O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

Tarihçi - Yazar

O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Oca 10, 2013 13:15

O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı)

Atatürk'ün 1 Kasım 1937 Meclis Açış Konuşması Nasıl Cımbızlandı

Öncelikle peşinen söyleyeyim ki bu yazıda amacım bazılarının yaptığı gibi elime bir "iman ölçer!" alıp Atatürk'ün imanını ölçmek değildir. Ayrıca bu kimsenin haddine de değildir. Atatürk yapıp ettikleriyle her şeyden önce Türk insanının canını, namusunu, vatanını kurtarmıştır. Bu ona minnet duymak için yeter de artar bile. Benim bu yazıdaki amacım çokça çarpıtılan bir konuyu açıklığa kavuşturmaktır.

Son zamanlarda sözüm ona “Atatürk’ün dinsizliğine” en büyük kanıt olarak onun 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasının sonundaki “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları!” sözü gösterilmektedir. Atatürk’ün sürekli istismar edilen ve çokça çarpıtılan bu sözünü açıklamanın zamanı geldi de geçiyor bile:

Öncelikle Atatürk’ün o sözünü –Atatürk’ü dinsiz göstermek isteyenlerin yaptığı gibi cımbızlamadan- öncesiyle sonrasıyla ortaya koyalım. İşte Youtube’da yayınlanan “o videoda” yer almayan bölümleriyle Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasındaki o kısım:

“Aziz milletvekilleri,
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar)
Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.
Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk. (Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, ‘Kuvvet birdir ve o ulusundur’ gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım.(Bravo, yaşa sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar)”
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3, 1 Kasım 1937).

O Sözler, "CHP Prensiplerinin Hayattan Alındığı" Vurgusunu Güçlendirmek İçin Söylendi

Her şeyden önce Atatürk -tamamını buraya sığdıramayacağım için koymadığım- 1937’deki bu Meclis açış konuşmasında daha önceki Meclis açış konuşmalarında olduğu gibi Türk milletinin yükselmesi, ilerlemesi, refahı, mutluluğu için neler yapılacağını açıklamıştır. Ağır sanayinin kurulmasından, madenlerin işletilmesine, demiryollarından, kültür sanat politikalarına kadar Türk milletinin kalkınmasını sağlayacak birçok farklı alanda yapılanları ve yapılacakları sıralamıştır. Bütün bunları dönemin hükümetinin, CHP’nin yapacağını ifade etmiştir. Daha sonra “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir.” demiş ve bu prensiplerin, yani CHP’nin ilkelerinin (6 ilke) zamana göre değişebilirliğini çok etkili bir şekilde vurgulamak için de “Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz” demiştir. Böylece Atatürk CHP’nin prensiplerinin (ilkelerinin) dogma (donmuş, kalıplaşmış, değişmez) olmadığını, bu prensiplerin hayattan alındığı belirtmiştir. Yani Atatürk, “gökten indiği sanılan dogmalar” sözünü kutsal kitapları aşağılamak amacıyla değil, CHP’nin prensiplerinin hayattan alındığını, dolayısıyla dinamik prensipler olduğunu çok güçlü bir şekilde ifade etmek için söylemiştir. Bu söylem tarzı (teşbih/benzetme) Atatürk’ün sıkça başvurduğu yöntemlerden biridir. Atatürk konuşmalarında özellikle öne çıkarmak, altını çizmek istediği noktaları böyle dikkat çekici, sarsıcı benzetmelerle, karşılaştırmalarla belirginleştirmiştir. Burada da CHP’nin prensiplerinin hayattan alındığını, bu prensiplerin değişebilirliğini, zamana uygunluğunu, dinamikliğini vurgulamak için çok radikal bir şekilde bu prensipleri kutsal kitaplardaki hükümlerle karşılaştırmıştır. Ancak Atatürk bu karşılaştırmayı yaparken –hep iddia edildiği gibi- asla dinlere, kutsal kitaplara hakaret etmemiştir. Burada kutsal kitapları yanlış anlayan din bezirganlarına üstü kapalı bir gönderme yapmış, onların kutsal kitap algılarını eleştirmiştir. Bunu ilerde ayrıntılı açıklayacağım.

Atatürk'ün, "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Şifresi

Sırayla gidelim:

1. "Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” ifadesi İslam dinine saygısızlık değildir: Açıkça görüldüğü gibi Atatürk burada hangi kitaptan, hangi dinden söz ettiğini belirtmemiştir. İslam dini veya Kuran ifadesini kullanmamıştır. Genel olarak "kitaplar" ifadesini kullanmıştır. Burada İslam dinine ve onun kutsal kitabı Kuran’a bir hakaret söz konusu değildir.

