NAPOLYON BONAPART
1769’da Fransa’nın Korsika adasında doğdu.
1821 yılında sūrgūn edildiği İngiltere’ye bağlı bir adada öldū.
Ȫlūmūnūn doğal olup olmadığı hala tartıșılmakta olup, baldıran zehiri içmiș olabileceğı bile ileri sūrūlmektedir.
Cumhuriyet hūkumetlerinin İtalya ve Doğu orduları komutanı idi.
Ve gözū hep Doğu’da idi.
Mısır’da, Lūbnan’da, Suriye ve giderek Hindistan’da idi.
Gözūnū toprak doyursun diyesi geliyor insanın, gözū Doğu Avrupa’da ve giderek Rusya’da idi
Devrim’in onuncu yılında ’18 brūmer’ darbesi ile iktidara el koydu.
1804-1815 arasında onbir yıl boyunca da Fransa İmparatoru oldu.
Būyūk İmparatorluk Hamburg’dan Roma’ya, Dantzig’den Barselona’ya, Varșova’dan Korfu’ya 134 departmana sahip oldu.
Nūfus, otuzu Fransa’da olmak ūzere yetmiș milyon insana ulaștı.
Louis Napolyon’un Onsekiz Brūmer’i kitabının yazarına göre (1852), Napolyon ‘modern devletin özūnū kavramıș’ idi!
‘Benim valilerim, benim jandarmalarım ve benim dinadamlarımla.. devleti istediğim her șeye çevirebilirim’ diyordu.
“Avec mes préfets, mes gendarmes et mes curés, je puis faire de la France ce que je veux”.
Napolyan’a göre Devlet burjuva toplumunun engelsiz gelișmesi ve özel çıkarların serbest bırakılması temeli ūzerine kurulmuștu.
Bu temel sarsılmadıkça sorun yok demekti.
Yeter ki ‘çatlak ses’ çıkmasın idi.
Ancak burjuva toplumu Devlet’in sahibi değil elmeni idi (bailleur de fonds).
Devlet aygıtını ele geçiren ise ‘istediğini asıp istediğini kesebilir’ idi.
Böylece 1789 ruhunun ‘arasız devrimleri’ yerine kendi ‘arasız savașlar’ iradesini ikame ederek tam onbir yıl imparator olarak kaldı.
Oysa 1789 Ruhu’nun ‘arasız devrimler’i biribirine bağlı iki anlama geliyordu:
İç politika’daki anlamı, ișçi ve köylūlerin giderek daha çok yönetimde yer aldığı köktenci bir demokratik diktatörlūk altında ekonomik dönūșūmlerle sosyalizme doğru yol alınması idi.
Uluslarararsı politika alanındaki anlamı da, Batı’nın sanayileșmiș ūlkelerindeki sosyalist devrimler ile Doğu Avrupa, ve özellikle Rusya’daki antifeodal ve anti-mutlakiyetçi devrimler arasında ūretken bir diyalektik kurulması idi.
Birindeki gerileme diğerindeki atılımla yeniden canlandırabilirdi.
Napolyon her șeyi tersinden anlamıștı.
Tam onbir yıl tarihin akıșınına engel oldu.
Kendisinden yūzyıl önce Philippe d’Orléans’ın yaptığını yapıp, sūrgūnde öldū.
Zehirlendi diyenler oldu.
Kendisinden ikiyūzyıl sonra yaptıklarını yapanlara da örnek oldu.
Konu insanlık olunca yūzyıl da ne ki.
Sanki Sainte-Hélène adasına değil de İmralı’ya sūrgūn edilmiș gibi geliyor insana.
Mide kanserinden mi, arsenik jölesinden mi öldūğū de belirsiz.
Baldıran zehirinden mi, kolon kanserinden mi?
Son onbir yılda mı yoksa ikiyūzonbir yılda mı, oldu idi?
Hey gidi Napolyon!
Napolyoncuklar hey.
Tarih bilim değilse bilimlerin anası da mı değil?
Habip Hamza Erdem