"İşçiler, köylüler, arkasız memurlar, esnaflar, topraksızlar, kazanında et yerine dert kaynayan analar! Yani alın terinden göz nurundan başka servetleri olmayanlar! Size söylüyorum, sözüm sizedir!
Buradan sana seslendik; Türk tarihinde ilk defa fakir fukaranın, yoksulun, emeği yenmişin, hor görülmüşün sesini duyurduk. "Yeter gayri çektiğiniz bunca acılar! Bunca yoksulluklar, yeter gayri!" dedik. Sebebini de bir bir söyledik. "Seni bir lokma ekmeğe, bir karış toprağa hasret koyan bu zengin partilerine artık aldanma, onlara rey verme, kendini de ...
Başbakan koltuğunda oturunca dilediğini asıp kesebileceğini düşünen birisine en güzel bir yanıt olmuş... Başbakan iken asıp-kesen, "başkan" olunca asıp-kesmeden doğrudan deriyi yüzer herhalde!
23 Nisan 1920'den 23 Nisan 2010'a... Geldiğimiz nokta... Üç nokta.