Nutuk
Atatürk, 15 Ekim 1927 Cuma günü okumaya başladığı Nutuk’u, günde altı saat okumak üzere altı günde okudu. Atatürk, Nutuk’u yazmak için yaklaşık dokuz ay bilgilerini yeniledi, belge topladı. Mücadele arkadaşlarıyla sıkça bir araya geldi, kendi düşünce ve hazırlıklarını aktarırken, onların “görüş ve değerlendirmelerini” aldı. Anımsıyamadığı ayrıntılar için, olayı birlikte yaşadığı insanları bulduruyor, değinmek istediği bir olayı birkaç kanaldan doğrulamadan kullanmıyordu. Gerçeği yansıtamama ya da yanlış kanı uyandırma kaygısı, çalışmasının her aşamasına egemendi. Doğruluğunu gördüğü uyarıları kesinlikle değerlendiriyor, uyarılara hak verdiğinde, günler süren çalışmasını yeniden ele almaktan çekinmiyordu. İçeriğe olduğu kadar yazılıma da önem veriyordu. Yazdığı notları derleyip son biçimini verirken, beş yüz sayfalık yapıtı “kendi elleriyle yazdı”; yüzlerce belgeyi, “bizzat kendisi toplayıp değerlendirdi.” Tümceler (cümleler), sözcükler (kelimeler) üzerinde titizlikle duruyor, dil bilgisi kurallarına aşırı özen gösteriyor; uygun olan sözcük kullanımına çok önem veriyordu.
Duygulu Ortam
15 Ekim 1927 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Toplantı Salonu’nda, tarihî bir gün yaşanıyordu. Ülkenin her yerinden, dört yüz Cumhuriyet Halk Fırkası delegesi, İkinci Fırka Kongresi’ne katılmak için, Ankara’ya gelmişti. Ancak, delegeler yalnızca bir parti kongresine katılmış olmayacaklar, ondan çok daha önemli olmak üzere, Mustafa Kemal’in vereceği Büyük Nutuk’u dinleyeceklerdi.
Yoğun bir çalışmayla hazırlanan Nutuk’ta, 1918-1927 arasındaki dokuz yıllık olağanüstü dönem ele alınacak; döneme öncülük eden önder, gerçekleştirdiği bu büyük devrim dönemini, belgeleriyle birlikte tarihe mal edecekti. Delegeler, tarihsel bir olaya tanık olmanın, o ise, yüklendiği sorumluluğu yerine getirmenin heyecanı içindeydi. Salonda, anlamlı ve duygulu bir hava vardı.
Saat 10’da, alkışlar arasında kürsüye geldi ve uzun süren alkışların dinmesini bekledi. Alkışlar durduktan sonra, kısa bir süre sessiz kaldı. Heyecanı duruşuna yansıyor ve bu durum delegeleri dolaysız etkiliyordu. Nutuk’a başlamadan önce yapacağı işin niteliğini açıklayan kısa bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Geleceğe yönelik önlemler konusunda düşüncelerimi söylemeden önce, geçmişte kalan olaylar konusunda bilgi vermek ve yıllar süren davranış ve yöntemlerimizin hesabını milletimize vermek, ödevim olmuştur. Olaylarla dolu, dokuz yıllık bir döneme değinecek söylevim, uzun sürecektir. Yerine getirilmesi gereken bu iş, güç bir görev olduğu için, sözü uzatırsam, beni hoş karşılayacağınızı ve bağışlayacağınızı umarım.” 1
Konuşma Maratonu
15 Ekim saat onda başladığı Nutuk’u, günde 6 saat okumak üzere, altı günde bitirdi. Toplam olarak, 36 saat 31 dakika konuşmuş; ana bölümleri kendisi, belgeleri Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey okumuştu. Yabancıların “Six-day Speech” (Altı Günlük Konuşma), “Marathon Speech” (Maraton Konuşma) ya da “hayret verici söylev” 2 dediği bu uzun konuşma; “Türk ulusunun kurtuluş savaşımını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, tarihsel akışı içinde” ve “belgeleriyle birlikte” ortaya koyuyordu. 3
Nutuk, İzmir Suikastı yargılanmalarından yaklaşık bir yıl sonra okunmuştu. Devrim karşıtı eylemler durdurulmuş, genel seçim yapılarak Meclis yenilenmişti. Ülke, devrimlerin süreceği, ekonomik atılımlarla toplumsal gönencin yükseltileceği, yeni bir döneme girmişti.
