NOYAN UMRUK/ Evet! Hepimiz oradaydık...
Pazar, 16 Mart 2014 AYDINLIK
noyanumruk<http://www.youtube.com/embed/v8nSaydD3s8>(Berkin Elvan Cenaze Töreninde video kaydımız)
Evet! Beyefendi hepimiz oradaydık...
Bu iyice yalnızlaştırdığın güzel ülkenin henüz vicdanı pörsümemiş onurlu insanları bütün yürekleri ile oradaydı...
Ne yapacaksınız?
Hepimizi ya öldürüp, ya da içeri mi tıkacaksınız?
Ne mezarlık yeter, ne mapusane...
Yurtseverlerin zindanlarından salıverilmesine bile sevinemedik doya doya.
Ölüm ve mapusluk ulusal kaderimiz ve toplumsal kültürümüz olmayı tüm acımasızlığı ile sürdürüyor sayenizde...
Ancak, vatan için şehit olmak başka, birbirimize kırdırılmak başka...
Balkan savaşları... Dramatik yenilgi ve göçler... Patiska gibi çekerek küçülen bir imparatorluk...
Galiçya, Yemen, Çanakkale, Sarıkamış cepheleri... Çöken imparatorluk...
Kurtuluş savaşı destanı...13 milyon yaşlı nüfus... Genç bir cumhuriyet...
Devre arası: İnönü’nün tilki zekâsı... Arkasından dolaşılan ikinci paylaşım savaşı... Ve nihayet babalarının yaşlılığını görebilen çocuklar...
Kore savaşları...
Soydaşlarımızın yaşam hakkı ve özgürlükleri için Kıbrıs Barış Harekâtı...
Vaktinde basiretli bir yaklaşım geliştiremediğimizden emperyalizmin bölgedeki emellerinin aracı işlevini üslenen terör...
Vatan için yüzbinlerce şehit... Ne çok şehit vermişiz. Ancak, öyle ya da böyle derin ve etik bir anlamı var, bu büyük ve yüce şehadetin: Vatan Savunması.
Anlaşılır olmayanı 50 yıldır birbirimize kırdırılmaya son verme ferasetini bir türlü gösteremememiz...
Örneğin; “Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?” marşı eşliğinde Turan Emeksiz, A. İhsan Kalmazlar gibi 27 Mayıs şehitleri ve siyasi idamlar...
Örneğin; 70-80 arası, cephe hükümetlerinin taraflardan birini görmezden geldiği şiddet, aydın ve genç katliamı, 5000’i aşkın can... Bu oyuna gelmeyip, cana kıymayan Deniz’lerin darağacına gönderilmesi...80 darbesi, yaşı yükseltilerek darağacına gönderilen Erdal Eren, bir kuşağın özellikle solun üzerinden silindirle geçilmesi... K.Maraş, Malatya, Çorum olayları...
Örneğin; 90’larda Madımak Katliamı, Gazi olayları...
Ve nihayet 2000’li yıllar... Silivri Zindanlarına ihale edilen ölümler, intiharlar... Gezi direnişi... Polise içinden çıktığı halka acımasızca saldırması için emir verenler... 8 Gezi şehidi... Şehitlerin sonuncusu 15 yaşında bir fidan: Berkin Elvan...
Toplum bu acı günü gözyaşlarıyla yaşarken “Onların çocuklarının elinde taşlar, sapanlar, bizimkilerin elinde tablet bilgisayarlar...”diyebilen, gaflet içindeki sözde başbakanlar...
Daha Berkin’in acısı tüterken Kasımpaşa’dan Okmeydanın’a gönderilen gençler... Ve kırılası karanlık eller... Bir diğer genç fidan kurban edilen: Burakcan... İzlemekten bıktığımız, tiksindiğimiz filimler...
Toplumu geçmişteki karanlık günleri çağrıştırmak sureti ile korkutarak izledikleri tutarsız politikalara, yarattıkları hukuksuz ortama, bulaştıkları akıl almaz yolsuzluklara karşın yaklaşan seçimler sürecinde halkta “ehven-i şer” imajı yaratarak siyasi emellerine ulaşmak ve böylece kendilerini kurtarmak isteyen asıl nekrofiller...
Dostum Kayahan o güzelim şarkısını bu günlerde herhalde şöyle söylerdi:
Sizlere dolarlar, avrolar, villalar...
Bize kurşunlar ...
Oysa yaşam hakkı en temel hak... Hakların şahı... Bu hakka saygı gösterilip, güvence altına alınmıyorsa gerisi hikâye...
Galiba iki hafta sonra gireceğimiz seçimler sürecinde oylarımızla asıl şuna karar vereceğiz: Birbirimizi kırmaya devam edecek miyiz? Yoksa buna bir son verebilecek miyiz?