YANIT 1 Sn. XXXX YYY,
“…çünkü ulusalcılıkla milliyetçilik oda biliyorki Türklüğü yine şahlandıracaktır. bu ruhun kurtuluş savaşı ruhu olduğunu mümtazer bey çok iyi biliyor. işine gelmediği için kıskançlıkla saldırıyor. okyanus ötesinden esen moda rüzgarı zayıflasın bakın siz en hızlı ulusalcı mümtaz bey olacaktır” Sözleriniz için tebrikler. Benden büyükseniz saygı ile ellerinizden, küçükseniz gözlerinizden öperim.
Aslında burada ki yorumlarımızda doğruyu hep birlikte görebiliyoruz. Ne mutlu. Sizin yazdıklarınızın Türkçe meali aslında “ kendisi her daim, ABD nin desteklediği ve bu vatanı ABD ye sömürtmek için uğraşan emperyalist işbirlikçilerin yanında saf tutmuştur,” sonucunu doğuruyor.
SN. ZELEME 1923. derlediklerinizin sonucu “O yıllarda Saf Ülkücülerin ve KENDİNİ ÜLKÜCÜ GÖSTEREN EMPERYALİST İŞBİRLİKÇİSİ KALEMŞÖRLERİN; kendilerini tanıdıklarını, ancak gerçek düşmanı tanımadıkları sonucunun kanıtıdır. Bu konuda , milattan önce 200 yıllarında yazılmış, sayısız dile çevrilmiş, harb okullarında ders kitabı olarak okutulan Sun Tzu adlı filozofun yazdığı SAVAŞ SANATI adlı kitapta der ki :
1) Kendini tanıyan ama düşmanını tanımayan yenilmeye mahkumdur.
2) Düşmanını tanıyan ama kendini tanımayan yenilmeye mahkumdur.
3) Ne kendini , ne de düşmanını tanımayan ise hezimete mahkumdur.
4) Hem kendini, hem de düşmanını TANIYAN mutlak zafere ulaşacaktır.
GEÇEN HAFTA YENİ ÇAĞ GAZETESİNDE BİR MAKALEDE, ( TAM TARİHİNİ VE LİNKİNİ DE BULUR VERİRİM, ESKİDEN CİA NIN HEM SAĞ HEM SOL GRUPLARA SİLAH SATTIĞINI İMA EDEN BRİ YAZI VARDI.)
12 eylül öncesinde bu ülkenin milliyetçi/ulusalcı güçleri neden birbiri ile çatışma halindeydi biliyor musunuz ?
1) Ülkücüler kendilerini yani Türklük kavramını ve değerlerini tanıyorlardı, ama düşmanını yani vatanımızın aslında emperyalist bir saldırı altında olduğunu anlayamıyorlar, asıl düşmanımızın 12 Eylülü ve sonrasında bugünümüzü hazırlayan ABD ve Avrupa ülkeleri olduğunu tanıyamıyorlardı. Savaş sanatında yer aldığı gibi kendilerini tanıyorlar, ancak düşmanlarını tanımıyorlardı. Hatta eminim ki BİLMEYEREK düşmanın CİA gibi gizli servislerinin aldatmacasına kanarak düşmanın kışkırtması ile kendi kardeşlerini düşman görüyor ve saldırıyordular. SİZİN DERLEDİĞİNİZ O ZAMANKİ ÜLKÜCÜ BASINDAN ÖRNEKLER BU KONUYU DOĞRULAMIYOR MU ?
2) O dönemdeki sol gruplar düşmanın ABD emperyalizmi olduğunu pek ala tanıyorlardı. Ancak onların da tanımadığı, kendileri idi. Yani Türklüklerini tanımıyorlardı, ulusun değerlerine ve hatta az bir kısmı da ulusun inançlarına değer vermiyordu. İŞTE TAM BU NOKTADA emperyalizm devreye girdi, ve milliyetçiler ile solcuları birbirine düşürdü, ve kırdırdı. Bizi bizle savaşır hale getirerek ülkemizi güçsüz kıldı. Maşaları olan generaller ile yaptıkları darbe de gerek solcuların gerekse milliyetçilerin üzerinden silindir gibi geçerken, bugünün işbirlikçilerine yol verdi. O dönemde
3) Ne Türklüğünü, ne de düşmanı olan batının emperyalist ülkelerini tanımayan, bugünün liberal dediğimiz, İstanbul sermayesi, ve küçük burjuvası da bugün yenilmiş durumdadır. Bir bir varlıkları, şirketleri, ellerinden çıkmaktadır.
4) Yıllar sonra, bugünlerde, hem kendi ulusal kimliğini, kendi ulusunun değerlerini, inançlarını tanıyan milliyetçiler/ ÜLKÜCÜLER , artık asıl düşmanın ABD ve AB emperyalizmi olduğunu gördü. Aynı şekilde yıllardır bu vatanın temel düşmanının kapitalizmin vahşi çocuğu emperyalizm olduğunu savunan sol gruplar da artık kendi ulusal kimliğini tanımaya başladı. Türk değerlerine, inançlarına saygı göstermeye başladı. İşte onun için bugün sokaklarda bir çok kişinin elinde Cumhuriyet ve Yeni Çağ adlı gazeteler birlikte görülmekte.