2. “Gökten indiği sanılan kitaplar” ifadesinde ilahi dinlere hakaret yoktur:
Şöyle ki: Evet! Burada bir eleştiri vardır, ancak bu eleştiri kutsal kitaplara değil, kitapların "gökten indiği sanrısına" yönelik bir eleştiridir. Çünkü ilahi dinlerin (Tanrısal kaynaklı-kitaplı dinlerin) kutsal kitapları "gökten inmemiştir". Hele hele son İslam dininin “gökten indiğini iddia etmek” abesle iştigal olur. Çünkü Kuran’ın gökten indiğini iddia etmek her şeyden önce Allah’ı gökte sanmak olur ki bu büyük bir yanılgıdır. İslam'da Allah mekan ve zaman üstüdür. Belli ki İslamın Semavi (göksel) din, Kuran’ın Semavi (göksel) kitap olduğu şeklindeki genel kabulden hareket edenler, yüzeysel bir bakışla, Kuran’ın gökten yere indiğini düşünmektedirler. Aslında gökteki bir tanrı inancı Hem İslama inananların hem de ona inanmayanların ortak bilinç altıdır. Oysa ki, İslama göre ne gökte bir tanrı vardır, ne İslam semavi bir dindir, ne de Kuran gökten inen bir kitaptır. Burada “inmek” sözüyle kastedilen “boyutsal” bir durumdur. İslami kaynaklara göre Kuran İslam peygamberi Hz. Muhammed’e vahiy şeklinde “ilham” edilmiştir, indirilmiştir, ama "gökten" indirilmemiştir. Kuran’da geçen “İnme” sözcüğünün Arapçası “Nüzul”dur ki, “Nüzul”(İnme) çok farklı anlamlarda kulanılmıştır, kullanılabilir. Bir kaç örnek vermek gerekirse: Örneğin “Nüzul” sözcüğünün kökü “NZL"dir. Buradan hareketle örneğin, “teNZiLat” indirimdir, ama “gökten indirim değil”, fiyatlarda indirimdir! “NeZLe” “sinüslerdeki akıntının akciğerlere inmesi” olayıdır. Burda "sinüs akıntısının gökten inmesi" değildir kuşkusuz! Hatta birde “inme” vardır, yani “felç”. Bilindiği gibi felç de gökten inmemiştir! Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Aslında bizzat İslam dininin ana kaynağı Kuran’da, Kuran’ın indiği ancak gökten inmediği açıkça ifade edilmiştir. Şöyle ki. Kuran’da (39-Zümer-1)’de “Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm(hakîmi)”. (نزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ) yani “Bu kitabın indirilişi aziz ve hakim olan Allah’tandır”. Elmalılı Hamdi Yazır başta olmak üzere bütün Kuran tercümelerinde bu ayet burada verdiğim meale yakın bir şekilde çevrilmiştir. Hiçbir tercüme de “gökten indirildi” ifadesi yoktur. Daha doğrusu “gök” “gökyüzü” ifadesi yoktur. Görüldüğü gibi Atatürk çok haklıdır. Gerçekten de kutsal kitapların, özellikle Kuran’ın gökten indirildiği hakikaten de bir “sanrıdır”. Demek ki, asıl dine hakaret “Kuran’ın gökten indirildiğini” sanmaktır. Demek ki neymiş! Atatürk Kuran’a, bugün ona dinsiz damgasını yapıştıranlardan çok daha fazla hakimmiş.

3. “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” cümlesindeki “dogmalar” ifadesi kutsal kitap sözlerine hakaret değildir: Şöyle ki: bütün sözlüklerde “Dogma” sözcüğü “Kat'i olarak ileri sürülen fikir.” anlamındadır. Sözcük Fransızca “Dogme” sözcüğüne dayanmaktadır. “Dogma” sözcüğü Türk Dil Kurumu’nun “Türkçe Sözlüğü”nde aynen şöyle tanımlanmıştır: “(Fr. Dogme. Yunan. Fel.)Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas.” (TDK, Türkçe Sözlük, 9. bas. Ankara, 1998, s. 609). Dolayısıyla kutsal kitapların “dogma” olduğunu söylemek gerçeği ifade etmektir. Bilindiği gibi Kuran’daki ilkelerin değişmez, zaman ötesi ilkeler, Fransızca söylersek (dogme) olduğunu bizzat Kuran ifade etmiştir, Müslümanlar da bu ilkeye inanmıştır. Asıl Kuran'ın "dogma" (değişmez) olmadığını söylemek Kuran'a hakarettir! Bu nedenle Atatürk “kitapların dogmaları” derken kutsal kitaplara ve özellikle de Kuran'a hakaret etmemiş, gerçeği ifade etmiştir. Nitekim Atatürk, söz konusu konuşmasında, “Bizim prensiplerimizi dogmalarla bir tutmamalıdır” dedikten sonra, “Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz” demiştir ki, burada da “dogma” sözcüğünün birebir sözlük anlamından, yani “Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas.” açıklamasından hareket etmiştir. Atatürk, “Bizim prensiplerimiz dogma değildir” derken kendi prensiplerinin doğrudan doğruya yaşamdan alındığını, yani dogmaların aksine “doğruluğunun sınandığını” anlatmak istemiştir. Böylece devletin din kurallarıyla değil hayattan alınan kurallarla yönetileceğini anlatmak istemiştir. Yani laiklik vurgusu yapmıştır.