Kurtuluş Savaşı’yla başlayıp, Saltanat ve Hilafetin kaldırılmasından İzmir Suikastı’na dek geçen dönem; tutucu tepkiler, beklenmedik karşıtlıklar ve sert çatışmalarla dolu, gerilimli bir dönemdi. Değişmez sanılan kurum ve değerler yıkılıyor, en az Kurtuluş Savaşı kadar sıradışı bir toplumsal dönüşüm gerçekleştiriliyordu. Dönüşümdeki yoğunluğun, olayların gerçek boyutunu örterek yanlış kanı ve düşüncelerin doğmasına neden olmaması için, Samsun’da başlayan İzmir Suikastı’yla biten bu hızlı dönemin, belgeleriyle birlikte anlatılması gerekiyordu.
Onur ve sorumluluğuyla dokuz yılın hesabı, Türk milletine ve tarihe karşı verilmeli; olaylar, nedenleri ve gerçek boyutuyla ortaya koyulmalıydı. İzmir Suikastı yargılamalarının sonuçlanıp, saldırgan karşıtlığın dağıtılmasından sonra, bu konuda çalışma yapılmasının zamanının geldiğine karar verdi. Nutuk, bu çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı.
Gerçeğe Bağlılık
Yaklaşık dokuz ay bilgilerini yeniledi, belge topladı. Mücadele arkadaşlarıyla sıkça bir araya geliyor, kendi düşünce ve hazırlıklarını aktarırken, onların “görüş ve değerlendirmelerini” alıyordu. 4
Anımsıyamadığı ayrıntılar için, olayı birlikte yaşadığı insanları bulduruyor, değinmek istediği bir olayı birkaç kanaldan doğrulamadan kullanmıyordu. Gerçeği yansıtamama ya da yanlış kanı uyandırma kaygısı, çalışmasının her aşamasına egemendi. Doğruluğunu gördüğü uyarıları kesinlikle değerlendiriyor, uyarılara hak verdiğinde, günler süren çalışmasını yeniden ele almaktan çekinmiyordu.
Nasıl Yazıldı
Çankaya’daki eski köşkün üst katındaki küçük odada, sürekli ve yoğun bir çalışma içine girdi. Söylevine temel oluşturacak belirlemeleri, uzun saatler boyunca, “ayakta dolaşarak” yazdırıyor, yazıcılar uyumak için evlerine gittiklerinde, “banyo alıp giyiniyor” ve “çağırdığı konuklarına o günkü taslaktan okuyup tartışmak için” aşağıya, “sofra”ya iniliyordu. 5
Afet İnan’ın “tarihi, tarih yapanlardan öğreniyordum” dediği 6 uzun söyleşiler bittikten sonra, kısa bir uykuyla yetiniyor ve yeni günle birlikte, aynı yoğun çalışmaya dönüyordi. Bir keresinde, hiç uyumadan aralıksız 27 saat çalışmıştı. 7
İçeriğe olduğu kadar yazılıma da önem veriyordu. Yazdığı notları derleyip son biçimini verirken, beş yüz sayfalık yapıtı “kendi elleriyle yazdı”; yüzlerce belgeyi, “bizzat kendisi toplayıp değerlendirdi.” 8 Tümceler (cümle), sözcükler (kelime) üzerinde titizlikle duruyor, dil bilgisi kurallarına aşırı özen gösteriyor 9 ; uygun olan sözcük kullanımına çok önem veriyordu.
Sözlerini kağıda geçiren yazıcılar, çalışma yoğunluğuna çoğu kez dayanamıyor, yorgunluktan bayılıyordu. O ise, sıradışı bir dirilik içindeydi. Yazıcılar gittikten sonra masasına oturuyor, “bütün bir gün, gece yarılarına, bazen şafak sökene dek” 10 çalışıyordu. Ankara’daki çalışmaları sırasında, “aşırı yorgunluk nedeniyle kalp krizi geçirmiş” 11 ; havası iyi gelir gerekçesiyle, çalışmalarını İstanbul’da sürdürmüştü.