Kısaca bugün Sol Milliyetçilere yaklaşıyor, Milliyetçiler ise sola yaklaşıyor. Ortak payda ne Turancılık, ne ırkçılık, ne kapitalizm , ne sosyalizm, ortak payda sadece ve sadece KEMALİZM.
Mümtaz bey gibi HER DEVRİN ADAMLARI VE BAZI ESKİ TÜFEKLER ( hem ülkücülerden hem solculardan ) ne yapsa ne etse ne kadar solu ve sağı kötülese de ULUSAL GÜÇLERİN namı diğer KUVVAİ MİLLİYENİN birleşmesini ve emperyalizmi bu topraklarda bir kez daha yenilgiye uğratmasını engelleyemeyeceklerdir.
Aynı şekilde eski yıllarda yine emperyalizmin kucağına oturmuş kendini sosyalist solcu, Maocu gösteren bir çok sol kalemşör bugün dönmüş, ve yine emperyalizmin yanında saf tutan dönek solcular olmuşlardır.
Aslında dikkat edilirse o dönem emperyalizmin emrinde olup kendini ülkücü ya da sosyalist solcu gösteren ve milleti kışkırtanlar, misyonlarından dönmemişlerdir. Hala kışkırtma ve emperyalizme hizmet görevine devam etmektedirler.
Ve SAYIN SİGANFU yazınızın ilk bölümü ile ilgili benim de destekleyici görüşlerim ve alıntılarım vardı Türköneye yaptığım yorumda, ağır bulunduğu için editörler yayınlamadı. Araştırılırsa devletin en tepelerinde, hükümetlerin içinde, ve ordunun en yüksek kademelerinde Kürt kökenli bakanlar ve subaylar olduğu görülecektir diye yazmıştım. ( Bu söz bir generalin ABD de yaptığı bir konuşmadan alıntı idi o general şu an yargılanıyor. ) Bu nasıl Kürtlerin baskı altında oluşudur, temsili demokraside temsil ediliyorlar daha ne baskısından söz ediyorlar diye yazmıştım. Obama ki siyahi bir başkanı ABD anca 2010 lardan sonra kabullenirken, bu vatanda etnik kimliği Kürt olan cumhurbaşkanı yok muydu yıllar öncesinden. Kimsenin Kürtler baskı altındalar demeye hakkı yok.
İkinci olarak Biz Kemal Türkler demiyoruz Sevgili Siganfu, biz,
BİZİ YİNE BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞIYORLAR, DİKKAT EDİN DİYORUZ. İnsanı isyan ettiren duygu adaletsizlik duygusu değil midir ? Davanın zaman aşımına girdiği gün, Sn. Kemal Türkerin kızı hangi kanala çıktı ve bu adaletsizlik duygusu hangi kanalda kaşındı farkında mısınız ? Zaten az kalan sol, ya da ulusalcı kanallarda değil, düpe düz, işbirliği yaptığı yazılan çizilen bir kanala çıkmadı mı ?
Söz ettiğiniz dizi neden bu günlerde gösterimde, YİNE ESKİ HASSASİYETLERİ KAŞIMAK İÇİN , FARKINDA DEĞİLMİSİNİZ? Neden Ağaca TV lerde boy gösteriyor, Neden üzerinde bir sürü spekülasyonun olacağı Kırcı buraya davet ediliyor. Farkında değilmisiniz ? Allahtan aklı selim davranıp yazılarından Affını diledi bu davranış bile emperyalistlerin karşısında oluşan saygı duyulacak bir tavırdır.
Özellikle ulusalcıları ve ülkücüleri bir birine düşürmek için de sanki ulusalcıların her birinin İP li olduğu yönünde bir propagandayı kalemşörleri ele alıyor Tıpkı Profesörün makalesinde olduğu gibi.
Yeni Çağ alan Cumhuriyet okuru ille de İP li mi ? ya da ADD de konferanslara davet edilen, Sn. Önkibar, Sn. Banu Avar, İP li mi ? ULUSALCILIK, ANTİEMPERYALİZM, VE TAM BAĞIMSIZLIK ÜLKÜSÜ PARTİLER ÜZERİDİR. Çünkü Türkün varlık yokluk sorunu ile karşı karşıyayız.
Lütfen üzerimize oynanan oyunların farkına varalım. Ve lütfen eski hassasiyetleri kaşıyarak emperyalizmin ekmeğine yağ sürmeyelim. Gücümüz birlikteliğimizdedir.