SONUÇ

“Fakat bu prensipleri (CHP ilkeleri), gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.” diyen Atatürk’ün aslında ne demek istediğini özetlersek:

1. Atatürk, bu sözü, CHP ilkelerinin değişebilir, zamana, hayata uygun ilkeler olduğunu daha iyi vurgulamak için “anlam güçlendirici” olarak kullanmıştır. Bu onun yöntemlerindendir.

2. Üstelik kutsal kitaplar, hele İslamın kutsal kitabı Kuran gökten inmemiş, Allah tarafından indirilmiş/ilham edilmiştir. Bu konuda “Zumer Süresi-1”de “Kuran’ın Allah tarafından indirildiği” ifadesi vardır, ancak Kuran’ın “gökten indirildiği” ifadesi, daha doğrusu “gök” ifadesi yoktur. Çünkü zaten İslam göre Allah gökte değildir. “Allah insana şah damarından daha yakındır, Allah her yerdedir.” Allah’ın gökte olduğu inancı eski pagan dönemlere (İslam öncesi zamanlara) ait bir kavramdır. Örneğin, eski Türklerde Tanrı’nın gökte olduğunun düşülmesi ve “Gök-Tanrı” ifadesinin kullanılması gibi. Yani Atatürk haklıdır, kutsal kitaplar, hele Kuran “gökten” inmemiştir. Bunu düşünmek Atatürk'ün dediği gibi "sanmaktır", "sanrıdır".

3.“Kitapların dogmaları” ifadesi de çok doğru bir kullanımdır. Çünkü “dogma” sözcüğü “değişmeyen kurallar” anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi Kuran da sonsuza kadar değişmeyen, değişmeyecek bir kitaptır.

4. Atatürk, ölümünden yaklaşık bir yıl kadar önce bu kısa cümleye adeta o büyük DEHASINI saklamış gibidir. Nereden bilebilirdi cahil bırakılmış, dinle kandırılmış gelecek nesillerin onun bu kısa cümlesinde saklı dehayı görmek yerine bu cümleyi anlayamayacağını, hatta çarpıtacağını...


Görüldüğü gibi Atatürk, günümüzün dindar geçinen Atatürk düşmanlarından çok daha fazla İslam dinine ve o dinin kutsal Kitabı Kuran’a hakimdir. Atatürk düşmanları Müslüman Türk insanının algıda seçiciliğine, derin bilinç altına hitap ederek, Atatürk’ün 1937 Meclis konuşmasını cımbızlayıp, o konuşmada geçen bazı ifadelerini -bütün cehaletleriyle- çarpıtarak “Atatürk’ün dinsizliğine kanıt” olarak göstermişlerdir. Ama ne demişler: Yalancının mumum yatsıya kadar yanar. Yatsı vakti beyler!...

Ah Atatürk’ümüz ah! Nelerle uğraşıyoruz! Bıraktığın eserin anlamının ve kıymetinin farkında olmayan cahil “din istismarcıları” senin sözlerini çarpıtıp, sana nasıl iftiralar atıyor! Ah!..


Sinan MEYDAN / 9 Ocak 2013, sinanmeydan.com.tr
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen gürsel » Pzt Mar 14, 2016 16:43

kuran insanlığa gökten inmiştir bunu bilmeyecek kadar cahilsin birde müslümanlara dinini öğretmeye çalışıyorsun zamanı ve mekanı yaratan Allahtır ama Allahın yarattığı herşey zamana ve mekana bağımlıdır melekleri ve meleklerden olan cebrailide Allah yaratmıştır dolayısı ile yaratılmış olan cebrailde zamana ve mekana bağımlıdır.kuran önce Allah tarafından gayb aleminden varlık alemine indirilmiş varlık aleminde yine zamana ve mekana bağımlı olan cebrail isimli melek tarafından 23 senede gökten insanlığa indirilmiştir islama göre doğrusu budur.
Kullanıcı küçük betizi
gürsel
Üye
Üye
 
İletiler: 4
Kayıt: Pzt Mar 14, 2016 16:35

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Pzt Mar 14, 2016 19:47

gürsel yazdı:kuran insanlığa gökten inmiştir.


