“O Masa!”
Biz “ana düşman”ı unutup, kişilerle uğraşırken, ana düşmanın yardakçıları yeni hesaplar peşinde koşacaklardır.
Örneğin biri çıkacak, “Vatanseverlere bir bilmecem var” diyecek, bir parti genel başkanı hakkında bilinen gerçekleri isim vermeden, sıralayacaktır.
Saygı çerçevesinin dışına çıkan yorumlar, suçlamalar birbiri ardına sıralanacak ve Amerika’nın kurduğu iki parti AKP ve HDP göz ardı edilecektir.
Bu iki partinin de bir Amerikan projesi olduğu unutulacaktır.
AKP’nin CFR talimatlı bir parti olduğu elbette bilinen bir gerçektir.
Ve onlar alanı boş buldukları için istedikleri gibi at koşturacaklardır.
Tarafsız olması gerektiğini ve “Çözüm süreci”nin baş mimarı olduğunu unutan saraydaki adam; işine geldiği gibi meydanlarda konuşacak, “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldım” dediğini unutturmak gayretiyle hamasi nutuklar atacaktır.
Ne Oslo müzakereleri ne de İmralı-Öcalan müzakereleri; müzakereyi bir kenara bırakın mütarekelerinde sergilediği tutumu inkar edecek, büyük bir rahatlıkla “Kürt sorunu yoktur. Ortada masa ve taraftarlar yoktur.” diyecektir.
Elinde Kur’an kürsüden ettiği yemini unutmuşçasına, bir siyasi parti genel başkanı gibi davranacak, gene ALLAH’la aldatmaya devam edecek, daha dün heyetler yolladığı Kandil’i “Zerdüşt” dinini uygulamakla suçlayacaktır.
Bir başka partinin çoktan kırıp attığı, ucunu en körelttiği “milliyetçilik” oku için, biat kültürünün kefenlediği beyinleri hedef olarak kabul edecektir.
Eğri oturup, doğru konuşmanın tam zamanıdır. Üstelik korkunun ecele de faydası yoktur. Hele bizim tatlı su solcuları, alaca karanlık aydınları HDP’nin baraj altında kalmaması için özgürlük, demokrasi nutukları atarken ana düşmanı ve gerçek tehlikeyi işaret etmek görevden de öte yurttaşlık gereğidir.
Koalisyon ortakları, ABD projesi her iki partinin de hedeflerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüdür.
Birinin hayalinde eyaletlere bölünmüş, başkanlık sistemiyle yönetilen Türkiye vardır. Diğerinin kafasında –ki onlar Wilson’un gayr-ı meşru çocukları ve Taşnak Partisi, Hoydun Cemiyeti’nin artıklarıdır- özerk Kürdistan Devleti…
“HDP’li Sırrı Süreyya Önder, “Ortada masa ve taraflar yok” diyen Tayyip Erdoğan’a cevap verdi: Doğru değil. İmralı’da bu masanın aynısı vardı
Süreç hükmünü yitirdi
Ortada bir masa olduğunu fakat koltukların boş kaldığını vurgulayan Önder, “Bu yöntem Cumhurbaşkanı’nın yürüttüğü itibarsızlaştırma anlamında hükümetin de buna sahip çıkmamasıyla an itibariyle hükmünü yitirmiştir. Şimdi hangi aydın, hangi akademisyen, hangi siyasetçi, hangi kanaat önderi komisyonda yer almayı kabul edebilir” ifadelerini kullandı.
BM ve AP’ye çağrı
Önder taleplerini şöyle sıraladı: Görüşmeler devam edecekse Öcalan’ın statüsü yasal çerçeveye alınmalı. Uluslararası gözlemcilerin BM, Avrupa Parlamentosu ve Uluslararası Af Örgütü’ne bu meselede devreye girmeleri çağrısı yapıyor, hükümeti yeniden değerlendirmeye davet ediyoruz. Bize verilen sözlere ve varılan mutabakata sahip çıkılmalı.
Erdoğan’ın sözde çözüm süreci için, “Karşılıklı oturulan masa yok” sözlerine yanıt veren HDP’li Önder, “Ortada bir masa var ama koltuklar boş” diyerek yeni şartlar ileri sürdü.
HDP’li Sırrı Süreyya Önder, “Kürt sorunu var demek artık ayrımcılıktır. Kürt sorunu bizzat Kürt sorunu vardır diyenlerden kaynaklanıyor. Çözüm sürecini sadece Kürtler için almak doğru olmaz. Karşı karşıya oturulan bir masa yok. Olması devletin çöküşü demektir” diyen Tayyip Erdoğan’a dün yanıt verdi. “Ortada bir masa var” diyen Önder, sözde çözüm süreci için yeni şartlar ileri sürdü, uluslararası kurumların devreye girmesini istedi. (Yeniçağ Gazetesi)
“Uluslararası gözlemcilerin BM, Avrupa Parlamentosu ve Uluslararası Af Örgütü’ne bu meselede devreye girmeleri çağrısı yapıyor ve hükümeti yeniden değerlendirmeye davet ediyoruz.”
Haberden alınmış bu bölümde; Sırrı Süreyya Önder bazı kişilerin gözünden kaçmış olabilir ama Türk Devleti’ni açıkça tehdit etmektedir. “Uluslar arası kurumların” araya girmesini isteyen Önder, terörist örgütün ve bölücü başı Öcalan’nın düdüğünü çala n bu densiz bu gücü nereden almaktadır?
