NEVROTİK SİNDRELLALAR
Türkiyenin sömürgeleştirilmesine karşı çıkanlara uzun süredir paranoyak damgası vuruluyor.
MANDACILIĞIN PSİKOLOJİK ANALİZİ
Paranoya(k) suçlamasına (...buna bilimsel ve incitici olmamak için teori de diyebiliriz) cevap verirken, bir anlamda mandacılığın psikolojik analizini de yapmış oluyoruz.
Mandacılığa karşı çıkan Atatürk (hay Allah! Yine Atatürk dedik, birileri yine kızacak!) bunun siyâsi cevabını çok iyi vermişti: Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Atatürkün askerî cevabını da savaş meydanlarında herkes almıştı...
Biz bugün psikolojik cevabı irdelemeye çalışalım...
Türkiye üzerinde yabancıların oyun oynamadığına inananlara, kısaca Polyannalar diyebiliriz.
Ama, iş Polyannacılık sınırını çoktan aştı.
Olayların iyi ya da kötü olmak üzere iki boyutu kalmadı.
Olaylar karşısında karamsarlığa kapılmadan hep olumlu tarafından görmek, iyiye yormak mümkün değil artık.
Çünkü, iyi bir şey göremez olduk.
SİNDRELLA KOMPLEKSİ
Bu nedenle, durumu tıpkı paranoya suçlaması yapanlar gibi psikolojik açıdan ele almak gerekiyor. Collette Dowling, Türkçeye Öteki Yayınları tarafından kazandırılan eserinde, insanların içindeki şeytanla yüzleşmesi gerektiğini söylüyor: Kendi yaşamınızı ustanın eline bırakmak, son derece hayal kırıcı olabilir. Yazara göre, kaygıdan kaçmanın yolu, yaşantımızı başkalarına teslim etmek değil! Türkiyede birtakım siyâsi kaygılarından kurtulmak isteyenler, kendilerini Avrupa Birliği ya da ABDye (ustaya!) teslim ederek kaygılarından kurtulamayacaklar, demenin bilimsel açıklaması bu. Yazar, Özgürleşmede tek gerçek hedefin kendimizi içerden özgürleştirmek olduğunu vurguluyor.
Başkalarının bakım ve gözetimi altında olmaya yönelik derin arzunun (siyasal anlamda mandacılık-HC) engelleyici güç olduğunu vurguluyor.
Dowling, kadınların psikolojini açıklamaya çalışırken, şöyle diyor: Kadını, aklını ve yaratıcılığını tam olarak kullanmaktan alıkoyan ve büyük ölçüde bastırılmış tutumlardan ve korkulardan oluşan bu olguya, Sindrella Kompleksi diyorum. Çağdaşlık ya da küreselleşme adı altında Türkiyenin sömürgeleştirilmesine teorik destek verenler de, Sindrella gibi hâlâ dışarıdan bir şeylerin kendi yaşamlarını dönüştürmesini istiyor.
NEVROTİZM..
Karen Horney ise, Kendi Kendine Psikanaliz adlı kitabında (Öteki Yayınları) nevrotikleri anlatıyor.
Türkiyenin son 200 yıllık Batılılaşma çabalarını hatırlayarak, şu sözleri birlikte okuyalım: Bazı nevrotikler, - sevecenlik ve onaylanma ihtiyacı duyarlar.
Başkalarını hoş tutmaya ve onlar tarafından hoşlanılıp onaylanmaya ihtiyaç duyarlar.
Koşul, durum ve nesne ayrımı gözetmezler.
Otomatik olarak başkalarının beklentilerini yerine getirmek isterler; Kendini ortaya koyma korkuları vardır; Önemli olan tek şey başkalarının arzu ve görüşleridir; Başkalarının düşmanlığından ya da kendi içindeki düşmanlık duygularından korkarlar. Bu bilimsel açıklamalar ışığında, paranoyaklar teorisine, nevrotik Sindrellalar kavramı ile cevap vermek yanlış mı olur?...
Kaynak : Hulki CEVİZOĞLU