Neye, Kime, Niçin ‘Hayırrr’ Diyeceğiz?..

12 Eylül’de AKP anayasasının oylanması için sandık başına gideceğiz. Ülkeyi yöneten zatlar gözyaşlarıyla sulandırılmış teyatral gösterilerle duygu sömürüsü yapıyor. AKP’lileri tanımayanlar bunların Türkiye’yi demokrasi bahçesi haline getirdiğini sanırlar. Oysa herkes artık iyice biliyor ki, bu referandum yalnızca geleceğimiz açısından bir anayasa değişikliğini değil Cumhuriyetin varlığı ve yokluğu bakımından çok ince bir çizgiyi de ifade ediyor. Aslında siz buna ölümle yaşam arasındaki ince çizgi bile diyebilirsiniz! Bakınız, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Hayırda hayır vardır” söylemi hepimiz için ne kadar yaşamsal:

AKP’nin yönetimi ele geçirmesinin ardından Türkiye’de demokrasi ve insan hakları, çağdaşlaşma ve gericilik, Aydınlanma ve karanlık, zenginlik ve yoksulluk, lüks ve sefalet, işsizlikle vurgunculuk açısından çok şey değişti! Türkiye’de insan hakları anlamındaki bütün değerler 8 yıl içinde tamamen tersine döndü!

8 yıl içinde bu ülkede 150 binden fazla işyeri kapandı. Esnaf kan ağlıyor. 60 kadar işadamı iflas yüzünden intihar etti. Girişimciler yatırım yapmaktan korkar hale geldi. Esnaf ve sanayici vergi dairelerinin tehdidi altında inletiliyor. İşsizlik yüzde 20’lere dayandı! Demek ki üniversite bitirmiş gencecik çocuklarımızın işsiz ve aç kalmaması için referandumda “hayırrr” diyeceğiz...

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin dış politikadaki en başarısız dönemini yaşıyor. İktidar dış politikadaki skandallarını gizlemek için kendi yurttaşlarını gemilere bindirip İsrail kurşunlarına hedef etmekten bile kaçınmadı. Yani aslında yurtdışına çıkan bir Türk yurttaşı itibar görmek istiyorsa referandumda “hayırrr” diye çığlık atmalı!..

İşsizliğe hayırrr!..

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar Anadolu’nun dört bir yanını fabrikalarla donattı. Özelleştirme adı verilen yağma planı yalnızca talana yol açmadı, yüz binlerce insanı işsiz de bıraktı. İşsizlik ise boşanmaları tarihte görülmemiş bir düzeye çıkardı, sosyal patlama toplumu boğacak noktaya geldi. Ülke hazinesinin tarumar edilmesini engellemek isteyenler 12 Eylül’deki oylamada “hayırrr” diye isyan etmeli!..

Eğitim kurumlarımız artık din ve ahlak bilgisi öğretmenlerine, imamlara emanet. Okullarımız cemaat ve tarikat üyelerinin istilası altında medreseleşiyor! Üniversiteler mürit rektörler tarafından yönetiliyor. Delik deşik edilen müfredat kafası karışık bir nesil yaratmayı amaçlıyor. Laik Cumhuriyetin bireyleri olması gereken çocuklarımız müritleştirilmek isteniyor. Cumhuriyete yakışacak nesiller ve eğitim kurumları için referandumda “hayırrr” demek en onurlu görev olmalı!

AKP’nin iktidara gelmesinin ardından kendini iyice hissettiren mahalle baskısı, bireylerin en sıradan demokratik haklarını bile gasp eden tek parti faşizmine dönüştü. Yurttaşlar artık telefonla konuşamaz hale geldi. AKP 8 yılda bir korku toplumu yarattı. Yalnızca haberleşme özgürlüğünü kullanabilme uğruna bile yurttaşlar AKP’nin bu dayatma yasalarına “hayırrr” diye bağırmalı...

İşbirlikçiye hayırrr!..

