Neşter!

Sn. Başbakan; Konya’da, beyni kefenlenmiş kalabalığa hitap ederken;

“Hiçbir tehdide boyun eğmeyeceğiz. İstedikleri kadar çirkin yollara tenezzül etsinler, kirli ittifakların içine girsinler, buradan bir kez daha tekrar ediyorum. Türkiye’de artık söz milletindir, karar milletindir, yetki milletindir. Mühür milletin elindedir.

* Arkasına karanlık odakları alanlar, çeteleri alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Arkasına sermayenin medyanın gücünü alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Türkiye içinde ve dışında bir takım karanlık çevreleri alanlar istikametiyle oynayamazlar. Ayarlarımızı değiştiremezler. Türkiye üzerinde operasyon yapılacak, ameliyat yapılacak bir ülke değildir. AK Parti iktidarı buna izin vermez.” dedi.

Dediğine kargalar bile güldü. Güldü, çünkü 2002’de CFR’nin isim babası olduğu partinin, iktidara gelmesi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti ameliyat masasına, yatırılmıştır.

İlk önce basit bir beyin ameliyatı yapılarak, Türk milletinin belirli bir kesiminin beyin hücreleri yok edilerek kefenlenmiştir. Bu kefenlenmenin ardından Türk’ün tüm mal varlıkları, milli değerleri satılmıştır.

Bu operasyonun arkasında başbakan’ın deyimiyle; “karanlık odaklar” vardır. “BOP Eşbaşkan”lığı henüz küresel narkozdan kurtulamamış Türk milletine yapılan bir başka ameliyatın göstergesidir. “Karanlık çevreler”in eliyle içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkenin sınırları değişecek ve eyaletlere bölünecektir. Neşteri Erdoğan’ın eline tutuşturanlar küresel çetelerin ta kendisidir.

Ve tarih 5/Kasım/2007’dir. Bush- Erdoğan ikilisi Oval Ofis’te görüşmektedir. Çok “çirkin yollara tenezzül” edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kez daha operasyona zorlanmıştır. Türkiye; küresel çetelerin kirli eliyle “ameliyat yapılacak bir ülke”dir. Türkiye’nin “ayarları” değiştirilecektir.

Hedef ileride yapılması planlanan “KÜRT AÇILIMI”na elbette karşı çıkacak olan TSK.dir. Böylece Türk ordusundan 1 Mart Tezkeresi’nin de intikamı alınacaktır. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davaları ve nice operasyonlar art, arda sıralanacak, Erdoğan’ın eline küresel çetelerin neşteri verilecektir. Operasyonun baş mimarı Amerika, asistanı ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti’nin Başbakanı’dır.

27 Nisan Muhtırası, Türk askerinin kafasına geçirilen çuval, gizi Dolmabahçe görüşmesi…Ve genleriyle oynanmak için ameliyat masasına yatırılan Türk milletine enjekte edilen “İLERİ DEMOKRASİ” virüsü…

Ama en ağır operasyon elbette “Açılım Projesi”dir. Bu ameliyat öylesine zorludur ki henüz dikişleri dahi kapanmamıştır. Dikişleri atan “USTA” sonraki operasyonlara kolaylık olsun diye, neşterin açtığı yarayı gelişi güzel dikmiştir.

Öcalan hazır ve nazır beklemektedir. Dayandığı ikiz dağlarda, “İkiz Sözleşmeler”e imza atan devletlerin, sözleşmelerin gereğini getirmeyen devletlere “MÜDAHALE” hakkı mevcuttur.

“Misyonu tüm dünyada Yahudi(Siyonizm) aleyhtarı faaliyetleri izleyip en şiddetli şekilde cezalandırmak olan uluslararası legal Siyonist mafya örgütü ADL (Anti-Defamation League) 2004'te Tayyibe 'Davut Boynuzu' olarak da bilinen Yahudi Cesaret Ödülü verdi.”

Bu hatırlatmadan sonra; Türkiye’ye yapılmak istenen bir büyük ameliyatın hazırlığının yapıldığı gerçeğini de vurgulamamız gerekmektedir. Erdoğan, ameliyathanenin önünde hazır ve nazırdır.

“BM, Türkiye’de yönetimi devralmalıdır.” Uri Avneri 23/Ağustos/1999 İnternational Herald Tribune (Şimon Perez’in Danışmanı)

Bu nedenle Erdoğan’ın elindeki neşter Türk milletinin şah damarına saplanabilir.Uri Avneri (Şimon Perez’in Danışmanı)

Bu nedenle Erdoğan’ın elindeki neşter Türk milletinin şah damarına saplanabilir. Çünkü Oslo operasyonun artıkları “Biz üçüncü bir tarafın, bir başka devletin hakemliğini istiyoruz.” demektedir.

Ve daha çok açılım için bağımsız eyaletler ve Kürdistan için şantaj operasyonu Diyarbakır ve Habur örneği gözyaşları eşliğinde düzenlenebilir.

Son operasyonun oyun içinde oyun olma ihtimali de çok büyüktür.

“Kimin ne hesabı varsa, kendilerine güveniyorlarsa 30 Mart’ta seçim var, o seçime girsinler, hesabı orada milletle görsünler. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. Türkiye, milletin çiğneneceği, milletin kararlarının yok sayılacağı 3. sınıf bir kabile devleti değildir. İçeriden ya da dışarıdan hiç kimse benim ülkemi karıştıramaz, benim ülkemde çirkin tuzaklar kuramaz” R.T.Erdoğan

Bu seçim öncesi bile, bile lades yapılan bir operasyon da olabilir. Bu nedenle ”Takke düştü, kel göründü” demek için çok erkendir. Dikkat edilirse Erdoğan’ın elinde devletin gücünü de çok rahat kullanacağı yerel seçimler kartı vardır.

Bunun yanı sıra bizzat “Büyük Abi”nin eliyle, Cumhuriyet’i kuran partinin GDO’laştırılmış haline yaptığı ameliyatın neticesini beklemek şarttır. Kılıçdaroğlu’nun, ABD dönüşü yüzüne taktığı mütebessim maskenin altında yatan gerçekler de son derece önemlidir. Heyete verilen narkozun miktarı, aslını unutan haramzadeleri sarhoş etmiş olabilir.

Başsavcı aynı, savcı aynı… Her iki savcı da Türkiye’yi batırma operasyonunda iktidarın baş tacı olmuştur. Polis CIA’nın düzenlediği yol haritasına göre hareket etmiş, sahte deliller mütarekeci basının baş sayfalarında manşet olmuştur.

Halbuki şimdi yapılan operasyonlarla aynı savcılar ve polisler derhal görevlerinden alınarak “karanlık odakların ve çetelerin” işbirlikçileri ilan edilerek görevlerinden alınmıştır.

Türkiye’yi bir başka operasyon dalgası sarsabilir. “Karanlık odaklar- çeteler- sermayenin gücü- faiz lobisi- dış mihraklar” masalıyla burunları Pinokyo misali uzayanlar, “ mağduruz, mağdur” yalanıyla göz boyayabilirler. Malum iktidar için her şey mubahtır. Önemli olan iktidarın nimetlerinden faydalanmaktır. Onlar için dünyada mekan (yalı, hastane, marketler zinciri, gemiler ve İşviçre bankalarında milyon dolarlar), ahrette imandan daha da önemlidir.

Gün ola, harman ola!

Figen ÖZEN, 19 Aralık 2013