Saygılarımla Kuvvai Milliyeci Torunu
YANIT 2 Sayın XXX,
Sözlerinize katılmamak mümkün değil. Ortak noktalarımızı çok iyi tanımlamışsınız. Hiç kimse gayrimeşru bir mücadeleden yana değil. Mücadelemiz halkın ortak paydalar ( ya da mücadelenin dört temel ilkesi diyelim) etrafında bir araya gelecek olan, sizin de söz ettiğiniz ülkemizin ve Türkün var ya da yok olma sorununun farkına varmış, kişiler tarafından bilinçlendirilmesinden
sonra tabiiki sandıkta olacaktır. Asla başka türlü bir düşüncemiz yoktur, olamaz. Sistem ise kesinlikle demokrasi olacaktır. Ancak bunca yıldır vatanımızda uygulana gelen % 10luk seçim barajı ile, liderlerin sultası ile parti içi demokrasi yokluğunda seçilen vekiller ile, şaibeli yabancı şirketlere ihale edilen elektronik seçim sistemleri ile karşılaştığımız demokrasi bizim demokrasi anlayışımıza sığmamaktadır.
Aynı şekilde özellikle bugünlerde karşısında ki MİLLİ GÜÇLERİN dağınıklığından yararlanarak bütün ( yasama , yürütme, ve yargı) güçlerini kendi uhdesinde toplamaya başlamış sisteme de "ileri demokrasi" dense de , bu zaten sakat olan demokrasimizin, bizlerin dağınıklığından yararlanılarak, işbirlikçiler tarafından geri vitese takılarak geri geri götürülmesi anlamına geldiğini de biliriz.
Bununla birlikte bu işbirlikçilerinin güçlenmesinde ve demokrasimizi fütursuzca katletmelerinin sorumluluğunu da millete, milli değerlerimize, demokrasimize değer vermeyen, alternatif güçlü politikalar üretmeyen, ciddi muhalefet yapmayan, yanlış politikaları ile bazı liderlere siyasi olarak yükselme imkanı tanıyan, ve özellikle birleşmeden, güçlü bir güç birliği cephesi oluşturmayan başta CHP ve MHP gibi bugünün partilerinde olduğunu da biliriz.
Ama en iyi bildiğimiz egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğudur. Nerden mi biliriz ? Cumhuriyetten önce devlet, topraklar, yer altı, yer üstü, dereler, tepeler ve devletin bütün kurumları padişahın ve onun ailesinin idi. İstediği tasarrufu yapar, istediği kararı alırdı. İstediği ülke ile savaş ilan eder, istediği vergiyi salar, padişahı için halkı da ölürdü.
Bir ailenin, bir zümrenin, bir gruba mahsus kişilerin yönetimindeki ülkelere otokrat ülkeler, sistemine de otokrasi denir sizin de bildiğiniz gibi.
İşte Mustafa Kemal, Cumhuriyeti ilan etmek ile aslında DEVLETİ MİLLETİNE EMANET ETTİ. artık devletin sahibi millettir.
Düşünün milletimiz aslında devletimizin sahibi olduğunun farkında değil. Bunun farkında olsa, nasıl kendi sahibi olduğu ev birileri tarafından yıkılmaya kalktığında canla başla, bütün varlığı ile mücadele edecekse, ve canı pahasına evini koruyacaksa, bugün de emperyalistler tarafından yıkılmaya çalışılan kendi sahibi olduğu devleti daha bir can siperane korumaz mı ?
İşte dostum bizim insanların farkına varmasını istediğimiz gerçek bu. Bizler , hepimiz devletimizin sahibiyiz.
Bu egemenliğin de bizi temsil etmeye layık olan, kültürlü, yetişmiş, fanatik olmayan, aklını bilgisini deneyimini yeryüzündeki bu eşsiz değerdeki Türk milleti için kullanacak, gecesini gündüzüne katacak, parti liderinin peşine koyun misali takılıp millete yük olan değil, partisinin, liderinin ve Türk milletinin önünü açacak, kısaca dostum, Türk Milletine Layık vekiller aracılığı ile gerçekleşeceğini bilir ve savunuruz.
Bunun da parti içi demokrasiden başlaması gerekmiyor mu ?
Saygı Bizden Kardeşim. Kuvvai Milliyeci Torunu
NOT: yaklaşık 6 ay önce yapılan bir dizi yazışma sonrasında varılan ortak noktaları belirtmesi, ve bu yol ile gidildiğinde milli/ulusal kuvvetlerin bir araya gelmesini kolaylaştıran bir yol olduğu görüldüğü için bu yazışmalar siteye taşınmıştır.
Ayrıca sandık kafalı olmak ile suçlanan
"birlik de birlik" diye tutturan biri olmak ile suçlanan biri için de ayrıca kendini tanıtma fırsatı olarak görülmüştür.
Gösterilen, "Sandıkta demokratik mücadele, ve milli güçlerin ilkeli, disiplinli ve örgütlü birlikteliği" duruşu bugünün duruşu değil, mücadele kişiliğimin kemikleşmiş duruşudur.
Her Türlü eleştiriniz, hoş gelir sefa gelir, beni / bizi geliştirir.
Çarpıtmadan ama
/ KMT