NO BE ANNEM!
Truva atı misali yirmi dört maddenin içine sokuşturulmuş Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurul (HSYK) üyelerinin seçim şeklini değiştiren anayasa maddeleri, oylamanın şah damarıdır. Gerisi fasa, fiso…
Aslında buna eşlik eden partilerin kapatılması ile de ilgili önemli bir madde daha vardı, ama meclis genel kurul görüşmelerinde belki de bilerek kadük edildi..(!) Her nedense, her türlü karşı oya esip kükreyenler, bu oylamayı görmezden gelip, bu durumu meclis iradesi(!) ile açıkladılar. Duyda inanma demişler... Temelinde AYM üyelerinin seçimi ile ilgili anayasa değişiklik kabul gördükten sonra, aslında bu maddenin çıkması ya da çıkmamasının hiçte önemi yok. Ha mecliste çoğunluğu olan parti kapatmayı oylasın ha da bu meclisin ve iktidarın atamalarında egemen olduğu üyelerden oluşan bir AYM karar versin, ne fark eder ki?
Burada AYM üye seçimleri ile ilgili yapılacak değişikliği de bir derece görmezden gelelim desek bile, HSYK ve üyelerinin tarafsızlığı, Türk hukuk düzeninin temel taşı ve mizana direğidir. Bu kurum aslında işlevlik açısından bir derece olsun Yüksek Öğretim Kurumuna da benzetile bilinir.
YÖK başkanlığında son dönemde göz açıp kapayıncaya kadar geçen süreçte yapılan üye seçimleri de dikkate alındığında, ülke çapında tüm üniversitelerde, çok kısa bir sürede hemen, hemen tüm rektörlerin, dekanların değiştiği herkesin malumudur. Bilhassa son Karadeniz de bir üniversitemizle ilgili iki oy almış bir profesörün, Cumhurbaşkanına YÖK tarafında aday olarak yollanması, bizzat YÖK başkanını seçen makamı da rahatsı etmiş olacak ki? YÖK başkanına üye seçim kriterlerini sormuştur(!) Elbette bu süreçte iş rektör ve dekanlarla bitmemiş, seri değişim, tüm üniversite öğretim üyelerine ve alt idari kadrolarına da yansımıştı. Her nedense? Bu süreçte YÖK tartışma konusu yapılmak bir yana son derce önemli bir kurum olarak gösterilerek adeta yüceltilmiştir.
Yukarda bizzat yaşanan YÖK örneği dikkate alındığında, referandumu oylamada değişiklikler kabul gördüğü taktirde, HSYK üyeleri hem de bu iktidar ve meclisçe atanacak, derhal göreve başlayacaklar ve tüm mahkeme hakim ve savcılarını atamada bu yeni üyeler ve elbette adalet bakanı ve müsteşarı gene en fazla söz sahibi olacak! Ayrıca tüm hâkim ve savcıların sicil, özlük hakları ve dosyaları bu yeni kurulun eline geçmiş olacak. Bu nedenle, atanmalardan çok kısa bir süre sonra genel seçimlerin olması ve olası bir yeni iktidarın bile bu üyeleri değiştirme yetkisi de, şansı da olmayacaktır.
İlginçlikler her nedense pakette hep görünmeyen ayrıntılarda gizlenmiş! Siz şimdi demokratik bir ülkede, genel seçimlere bir yıldan az bir zaman kalmış bir iktidarın belki de giderayak(!) bu kadar önemli değişikliklere ve atamalara imza atmasını bilinçli bir seçmen olarak onaylar mısınız? Bu davranışların sözde demokrasi adına yapıldığına kanar mısınız? Hele, hele 12 Eylül gününü slogan yapıp, sizden demokratlaşma adı altında evet oyu isteyenlere, inanır mısınız?
Eğer bu değişiklik yasalarına kendileri çok inanmış(!) olsalardı özellikle AYM ve HSYK ile ilgili daha demokratik bir yol izler, değişikliklerin ayrı, ayrı oylanmasından da zerrece kaçınmazlardı.
