Nedir Mustafa Kemal'ce düşünmek?
Örneğin feys sayfalarında "Atatürk'ü seven 1.923.000 kişi arıyoruz" içerikli iletiler yayımlayıp, "Korkmayanlar paylaşsın",
veya büyük önderin bir fotoğrafının altına "Seni seviyorummmm" yazmak mıdır?
1920-1938 yılları arasındaki, Cumhuriyet'in tam bağımsız bir devlet oluşundaki inançlı, onurlu, güvenli devrim yolculuğuna sahip çıkmak mıdır?
Osmanlı pastası yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla, küresel çetelerin arsız iştihası için mükemmel bir lezzettir. Bu pasta kapı önünde bekleyen işbirlikçilere şöyle ucundan tattırılmalı, geri kalan büyük parça ise küresel çetelerin taşeronu büyük devletler tarafından paylaşılmalıdır.
Osmanlı onlar için adı var kendi yok bir devlettir. "Hasta adam"dır. "Hasta adam" bilerek ve isteyerek, bir neşterle şah damarı kesilerek ve hürriyetten yoksun bırakılacak Osmanlı "manda" ve/veya "himaye" adı altında, galip devletler tarafından kendisine lütfedilen topraklar üzerinde, bitkisel hayatını sürdürecektir.
Bu nedenle Osmanlı "adam yerine konulup" Paris Barış Konferansı'na çağrılmamıştır. (18 Ocak 1919)
Osmanlı'nın tüm ulusal kaynakları ve zenginlikleri ikbal ve saltanat derdine düşmüş Vahdettin'in Sadrazam'ı Damat ferit Paşa'nın (Düzeltme: Bağdadlı Hadi Paşa, Reşat Halis ve Rıza Tevfik'in) imzaladığı Sevr ile elinden alınmış ve yurt toprakları emperyalist güçler ve onların kuklaları tarafından işgal edilmiştir.
Bu "ahval ve şerait içinde dahi", Mustafa Kemal Paşa, ulusal meclisleşen (Düzeltme: ulusal kararlar alan) Erzurum Kongresi'nde (23 Temmuz-7 Ağustos 1919) altını kırmızı kalemle çizdiği olmazsa olmazlarını sonuç bildirgesi olarak yayımlatıp, delegelere imzalatmıştır. Bu tarihten itibaren başlayan milli hareketin "reis"idir Mustafa Kemal...
*Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
*Ulusal irade hakim kılınmalıdır.
* Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi etkin kılmak esastır.
*Manda ve himaye kabul edilemez.
Ancak gene Mustafa Kemal'in, 22 Haziran 1919'da Amasya Bildirgesi ile tüm dünyaya ilan ettiği "Ya İstikâl Ya Ölüm" şiarı, Türk milletinin "ne savaşarak, ne de savaşmadan esir düşmeyeceğinin" işaret fişeğidir.
1919'da bir takım ayrılıkçı cemiyetlerin (Mavr-i Mira, Kürt Teali, Rum Pontus vb gibi) yanı sıra aydın geçinen yazarların ve sözde düşünürlerin politize ettiği halkın büyük bir çoğunluğu "manda ve himaye"yi tek kurtuluş yolu olarak görmektedir.
Bir Wilson Prensipleri Cemiyeti- ki bu cemiyet tek kurtuluş olarak Amerikan mandacılığını görmektedir- Halide Edip, Refik Halit ve doktor, avukat, hariciyeci, yazar ve gazeteci devrin aydınları tarafından kurulmuştur.
Diğer taraftan ise, çoğu İngiliz Entellicens Servis'inin ajanı olan İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin üyeleri ve Saray, İngiliz himayesinin kabulü hakkında gerekli propagandayı yapmıştır.
Ancak Mustafa Kemal, bağımsızlıktan ve Türk milletinin kayıtsız şartsız egemenliğinden başka hiç bir şeyi kabul etmemiştir.
Daha sonra Mustafa Kemal Paşa'nın müthiş zekası harekete geçmiş, yaptığı hamlelerle müthiş ittifaklar sağlayarak özellikle Wilson Prensipleri Cemiyeti!'nin en güçlü savunucusunu, Halide Edip'i "Milli güçler"in safına katmıştır.
Üstelik Bağımsızlık Savaşı vahşi kapitalizme, emperyalizme ve içerideki işbirlikçilere karşı Mustafa Kemal'in, milli güçlerin ve halkın katılımıyla kazanılmıştır.
Örneğin Rus Devrimi'nde bir sınıfın önderliği göze çarpar. İşçi sınıfı... Bağımsızlık Savaşı, emperyalizme karşı mücadelesiyle, 1917 Rus Devrimi ile bir benzerlik göstermektedir. Ancak milli mücadele, milli burjuvazinin (Düzeltme: Anadolu ileri gelenlerinin) yanı sıra halkın katılımıyla başarıya ulaşmıştır.
Kemalist Devrim anti-kapitalist, anti-emperyalist bağımsızlıkçı bir halk ihtilâlidir.
29 Ekim 1923'te Mustafa Kemal dünyada bir kez daha hayata geçirilmesi mümkün olmayan bir devrimi gerçekleştirmiş ve (Ek: 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması kararının alınmasıyla) bir ailenin 600 yıllık saltanatına son vermiştir. Bu demokratik devrimin adı Cumhuriyet'tir.
Ancak bundan sonraki süreç "kurtuluş ve kuruluş"tan çok daha zor ve engebelidir. Geçmişin izlerini ve köhnemişliğini henüz üzerinden atamamış kadrolar ve hâlâ halka tepeden bakan devlet ileri gelenleri ile yeni rejimin süregelmesi oldukça zordur.
O zaman bir ateş yakılmalı ve Kemalist (Milli) Devrim'in dinamizmi halka yansıtılmalıdır.
Bu süreci devrimlerin halka yansıması ve hayata geçirilmesi takip etmiştir.
Halk artık, Allah'ın yer yüzündeki gölgesi padişahın kulu değildir, yurttaştır. Türk milleti kaderine rıza gösteren, iradeden, azim ve karardan yoksun esarete çaresizce katlanan, bir topluluk değil, istiklâl-i tam bir ulus olacaktır.
Kemalist Düşünce'nin en önemli söylemi bağımsızlıkçılıktır. Atatürk'ün tüm ilke ve devrimleri bir bütün olarak, bağımsızlıkçılık düşüncesinin alt yapısını oluşturmaktadır. İstiklâl-i tam anlayışı tüm devrimleri korumaya almış dev bir şemsiyedir.
Mustafa Kemal'ce düşünmenin alfabesinin ilk dersi "Ya İstiklâl-Ya Ölüm"dür.
Bağımsızlıkçı olmadan Kemalist ve devrimci olunamaz.
İstiklâl-i tam bir ulus için Cumhuriyetçi, laik, halkçı, milliyetçi, devletçi ve DEVRİMCi olmak gerekmektedir.
Devam edeceğiz...
Figen ÖZEN, 15 Temmuz 2012