O POLİSİN OYU
16 Ağustos 2010 tarihinde yazmışım. ‘O Polisin Oyu’ başlıklı yazıyı, aradan tam dokuz yıl geçtiktan sonra yeniden yayımlıyorum. Çünkü dokuz yılda hiçbir şey değişmemiş. Soysuz Süleyman İstanbul seçimleri için yüzbin polis getirtecekmiş, bir o kadar da candarma. Dokuz yılda tek-tükten binlere fırlamış alçaklık ve namussuzluk. Gelir ya da gelmez, ama namussuzluk bu adamların aklından hiç çıkmıyor besbelli.
O POLİSİN OYU
“Halkoylaması sonuçları herkesi șașırttı, değil mi ama?
Kamuoyu araștırma kurumları bile ‘hayır’ çıkabileceğini ileri sürüyorlardı oysa.
Hem nasıl oluyordu da ‘yorgun bir iktidar partisi’ güçlenerek çıkabiliyordu bu oylamadan.
Ölüler de mi oy kullanmıștı acaba?
Doğmamıș çocuklar da mı?..
Kemal bey’e oy kullandırmadılar diye mi?
‘Yetmez ama’cılar bu kadar çok muydu bu ülkede?
Her ne olursa olsun, Yüksek Seçim Kurulu “geçici sonuçlara göre ‘Evet’ oyları ‘Hayır’ oylarından fazla çıkmıștır” dediği andan itibaren akan sular durmuștur.
Tüm Türkiye halkı sonuçlara ‘saygılı’ olmuștur.
‘Yazgımız böyle imiș’ diyenlerimiz de olmuștur, ‘Her iște bir hayır’ vardır diyenlerimiz de.
Devlet ele geçirilmiș de olsa, bu ‘devlet’in tüm kurumlarının hergün bir ‘yalan’ı ortaya çıkmıș da olsa Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmemezlik olmaz idi.
Ne de olsa bu kurulda ‘Yüksek Yargıç’lar yok mu idi?
Hani on yıl önce Recep bey’e milletvekili olmak yolunu açan..
Anayasa Mahkemesi’nce ‘düzeltilmiș’ metinleri halkoyuna sunmakta hukuksuzluk görmeyen ‘Yüksek Yargıçlar’ olsalar bile güvenmekten bașka yol mu vardı?
Ve sonuçları kabullendik.
Yeri değil ama, diyelim ki ‘anayasa değișiklik paketi’ içinde ‘Hukuka aykırı karar veren Yüksek Seçim Kurulu üyeleri de yargılanabilirler’ diye bir madde olsa idi, Yüksek Eyvanların, pardon ‘Seçim Kurulu’nun ‘Yüksek Yargıçları’ bu denli sorumsuz davranabilir miydi acaba? Ne bileyim ben?
Hukukun o denli yükseğine doğrusu benim aklım ermez.
Ne var ki, en küçük hukuksuzluğa dayanamam ben.
Öyle Ordu’da sandık ununutulmuș da içinden 183 ‘Hayır’ oyu 39 ‘Evet’ oyu çıkmıșmıș.
Ne var bunda?
Bilerek o sandık saklanmak istenmiș bile olabilir.
Daha önceki seçimlerde hiç olmamıș mı sanki?
Sandık görevlileri sandıklara sahip çıksalardı. Değil mi ama?
Bu tür hukuksuzluklar da beni așıyor, biraz ‘yüksek’ geliyorlar.
Benim içime sindiremediğim; hani o sıradan polis memuru var ya, hani o iki mi üç kez mi ne oy kullanmıș..
Hani, büyük olasılıkla șikayetçi yurttașa ‘iftardan sonra gel’ diyen.
Hani namazında, orucunda..
Hani bu yıl gidemedi ama, gelecek yıl umreye gidecek olan..
Hani rüșvet alırken yüzü kızarmayan..
Hani kendisini ‘devlet’ olarak gören.
Kuldan utanmayan..
Ve halktan korkmayan..
İște o polis var ya, ‘devletin memuru’ da değil bu ‘devlet’in kendisi olan polis.
Çok ‘așağılık bir yaratık’mıș.
Onu hiçbir koșulda bağıșlamayacağım.
Ne var ki demeyin sakın; bir çiçekle bahar gelmez falan.
‘Türk polisi yakalar’ diye övündüğümüz bu ‘kurum’un düștüğü hale bakın.
Yüksek Seçim Kurulu’ymuș.
Yükseğini bırakın da alçağına bakın önce.
Hem de en alçağına..”
Habip Hamza Erdem