Yeniden Yaşamak
30 Haziran 1927’de geldiği İstanbul’da, üç aylık son bir çalışmayla Nutuk’u 30 Eylül’de bitirdi. Kimi konuları ele alırken, o günkü koşulları adeta yeniden yaşıyor, çekilen acıların anımsanması nedeniyle oluşan duygulu ortamda, hem kendisinin hem de arkadaşlarının gözleri sıkça yaşarıyordu.
Örneğin, İzmitli Kuvayı Milliye önderi Yahya Kaptan’ın şehit oluşunu, “bir yiğidin ölümünü, resmi bir üslup içinde öyle duygulu anlatmıştı ki”, kendisiyle birlikte bölümü okuyan Tevfik (Bıyıkoğlu) Bey’in de gözleri yaşarmıştı.
Prof.Afet İnan, Nutuk’un son bölümünün ilk kez okunduğu geceyi ve orada yaşanan ortamı şöyle aktarır: “Sıcak bir yaz gecesi, çevresinde kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı. Arkadaşlarına adeta bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde; ‘oturunuz ve dinleyiniz’ dedi. Dinleyenlerin nefes dahi almadıklarını sanmıştım. Çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın etkisi altında yaşıyordum. Metin okunup bittiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla göz yaşını bizden gizleyememişti. Bu bölüm, yani Gençliğe Hitabe, 1927 yılının yaz aylarında sürekli okundu. Atatürk, yeni gelen her konuğuna, önce kendisi okuyor, sonra bir başkasına okutuyor ve üzerinde konuşuyordu.” 12
Nutuk’un Niteliği
Yakın geçmişi inceleyen Nutuk, içeriği bakımından “siyasi bir belge ve tarihsel kaynaktır” 13 , ancak başlıbaşına bir tarih yapıtı değildir. Okunmak üzere hazırlanan ve “Türk hitabet sanatının erişilmesi güç en güzel örneği”ni 14 oluşturan, sözel bir yapıttır. Aynı zamanda temel bir kaynak kitaptır. Nutuk’a bir anı kitabı da denilebilir. Ancak Nutuk, “yolun sonuna gelmiş” bir devlet adamının yazdığı bir “hatırat” değildir. Kırk altı yaşındaki devrimci bir önderin, “yolun ortasından ve yüksek bir noktadan” 15 geçmişle geleceğe bakışı ve ulusuna yaptığı uyarıdır.
Nutuk, düşüngüsel (ideolojik) bir ağırlığa sahiptir, ancak “bir parti liderinin, toplumun tümüne benimsetmeğe çalıştığı, resmi bir ideoloji değildir”. 16 Nutuk’taki düşüngü (ideoloji), ezilen ulusların bağımsızlık savaşımını temsil eder, bu nedenle örneğin, Hitler’in “Kavgam”ı gibi kitaplara benzemez 17 ; gerçeği ve kitlelerin özgürlük istemini yansıtır.
Nutuk, başarılı bir komutanın, savaşla ilgili görüşlerini açıkladığı, yalnızca bir belge değildir. Bu özelliği vardır. Ancak, Nutuk esas olarak, “strateji yapıcısı” 18 bir önderin, devlet ve siyaset adamı olarak, ülkenin kurtuluşunu ortaya koyduğu bir ulusal yapıttır. Belli bölümleriyle, savaşım içinde, parçalar biçiminde önceden açıklanmış görüşlerin, bütün durumuna getirilerek, Devrim’in geleceği için yeniden yorumlanmasıdır. Yeni devletin nasıl kurulduğundan yola çıkılarak nasıl korunacağını gösteren bir tarih belgesidir. Kendisinin ve hükümetlerin kalıcı olmadığını, Devrim’e karşı saldırıların süreceğini bilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin korunmasını ve bu amaç için izlenecek yolu belirlemeye çalışmıştı.
O günün cumhuriyetçilerini ve gelecek kuşakları, yaptığı ya da yapamadıkları konusunda açıkça eleştiriye çağırıyor; us (akıl) ve bilim yolundan gidilerek, Türk toplumunun gönence kavuşturulmasını istiyordu. “Gelecek kuşaklara yol göstermek, onlara tarih bilincine dayalı yön duygusu” 19 vermek, belki de en temel amacıydı.
