Neron ve Muaviye Yaşıyor mu?
İnsanlık tarihi ibretlik kişiler ve bunların yaptığı olaylarla doludur.
Dünya’da; savaşı, katliamı, yıkımı düşünen yeni imparatorları, her türlü entrika ile yalan dolan talanla halk desteği alan, güç ve yetki sahibi olan yeteneksiz muhterisleri gördükçe, bunlar kimin soyundan geliyor diye düşünmek ve bilmek gerekir.
İki insan tipi; günümüz için de geçerlidir. Biri Adem’in soyundan diğeri şeytan’ın/iblis’in soyundandır. Her ikisi de insan suretindedir, ama yaptıkları farklıdır.
İnsan suretinde ama İblis’in soyundan olanlar; kendi odaklıdırlar. Kendi çıkarları için her türlü yöntemi uygularlar. Dalkavukları çoktur. Hırslıdırlar. Kendilerinden sonra ne olursa olsun derler. Önemli olan kendi kişisel egolarının tatminidir.
Tarihte insan görünümlü bu tiplere tipik örnek Neron’ ve Muaviye’dir.
Muaviye bin Ebu Süfyan; 602 – 680 de yaşayan Arap-İslam Devleti'nin Ali'den sonraki halifesi ve Emevi hanedanının kurucusudur. Peygamber Muhammed komutasındaki Müslümanlara karşı Uhud Savaşında ve Hendek Savaşında Mekkeli müşriklerin komutanı olarak savaşan Ebu Sufyan bin Harb'in oğludur. Ebu Süfyan Mekke fethinden sonra Müslüman olur.
Peygamber eşi Ebubekir kızı Ayşe, peygamber arkadaşları Talha ve Zübeyr bin Avvam; Ali’nin liderliğine karşı çıkar isyan ederler. Cemel Savaşı'nı Peygamber damadı Ali kazanır.
Halife Ömer’in Şam valisi yaptığı Muaviye, Ali’nin liderliğini kabul etmez. Muaviye Sıffin Savaşı'nda; Ali'nin yanındakilerinin dindarlığını istismar etmek için kendi askerlerinin mızraklarına Kur'an'dan sayfalar astırır.
Hertürlü entrikayı din adına yaparak Müslümanları böler. Kimini makamla, kimini unvanla, kimini parayla yanına çeker. Çıkar sağlar. Muaviye, Ali'nin yandaşlarını bölerek hilafetinin geçerliliğine gölge düşürür. Ali’nin öldürülmesinden sonra oğlu Hasan’ıda halifelikten vazgeçirtir. Diğer Ali oğlu Hüseyin’i de Kerbela’da katlettirir.
Muaviye; babası Ebu Süfyan gibi Allah’a inanır ama Allah’a güvenmez, savaşın hile olduğunu bilir, ona göre hareket eder.
Neron; 37 ile 68 yılları arasında yaşamış 5. Roma İmparatorudur. Diplomasi, ticaret ve kültürel sermayenin arttırılmasına çalışır. Döneminde; Roma'da yeni bir altın çağın başladığı umudu yaygınlaşır.
Popüler tarih Nero'yu Hıristiyanlara ilk zulmedenlerden biri olarak bilinir. Bu hikâyeler, bazı erken dönem Hıristiyan yazarlarla birlikte tarihçiler Tacitus, Suetonius ve Cassius Dio'un anlattıklarına dayanır. Öte yandan bazı eski kaynaklara göre Nero, halkın gözünde hükümdarlığı sırasında ve sonrasında oldukça popülerdi.
Neron; liderliğe, emretmeye, övülmeye biat edilmeye olan düşkünlüğünü ve insanlara karşı kendi yüceliğini kanıtlamak için, her şeyi ama her şeyi yapıyordu. O imparatordu.
Cazibesini halkının yüreğine yerleştirmeye çalışan Neron; şiirin yangınla ilgili mısrasının, daha gerçekçi ve inandırıcı bir şekilde olması için ateşten yükselen alevlerin kıvılcımlarıyla, gerçek ateşin karşısında yazılması gerektiğini inanır.
Neron şiiri tekrar yazmak ve Amphitheatre’da halkına okumak için, büyük bir ateşin karşısında durmayı düşünür. Sadece şiirin gerçekçi olması için Roma’yı ateşe verdirir.
Alevler arasında yanan Roma’da ateş şehri kaplar. Neron; ateşten yükselen alevleri görmek için, Roma’nın en yüksek tepesine çıkar. Yaptığı, dahası düşündüğü ve aklında canlandırdığı, ateşten yükselen alevleri görmektir. Roma yanarken Neron hala şiirini düşünür.
Roma yanarken; insanlar olabildiğince uzaklara kaçmaya ve yangının içinde canlarını kurtarmaya çalışır. Sadece bir şiir için yakılan Roma ve göklere yükselen alevin arasında nice canların yandığını gören halk, isyan etmeye başlar.
İsyanları bastırmak ve halkını susturmak için Neron, bu ateşi yakanları bulması gerekiyordu. Yangının sorumlusunu bulması lazımdı. Birisini cezalandırması gerekiyordu. Ama Neron kimi bulacaktı veya suçu kimin üstüne atacaktı?
O dönemde Roma’da azınlık olarak görülen halk Hıristiyan olduğundan, ince nokta olarak Neron, Hıristiyanları düşündü ve düşündüklerini yaptı. Ancak Yangını Hıristiyanlar değil, İmparatorun çıkardığını, er geç Roma halkı anlayacaktı.
Halkın isyanları ve gece yarısı gelen bir habercinin şehirde askerlerin de isyan bayrağı çektiğini ve Galba’yı kral olarak kabul ettiğini, Neron şirin uykusundan uyanarak öğrenir. Artık her şeyin geç olduğunu herkesten önce kendisi biliyordu.
Günahsız öldürdüğü veya kendi eliyle başlarını kestiği nice insanın arasında, anası da vardı. Ama ilahi adalet yaklaşıyordu.
Neron; Azatlısı Epaphoridit’nin yanına kaçar. İlk defa vicdan azabı çeker. Gelen yüzbaşının öldürülmesini emreder. Kimse Neron’u dinlemez. O; şu halde ne dostu ne de düşmanı olan tek insan benim, der. Azatlıları, Öyle ise işini kendin yap ve çabuk bitir derler.
Neron hançeri boğazına götürür. Epaphoridit kendisine yardımcı olur. Hançeri boğazına saplayınca, yüzbaşı Sana hayat haberi getirmiştim, der. Neron; geç kaldın diye hırıldanır.
Neron bu kelimeyi kullandığında, o ana kadar, kendisi de ne kadar önemli bir kelime olduğunu bilmiyordu. Anlıyordu. Ama her şey için geç kalmıştı.
Her zaman suyun aktığı yer, en düşük olan yer olmuştur. İnsanlık duygusunu yitiren hırslı kişiler, suç işleme tadına varır, insanları aldatmada ustalaşırlar.
Halk; kim daha iyi yalan söylüyorsa, kim daha çok azda olsa menfaat sağlıyorsa, onun hırsızlığına, yalancılığına bakmadan, inançlarına saplanarak onun peşinde sürüklenir.
Günümüzün Neron’ları, Muaviye’leri kim ya da kimler acaba!
Günün Sözü: Haksızlığa karşı eğilme, hakkınla beraber şerefini de kaybedersin.
Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN, 25 Haziran 2012
na741954@gmail.com