İspat edebilir misiniz lütfen.
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Gökhan DEDE » Sal Mar 15, 2016 2:36

Hımm. Demek ki Sinan Meydan Türk Milletinin henüz, Atatürk'ün Materyalist olduğu gerçeğini kaldıramayacağını düşünüyor.
Yada kendisi kaldıramıyor :)
Seçenler ile seçilenlerin ortak ihaneti içindeyiz.
İyilerin, kötüler kadar cesur olmadığı bir toplumun sonundan şüphe edilir.
Gökhan Hasret DEDE
Kullanıcı küçük betizi
Gökhan DEDE
Üye
Üye
 
İletiler: 101
Kayıt: Çrş Ara 10, 2008 1:11
Konum: Türkiye,İstanbul,Tuzla

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Erkan Güçiz » Sal Mar 15, 2016 3:05

Mustafa Kemal Atatürk, düşündüklerini açıkça söylemekten kaçan bir korkak değildir.

Mustafa Kemal Atatürk, söylediklerine yorum gerektirmeyecek kadar güçlü bir yazar ve hatiptir.

Ve Mustafa Kemal Atatürk, DOGMA sözcüğünün manasını hepimizden iyi bilir…

Atatürk’ün Yazdığı
Yurttaşlık Bilgileri


9) Din birliğinin de bir ulusun [364 (14)] kuruluşunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Ne var ki biz, bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz.

Türkler, İslam dinini benimsemeden önce de büyük bir ulus idi. Bu dini benimsedikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan İranlıların, ne de Mısırlıların ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus oluşturmalarına yol açtı. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlarını gevşetti; ulusal duygularını, ulusal coşkusunu uyuşturdu.

Bu çok doğaldı. Çünkü Muhammed'in kurduğu din bütün [365 (15)] ulusallıkların üstünde yaygın bir Arap ulusçuluğu politikasına dayanıyordu. Bu Arap düşüncesi, ümmet sözcüğü ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah sözcüğünün yer yerde yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler.

Bununla birlikte Allah'a kendi ulusal dilinde değil, Allah'ın Arap budununa gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve duada bulunacaklardı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu durum karşısında Türk ulusu birçok yüzyıllar boyunca ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir sözcüğünün [366 (16)] bile anlamını anlamadan Kuran'ı ezberleyip beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan hırslı hükümdarlar, Türk ulusunca ne olduğu, kim olduğu belirsiz cahil hocalar ağzıyla saçılan ateş ve azap ile korkunç bir karanlık ve karışıklık içinde kalan dini, kendi tutkuları ve politikaları uğruna bir araç olarak kullandılar. Bir yandan Arapları zorla buyrukları altına aldılar, bir yandan Avrupa'da Allah sözcüğünün kutsal parolası altında Hıristiyan uluslarını yönetimleri altına aldılar. Fakat onların dinlerine ve ulusallıklarına ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar [367 (17)] ne de onlarla birleşerek güçlü bir ulus yarattılar.

Mısır'da belirsiz bir adamı halifedir diye, yok ettiler; hırkasıdır diye, bir palaspareyi halifelik belgisi ve üstünlüğü olarak altın sandıklara koydular. Halife oldular.

Kimi zaman doğuya, kimi zaman batıya, kimi zaman da dört bir yana saldıra saldıra Türk ulusunu Allah için, peygamber için topraklarını, çıkarlarını ve benliğini unutturacak, yalnız Allah yolunda olacak denli derin bir kendinden geçmişlik ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Ulusal duyguyu yok eden, bu dünyaya değer verdirmeyen; yoksulluklar ve yoksunluklar ve kötülükler baş göstermeye başlayınca da, asıl gerçek mutluluğa öldükten sonra öbür dünyada kavuşulacağı inancını aşılayan dinsel dogma [368 (18)] ve dinsel duygu, ne var ki ulusun uyanıp aklı başına geldiği zaman, şu acı gerçeği görmesine engel olamadı.

Bu korkunç manzara karşısında kalanlara, kendilerinden önce ölenlerin ahiretteki mutluluklarını düşünerek ya da bir an önce ölmeye dua ederek ahirete kavuşmayı öğütleyen bir din duygusu, dünyanın en acı tokatıyla Türk ulusunun vicdanındaki çadırını yıktı; çağrılıları, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türkler'in ortak vicdanı, derhal yüzlerce yıllık güçle ve açılıp ilerleme tutkusuyla, büyük bir coşkuyla çarpışıyordu. Ne oldu? Türk'ün ulusal duygusu artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski ve gerçek büyük Türk atalarının kutsal kalıtlarının, [369 (19)] son Türk ellerinin savunma ve korunmasını düşünüyordu. İşte dinin ve din duygusunun Türk ulusunda bıraktığı anı.

