O'NU ANLAMAK ve O'NLA YAŞAMAK...

O'NU ANLAMAK ve O'NLA YAŞAMAK...

İletigönderen Noyan Umruk » Prş Kas 10, 2011 18:02

O’NU ANLAMAK ve O’NLA YAŞAMAK...

Dr. Noyan UMRUK

Devrimin ilk yıllarını vicdansızca "faşizm", “diktatörlük" olarak nitelendiren aymazlar “ileri demokrasilerinin" kepazeliklerinden hiç utanmıyorlar. Türkiye, demokrasi endeksi araştırmasında 165 ülke arasında 89ncu sırada. Tanzanya, Filistin, Uganda, Zambiya, Senegal, Pakistan, Haiti gibi ülkelerle aynı hizadayız. Sivil özgürlükler sıralamasında 133ncü sıradaki Türkiye, Kazakistan’ın gerisinde…(1) Aymazlar bu durumdan hiç rahatsız değiller ve konumlarını borçlu oldukları Gaziyi anlayabilmek için en küçük bir çabaları bile yok. O’nu anlayabilmek için en az duygular kadar bilime, bilgiye, bilimsel namusa ve nesnelliğe ihtiyaç var.

Bakın ünlü siyaset bilimci Duverger neler diyor:"...Mustafa Kemal'in siyasal rejimi, çoğulculuğun üstün bir değer olduğunu kabul ediyor ve çoğulcu bir devlet felsefesi içinde işlevini yerine getiriyordu… Kemalizm demokratik bir ideolojidir... Faşist rejimlerde her gün rastlanan otorite savunusunun yerini Kemalist Türkiye’de demokrasi savunusu almıştır.(2) Atatürk döneminde niçin demokrasinin tüm kurum ve kuralları yoktu? Olamazdı da, onun için... Her radikal sosyal dönüşüm, yeni bir yönetim anlayışını yerleştirebilmek için, otoriter bir dönemi gerektirir.(3) Fransız devriminden yarım yüzyıl sonra bile, Fransız işçisinin oy hakkı var mıydı? Amerikan devriminden bir buçuk yüzyıl sonra bile, ABD'de ırklar ve cinsler arasında tam bir hukuksal eşitlik sağlanmış mıydı? Atatürk bir ortaçağ toplumundan yola çıktı. Cumhuriyet'i kurduktan sonra 15 yıl yaşadı... Ve sınıf-cinsiyet-ırk-din ayrımı olmadan, tüm yurttaşlar arasında hukuksal eşitliği, o inanılmaz kısa süreye sığdırdı... Bilim her olguyu kendi koşulları içinde değerlendirir. Atatürk yönetimi, kendi koşulları(zaman, zemin, mekân) içinde, olabilecek en demokratik yönetimdi. Bu açıdan, Türkiye'nin bugünkü yönetiminden daha demokratikti. Ölümünün yıldönümünde... Sağdan ve soldan saldırıların üzerinde yoğunlaştığı bir diktatörü en içten saygılarımla anıyorum..."
Ne diyelim? Allah her ülkeye O’nun gibi bir “diktatör” nasip etsin…

Şimdi de, O’nun en ciddi, hatırı sayılır muhaliflerinden Zekeriya Sertel'i dinleyelim. 1977 yılında yayınlanan "Hatırladıklarım" kitabından: "Atatürk'ün ölümü geniş halk yığınları arasında derin bir keder yaratmış, memleketin yüreği durmuştu. Halkın Atatürk'ü ne kadar çok sevdiği şimdi daha iyi belli oluyordu. Eşimle birlikte töreni daha iyi görebilmek için Yeni Cami minarelerinden birinin şerefesine çıkmıştık. Tabutun arkasından tekbir sesleri, ilahiler ve hıçkırıklar yükseliyordu. Bütün millet ağlıyordu. Bu hazin manzarayı seyrederken Atatürk'ün son 15 yıllık hayatı bir sinema filmi gibi gözlerimin önünden geçti. O vakit vicdanımla bir hesaplaşma yapma gereğini duydum.
Sağlığında biz bu adama karşı hürriyet ve demokrasi savaşı yapmıştık. Onu demokrasi ve hürriyet getirmediği için adeta suçlu sayıyorduk. Onun hareketlerini diktatörce buluyorduk. Çünkü o vakit ormanın içindeydik. Ağaçları görüyor, ama ormanı göremiyorduk.
Gerçekleştirdiği devrimler büyük hoşnutsuzluklar yaratmıştı. Şapka ve yazı devrimleri, tekkelerin kaldırılması, birçok kötü geleneklerin yıkılması bazı kimseleri tedirgin etmişti. Emperyalistler de memlekette ardı ardına isyanlar çıkarıyorlardı. İstanbul'da bütün halifeci, padişahçı, gerici basın, Atatürk'e karşı yaylım ateşi açmıştı.
Bütün bu koşullar içinde hürriyet ve demokrasi gelişebilir miydi?
Atatürk de iç ve dış düşmanlara karşı tedbirli ve ihtiyatlı bulunmak ihtiyacındaydı. Böyle olmakla beraber Hitler ve Mussolini biçiminde bir diktatörlüğe gitmedi. Bütün koşullar onun doğulu bir diktatör olmasına elverişliydi. Fakat asker olmasına rağmen yumuşak, sevimli ve akıllı bir otorite kurdu. Bu otorite korkuya değil, sevgiye dayanıyordu.
Ona bu kuvveti veren, halkın kendisine sevgiyle bağlı olmasıydı.
Onun için, bizim istediğimiz kadar değilse de, yine de günün koşullarının elverdiği ölçüde hür bir rejim kurdu. Biz eleştirilerimizi özgürce yapabildik. Nazım Hikmet en devrimci şiirlerini onun döneminde yazdı.(Ne olduysa O’nun ölümünden sonra olmuştur. y.n)
Onun için, Atatürk dün de büyüktü, bugün de büyüktür, yarın da büyük kalacaktır..."
Zaten, Türkiye üzerine oynayanların ve iştirakçilerinin bir türlü anlayıp ve çözemedikleri de budur... O toplumun yüreğinde, beyninde ve damarlarında yaşıyor…

(1)”Dünya Demokrasi Endeksi”, Economist Intelligence Unit, 2010
(2)Maurice Duverger, Siyasi Partiler, Çeviri: Ergun Özbudun, Ankara, 1974, s.359-361.
(3)a.g.e., s.129
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1061
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x