Türk medyasının bir bölümü ne yazık ki benzeri Kurtuluş Savaşı’nda görülen işbirlikçi medyadan daha tehlikeli hale geldi. Güdümlü kalemler, bir yandan AKP’nin yanlış politikalarını örtbas ediyor, diğer yandan Cumhuriyet yanlılarını sindirmek için tehdit, iftira ve karalamadan kaçınmıyor. İktidardan beslenen kalemşorlar Atatürkçüleri hedef gösteriyor, Cumhuriyet kurumlarına kin kusuyor. Yurttaşlar bilgi kirliliğini körükleyen paçavralar yerine bağımsız bir medya için anayasa referandumunda “hayırrr” diyerek öfkesini dışavurmalı.

AKP kırsalda ve varoşlarda yoksullaştır- köleleştir stratejisini uyguluyor. Yoksul yurttaşı Yeşil Kart’a mahkûm eden hükümet, kömür, yağ, un ve patates dağıtarak açlık ve fukaralık üzerinden toplumu sömürüyor. Ülke kaynaklarının hakça paylaşıldığı bir düzen için her yurttaş AKP’nin çakma yasalarına “hayırrr” diyerek karşı çıkmalı.

“Ergenekon” adı verilen süreç Atatürk ve Cumhuriyet yanlıları ile muhaliflerin susturulması operasyonuna dönüştürüldü. Türkiye’de laik Cumhuriyete bağlı ne kadar kişi ve kurum varsa bu operasyonun kapsamına alındı ve Silivri zindanına atıldı. Cumhuriyet çocuklarının özgürlüğü ve hayrı için her yurttaş 12 Eylül sabahı sandığa gitmeli...

İkiyüzlülüğe hayırrr!..

Terör Türkiye’yi kıskaca aldı. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den itibaren terörden kaynaklanan kayıplar hızla arttı. Son 8 yılda şehit olan güvenlik görevlisi sayısı neredeyse 800’e ulaştı. “Kürt açılımı” adı altında yürütülen ikiyüzlü Güneydoğu politikaları kardeş kavgasına yol açtı. “Hayırrr” diyebilmek barıştan yana her yurttaşın birincil görevi olmalı!..

Sözün kısası, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi “laiklik karşıtlığının odağı” ilan etmesi bile başlı başına bir “hayırrr” gerekçesi olmalı.

Evet, bunlar referandumda “hayırrr” diyebilmek için sıralanabilecek onlarca gerekçeden yalnızca birkaçı...

Şu da unutulmamalıdır; AKP’nin amacı anayasa değişikliği değildir. İktidar, toplumun reflekslerini sınamak için sandığı yurttaşın önüne getirmiştir.

Bu referandum aslında bir güven oylamasıdır. Üçüncü kez tek başına iktidara gelebilmenin altyapısını hazırlayan AKP, tek parti faşizmini meşrulaştırmanın yollarını aramaktadır!

Bu yüzden ülkemizin her bireyi 12 Eylül’deki oylamanın bir hak ve özgürlükler referandumu değil, AKP’yi “demokrasi tramvayı”ndan indirme günü olacağını bilmelidir!

12 Eylül, demokrasiyi bir araç olarak gören AKP’lilerin bürokrasiden siyasete, ekonomiden sosyal yaşama kadar her alanı bir ağ gibi saran takıyye anlayışının kırılacağı gündür!..

Bir kez daha vurgulamak gerekiyor; tek parti faşizminin yıkılması, laik Cumhuriyet üzerindeki tahribatın durdurulması, dinci kadrolaşmanın engellenmesi ve AKP hegemonyasına dur denilebilmesinin tek yolu 12 Eylül referandumundan geçiyor.

Yine bilinmelidir ki, bu oylama yapılacak ilk genel seçimin de provasıdır!..
Bu yüzden 12 Eylül referandumuna yönelik tepkiler AKP’yi sarsan Cumhuriyet mitingleri kadar inatçı ve görkemli olmalıdır.


MEHMET FARAÇ, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2010
http://www.ilk-kursun.com/2010/07/mehme ... diyecegiz/