9 Kasım 2010
OĞLUM AHMET, BU YOLDA DEVAM ET...
İrfan Tuna
Ülkemizde her konuda ağız birliği eden malum bir koro var. Kalabalık bir koro ama çıkardıkları ses tek...
Örnek mi?
Alın size birkaç örnek:
Seçimle işbaşına gelen Ecevit Hükümeti, ABD’nin, AB’nin her isteğini yerine getirirken bu koro tarafından göklere çıkarıldı... Ecevit, ABD’nin Irak saldırısına ve Kıbrıs’ı Türkiye’den koparma planlarına destek vermeyince, yine bu koro tarafından yerden yere vuruldu... 2003 yılında 1 Mart Tezkeresi’nin Meclis’ten geçmesi için, 2004 yılında Kıbrıs'ta bir ABD planı olan Annan Planı’nın kabul edilmesi için bu koro can attı... Ülkemizde 8 yıldır işbaşında olan AKP'nin en hararetli destekçisi olan da yine bu koro...
Ulusal bağımsızlık, egemenlik, ulusal güvenlik, Türklük gibi kavramlardan nefret ederler... Halkçılık, devletçilik, devrimcilik, cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik gibi Kemalist ilkeleri simgeleyen 6 Ok’tan çok büyük bir rahatsızlık duyarlar...
***
Aynı malum koro, CHP içinde geçtiğimiz hafta yaşanan tüzük tartışmaları sırasında da birbiriyle çok uyumlu sesler verdi.
Söylediklerine yazdıklarına göre, Kemalizm 1930’larda kalmıştı, 6’Ok’un simgelediği ilkeler çağdışıydı, CHP iktidara gelmek istiyorsa bu ilkeleri terk etmeli, yabancı sermayeye, Kemal Derviş’e, serbest piyasaya kapılarını ardına kadar açarak çağa ayak uydurmalıydı...
4 Kasım 2010 tarihli Taraf’ta Ahmet Altan şöyle diyordu:
’’2010 yılında “Atatürk ilke ve inkılaplarına” bağlı bir parti Türkiye’de hayatiyetini sürdürebilir mi? Bence, kendini “Atatürk ilkeleriyle” tarif eden hiçbir partinin yaşama şansı yok. Bir kere, Atatürk’ün bir ilkesi yok. Daha doğrusu tek bir ilkesi var, “demokrasisiz” bir ortamda ülkeyi yönetme gücünü elinde tutmak. Siz, ülkeyi tam bir diktatörlükle yönetmiş birinin “ilkelerine” sahip çıkarak bu halkla bir “bağ” kurup siyaset yapabilir misiniz? (...) Atatürk’ün ve CHP’nin “ilkeleri” 2010 yılının Türkiye’sine uymuyor, onun için koskoca parti, siyaset tarihinde eşine az rastlanır biçimde parçalanıyor. CHP’yi, Önder Bey’le Kemal Bey’in kavgası değil, hayatın değişen gerçekleri paramparça ediyor.’’
Sazı alıyordu Taha Akyol. O da, 6 Kasım 2010 tarihli Milliyet’te,’’Kemalizm ve CHP’’ başlıklı yazısında şöyle diyordu:
’’Şüphesiz Atatürk Kemalist’ti. 1930’larda Atatürk istemeseydi “Kemalizm” yapılabilir miydi?! CHP’nin 1935 programına “Kemalizm” yazılabilir miydi?! Kaldı ki, Atatürk, 1937’de el yazısıyla yazdığı “program çalışmaları” adlı on sayfalık metinde aynen şöyle diyor: “Partinin güttüğü bütün bu esaslar ‘Kamalizm prensipleri’dir.” O vakit ‘dil devrimi’ fırtınası estiği için Türklerin atasının adının Arapça Kemal değil, Türkçe ‘Kamal’ olduğuna karar verilmişti, onun için “Kamalizm” deniliyordu.(...) Atatürk “Devrimcilik” ilkesini de “Kemalizm” çerçevesinde düşünmüştür. Bırakın liberal görüşleri, Kemalizm’e sol yorum getirmek isteyen Kadro dergisini de Atatürk kapattırmıştır nitekim. Böyle farklı teorik çalışmalar uygun bulunmadığı için, 6 Ok da döneminin siyasi öncelikleriyle sınırlı kalmıştır. O yüzden tamamı 1930’lar dünyasının kavramlarından oluşmuştur. Elbette bugünkü dünyanın kavramları farklıdır. “Bilim”in tanımı bile değişmiştir. (...) CHP’nin bu ‘ideolojik’ niteliği yüzünden, değişimin kavranması zorlaşmış, değişim girişimleri “karşı devrim, sapma, ilkelerden taviz” gibi suçlamalarla karşılaşmıştır.’’
