Mutlak Güç Yozlaştırırİnsanlık tarihinin gelişimi “hayır” diyebilmekten geçmiştir.
Mutlak iktidarı elinde bulunduranlar hep topluma istediklerini dayatmaya kalkmışlar, bunun için hangi yöntemi uygulamak gerekiyorsa yapmışlardır.
En büyük korkuları da boyunduruk altına alamadıkları toplum önderleri ve aydınlar olmuştur.
Hem onlardan korkmuşlar hem de bütün densizlikleriyle kullanmak istemişlerdir.
Buna hayır diyenler, insanlığın gelişiminde motor güç olmuştur. Onlar, yerine göre, kendilerini feda etmekten çekinmemişlerdir.
Mutlak güç, beraberinde hep mutlak yozlaşmayı getirmiştir. Halk yığınlarının çaresizliğini, “bu gidişe hayır” diyenler yönlendirip enerjiye çevirmiştir.
Bu alanda verilebilecek onlarca örnekten biri “dâhi hümanist” İngiliz Yargıç Thomas More’dur.
“Utopia” adlı eseriyle 500 yıl sonra bugün bile güncel olan Thomas More, tarihin en güçlü hayırcılarındandır.
Yargıç babasından etkilenen ve iyi bir hukuk eğitimi alan Thomas More kısa sürede yükselir, Lordlar Kamarası Başkanı ve Adalet Bakanı olur.
Ancak dürüst bir hukukçu ruhunu hiç yitirmez. Bu özelliği toplum katında da güçlü kılar onu.
1532’de Kral 8. Henry, kendisini kilise dahil bütün güçlerin üzerinde gören, mutlak karar verici haline getiren bir yasa hazırlattı. Kralın hışmını da bilen More, bunu öğrenir öğrenmez, çok da öne çıkma hesabı yapmadan, vicdanının sesini dinledi ve devlet görevlerinden ayrıldı. Salt hukukçu unvanı kaldı.
Kral, parlamentonun onayıyla yetinmek istemiyordu. Dönemin ileri gelenlerinin de yasanın altına imza koymasını istedi.
More “hayır” dedi.
Kral ısrar etti. More, “Bir kişinin imzasının ne değeri var” diye sorunca, 8. Henry’nin yanıtı şu oldu:
“Siz namuslusunuz, herkes de bunu kabul ediyor. O yüzden. İmzanız bana lazım.”
More, bunun karşılığının ne olduğunu bildiği halde yine “hayır” dedi. Hapse atıldı. Gelen haberciler More’a, “Pişmanım de, kral seni affedecek” uyarısını yaptı. More “İnsanın vicdanını özgür bırakın” karşılığını verdi.
More’u önce hapse attılar, sonra yargılama kararı aldılar. Ölüm cezasına çarptırılmadan önceki son sözleri şu oldu:
“Bu yasaya evet dersem, ruhumu yitireceğim. Hayır dersem bedenimi. Ruhumu yıkmaktansa bedenimi yıkmaya çoktan razıyım...”
More, 1535’te boynu vurulmak üzereyken cellada espri yapmayı da ihmal etmedi:
“Sadece boynumu keseceksin. Sakalımı kesme, o vatana ihanet etmedi...”
5 asır önce, kadın erkek eşitliğini isteyen, eğitim parasız olmalı diyen, siyasal demokrasisinin yanına ekonomi demokrasisi de isteyen More, kralın yasa dayatmasına hayır diyerek bütün düşüncelerini büyüttü!
Bugün Türkiye üzerinde sorumluluk taşıyanların mutlak iktidar kurmak isteyenlere hayır deme görevi var.
H’si haksızlığa karşı olsun...
A’sı alçaklığa karşı olsun...
Y’si yozlaşmaya karşı olsun...
I’sı ıssızlığa karşı olsun
R’si riyakârlığa karşı olsun...
Bu düzenbaz gidişe yanıtınız hayır olsun...
Mustafa BALBAY07.08.10