10) Türk ulusu, ulusal duyguyu, din duygusuyla değil, fakat insanlık duygusuyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında ulusal duygunun yanında insanlık duygusunun onurlu yerini her zaman korumakla övünç duyar. Çünkü Türk ulusu bilir ki, bugün tuttuğu dönülmez uygarlık yolunda bağımsız; fakat kendileriyle koşut düzeyde ilerlediği tüm uygar uluslarla [370 (20)] karşılıklı insancıl ve uygar ilişki, elbette gelişmemizi sürdürmek için gereklidir. Ve yine bilinmektedir, ki Türk ulusu, her uygar ulus gibi geçmişin bütün evrelerinde buluşlarıyla, bulgularıyla uygarlık dünyasına katkıda bulunmuş insanların, ulusların değerini bilir ve onların insanlığa bıraktıkları kalıtsal anılan saygıyla korur. Türk ulusu, insanlık evrenine gönülden bağlı bir üye ailedir.
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Sal Mar 15, 2016 6:36

°



Atatürk’ü etkileyen İmam Maturidi kimdir?


Eski diplomat ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin eski başkanı Gündüz Aktan’ın, “Atatürk’ün laikliği Hanefi ve Maturidi çizgidir” sözleri, kamuoyunda adeta bir İslam felsefesi tartışması başlattı. İmam Maturidi kimdi? Nasıl bir İslam anlayışı vardı?




Resim

Türkiye’de ulusalcılar ile milliyetçiler arasındaki görüş ayrımının giderek belirsizleştiği bir süreçte, MHP’nin çiçeği burnundaki milletvekili adayı, eski diplomat ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ASAM) eski başkanı Gündüz Aktan, çarpıcı bir iddiada bulundu. MHP’nin piyasa ekonomisi ve küreselleşmede ‘bir problem yaşamadığı’ CHP ile din konusunda farklılıkları vardı. Aktan, bu görşünü Radikal Gazetesi’nde Neşe Düzel ile yaptığı röportajda şöyle ifade ediyordu:

“CHP'nin laikliğinde derin bir içerik yok. CHP'nin laikliği din dışı bir laiklik gibi görünüyor. Oysa Atatürk'ün getirdiği ‘Cumhuriyet’ laikliğinin din içeriği vardı. Bakın... Diyanet işleri bakanlığı, Genelkurmay'la aynı zamanda kuruldu. Meclis'te tartışmaları yapılırken, Adalet Bakanı Seyit Bey çok önemli bir konuşma yaptı. ‘Biz amelde Hanefi, itikatta Maturidi'yiz’ dedi.

Bir din âlimi olan Seyit Bey'in okuduğu bu metni, baştan aşağı Atatürk yazdırdı. Atatürk'ün laikliğinin din içeriğini imam Maturidi oluşturdu; ama bu, sonradan unutuldu. Bunda CHP'nin payı da var. (Atatürk'ü öldüren-öldürten yahudi inönü Türk/Müslüman düşmanı oluşunu ölümünden sonra da torunları devam ettirmiştir, ettiriyorlarda.)”

İlginç ve entellektüel arka planı olan bir iddiaydı. CHP’nin ‘unutturduğu’ laiklik anlayışında, İmam Maturidi’nin payı vardı.
Aktan röportajda, imam Maturidi hakkında bilgi de veriyordu: “Bugün, 'Dindar insan laik olabilir mi' diye soruluyor. Evet, olabilir.
Bunun en iyi örneğini Maturidi verdi!

İmam Maturidi, 850-950 yılları arasında Semerkand’da yaşamış olağanüstü bir din adamıdır. Bir dehadır, Türk’tür!

O, diyanetle siyasetin ayrılmasını savunan ilk kişi oldu ve ‘Kuran'ı yaratan Allah'tır. Allah vahyi yarattı. Allah vahyi yarattı da aklı kim yarattı?’ diyerek aklı savundu. Onun teolojisinde, aklını kullanan ve aynı zamanda da inanan birey vardır. 'İyilik ve kötülük sizden gelir, kaderinizden gelmez' der. O, kadere inanmaz. Bu çok önemli.”

Gündüz Aktan’ın bu görüşlerinden sonra, kamuoyunda adeta bir İslam felsefesi tartışması süregeldi. İmam Maturidi kimdi? Türk İslam felsefesini nasıl etkilemiş;
Atatürk, yeni cumhuriyetin din anlayışının inşa edildiği süreçte neden İmam Maturidi’nin görüşlerini ön plana çıkarmıştı?
Nasıl bir İslami anlayışı vardı? Aklı öne çıkaran bu din âlimi nasıl bir hayat sürmüştü?

Özbekistan’ın Semerkand şehrinin bugün dış mahallelerini oluşturan bölgelere Maturidi adı veriliyor. Kentin kuzeybatısında da ''Maturidi'' adında bir köy var. İmam Maturidi’nin hayatı hakkında çok fazla kaynak bulunmuyor. Ancak Abbasilerin merkezi otoritelerinin zayıfladığı bir dönemde, siyaseten halifeye bağlı olan Samanoğulları’nın Maveraünnehir’e hâkim oldukları dönemde yaşadığı biliniyor.
İslam Ansiklopedisi’ne göre, doğum tarihi bilinmiyor. Yani Aktan’ın da bir tahminde bulunduğu görülüyor. Ancak kuvvetle 9’uncu yüzyılın ortalarında doğduğuna inanılıyor.

