Nuh'un Gemisi mi ABD Gemisi mi Davutoğlu?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul’da düzenlenen “Arap Uyanışı ve Orta Doğu’da Barış: Müslüman ve Hristiyan Perspektifler” konulu konferansın katılımcılarına, Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde 8 Eylül 2012 akşamı bir yemek verdi.
Davutoğlu kohuşmasında “Bu bölgenin kaderi, bu bölgenin insanları tarafından çizilir” ifadesini kullandıktan sonra “Hristiyanı, Müslümanı, Sünnisi, Şiisi, Alevisi, Nusayrisi, Dürzisi, Katoliği, Süryanisi, Keldanisi... Bütün bu Orta Doğu’nun sahibi hep beraber biziz” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti olarak, ‘Arap uyanışı’ dediğimiz bölgesel uyanışa bakarken bir mezhep, bir etnisite, bir din görmedik” diyen Davutoğlu, “Suriye’ye baktığımızda da kimin Sünni, kimin Şii, kimin Hristiyan, kimin Alevi olduğuna bakmıyoruz. Bütünüyle Suriye halkının yanındayız” gibi sözler sarf etti.
***
İlk bakışta “Ne güzel bir konuşma” denilebilir. Evet söylem güzel de eylem bunun tam tersi! Bir defa, bölgenin kaderi, bölgenin insanları tarafından çizilmiyor. ABD, İngiltere ve İsrail tarafından çizilmek isteniyor. Rusya ve Çin, sadece Suriye’ye müdahaleye engel olabildi. Türkiye ise Amerikan politikalarının “alt yüklenicisi” oldu.. Meselâ “Libya’da NATO’nun ne işi var” derken, İzmir’i NATO’nun Libya’yı bombalaması sırasında merkez üs haline getirmek gibi. Yine Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yaparken, muhalifleri silahlandırıp yönetime karşı kışkırtmak gibi..
Yine Davutoğlu’nun “Arap uyanışı” dediği olaylar zinciri, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın Büyük Orta Doğu masası koordinatörü Ömür Orhun’un organizasyonuyla 2005 yılında Topkapı Eresin Otel’de düzenlenen “İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Toplantısı” ile başlatılmıştır. Proje, ABD projesidir. Nitekim ikinci toplantı Amerikan işgali altındaki Katar’da yapılmış, İhvanı Müslimin örgütüne de Amerikan parası verilmiştir...
***
İran, Irak, Suriye ve Lübnan’ın oluşturduğu Şii kuşağa karşı ABD’nin Sünni sayılan ülkeleri ve başta Türkiye’yi kullandığı da bir gerçektir. Yine iç politikada, özellikle 12 Eylül Anayasası için yapılan referandumda, “Alevi hakimler gidecek, Müslüman hakimler gelecek” diye halk arasında propaganda yapılmıştır. Genel seçimlerde, CHP Genel Başkanı’nın ve arkadaşlarının Alevi olduğunu söyleyip yuhalanmasına da seyirci kalan, Tayyip Erdoğan’dır. CHP’nin Beşşar Esad yönetimini, Alevi olduğu için desteklediği iddiası da Tayyip Erdoğan’a aittir.
Suriye’deki silahlı isyancıları Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt’in finanse ettiğini, bütün dünya biliyor. Lojistik desteği ve askeri eğitimi Türkiye’nin verdiğini de..
Bütün bunlar hem Türkiye’de, hem Orta Doğu’da, bölücülük ve ayırımcılık yapıldığını gösteriyor.
***
Ahmet Davutoğlu, konuşmasında küreselleşmeyi de Hz. Nuh’un gemisine benzetti. Ne demek bu? Küreselleşme dedikleri ABD’nin Avrasya’ya hakim olmak için donattığı bir gemidir. Bu şer gemisini, Hz. Nuh’un gemisi ile kıyaslamak, tam bir Muaviye politikasıdır. Muaviye de erkek deveye dişi deve deyip halka kabul ettiriyordu. Yahut kendi askerlerine, mızraklarının ucuna Kur’an sayfaları geçirmelerini emrederek, Hz. Ali ordusunu zaafa uğratıyordu. Aynı taktik..
Günümüzde, küreselleşme gemisi kalkarken, ABD, “İslam dünyasında 22 ülkenin haritası değişecek” diye resmi açıklama yapmadı mı? Yine ufak parçalara bölünmüş Orta Doğu haritasını, İtalya’daki NATO toplantısında Türk subaylarının gözüne sokmadılar mı?
Davutoğlu yine, “Hz. Nuh’un gemisi Cudi dağına doğru giderken, bir karaya oturmaya, tarihin bir yerine oturmaya çalışıyordu. Küreselleşmeyle birlikte bütün insanlık bir gemide. Ya hep beraber Cudi dağına çıkacağız, tarihin bir yerine oturacağız ya da hep beraber helak olacağız” dedi.
Davutoğlu, bu ifadelerle Türkiye adına değil ABD adına konuşmuş olmuyor mu? Müslümanlara, “Ya, ABD’nin küreselleşme, Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Arap Baharı gibi gemilerine bizimle biraber binersiniz, ya da Suriye’deki isyancıları Amerika adına dasteklediğimiz gibi hepinizin başına bir bela buluruz” demiş olmuyor mu?
Acı olan bu kadar açık ve net konuştukları halde, Türkleri de “Yeni Osmanlı kuruyoruz” diye kandırabilmeleridir..
Arslan BULUT, 13 Eylül 2012