NASIL BİR ANAYASA?
Bașka bir sözcük bulamadığım için ‘soyluluk’ diyorum.
‘Asalet’ desem eski.
Kaldı ki asiller sınıfı ya da soyluluk da değil sözkonusu olan.
‘Kendisi olmak’.
İnsansa insan, hayvansa hayvan.
İnsan ya da hayvanların ‘tür’leri de denilebilir.
Bu orta girișten sonra ‘öykü’müze gelebiliriz.
İki kiși tartıșmaktadırlar.
Biri ‘soy’un diğeri de ‘eğitim’in daha önemli olduğu konusunda iddialıdır.
Ve bir akșam iddialarını kanıtlamak için biraraya gelirler.
‘Eğitim’in önemli olduğunu ileri süren, eğitimli kedisini çağırır.
Kedi iki ayak üzerine odaya girerek konuğu selamlar.
Ev sahibi bir el ișraretiyle kedisine bir komut daha verir.
Kedi mutfağa giderek tepsi içinde iki fincan kahve ve iki bardak su getirecek olur.
Ki eğitimin ne denli önemli olduğunu ileri süren sahibi zevkten dört köședir.
‘Asalet’ mi desem ‘soyluluk’ mu bilemiyorum, ‘kendisi’ olmanın önemli olduğunu ileri süren konuk da hazırlıklı gelmiștir.
Eğitimli kedi tam kendisine tepsiyi sunacakken cebinde getirdiği fareyi kedinin önüne koyuverir.
Kedi bu, tepsiyi odanın ortasına fırlattığı gibi farenin ardından seğirtir.
Bu kez ‘soy’un mu desem ‘tür’ün mü bilemiyorum, ‘kendisi’ olmanın önemini ileri süren konuk oturduğu yerde gerinerek kıs kıs gülmeye bașlar.
Eğitimin önemi yadsınmaz kușkusuz.
Ne ki ‘soylu’ olmanın, soyunun gereklerini yerine getirmenin çok daha önemli olduğu da bir gerçektir.
‘Eșyanın doğası’ dedikleri de bu olmasın sakın?
Șimdi beklenir ki, dokuz-on yıldır ‘devlet yönetimi’nde bulunanlar, hiç değilse bu dokuz-on yıllık dönem içinde biraz ‘eğitim’ almıș olsunlar.
Bu kez ben sizinle iddiaya girebilirim.
Bunlar, yani bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetimini ele geçirenler; Buș’la da oturup kalkmıș olabilirler Berluskoni ile de.
Genel Kurmay Bașkanları’na ‘topuk selamı’ çaktırmıș da olabilirler.
Türkiye’deki tüm kurum ve kurulușların yöneticilerini ‘amuda’ da kaldırıyor olabilirler.
Savcı ve yargıçlara ayakkabılarını boyatıyor olabilirler.
Ele geçirdikleri ‘parlamento’da erkeği kadın ya da kadını erkek yapmak dıșında ‘her türlü’ kararı çıkartıyor olabilirler.
Erkek ile kadın arası bir șey de denilebilir.
Ve șimdi ‘sivil’ ya da ‘yeni’ bir ‘Anayasa’ yapmaya karar vermișlerdir.
CHP ve MHP, yani parlamento içi muhalefeti erkek ile kadın arası bir konuma getirdikleri için, yapmak istedikleri anayasayı da büyük olasılıkla yapabileceklerdir.
Ancak yapılacak olan bu anayasa hiç de ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasası olmayacaktır.
‘Eșyanın doğası’ aranacaksa eğer, bu ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin mayasına bakılmalıdır.
O nedenle ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ yerine ‘Parlamento’ dedim zaten.
Bunlar parlamenter olabilmișlerdir ama ‘Büyük Millet Meclisi Üyesi’ olamamıșlardır.
Olabilemezler.
Bunlar tüm dünyanın anayasalarını yutsalar bile ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğasına uygun bir anayasa yapamazlar.
Yapsalar yapsalar ‘Türkiye Cumhuriyeti’ yurttașlarının mayasına aykırı bir anayasa yapabileceklerdir.
‘Kendi’lerine uygun..
‘Uyum komisyonları’ falan ișin ‘eğitim’ kısmına girer.
Siz onların anayasalarını çıkaracakları son günü bekleyin hele.
‘Nasıl bir anayasa’ olacağı o gün belli olabilir ancak.
Habip Hamza Erdem