“Millete Yadigar”
Devrim içindeki birliktelikleri, aymazlıkları ve ihanete varan karşıtlıkları, ayrıntılı biçimde ele aldı; gelecek kuşakların bunlardan ders çıkarmasını istedi. “Türk milletine yadigarımdır” 20 diye tanımladığı Nutuk için, “tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği, Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet edeceğiz” diyordu.
Gelecek ise, elbette gençlik demektir. Bu nedenle gençliği, Devrim’in ve onu anlatan Nutuk’un “gerçek ve sürekli muhatabı” 21 saydı. Devrim’i “yalnızca 1927 yılı gençliğine değil, bütün zamanların Türk gençliğine emanet etti.” 22
Gençliğe Sesleniş
Sözcük seçimine gösterdiği özeni, “Gençliğe Sesleniş” bölümünde üst düzeye çıkarmıştı. Az sözcükle çok şey anlatmak, bunu yaparken ilerde yanlış anlaşılmamak için, “Sesleniş”le çok uğraştı; onu, haftalar süren irdelemelerle olgunlaştırdı.
Metin, kısa ancak çok etkiliydi ve gerçekten çok şey anlatıyordu. Geçmişten ders çıkararak gelecek için yapılan ve sonraki olaylarla kanıtlanan saptamalar, şaşırtıcı bir yerindelik ve biliciliğe (kehanete) varan öngörüler durumundaydı.
“Dahili ve harici bedhahlardan”, “cebir ve hileyle zaptedilen kalelerden”, “girilen tersanelerden” ya da “iktidar sahiplerinin ihanetinden” söz edilebilmesi, bir “bilicilik” göstergesi değil, dünyayı ve Türkiye’yi tanımaya dayanan, yüksek bilinç ürünüydü.
Toplumbilim Ustası
Olayları nedenleriyle ele alıp, geleceğe dönük sonuç çıkarmada ustaydı. Batının Türkiye politikasını, emperyalizmi, ekonomik tutsaklığı ve işbirlikçi alışkanlıkları biliyordu. Özgür ve güçlü olmak için, askerî başarının yeterli olmayacağını, kendi kendine yeten bir ülke yaratmadan ulusal bağımsızlığın korunamayacağını söylüyor; Türk ulusunu, savaşla kovulan düşmanın para ve politikayla geri gelerek işbirlikçilerini yeniden yönetime getirebileceği yönünde sürekli uyarıyordu. Gençliğe Sesleniş, bu uyarının en çarpıcı ve en özlü anlatımıydı.
Neden Gençlik
Uyarı ve önerilerini doğrudan gençliğe yapıyordu. “Gaflet, dalalet ve hatta ihanet” içinde olanların iktidara gelmesini, kendi döneminde olanaksız kıldığı için, uyarılarını kendisinden sonraki kuşaklara, yani gençliğe yapmak zorundaydı. Devrim’i gençler sürdürebilir, Cumhuriyet’i onlar koruyabilirdi. Gençlik; bir sınıf, bir örgüt ya da siyasi bir kadro değildi, ancak ulusun en devimsel (dinamik) kesimini oluşturan büyük bir güçtü ve geleceği o temsil ediyordu.
Gençliğe yönelttiği açık ileti (mesaj), Cumhuriyet’e sahip çıkarken “her ortam ve koşulda” yalnızca kendi gücüne dayanması ve savaşım için gerekli özgüvene sahip olmasıydı. Ulus ve yurt bilinciyle donanmış; öğrenci, işçi, köylü ya da asker gençlik; gereksinim duyacağı özgüveni, Türk toplumuna özgü törelerde ve özgürlükçü geleneklerde bulacaktı. “Damarlardaki soylu kanda” var olduğunu söylediği ana güç, bu geleneklerin biçim verdiği özyapının (karakter) anlatımından başka bir şey değildi.
Tanımlamalar
Özgün nitelikleri nedeniyle benzeri olmayan Nutuk, değişik biçimlerde tanımlanmıştır. Kimi yorumcular için “bir tarih kitabı”, kimileri için “belgesel araştırma”, kimileri için de uzun bir “kişisel söylevdir”. “Yeni bir yazın türü”, “eşsiz bir sanat eseri” 23 “siyasi tartışma (polemik) yapıtı” ya da “ulusal kurtuluşun görkemli anlatımı” olarak değerlendirenler de vardır. Tanımlar tek tek ele alındığında, yanlış değildir ancak yeterli de değildir. Doğru değerlendirme herhalde, Nutuk’un bu tanımların tümünü belli ölçüde içeriyor olmasıdır.
