ÖĞRETMENLERİMİZİ MUHABBETLE ANARKEN BİR HAZİN ÖĞRETMEN ÖYKÜSÜ...(*)

ÖĞRETMENLERİMİZİ MUHABBETLE ANARKEN BİR HAZİN ÖĞRETMEN ÖYKÜSÜ...(*)

İletigönderen Noyan Umruk » Pzt Kas 24, 2014 0:07

ÖĞRETMENLERİMİZİ MUHABBETLE ANARKEN BİR HAZİN ÖĞRETMEN ÖYKÜSÜ... :muzik: (*) :boks:

Dr. Noyan UMRUK

Bu öykünün amacı hiçbir yararı olmayan, insan yüreğinin en ağır yükü olan kin ve nefret duygularını körüklemek değil, sadece vicdanların titreyip kendisine dönmesine bir nebze de olsa yardımcı olmak, katkıda bulunmaktır.

“NEŞE ÖĞRETMEN, Tekirdağ Şarköy’de, 1972 yılında, Alten ailesinin en küçük kızı olarak dünyaya geldi. Öğretmen olmak istiyordu.

Eğitim Fakültesi’nden 1993 yılında birincilikle mezun oldu. Diyarbakır’ın Bismil ilçesine atandı.

Bölücü örgüt, öğretmenleri “ asimilasyonunun” en önemli parçası olarak gördüğünden,eylem yapma kararı almıştı

Neşe henüz 22 yaşındaydı. Çıtı pıtı, çocuk görünümlü bir kızcağızdı. “Bayrağımızın dalgalandığı her yere giderim” diyordu.

Nokta tayininin çıktığı Çavuşlu Köyü’ne ulaşır ulaşmaz, görev yapacağı okula gitti. Okulun hali içler acısıydı.

Köy muhtarı ve köyün ileri gelenleriyle konuşup, eksikleri gidermek için yardım istedi. Köylüler, ancak “Parasını ben vereyim” deyince onarımı başlatabildi. İlk maaşının büyük bölümünü ustalara verdi, gerisini de borçlandı.

1993 yılının 26 Ekim’i... Neşe yorgun argın okuldan eve geldi. Program defterine ertesi günün derslerini yazdı.

Biraz dinlendikten sonra babasına “Tamirat işleri yüzünden açıldık. Evde sivri biberimiz var istersen onları kızartalım ekmek ve yoğurtla yeriz” dedi.

Henüz bir ocakları yoktu. Biberleri hazırladı, tavayı mavi piknik tüpüne koydu. Ekmek ve yoğurdu masaya bıraktı.

Hava iyice kararmış, köydeki köpekler sürekli havlıyor;onun ötesinde uluyordu.

Köpek ve rüzgar sesinden, önce kapının vurulduğunu duymadılar. Sertçe çalmaya devam edince, babası “Kim o” diye seslendi.

“Açın, hoca hanımla bir şey görüşeceğiz” dedi kapıyı çalanlar.

Açtılar. Karşılarında silahlı iki yarasa. “Dışarı çıkın” diye bağırdılar.

Türkçeyi düzgün konuşanı, “ Faşist T.C.’nin hiçbir öğretmeni Kürdistan’a giremez ? demedik mi?” diyerek, Neşe’nin yaşlı babasını tokatlayarak yere yuvarladı.

Neşe, köylülerden yardım gelir umuduyla bağırmaya başladı. Avazı çıktığı kadar haykırmasına rağmen köyden yardıma cesaret eden çıkmadı.

Doğrulan babası “Yapmayın” diye yalvarıyordu.

Katil yarasalardan biri silahın namlusunu Neşe’nin babasının kafasına dayadı ve tetiğe bastı.

Neşe donup kaldı. Tekrar bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Kendini olduğu gibi yere bıraktı.

Neşe’yi saçından tutup tekme ve dipçik darbeleriyle köyün çıkışındaki tepeye kadar sürüklediler.

Genç kızın üstündeki elbise paramparça oldu. Bedeni sefil yaratıkların gözleri önündeydi.

Bu arada yarasaların sayısı beş olmuştu.

Neşe gözleri açık ve donuk, ölüme hazır bir huri gibiydi.

Biri kalaşnikofunu seriye aldı ve Neşe’nin sağ göğsünün üstüne dayayıp tetiği çekti. Beş mermi Neşe’nin göğsünü parçalamaya yetmişti.

Yarasalar tatmin olmadı. Aynı işlemi cansız bedeninin diğer göğsünde de tekrarladı biri.

Ailesinin üzerine titreyip kıyamadığı Neşe’nin vücudu da lime lime oldu...”

Neşenin ölümü insan hakları için mücadele eden dernekler tarafından kınanmadı.

AB komiserleri kimseye “ne yapıyorsunuz” demedi.

Sokak köpekleri için kıyameti koparanların sesi çıkmadı.

Hepimiz ……… diyenler görmezden geldiler.

Azıcık nasırına basılsa bas bağıranlardan tek bir açıklama gelmedi.

Her derde deva aydınlardan umursayan diyen olmadı.

Neşe öğretmen ve babasının arkasından on binler yürümedi.

Kolayca her şeye ağlayanlar, Neşe Öğretmen ve Babası için ağlamadılar...

Daha 21 günlük öğretmen iken hunharca katledildi baba kız....
“Nesrin Ünügür de öyle... Feleğin sillesini yiyerek büyümüştü... Zor zahmet bitirdiği okulundan sonra Diyarbakır'ın Hantepe köyüne çıkmıştı tayini... Sivilceli yüzüne bakıp çok şaka yapmıştım ona: " Kız sivilceli, evlen de kurtulalım senden" diye... Meslektaşı Cuma Ünlü ile tanışmış, evlenmişti; kaç gün geçti geçmedi şehit edildiği haberini aldık... Eşi Cuma ile beraber... (1996)
Mehmet Ali Durak, ahh anlatamam onu... uzun boyu ve yakışıklılığı ile gözümün önünden hiç gitmez.... Silvan'da güpegündüz başına demir çubukla vurup şehit ettiler.... (1992) Urfa seyahatimde Silvan yol levhasını görünce kendimi tutamamıştım... hala tutamam.... Ya Birol Aşkar ?(1993)
Daha kimler kimler... 170'ten fazla öğretmen... Elif, Numan, Şevki, Seydo, Orhan... Teröristlerin gelip alıp götürüp köyün bir kaç yüz metre dışında şehit ettiği öğretmenlerimiz... Evi basılınca küçük bebeğini dolaba saklayan öğretmenimiz.... Yaralanıp can çekişirken köyden bir tane at arabası bile bulamayıp göz önünde şehit olan öğretmenimiz...”
Koruyamadık sizi öğretmenim... Sizi oralara gönderdik ama barınabileceğiniz bir sağlam ev bile gösteremedik... Ah Öğretmenim...Ahhh… teneffüse çıkabilir miyim? Çok sıkıldım, biraz düşünmek için… Hakkınızı helal edebilecek misiniz???
(*)Fakir Karınca;http://blog.milliyet.com.tr/fakirkarinca;25 Ekim '11-Yararlanılmıştır.
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1060
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x