İmam Maturidi’nin kökeni

İmam Maturidi ile ilgili bir iddia, Ebu Eyüp el-Ensari soyundan geldiğine ilişkin. Ancak bu iddia doğrulanamıyor. Zira kız tarafından torunlarından birinin Ensari ailesinden biriyle evlenmiş olması dışında bir bağı bulunmuyor. Buna karşılık bir başka iddia ise İslam felsefesinin bu değerli âliminin Arap olduğu yönünde. Ancak Maturidi’nin yazılarındaki gramer, ağırlıklı olarak Türkçeye daha yakın görülüyor. Yazılarında Farsçaya ağırlık vermesiyse, o dönemde Türk nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı Semerkand’da Farsçanın bilim dili olmasından kaynaklanıyor.

Asıl adı Ebu Mansur Muhammed B. Mahmud el-Maturidi es-Semerkandi olan Maturidi, Hanefi mezhebinin üçüncü kuşak âlimlerinden sayılıyor. Aykırı kişiliği, öncelikle adalet duygusuyla ortaya çıkıyordu. Örneğin dönemin zalimliğiyle ünlü sultanını adil ilan eden diğer din âlimlerinin küfre girdiğini belirterek, dönemin yöneticileriyle arasına mesafe koymuştu.

Türk-İslam felsefesinin bu özgün düşünürü, biraz bu yanıyla, biraz da farklı nedenlerle İslam bibliyografyalarında çokça adı geçen bir âlim olarak anılmadı.
>> Tarihçiler, Maturidi’nin, Hilafet merkezi Bağdat’tan uzak yaşaması, Arap tarihçiler tarafından kasıtlı olarak ihmal edilmesi, siyasi iktidarla anlaşmazlığı olması nedeniyle, eserlerinin medreselerde okutulmaması, şafiiler ve Malikiler tarafından görüşlerinin benimsenmemesi, aklı öne çıkaran görüşlerinin tutucu tarihçiler tarafından tehlike olarak görülmesi, hatta Ebu Hanife’nin otoritesini gölgeleyebileceği endşesi, eserlerinin dil ve üslup açısından sorunlu oluşu gibi gerekçelerle göz ardı edildiğini belirtiyor.

Kimi kaynaklara göre İmam Maturidi’ye atfedilen menkıbe ve rüyalar vardı;
Semerkand’da Hızır ile görüştüğü ve onun duasını aldığı, kerametleri olduğu ve yaptığı duaların kabul olunduğu gibi...

Öğrencileri tarafından yaygınlaştırılan bu rivayetlere karşılık İmam Maturidi, dünya nimetlerinden istifade edilmesini yadırgayanlara, bunların insanların faydalanması için yaratıldığını söyleyerek karşı çıkardı.

İmam Maturidi’nin görüşleri

“İman etmek, mutlaka İbadet etmeyi gerektirmez”

—Maturidi, dinin gerekliliği konusunda iki kaynaktan yararlanmak gerektiğini düşünüyordu. Bunlardan biri akıl, diğeri ise nakil, yani toplumların kuşaktan kuşağa aktardığı bilgiydi.
Maturidi’ye göre bilginin üç kaynağı vardı. Bunlar insanın altı duyusu, haber ve nazardı. Maturidi’nin en belirgin özelliği aklı, duyu ve haber yoluyla elde edilen bilgilerin anlaşılması, yorumlanması, problemlerin çözülmesi ve değerlendirilmesi için vazgeçilmez bir araç kabul etmesiydi.

—Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden sonra halifelik makamı ile birlikte iki bin Arap din âlimini de İstanbul'a getirmişti. Bu âlimlerin etkisiyle gerek dilde, gerekse dinde ‘Arap’ ekolü hâkim oluyordu. Oysa Osmanlı’da bu gelişmeden önce Maturidi ekolü doğrultusunda bir eğitim ve bilim hayatı vardı.

—Maturidi’ye göre, maddi hayatın kendisi de Allah’ı anlatan ayetlerdi. Dolayısıyla aklı öne çıkaran bilimsel çalışmalar, Allah’a ulaşmanın bir yoluydu. Ancak İstanbul’a gelen Arap âlimler Eşari ekolündendi. Onlara göre ise, etrafımızı saran maddi âlem geçici ve değersiz bir gölge âlemiydi. Bu âleme ait varlıklarla ilgilenmek, onlar üzerinde düşünüp araştırmalar yapmak boş bir uğraştı. Onun yerine Ahiret âlemiyle uğraşılmalı ve oraya ait ilimler öğretilmeli idi. Bu anlayışın etkisiyle, medreselerdeki tabii bilimler dersleri kaldırıldı, rasathaneler yıktırıldı, bilimsel deney çalışmaları yasaklandı.

