MUSTAFA KEMAL’İN “ERMENİ GAİLESİ”NE BAKIŞ AÇISI !….
Mustafa Kemal için “Ermeni sorunu” yoktu, olay sadece bir ”gaile” dir.
Gazi Mustafa Kemal’in “Ermeni gailesi”ne bakış açısını, en iyi kendi söylemlerinden anlayabiliriz. Çeşitli tarihlerde dile getirdiği söylemleri ile Atatürk olayların tamamen dış odaklı olduğuna dikkat çekmiştir.
Mustafa Kemal, bu süreçteki olayları anlattığı eseri Nutuk’ta “Ermeni gailesi”ne değinmekte ve konuyu net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Mustafa Kemal, zamanın emperyalist güçleri Çarlık Rusya’sı, İngiltere ve Fransa’nın Ermenileri kullanarak Türk milletinin karşı, karşıya istendiği emperyal oyunu 6-Temmuz-1919’da şöyle özetlemektedir.
“Devlet ve milletimizin parçalanması ve Ermeni ve Yunan esaretine düşmesi söz konusudur. Altı yüz elli sene efendilik eden bir milletin köle mevkiine düşmesi kolay bir hadise değildir.”
Mustafa Kemal, 21-Eylül- 1919’da “Ermenilere hiç bir kötü kastımız yoktur. Bilakis onların tabiiyet haklarına tamamen riayetkarız. Bunun aksi yayınlar, düzmeceden ve İngilizlerin aldatmacasından ibarettir.”
İngilizlerin aldatmacası… Atatürk’ün bu öngörüsü henüz varlığı bile bilinmeyen bir kuruluşun Welligton House’daki Savaş Propaganda Bürosu’nun, fabrikasyon üretime geçen ve yalanlar üzerine kurulu çalışmalarını işaret etmektedir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa birçok tarihte ve değişik yerlerde yaptığı konuşmalarda Ermenilerin din, ırk ayırt etmeksizin yaptığı katliamlara değinmiş ve bu katliamlara ilgisiz ve sessiz kalmayı beceren diğer devletleri kınamış ve duyduğu rahatsızlığı ifade etmiştir. (8-Şubat-1920)
14-Şubat-1920’de de “Medeniyet maskesine gizlenen Fransızlar ve onların öncüsü olan Ermeniler, Urfa ve havalisinde islam ahali hakkında zalimane katliamlara başlamıştır.” diyerek, şöyle devam etmiştir.
“Tarihte emsali görülmemiş olan bu vahşetin faali Ermeniler olup, Müslümanlar ancak namus ve hayatlarını muhafaza kaydıyla mukavemet ve müdafaada bulunmuşlardır.”
İlk Ermeni Devleti’nin Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin de ısrarla üzerinde durduğu gibi, Türkler kendilerini savunmak zorunda bırakılmışlardır. Mustafa Kemal’in bu söylemi, “Ermeni gailesi”nin özünü ortaya koyması bakımından da çok önemlidir.
“Şu halde Ermenilerin intikam fikri ve tecavüzleri neticesi meydana gelmiş bazı vakalar varsa, bunların mesuliyeti milletimize değil, bizzat Ermeni milletine ve onun tahrikçilerine ait olmak lazım gelir.” söylemiyle Mustafa Kemal Paşa, asıl suçluları işaret ederken, geri planda kuklaların iplerini elinde tutan gerçek failleri de açıklamıştır.
Atatürk “Bir uydurma Ermeni kırım meselesi ve tüm dünyayı aldatmak için yaratılan bu kin ve hırs ürünü propagandaların niteliği hakkında uygarlık ve insanlık dünyasının bir kere daha aydınlatılması ve bu surette haksızlığa uğramış Türk ulusunun iğrenç ve alçakça bir suçlamadan arındırılması gerektiğini” 7-Mart-1920’de ifade etmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın “Ermeni gailesi”ne işaret ettiği söylemlerin tarihleri, Tehcir Kanunu’nun uygulamasının bitiriliş tarihi olan 1916 tarihinin sonrasına aittir.
Ancak, biz Türklerin Bağımsızlık Savaşı verdiğimiz ve emperyalizmin devleriyle mücadele ettiğimiz tarihlerde, görüldüğü gibi Ermeniler Teba-ı sadıktan, Teba-ı haine dönüştürülmeyi halen sürdürmektedirler. Çünkü İngiliz ve Fransız efendileri, kendi çıkarları için onlara “ölmeyi ve Türkleri öldürmeyi” emretmişlerdir.
Mustafa Kemal “Ermeni gailesi” konusunda saptamalar yaparken delillerin varlığını, şahitlerin söylemlerini, tarihi belgeleri ve zamanın yabancı gazetelerinde yayınlanan makaleleri ve haberleri dayanak olarak göstermiştir.
Örneğin 13- Mart-1920 tarihli The Times gazetesinde, Türk düşmanı Lord Courzon’un Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmayı içeren haber son derece dikkat çekicidir.
Lord Courzon Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada aynen şunları söylemiştir. “Bana öyle geliyor ki, siz Ermenileri sekiz yaşında pek temiz ve bir masum kız gibi zannediyorsunuz. Bunda pek yanılıyorsunuz. Zira Ermeniler bilhassa son harekatı vahşiyaneleri ile ne derecelere kadar hunhar bir millet olduklarını bizzat ispat etmişlerdir.”