Mustafa Kemal Palaoğlu, Nutuk için, “geçmişi doğru anlayarak güne ve geleceğe bilinçle bakmamıza olanak sağlıyor. Dinamik ve güncel. Ele aldığı tarih, geçmişten ibaret değil, bir süreç. Nutuk’un tarihselliği budur. Nutuk yaşayan bir belge. Yalnızca bir anı, bir tarih, bir yorum değil, bunların hepsi” der. 24
İsmail Arar için Nutuk, “Türk hitabet sanatının en güzel örneği” 25 ; Prof.Afet İnan için ise, “bir devlet kurucusunun, milletine, tarihte örneği az bulunan bir hesap verme biçimidir.” 26
Prof.Tarık Zafer Tunaya, Nutuk için, “bir tarih kitabı olmamasına” karşın, “tarihsel önemi büyük bir yapıt” değerlendirmesini yapar ve “siyasi strateji yapıcısı olarak Gazi, bir hesap verme eylemi olan yapıtında, sorunları Nutuk’tan olaylara değil, olaylardan Nutuk’a giderek ele alır. Bu nedenle, Nutuk peşin yargılara değil, gerçeklere dayalıdır... Atatürk, gelecek kuşakları, kendilerinin yaptıkları ya da yapmadıkları, söyledikleri ve söylemedikleri her şey için eleştiriye çağırmıştır” der. 27
İsmail Akçura, “özgün ve görkemli bir uslupla” yazıldığını söylediği Nutuk’u, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin temel kaynağı” olarak tanımlar. 28
Necati Cumalı, “takrar tekrar okunacak, ezberlenecek, hiçbir zaman unutulmayacak değerde ve şiirle yüklü bir söylev, ulus yaratmanın kitabı” olduğunu ileri sürer. 29
Sebahattin Selek için; “Atatürk ‘savcı’, Nutuk ‘iddianame’, Halk Fırkası Kongresi ‘jüri’, ülke ve dünya kamuoyu da ‘dinleyici’ dir.” 30
Prof.Emre Kongar, Nutuk’un; “Kurtuluş Savaşı ideolojisi, yalnız bir önderin, çevresiyle hesaplaşması ve inanılmaz başarılarına inanmayanlardan hesap sorması” olduğunu söyler. 31
Hikmet Bila ise şu değerlendirmeyi yapar: “Nutuk, emperyalizme karşı, tarihin ilk kurtuluş savaşının belgesidir. Askeriyle, siviliyle bir halkın, işgale ve sömürgeciliğe karşı nasıl direndiğini, bağımsızlığına nasıl ulaştığını anlatan kitaptır... Asıl ileti geleceğedir. Nutuk, bittiği sayfada, Gençliğe Sesleniş ile yeniden başlar.” 32
Coşku ve Bilimsellik
Anlatımda, doğruluktan ve haklılıktan kaynaklanan duru bir yalınlık, güçlü bir özgüven vardır. Türk ulusunun acı çektiği çileli bir dönem, dönemin aşılmasını sağlayan önderin içten ve coşkulu duygularıyla anlatılmıştır. Coşku ve içtenlik belgelerle dengelenmiş ve ortaya bilimsel değeri olan olgun ve nesnel bir yapıt çıkmıştır. Nutuk’u Türkler için etkileyici ve duygulandırıcı kılan bir başka neden budur. Etkili anlatımının yanısıra, anlatılan olayların Türk ulusu için taşıdığı önem, Nutuk’u yalnızca okunduğu dönemde değil, benzer olaylar aşılmadığı sürece, daha sonra da önemli kılmış ve kılmaktadır.
