NOYAN UMRUK/ ÇİFT KUTUPLU DÜNYAYA DOĞRU SEÇİMLER SÜRECİ (I)
Pazar, 23 Mart 2014 04:30
Takip et: @AydinlikGazete
Hayrola diyeceksiniz... Nereden çıktı bu çift kutuplu dünya? Ben ne yapayım, kabahat bende değil, çıkıyor işte... Reel politik yapıyoruz...
Değişmeyen tek şey değişim...
Sovyetler Birliğinin çöküşü ile oluşan tek süper gücün jandarmalığına dayalı dünya düzeni, çeyrek asırlık toparlanma sürecinden sonra Rusya-Çin-İran blokunun güçlenmesi ve AB-D blokunun ekonomik zorunluluklarla jandarmalık maliyetlerini düşürme gereği nedeniyle çift kutuplu dengeye dönüşüyor...
Değişimde mihenk taşı Suriye...
Afganistan- Irak -”Turuncu Devrimler” ve “Arap Baharları” ile yükselen süper jandarmalık Suriye’de fena halde duvara tosladı. Mısır’da ise kafasına düşen Mursi saksısının şaşkınlığı ile eski yavuklusu Mısır ordusuna sarılarak bu ülkeye demokrasi(!) getirmiş oldu...
Diğer blokta ise çeyrek asırlık toparlanma ve özellikle kendi hinterlandındaki turuncu devrimlere karşı savunma sürecinden sonra “Savunma Konseptinden” Gürcistan’la başlayan Ukrayna ile devam eden “ “Etkin Müdahale Konseptine” geçiş yaşanıyor. Tahmin ve iddiaların aksine blok Suriye’yi “satmayarak” rüştünü ispatlamış oluyor...
Yumuşamadan
Soğuk Savaşa...
Ukrayna müdahalesi nedeniyle Rusya’nın G-8 den çıkarılması ile yine çeyrek asırlık “Detent-Yumuşama” sürecine son verilme adımları atılırken, siyasi literatürde “Soğuk Savaş” denilen dehşet dengesi sürecine geçişin ilk adımları atılmış oluyor.
Bu süreç, önümüzdeki on yıllarda halkların “Welfare State-Refah Devleti” umutlarının düş kırıklığına dönüşmesine koşut olarak müsait tarla buldukça Avrupa’nın içlerine kadar uzanacak gibi görünüyor. Örneğin, Romanya, Moldavya, Macaristan, Yunanistan, İspanya ve giderek İtalya...
Etme, bulma dünyası... Irak’ı sudan, uydurma bahanelerle işgal edip 1milyonu aşkın insanın ölümüne yol açarak, bölünmesini sağlarsanız Kırım referandumuna ne diyebilirsiniz? Son çeyrek asrın “bir bölenleri” bölücülüğe karşı “halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkına” karşı hukuk yaratmaya çalışırlarsa, “ulus devleti” savunmaya başlarlarsa, hiç şaşmayın... Bakındı hele şu yüce rabbimin işine... Dinsizin hakkından imansız geliyor...
Ya Türkiye...
Dünya çift kutuplu yeni dengelere doğru evrilirken, Türkiye başını kuma gömmüş, iyice hırpalanmış kurumları ve taammüden kışkırtılmış etnik ve dinsel motiflerle karpuz gibi dilimlenmiş bir toplumsal yapıyla yolsuzluk ve hukuksuzluğun arş-ı alaya vardığı bir ortamda iki yıl sürecek bir seçimler sürecine giriyor.
Belki bu da bir şans... Önümüzdeki hafta başlayacak seçimler sürecinde başta yeni dünya dengeleri olmak üzere sakin ve ciddi bir değerlendirme yapmak için yeterli zamanımız var. Hatta tam zamanı. Fenersiz yakalanmış sayılmayız...
Özellikle son 10 yılda yaşanan hukuksuzluk, yolsuzluk ve aymazlıkları değerlendirmek için yeterince zamanımız ve bilgimiz oldu...
Reel üretim ve akılcı planlamadan uzak, tarım alanlarını yok eden, musluğu kapatılmakta olan sıcak para, inşaat sektörü ve kent rantlarına dayanan kolaycı ekonomik politikaların çevreyi mahvettiğinin, ülkeyi krize sürüklediğinin farkına hala varmadık mı?
Doymak bilmez yolsuzluk ve rüşvet hayâsızlığına karşın, gittikçe bozulan gelir dağılımı ve işsizlik sonucu derin bir yoksullaşmayı yaşamıyor muyuz?
Yaz boz tahtasına dönüştürülen yargı başta olmak üzere eğitim, üniversiteler, bilim ve sanat, ordu ve polis vb. bir asırda onca güçlükle yarattığımız cumhuriyet kurumlarının uğradığı ağır hasarı hep birlikte izlemedik mi?
Tek kutuplu bir dünyanın kraldan daha kralcı Murtazalığına soyunulup hata üstüne hata yapmakta ısrar ederek, “time out” almış kendi teröristlerimiz yetmezmiş gibi ne idüğü belirsiz El Kaide patentli teröristlere kucak açarak güvenliğimiz kevgire dönmüşken, bölgede ve dünyada Cumhuriyetten bu yana oluşturduğumuz saygınlığın yerle bir edilmesine kahrolmamak elde mi?
Bütün bu sorunları twitter’a pranga vurarak çözmek mümkün mü? Yoksa temel sorunumuz siyasi iktidar değişikliği mi?
Değerlendirelim. Zamanımız var... Haftaya seçim sandığına gitmeden önce buluşmak üzere saygı ve sevgilerimle.