“Harekatı vahşiyane”… “Hunhar bir millet”… Ermeniler için kullanılan bu sıfatlar görüldüğü gibi, “Soykırım” yalanına kurdukları gizli örgütle başlangıç imzasını atan bir devletin, İngiltere’nin gerçek bir Türk düşmanı olan Başbakan’ına aittir.
“…. Türkler tarafından Ermeniler aleyhinde katliam, uydurulmuş rivayetler ve daha önce yayılmış bir takım yalan ve iftiralardan ibarettir. Bunun kat’iyen doğru olmadığına emniyet edebilirsiniz. Bu hakikatın belgelendirilmesi için tarafsız heyetlerin memleketimizde kemal-i serbesti ile icra-i tahkikat eylemelerini memnuniyetle kabul ederiz. Bu meseleye dair, Ermenistan’daki Yakın Doğu Amerika Yardım Heyetleri tarafından verilen en son raporların okunmasını tavsiye eyleriz.” sözleriyle Gazi Mustafa Kemal, isteyen yabancı heyetlerin konuyu yerinde incelemek üzere ülkeye çağırmış, Batılıların Ermenilerin yaptığı vahşet hakkında tutukları raporları da delil olarak göstermiştir.
“Sivas’ta benimle görüşmüş olan, bilahare bu bölgeleri ziyaret eden ve buralarda Ermeni çetelerinin davranışları hususunda mufassal müşahedelerde bulunarak daha sonra kendisine bu konuda kendisine anlatmış olduğum şeylerin doğru olduğunu bana yazmış bulunan Amerikan Generali Harbord Amerikan umumi efkarının kendisinden faydalı bilgi temin edebileceği bir şahidimizdir.”
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bu saptaması bize, General Harbord’un yazdığı raporda, Türkleri “soykırım”la suçlamadığını, aksine Ermeni çetelerinin faaliyetleri hakkında “mufassal müşahedelerde” bulunduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bir Amerikalı generalin, çevreyi dolaşarak gerçekleri ifade eden bir rapor yazmasına rağmen, ABD’in inatla biz Türkleri, kıyıma uğrattıkları Kızılderililerin cesetleri üzerine basarak, soykırımla suçlamasını anlamak elbette mümkün değildir. Bu inadın altında yatan tek gerçek ise, emperyal patronun Türkiye’nin üzerindeki arsızca ve doymak bilmeyen iştahıdır.
“Sevr’de Türk-Ermeni sınırının belirlenmesi Amerika Cumhurbaşkanı Wilson’a bırakılmıştır. Wilson son sınır olarak Karadeniz kıyısında Giresun’un doğusundan başlayan, Erzincan’ın batı ve güneyinden Elmalı, Bitlis ve Van Gölü’nün güneyinden geçen ve birçok noktada 1. Dünya Savaşı’ndaki Türk-Rus cephesini izleyen hattı göstermiştir.”
“Milyonlarca Türk’ü, binlerce Ermeni’nin egemenliğine terk etmeye kalkışan Wilson Projesi yalnızca gülünçtür.” (26- Şubat-1921)
Bu bölücü yasa, “Demokles’in kılıcı” gibi, ülkenin milleti ile bölünmez bütünlüğünün tepesinde hınçla sallanmaktadır.
Mustafa Kemal’in “ermeni gailesine” ait derin, doğru bilgisi, ülkesinin çıkarlarını korurken gösterdiği diplomatik dil ve cesaret son derece dikkat çekicidir. Bunu yanı sıra 10-Kasım-1938’de hayatını kaybeden Atatürk’ün, ölümünden 38 yıl sonra 1976 yılında B.M. tarafından ABD’nin baskısı ile kabul edilen ve 65 yıl sonra Meclis’te yasalaşan bu projeyi “sömürgecilerin bir tuzağı” olarak tanımlaması da son derece önemlidir.
Atatürk “Ermeni gailesi”ni “Ermeni gailesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenen sorun” olarak tanımlamış, ve bu sorunun Kars Anlaşması ile “en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış olduğunu” söylemiştir.
“İngiltere’nin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen, hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için, bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.”
Mustafa Kemal, Davos’taki “one minute” veya ABD, İsveç Büyükelçi’lerinin kısa süreli geri çekilmesi gibi şov vari bir hamleye başvurmadan, bizi “Soykırım”la suçlayan tüm devletlere, özellikle İngiltere’ye diplomatik bir dil kullanarak gereken dersi vermiş ve onların yüzündeki çirkin maskeyi indirmiştir.
Adına ne derseniz deyin, “Ermeni soykırım” yalanı, emperyalizmin Wellington House’da ortaya atılan ve günümüze dek sürdürülen, ülkemizi bölmeye yönelik bir projedir. Lozan’ı imzalamayan emperyal patronun, Türk vatanını parçalayarak almak istediği intikamın adıdır Ermeni soykırımı yalanı….
Bugün gene Türkiye emperyalizmin kurguladığı yalanlar temel alınarak, iktidar partisi tarafından bölünme sürecine doğru götürülmektedir. Daha özgür(!) anayasa özlemi tutuşan kişiliğini ve kimliğini satışa çıkarmış kişiler, bu milletin zenginler kulübüne üye kaydettiği malum patronlar, yediği ekmeğe ihanet etmekte, emperyalizmin uşaklarına hizmet etmektedirler.
Figen ÖZEN, 14 Nisan 2011