Ne Mutlu Türküm Diyene! (1995)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Ne Mutlu Türküm Diyene! (1995)

İletigönderen Deli Haydar » Pzr May 16, 2010 13:52


Ne Mutlu Türk'üm Diyene!
Yeni Hayat Dergisi / Şubat 1995 / Sayı: 4


"Türkiye bir coğrafyanın adıdır" ve "Türkiye milliyetçiliği doğdu" incilerini saçtıktan sonra hızı alamadığı anlaşılan Başbakan sayın Tansu Çiller, Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün de artık "Ne mutlu Türkiye vatandaşıyım" şeklinde söylenmesi gerektiğini buyurdular. Acaba niçin?

İsyancı ve bozguncu güruhu ile onların yardakçısı olan, Türk düşmanlığını meşrep ve mezhep edinmiş dönme ve devşirme artıklarına yaranmak için mi?

Yoksa sayın Başbakan'ın Türklük'ten rahatsız olmasını gerektirir etnik bir özrü veya arızası mı vardır? Yoksa yoksa, arkasında Batılı merkezlerin desteği, cebinde bol parası olmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan nevzuhur bir sosyete züppesinin; fildişi kulesinden herkese ve her şeye tepeden bakan, "Mustafa Kemal'i aşmaktan" sözeden, ama sadece haddini ve çizmeyi aşan bir tuzu kuru sosyete zibisinin başlattığı bölücülere şirin görünme yarışında geri kalmamak için mi?

Her ne için olursa olsun, Başbakan'ın sözleri temsil ettiği millete en hafif deyimiyle saygısızlıktır. Açıkça anlaşılıyor ki, bu sözlerle hedeflenen ve yapılmak istenen, Türkiye'de Türk varlığını inkardır. Devletin Türk vasfını ortadan kaldırmaktır. Türk adını silmektir!

Peki o halde, Todor Jivkof'un günahı ne idi? Batımızda değil de kuzeyimizde bir merkeze bağlı olması mı? Todor Jivkof Bulgaristan'ın Cumhurbaşkanıydı. Tansu Çiller kimi temsil ediyor? Kimi temsil ettiğini zannediyor?

Demek ki sıra oy istemeye geldiğinde, Türk'ten başka hiç kimsenin itibar etmediği apaçık olan "ezan ve bayrak edebiyatı"na sığınan Başbakan, o ezan ve bayrak uğruna asırladır kan veren Türk'ün adından rahatsızlık duyuyor! Yani bir takım hainler sahte ve uydurma millet ve devlet yaratmak; milli kimlik, milli benlik kazanmak peşinde Türk Devleti'ne savaş açacak; bu devletin ve vatanın asli sahipleri olan biz Türkler de, güya bu hainleri yatıştırmak için binlerce yıllık şerefli Türk adından vazgeçmeye zorlanacağız, öyle mi? Dünyanın hangi ülkesinde böyle tersine işleyen bir mantık var? Bugüne özgü ve yeni olmayan bu şaheser mantık Osmanlı'yı kurtarabildi mi? O dönemde devlete isyan eden hangi azınlığı siyasi emellerinden vazgeçirebildi? Bugün vazgeçirebiliyor mu?

Sayın Başbakan ve ona akıl hocalığı yapan karanlık istişare merkezlerinin yerli borazanları, Atatürk'ün "Onuncu Yıl Nutku"nu zahmet edip bir okusunlar veya dinlesinler: "Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir" diyen sese, hançereden yırtarcasına çıkan "Ne mutlu Türküm diyene" haykırışına kulak versinler!

Bu topraklardan Türk adını kaldırmaya çalışanların akıbetini de iyi öğrensinler!

Şunu da iyi bilsinler ki, Türk milleti "yüksek kültürü"nden şüphe edenlere, hiç değilse "Türk kahramanlığı"nın ne olduğunu hatırlatacak güce ve iradeye her zaman sahiptir, sahip kalacaktır.

Türk Milleti masa başında millet yaratıp, kağıt üzerinde devlet kuranlara ders vermesini de, Türk adını silmeye kalkışanları ilk seçimde siyaset sahnesinden edediyyen silmesini de bilir.

Her şeyi bildikleri (!) halde haddini bilmeyenler de anlasın ki, "Türk" adı; ne Başbakan'ın muhterem zevci sayesinde batan İstanbul Bankası'nın tabelasıdır, ne de Özer efendinin nüfus kütüklerinden silinmiş bekarlık soyadı! Onu Tansu Çiller silemez!

Onu kimse silemez!
Bütün Dünya birleşse bile!


Temsil ettikleri milletin dilini doğru düzgün konuşamadıkları halde, mükemmel İngilizcesi ile şöhret olanlar ve bunu en büyük övünç kaynağı yapanlara; midelerinden ve yalıları ile arsa tapularından başka bu ülkeyle bağı olmayanlara; bizler -yani vatandaşlıktan önce bu topraklara atalarının kanı ile bağlı olan, bizler- de Atatürk'ün, "Yaradılışımda yegane fevkaladelik varsa, o da Türk olarak yaratılmaklığımdır. Benim için yegane övünç kaynağı budur" sözlerini hatırlatıyor ve göğsümüzü gere gere, gururla, şerefle, iftiharla bir daha yeniden haykırıyoruz:

Ne mutlu Türküm diyene!
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x