MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ
Șimdilerde siviller ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyor ya; acaba Mustafa Kemal’in ‘muvazzaf’ askerleri ne diyor acaba?
Ya da diyebileceklerini diyebiliyorlar mı?
Diyecekleri ‘bir șeyler’i var mı diye sormak belki daha doğru.
‘Mustafa Kemal gelse’ diye bir yazımı anımsıyorum.
Bugün de, Mustafa Kemal bugün yașıyor olsa idi ne diyebilirdi diye bir ‘anıștırma’ yapmak istiyorum.
Somut tarihsel bir bilgi.
1919 yılı bașları.
‘İttihatçı’lar bir bir tutuklanmaktalar.
Sıra henüz Mustafa Kemal’e gelmemiș ama, eli kulağındadır.
Bașkent İstanbul yurtseverlerin ‘nefes bile alamayacakları’ bir konumdadır.
Mustafa Kemal Pașa’nın Mart ayında, emir eri ve otomobili elinden alınır.
Maașı da kesilecektir.
O arada, o günlerin Taraf, Sabah, Vakit, Zaman, HaberTürk vb gazeteleri ‘ittihatçılar’a ateș püskürmektedirler.
Bu gazetelerden birinde ordu komutanları için ‘sefiller’, ‘çete bașları’ gibi nitelemeler kullanılmakta ve ‘altın ve para trafiği’ yaptıklarından sözedilmektedir.
Mustafa Kemal, o günün savunma bakanlığı olan ‘Savaș Bakanlığı’na bu gazeteciyi șikayet eden bir mektup kaleme alır.
Ne ki, mektup daha bakanlık yolunda iken, basına da ulaștırılmıștır.
Mustafa Kemal, suçlamayı kendi üzerine alınmıș ve o günün Taraf-maraf, Sabah-mabah, Vakit-nakit, HaberTurk-maberKurt vb gazetecilerine capheden karșı koymuștur.
“Onur ve doğruluklarından kușku duyulamayacak arkadașlarım” diye bașlayan mektup; “kendi adıma ve savaș boyunca kumanda ettiğim Anafartalar ordu birlikleri ve Yıldırım Orduları II nci ve VII nci birlikleri adına bu alçak suçlamayı ve yazarını kınıyorum” diye devam etmektedir.
Savaș Bakanlığı Mustafa Kemal’in mektubunu aldıktan sonra ilgili gazetecilere gönderir.
Sözkonusu ‘alçak gazeteciler’ Mustafa Kemal’in kendilerine ‘alçak’ dediği için dava açacaklardır.
Ancak Pașa’nın taktiği kendisine zaman kazandırmıș olacaktır.
Yani Mustafa Kemal mektubunu ‘Savaș Bakanlığı’na gönderir göndermesine ama, mektup daha yolda iken o suçlamayı yapan gazetecilerin ‘alçaklık’larını doğrudan kendi yüzlerine söylemekten çekinmemiștir.
Ve iki aya kalmadan İstanbul’dan ayrılacaktır.
Samsun’a çıkmak üzere...
Tarih ‘tekerrür’ eder mi etmez mi, ederse nasıl eder tartıșıladurulsun.
Ya da hep ‘bizim tarihimiz mi’ tekerrür ediyor bilemem.
Ama șu ‘Șanlı Ordumuz’un, anlı-șanlı komutanlarına bakıyorum; Mustafa Kemal’den ‘eser’ yok.
Onca ‘iftira’, onca ‘yalan’, onca ‘düzmece’ belge karșısında, o iftira ve yalanı atanlara ve düzmece belegeleri düzenleyenlere karșı Mustafa Kemal’ce bir yanıt veremiyorlar sanki.
‘Vicdansızlıktır’ dediler belki.
‘Beyler ayıp oluyor’ demiș de olabilir.
Dertlerini ‘Kadı’ya açmayı da yeğlemiș olabilirler.
Ya bütün bu olanları ‘kadı’ düzenlemiș ise eğer..
Nerede kaldı ‘Mustafa Kemal’in ince zeka ve cesareti.
Öngörüsü.
Bu nasıl ‘Mustafa Kemal’in askeri’?
Kısa dönem askerlik yaptığım için, ben bilemiyorum zahir.
Habip Hamza Erdem