Nutuk’u yazma amacını açıkladığı son bölüm ve hemen ardından okuduğu Gençliğe Sesleniş, duygululuğun, en yüksek düzeye çıktığı andır. Bu bölümü okurken, kendisi ve dört yüz delege ağlıyordu. Nutuk’u şöyle bitirmişti: “Muhterem Efendiler, sizi günlerce işgal eden, uzun ve ayrıntılı sözlerim, en nihayet, mazi olmuş bir devrin hikayesidir. Bunda, milletim için, gelecekteki evlatlarımız için, dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları gösterebilmişsem, kendimi bahtiyar sayacağım. Söylevimde, milli hayatı son bulmuş kabul edilen büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan, milli ve çağdaş bir devleti, nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanmanın ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum. Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin yegâne temeli budur...” 33
1 “Bugünkü Diliyle Atatürk’ün Söylevleri”, Türk Dil Kurumu Yay., Ank-1968, sf.173; ak. Prof.Metin Özata, “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Umay Yay., İzmir-2005, sf.276
2 “Büyük Nutuk’un Kapsamı, Niteliği, Amacı” İsmail Arar, Büyük Söyev’in 50.Yılı Semineri, TTK, Ank-1980, sf.119; ak. a.g.e. sf.272
3 “Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof.Tarık Zafer Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.117
4 “Hatıralar: Yorulmak Bilmez Atatürk”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu Ulus, 13.07.1691; ak. Prof.Metin Özata, “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Umay Yay., İzmir-2005, sf.275
5 a.g.e. sf.273
6 “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof.Metin Özata, Umay Yay., İzmir-2005, sf.275
7 a.g.e. sf.274
8 “Hatıralar Yorulmak Bilmez Atatürk” Y.K.Karaosmanoğlu, Ulus, 13.07.1961; ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.275
9 “Çankaya” Falih Rıfkı Atay, Bateş A.Ş., İst.-1998, sf.551
10 “Hatıralar Yorulmak Bilmez Atatürk” Y.K.Karaosmanoğlu, Ulus, 13.07.1961; ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.274
11 “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof.Metin Özata, Umay Yay., İzmir-2005, sf.273
12 “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” Afet İnan, Ank.-1959, sf.52; ak. Prof. Metin Özata, “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Umay Yay., İzmir-2005, sf.275
13 “Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof. T.Z. Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.118
14 “Büyük Nutuk’un Kapsamı Niteliği, Amacı” İsmail Arar, 50.Yıl Semineri, TKK, 1980, sf.178; ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.278
15 “Mudafaa-i Hukuk Saati” M.K.Palaoğlu, Bilgi Yay., Ank.-1998, sf.258
16 “Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof. T.Z.Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.121
17 a.g.e. sf.121
18 a.g.e. sf.118
19 “Mudafaa-i Hukuk Saati” M.K.Palaoğlu, Bilgi Yay., Ank.-1998, sf.259
20 “Atatürk’te Gençlik Kavramı ve Atatürkçü Gençliğin Nitelikleri” U.Kocatürk, Atatürk Araş.Der., C.2, Sayı 4 Ank.-1985; ak. Prof. Metin Özata “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite”, Umay Yay., İzmir-2005, sf.277
21 “Mudafaa-i Hukuk Saati” M.K.Palaoğlu, Bilgi Yay., Ank.-1998, sf.259
22 a.g.e. sf.259
23 “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof.Metin Özata, Umay Yay., İzmir-2005, sf.278
24 “Mudafaa-i Hukuk Saati” M.K.Palaoğlu, Bilgi Yay., Ank.-1998, sf.258
25 “Nutuk’un Kapsamı, Niteliği, Amacı” İsmail Arar, 50.Yıl Semineri, TTK Ank.-1980 sf.178; ak. Prof.Metin Özata, “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Umay Yay., İzm.-2005, sf.278
26 “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” Prof.Afet İnan, Ank.-1959, sf. 33-38; ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.278
27 “Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof. T.Z. Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.119, 121, 122
28 “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof.Metin Özata, Umay Yay., İzmir-2005, sf.278
29 “Ulus Olmak”, Necati Cumali, Çağdaş Yay., İst.-1995, sf.7; ak.Prof. Metin Özata, a.g.e. sf.280
30 “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof. Metin Özata, Umay Yay. İzmir-2005, sf.280
31 “Atatürk Üzerine” Prof.Emre Kongar, Remzi Kit. 5.Basım, İst.-2000, sf.5. ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.281
32 “Nutuk” Hikmet Bila, Cumhuriyet, 15.10.2003; ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.281-282
33 “Nutuk” Mustafa Kemal Atatürk, II.Cilt, TTK, 4.Basım, Ank.-1999, sf.
Metin AYDOĞAN, 14 Ekim 2014