— Maturidi’ye göre adam öldürmek, zina etmek, içki içmek gibi büyük günahlar da mümini imandan çıkarmaz. Günahkâr olur. Günahkâr olan kimse tövbe ile kurtulabilir. Tanrı, Kuran-ı Kerim'inde, “Sizi yaratan O'dur, kiminiz inkârcı (kâfir), kiminiz mümindir. Ey inananlar! Mutluluğa ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah'ın hükmüne dönün” ayetleriyle müminlerin, işledikleri günahlardan tövbeyle affedileceklerini müjdeler.
Maturidi, amel ile imanı tutar ve amel ile imanın ayrı şeyler olduğunu savunur. Ona göre, iman etmek, mutlaka ibadet etmeyi gerektirmez.




Tempo / Rıdvan AKAR
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen gürsel » Sal Mar 15, 2016 17:11

Aytigin Ata yazdı:
gürsel yazdı:kuran insanlığa gökten inmiştir.


İspat edebilir misiniz lütfen.

ispat edeyim,sinan meydan iddiasını islamı refarans alarak söylüyor bende kurana göre ispatlıyayımda öğren.İslama göre zamanı ve mekanı yaratan Allatır o zaman zamandan ve mekandan münehzeh olan sadece Allahtır,Yaratılan herşey ister mahluk de ister varlık zamana ve mekana bağımlıdır insan gibi.Meleklerde yaratılmışlardır melekler ve meleklerden olan cebrail isimli melekte zaman ve mekana bağımlıdır.Bunu nerden anlıyoruz kuranda mearic suresinin 4. ayetinde melekler ve ruh sizin gününüze göre 50 bin yılolan bie günde emredilen yere yükselir buyruluyor.Demek ki melekler içinde bir zaman var.Sidretülmünteha kuranda geçer necm suresinin 14. ayeti arapçadason sedir yaratılmış mahlukların gidebilecği son sınır gayb alemiile varlık alemi arasında hadislerde miraç hadisesinde cebrailin buradan öteye geçersem yanarım dediği nokta .Şimdi kuranın indirişi ile ilgili ayetlere bir bakalım duhan suresi 3. ayet andolsun ki biz onu yani kuranı hayırlı bir gecede indirdik yine kadir suresinin 1. ayetinde biz onu kadir gecesi indirdik buyruluyor bu ayetlerde kuranın bir gecede indirilişi anlatılırken furkan suresi 32. ayette o kafirler dediki onu yani kitab bir seferde toplu olarak indirilseydi ya dediler halbuki biz kitabı parça,parça[ yani bilindiği üzere 23 senede] indirdik.Bunu müfessirler şöyle açıklamışlardır kuran bir gecede gayb aleminden varlık aleminin bir noktasına kurandada geçen ifadesi ile dünya semasına en yakın sema olan beytülizzete indirilmiş oradanda yani sema veya türkçe ifadesi ile gökten zamana ve mekana bağımlı olan yaratılmış bir mahluk olan cebrail taraFINDAN PARÇR,PARÇA yani 23 senede insanlığa indirilmiştir yani kuranın insana indirilişi göktendirANLAŞILDIMI
Kullanıcı küçük betizi
gürsel
Üye
Üye
 
İletiler: 4
Kayıt: Pzt Mar 14, 2016 16:35

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Sal Mar 15, 2016 18:07

°


1) ANLAŞILMADI



2) İnsanların yarattığı din, kitap ve tanrılara değil, insanları yaratan tanrı'ya tapmanı öneriyorum.
Not:Türkiye'nin bilhassa bugünlerde binbir başka derdi var, biliyor muydun dindoş?




Resim
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Sal Mar 15, 2016 18:24

°



Resim Resim
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen gürsel » Çrş Mar 16, 2016 10:07

Allah seni ıslah etsin ne diyeyim çok cahilsin kusura bakma
Kullanıcı küçük betizi
gürsel
Üye
Üye
 
İletiler: 4
Kayıt: Pzt Mar 14, 2016 16:35

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Çrş Mar 16, 2016 16:23

İnsanların yarattığı din, kitap, peygamber ve allahlara tapacak kadar cahil değilim, bilhassa ''Ay tanrısı Allah''a tapacak kadar pagan ve ilkel değilim. Benle tartışma. Sana sadece sormuştum; kuran'ın gökten=tanrı tarafından indirildiğini ispat et.
Edemedin, onun yerine aptal yazını buraya iki kez, sonra da fanatikçe özelden, yani üç kez gönderdin. Bir yalanı nekadar tekrarlarsan, okadar inandırıcı mı olur sandın!? Ben de bir dağa çıkayım ve kalın bir kitap yazayım, 15 ayetin içine de ''indirdim'', ''uçurdum'', ''salladım'', ''tutun''.... yazdım ve dağdan aşağı fırlattım. Al sana bir ''kuran''! Hem Tanrı gerçekten bir kutsal kitap indirmiş olsaydı, Türkçe dilinde olurdu, çünkü:

Hak (Tanrı) buyurdu Cebrail'e, ''var!'' didi
''Âdem'i cennet içinden sür!'' didi

Geldi Cebrail Âdem'e söyledi
Hak buyurdigin Ayan eyledi

Cebrail didi "çikgil Uçmak'tan (Cennetten) Âdem
Tanri'nun buyrugi budur isbu dem!"