Bu sorunun cevabını bir bölümünü sizlerle paylaştığım ve lingini verdiğim yazıyı, zaman ayırıp okuduğunuz zaman kolayca bulacaksınız.
“KCK, DTP ve tüm işbirlikçiler, bu densizliklerinin gücünü “İKİZ YASALAR”dan almaktadırlar. Gaflet ve Delaletin De Ötesinde (2) başlıklı yazıda, Sevr’in yeni yüzü olan “Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Haklar”, “Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmeleri”nin 1.Madde-1. Bend’ini incelemiştik. Diğer maddelerini de inceleyecek olursak, yazdıklarımın bir aldatmaca olmadığını görürüz.
Madde-2: Bent-1:Bu sözleşmeye taraf olan her devlet, tanınan hakları giderek artan bir şekilde tam olarak gerçekleştirmek için HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAYI TAAHHÜT EDER.
Ayrıca 2.Madde’nin 2. Bendinde ırk, mezhep, tarikat, cemaat, aşiret vs. gibi toplumsal ve dinsel gruplara kendi statülerini belirme özgürlüğü tanıyan maddeler de mevcuttur. İktidardaki AKP hükümeti, bu maddelerin de altına çekince koymamıştır.
2.Madde’nin 2.Bendi’nde ”Bu sözleşmeye taraf olan her devlet bu sözleşmelerde tanınan ..”Kendi toprakları bulunan ve egemenlik yetkisine tabi olan bütün bireyler için güvence altına almayı ve saygı göstermeyi taahhüt eder” denilmektedir.
Görüldüğü üzere bu maddenin amacı, sadece ve sadece bölücülüktür. Bu maddeyle, her hangi bir kişi, her hangi bir etnik grubun, cemaatin, mezhebin veya tarikatın üyesi ve mensubu olduğunu ileri sürebilecektir. Bu gruba özgü siyasi, kültürel, siyasal ve ekonomik özgürlük hususlarında kendisine ayrıcalık isteyebilecektir.
İkiz Yasalara göre kendilerine yardımcı olacağını taahhüt eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu uygulamaları gerçekleştirmediğini görürse, konuyu uluslararası zeminlere, BM’ye, AB’ye götürerek, yani Devlet’i şikâyet ederek, yardım alabileceklerdir.
Çünkü bu yasa dış odaklara müdahil olma hakkını tanımaktadır. Gördüğünüz gibi ben, “deli” değilmişim ve yazdığım her şey doğru imiş. Üstelik bu madde ile cemaat ve tarikatların da” Her cemaat kendi hukukunu yaşasın” şeklindeki talepleri geçerlilik kazanacaktır. Böylelikle Türk Hukuk Sistemi yerine etnik grupların ve cemaatlerin hukuk sistemleri üstün kılınacaktır. Link: http://www.hukuki.net/haber/index.php?p ... tesinde-3- Figen ÖZEN…”
Gördüğünüz gibi 4/Haziran/ 2003’te gece yarısı, tam 35 dakikada bir çok maddesi görüşülmeden AKP ve CHP’nin oylarıyla kabul edilen “Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Haklar”, “Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmeleri” sadece Türkiye için değil, tüm ulus devletler için bir saatli bomba kadar tehlikelidir.
“Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, BM Yasası (Charter) çerçevesinde yükümlüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder.”
Ayrıca AKP iktidarı yukarıdaki beyanla BM’nin müdahalesini peşinen kabul etmiştir.
Elbette bu müdahale “sazlı-sözlü-notalı” bir müdahale olmayacaktır. Dünya Hükümeti’nin ordusu NATO hazırdır. İşgalci ABD ordusunun, Türkiye’deki üsleri teyakkuzda beklemektedir. Hollanda, Almanya, Malatya’daki varlığını sürdürmektedir. CIA, MOSSAD, MI6, BND ajanları ve hatta diğerleri Güneydoğu’yu üs tutmuşlardır.
Ve tehlike göründüğünden de büyüktür. Küresel çetelerin derdi Kürtlere devlet kurdurmak değildir. Yıkılan, bölünen bir ulus devletin toprakları içinde yeni bağımsız bir ulus devletin kurulması mümkün olmayacaktır.
Amaç yer altı zenginlikleri ve enerji kaynaklarıdır. Emperyalizm her zaman olduğu gibi toprağın üstüyle değil, altıyla ilgileneceklerdir. İnsan onlar için amaçları için kullanacağı, küresel efendilerine hizmet eden kölelerdir.
Görüldüğü gibi ülke iğneli beşikte sallanmaktadır. Ancak toplum mühendislerinin damarlarımıza enjekte ettiği ve beynimizi çürüten uyuşturucu, iğneli beşiğin verdiği acıyı hissettirmemektedir.
Büyük tehlike mutlaka görülmeli, işbirlikçilerin kurduğu tuzak derhal bertaraf edilmelidir. Türkiye bir iç savaşa sürüklenmek istenmektedir.
HDP bunu açıkça itiraf etmekte ve silah bırakmayı kabul etmeyen PKK ile birlikte “Kan akacaktır” demektedir.
7 Haziran sonrası bir çok olaya gebedir.
Çare Türk milletinin azim ve kararı ile şekillenecektir. “O masa” ise tarihe silinmez kalemle not düşülen bir ihanet belgesidir. İnkarı ise faydasızdır.
Figen ÖZEN, 3 Mayıs 2015