Malum koro, Bilderbergci Fehmi Koru olmadan olur muydu? Aynı gün, 6 Kasım’da o da şunları yazıyordu:
’’...CHP'nin temsil ettiği ideolojiye Batılı anlamda 'sol' demek mümkün değil. Zaten bu sebepledir ki, CHP, uluslararası platformlarda sol (veya sosyal demokrat) parti ve örgütlerden fazla iltifat görmüyor. (...) 'Alt ok' ile temsil edilen umdeler, kabul edildiği dönemin global yükselen değerleridir aynı zamanda. Bazıları, kısa süre sonra dünyanın başına büyük dertler açacak dünya çatışmasını doğuran değerler... Bu sebeple de, CHP'nin özdeşleştiği dönemin hemen arkasından yaygınlaşacak 'demokrasi' o umdeler arasında bulunmaz. Umdelerin bir bölümü bugünün 'global' değerleriyle taban tabana terstir. (...) CHP'nin başına kim gelirse gelsin, bugünün insanının arzu ve taleplerine cevap vermekte zorlanacaktır. Dün Önder Sav zorluyordu, bugün Süheyl Batum zorlar, yarın bir başkası... (...) Çekişen taraflardan hiçbiri CHP'yi bugünle tanıştıracak donanımda değil; vizyonu da yok, partiyi 1930'lardan sıçratarak bugüne taşıyacak cesareti de... Umut kesilmez; belki Kemal Kılıçdaroğlu bencileyin kötümserleri yanıltacak çapta bir 'gizli hazine'dir; belki CHP'nin tarihsel mirasını inkâr etmeden partilileri günümüzün merkez değerleriyle barıştırmanın bir yolunu bulur. Emin olun, buna en fazla ben sevineceğim.’’
Hasan Cemal nerede diye aramayın sakın. O da korodaydı. Aynı gün 6 Kasım’da, O da şunları yazıyordu:
Üstelik AKP’nin bir diğer Bilderbergci olan Hasan abisi, CHP’nin neden iktidar olamadığının nedenini bile bulmuştu. Arşimet gibi ’’Buldum, buldum’’ diye koşturuyordu...
Okuyalım bakalım neyi bulmuştu:
’’...CHP’yi bugüne kadar ‘sosyal demokratlık’tan, hatta ‘demokratlık’tan uzak tutan nedenler sır değil: Devletçilik... Askercilik... Laikçilik... Seçkincilik... Tek kültürcülük... İşte bu nedenlerle CHP yıllar yılı seçim kazanamadı. Halka değil devlete, demokrasiye değil askere, milletin iradesine değil askerin muhtırasına, inançlara değil laikçiliğe, farklılıklara ya da çoğulculuğa değil, torna tezgahından çıkmış gibi tek tip kültürel anlayışa daha yakın durduğu için seçim sandığından çıkıp doğru dürüst iktidar olamadı yarım yüzyıldır...’’
***
Ne uyumlu bir koro değil mi?
Gözlerimiz bu uyumlu orkestranın şefi nerede diye ararken bir baktık Graham Fuller orada:
’’Türkiye’nin rejimi ’Ilımlı İslam’ olmalıdır... Artık Kemalizm’in sonu geldi’’ diyerek sopasını sallıyordu.
Orkestranın şefi, sopasını ’’dincilik çağa uygundur’’ diye sallıyorsa, korodakiler ’’hayır efendim devrimcilik çağa uygundur’’ diyecek değildi ya...
***
Ne diyelim, ’’aferin oğlum Ahmet, sakın ’enseyi karartma’ sen bu yolda devam et’’...
Hüseyin Turan -Tersname
Bu yazım, 14 Kasım 2010 tarihli Yeniçağ gazetesinde, Selcan Taşçı'nın köşesinde yayımlandı.