Niçe ki söyledi hergiz gitmedi
Cebrail'ün sözini işitmedi

Türk dilin Tanrı buyurdi Cebrail:
''Türk dilince söylegil dur git digil!''

Türki dilince Cebrail "hey dur!" didi
"Durugel, uçmağın (Cenneti) terkin (terk et/edin) ur" didi.

("KAYGUSUZ ABDAL" - Prof. Dr. A. GÜZEL - Akçağ Yyn.)
En son Aytigin Ata tarafından Çrş Mar 16, 2016 16:47 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kez düzenlendi.
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Çrş Mar 16, 2016 16:28

°



Sevmiyorlar alimler sizin Türkçe dilini

Erenlerden işitsen, açar gönül ilini

Ayet, hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar

Anlamına erenler baş eğip uyarlar



(Akmet Yesevi)
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen gürsel » Cum Mar 18, 2016 13:56

sana kurandan sadece bir ayet yazayım.zariyat 47 semayı biz bina ettik onu genişleticiyiz.Bilim dünyası daha 19. yüzyılda bile duragan bir evrene ezelden ebede yani bir başlangıcı olmayan bir evrene inanıyordu.oysa bigbeng ile içinde yaşadığımız evrenin ve zamanın bir başlangıcı olduğunu müspet bilim buldu ve içinde yaşadığımız evrenin genişlemekte olduğunu halende bu genişlemenin devam etmekte olduğunu tespit etti bundan 1400sene önce kuran bu ayette evrenin genişlemekte olduğunu belirtiyor üstelik ayette geniş zaman kipi kullanılmış genişletmekteyiz buyruluyor bu genişlemenin devam ettiği manasındadır.GEÇMİŞ ZAMAN KİPİDE KULLANILABİLİRDİ GENİŞLETTİK DERDİ BIRAKIRDI O ZAMAN KURANIN ALLAH KELAMI OLMADIĞI İNSAN KELAMI OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRDİN.BUNUN GİBİ BİN TANE MUCİZEYİ YAZABİLİRİM.Ama sen ne olduğunu ne anlatmak istediğimi gene anlamadın deyilmi ALLAH ISLAH ETSİN BİRAZ OKU ARAŞTIR.
Kullanıcı küçük betizi
gürsel
Üye
Üye
 
İletiler: 4
Kayıt: Pzt Mar 14, 2016 16:35

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen Aytigin Ata » Cmt Mar 19, 2016 0:17

Aytigin Ata yazdı:°


Resim
Resim
Resim
'


'

Kullanıcı küçük betizi
Aytigin Ata
Üye
Üye
 
İletiler: 107
Kayıt: Pzt Oca 18, 2016 4:37
Konum: UK URUM KUN

Re: O Yalan Çürüdü (Atatürk'ün "Gökten İndiği Sanılan Kitapların Dogmaları" Sözünün Sırrı) / Sinan MEYDAN

İletigönderen mali853 » Cmt Eyl 03, 2016 20:17

Arkadaşlar boşuna kendinizi yormayın...

Herşey ayan beyan ortada.Boşa kürek sallıyorlar.Ya kendilerini kandırıyorlar veya gerçeğe inanmak istemiyorlar ya da bu düpedüz ahmaklıktır.

Din, bir yoldur.Ne demek Türkiyenin daha önemli sorunları var da ne demek?

Yarın öbür gün son nefesini verdiğinde ne Türkiye kalacak ne bir karış toprak...

Yolunu kaybeden de dönülmez bir karanlığa gider.

Kur an da da geçtiği üzere --ALLAH nezdinde tek din islamdır--

Onlar kaçacak başka başka delikler arıyorlar.

Dönüşümüz ancak ALLAH a dır.

Kimseye birşeyi izah etmekte kendinizi zorlamayın.Çünkü zorladıkça kendilerine çekmeye çalışıyorlar.

Kafirun suresini hatırlayın ve ALLAH a havale edin.

(LEKUM DİNİKUM VE LİYE DİN)Sizin dininiz size, benim dinim banadır...

Şüphesiz ALLAH nurunu tamamlayacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
mali853
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Cmt Eyl 03, 2016 20:08

Sonraki

Şu dizine dön: Sinan MEYDAN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 8 konuk

x