Olayların Atatürkçe Yorumu İçin Referanslar: Yolsuzluk
Önce bir olay seçip özetliyor, sonra “referans”ı sunuyorum. Ardından sorular soruyor, “düşünme kapıları” açıyorum. Bu kapılardan girip yorum yapmayı okura bırakıyorum.
OLAY
Bundan 8 yıl önce… Eskişehir, Ankara, Afyon ve Kütahya illerinde eşzamanlı yapılan operasyonda 9 beyin cerrahı, hastanede çalışan 3 görevli, 18 medikal firması sahibi ve çalışanı toplam 30 kişi gözaltına alındı. Beyin cerrahlarının, bazı medikal firmalarla işbirliği yapıp ameliyatlarda kullanmadıkları ürünleri kullanmış gibi göstererek devleti 10 milyon YTL zarara uğrattıkları belirlendi.
Polis; operasyonu, kimi ilaç firmalarının, hastanelerdeki bazı beyin cerrahlarıyla birlikte suç örgütü kurdukları, hastanelere fahiş fiyatla tıbbi ürün verdikleri, kullanılmayan ürünleri kullanılmış gibi fatura ettikleri, ihalelere fesat karıştırdıkları ve bazı beyin cerrahlarına rüşvet verildiği iddiaları üzerine gerçekleştirdi. [Takvim, 30.12.2008]
REFERANSLAR
Bu olay ilk bakışta Atatürkçülüğün şu ilkeleriyle ilgili görünüyor: Sosyal Ahlak, Millî Egemenlik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık… Bunların her biri esas alınarak değerlendirme yapılabilir. Ancak bir sınırlama elzem… Ben burada yalnızca en ilgili görünen “Sosyal Ahlak” ilkesini esas alacağım. İlgili dokümanları gözden geçirdiğimde, başlıca aşağıdaki hareket noktalarını belirliyorum:
1- Herkes aynı hayat yasasına tâbidir:
Çalışma dan hiçbir şey kazanılamaz.
2- İnsanlar daima yüksek, soylu ve kutsal hedefle re yürümelidir. Bu hareket tarzıdır ki, insan olanın vicdanını, zihnini, bütün insani anlayışını tatmin eder. Bu tarzda yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, o kadar yükselirler.
3- En iyi birey kendinden ziyade mensup olduğu toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun muhafazasına kendini adayan bireydir.
4- Her işi, bütün idarî yetenekleri ve kişisel erdemleri ile mükemmel yetişmiş adamlara vermek pek değerli ve tatlı bir dilektir. Ancak yalnız kendi toplumumuz için değil, dünyanın en ileri milletleri için bile, her çevre, her bölge ve her meslek sahibi tarafından saygıya değer görülecek bu kadar çok adam bulmak imkânsızdır.
5- Yiyici, rüşvetçi, ahlaksız insanlar yüce ve kutsal gayeler için, ulusal hizmetler için bir lekedir.
6- Şimdiye kadar işlenen hataların en büyüğü; kimi insanımızın, özellikle aydınlarımızın, girişimcilerimizin ve bilim adamlarımızın en büyük günahı, namuslu olmamak tır. Milletin karşısında namuslu hareket etmeli, milleti aldatmamalıdır.
7- Bir kurum un yaşaması, gelişmesi, başarılı olması; o kurumun başına geçenlerin iyi ahlaklı, dürüst, imanlı zatlar olmasına bağlıdır.
8- Devlet hizmetleri ne güvenilir, namuslu insanlar alınmalıdır, namuslu insanlar tavsiye edilmelidir.
DÜŞÜNME KAPILARI
Bir Atatürkçü; bir Birinci Görev Okulu öğrencisi, adı geçen olayı değerlendirirken, bu saydığım noktalardan hareket ederek analiz yapmalı, görüş belirtmeli, tavsiyelerde bulunmalıdır. Ancak bu faaliyete, her bir nokta için uygun sorular oluşturarak başlamak yerinde olur. Bunlara “düşünme kapıları” adını da verebiliriz:
1- Çalışmadan kazanmak nedir, ne anlama gelir, neden makbul bir hareket değildir?
2-Yüksek ve kutsal hedeflere yürümek insanın vicdanını hangi sebeple tatmin eder?
3- Kendinden ziyade mensup olduğu
toplumu düşünen, onun varlığına kendini adayan bir kişinin davranışlarına hangi örnekler verilebilir?
4- İşleri, idarî yetenekleri ve kişisel erdemleri ile mükemmel yetişmiş adamlara verme imkânlarını nasıl artırabiliriz?
5- Ahlaksız kişiler neden yüce gayeler ve millete hizmet açılarından birer lekedir?
6-Tarihimizde kimi insanımızın, özellikle
aydınlarımızın namuslu olmamaları nın sebepleri neler olabilir?
7- Bir kurumun başarısı, neden o kurumun yöneticilerinin ahlaklı olmasına bağlıdır?
8- Devlet hizmetleri ne güvenilir, namuslu insanların alınması nasıl sağlanabilir?
* * *
Gördünüz mü değerli arkadaşlar, tek bir olay üzerinde azıcık durmak bile Atatürkçü öğretke sayesinde bizi nerelere götürdü, önümüzde ne çok düşünme kapıları açtı!
Değerli Birinci Görev Sınıfı öğrencileri!... Arkadaşlarınızla birlikte bu kapılardan girin, daha neler neler keşfedecek, ne özgün fikirlere ulaşacak, ne verimli görüşler ortaya koyacaksınız.
Prof. Dr. Cihan DURA, 9 Ağustos 2016