''Bizim seçmen olarak hiçbir katkımız olmayan bir paketi önümüze getirip, ya hepsine evet oyu ver ya da sen demokrasi istemiyorsun? Demenin anlamı nedir?''
Ayrıca bu değişikliğe karşı çıkanlara ve AYM başvuranlara karşı halkın karşısına hangi yüzle çıkacaksınız? Demenin demokratlıkla bir ilgisi olabilir mi? Daha dün ananı da al git diyenler, acaba? Şimdi meydanlara çıkıp YES BE ANNEM diyebilecekler mi? Diyememeleri gerekir elbette(!)
Bu referandum oylaması sonuçları yerel ve genel seçimlerden bile önemlidir. Seçmen olarak seçimlerde yanlış oy kullanmanız ve ya sandığa gitmemeniz, sizi en fazla dört yıl etkiler ama bu referandum sonuçları, sadece sizi ve dört yılınızı değil tüm gelecek yönetimleri, nesilleri de etkileyecektir.
Seçmen, özelliklede hayır oyu kullanılacaklar, önemli bir ayrıntıyı da gözden kaçırmamalılar. Oylama sonuçları oyunu kullananların yani? Geçerli oyların yüzde elliden bir fazlası ile belirlenecektir. Bu da sandığa giden ve sandığa sahip çıkan seçmen kitlesi ile kaim olacaktır. Nasıl olsa belirli siyasi grupların yüzde otuz, kırklarda oyları var diye şimdiden rehavete kapılanlara da bu gerçeği hatırlatmakta yarar var(!)
Anlaşılan hayırda bir değil birçok hayır var. Bir yandan referandumdan hayır oylarının çıkması, bir paket içinde dayatılan maddelerin hepsini seçmene metazori kabulünü engelleyeceği gibi, diğer yandan, hem demokrasimize hem de Türk siyasi tarihine ve siyasetçisine, seçmene daha mesafeli ve saygılı davranılması konusunda anlamlı bir katkı sağlayacaktır.
''Elbette herkes oyunu aklıselimine göre özgürce kullanacaktır. Yakın dönemde bir sürü boş vaatler sonucu belirli çevrelerce etkilenip yes be annem sloganları ile oy kullananların sonradan nasıl bir düş kırıklığına uğradıklarını da hiç ama hiç aklımızdan çıkarmayalım..''
Türk halkı, ne yapacağını ve papazında her zaman pilav yemediğini herkesten çok iyi bilir, Şimdi oyların evet çıkması için kırk soru ve cevap hazırlayanlar sanki kırk hadisi çağrıştırarak konumlarını güçlendirmeye çalışıyorlar oysa hadisinde üstünde kutsal kitap var. İşine gelmeyince anannıda al git diyeceksin işine geldi mi cennette, anayasa değişikliği de, anaların ayakları altında diyeceksin? Milletin oyunu alabilmek için yapılan bu kandırmacalar kul ve yetim hakkı yemekten de daha büyük günah değil midir?
’’Bir 12 Eylül oylamasında evet dedi diye, her 12 Eylülde önüne getirilene seçmenin evet diyeceğini sananlar ve bunu slogana dönüştürenler ilk yanılanlar olmasın?’’
''Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlarmış'' Son sekiz yılda hem terörden hemde ekonomik sıkıntılardan kimi içinden kimi dışından tüm analarımız ağlamadı mı? Kimse ekranlarda ahkam kesmesin, hamaset gösterisi yapmasının, referandum sonucunu da sonrasında ki genel seçim sonuçlarınıda bizim güzel eli öpülesi analarımız belirleyecek. Sakın unutmayalım.... Kimin geçekten ağladığını, kimin numaradan çemşirdiğini ve zırladığını babalar değil en iyi ve doğru analar anlar.
Kazım ÇİLOĞLU, 21 Temmuz 2010