişah Halife’yi aldatmıştır, İngilizlerle işbirliği yapıp Padişah Halife’ye karşı isyan etmiştir.

Bunları okuyunca sorası geliyor insanın, bu mudur Müslümanlık, diyerek.

Aksaklıkları da olsa da, demokratik, hukuk, sosyal ve laik bir Cumhuriyet’e sahip biz Türkler için Osmanlı bir tarihtir, bizim tarihimizdir. Onun kültür mirasına, onun tarihine, onun eserlerine elbette sahip çıkacağız ve Osmanlı’nın başına gelenlerden ders alacağız. Ders alacağız ki onun yaşadığı trajediler bizim ve çocuklarımızın başına gelmesin için.

Evet, biz Türk’üz! Biz Müslüman Türk’üz, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Anadolu’daki yaşamış olan tüm uygarlıkların son sahibi biziz, bu topraklardaki son uygarlık da biziz, Türk’üz biz ve kimseye benzemeyiz…


Erdal SARIZEYBEK, 2 Mart 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x