OLSAYLA BULSA BİR ARAYA GELSE!

OLSAYLA BULSA BİR ARAYA GELSE!

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Mar 24, 2023 23:49

OLSAYLA BULSA BİR ARAYA GELSE!

(Alışın oğlu veriş)

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde… Cinler cirit oynarmış eski hamam içinde…

Memleketin birinde bir karıkoca varmış. Onların da üç yetişkin kızı. Bunlar evlerinde mutlu mesut yaşarlarmış…

Bir gün büyük kız çeşmeye su doldurmaya gitmiş. Tam da oradan yakışıklı, yaşı yaşına başı başına uygun bir genç oğlan ona göz atarak geçmez mi?
Kız başlamış ardından hayal kurmağa:

“Buna varsam, bir oğlum olsa, oğlan kırk günden sonra yürüse, büyüse, oynasa, avlansa… Avdayken kör kuyuya düşse, orada kalsa, kimse bulamasa…”

Daha bunları düşünürken ahlayıp vahlamaya başlamış, iki gözü iki çeşme, zırıl zırıl ağlarmış…

“Ah oğlum, vah oğlum… Kör kuyulara düşen oğlum, ciğerimi yakan oğlum, ne ederim sensiz oğlum!”

Evde bakmışlar ki büyük kız suya gitti gelmiyor, ortancayı göndermişler onu araması için çeşmeye.

Büyük kız, ortanca kardeşini görünce daha çok ağlamaya başlamış, olanı biteni anlatır, şöyle ağıt yakarmış:

“Demin buradan bir genç oğlan geçti. Ona varaydım, bir oğlan doğuraydım, oğlan kırk günden sonra yürüseydi, büyüseydi, oynasa, avlansaydı… Avdayken bir kör kuyuya düşse, orada kalsa, kimse bulamasa...

Ah teyzesi gördün mü başa geleni?”

“Ah oğlum, vah oğlum… Kör kuyulara düşen oğlum, ciğerimi yakan oğlum, ne ederim sensiz oğlum!”

Sözün burasında, iki kız kardeş ağlamaya başlarlar.

Evdekiler iyice meraklanırlar, giden gelmiyor, ne oluyor diye küçük kız kardeşi gönderirler çeşmeye.

İki kız kardeşin, küçük kız kardeşlerini görünce çığlıkları artmış, ahları göğü tutmuş:

“Küçük teyzesi, küçük teyzesi, gördün mü başa geleni?”

“Demin buradan bir genç oğlan geçti. Ona varaydım, bir oğlan doğuraydım, oğlan kırk günden sonra yürüseydi, büyüseydi, oynasa, avlansaydı… Avdayken bir kör kuyuya düşse, orada kalsa, kimse bulamasa...”

“Ah oğlum, vah oğlum… Kör kuyulara düşen oğlum, ciğerimi yakan oğlum, ne ederim sensiz oğlum!”

Neyse sözü fazla uzatmayalım. Üç kızı da gidip gelmeyince anaları çeşmeye koşmuş. Üçünü de dizlerini döverken ah vah edip ağlaşırlarken bulmuş:

“Ana ana gördün mü başa geleni?”

“Demin buradan bir genç oğlan geçti. Ona varaydım, bir oğlan doğuraydım, oğlan kırk günden sonra yürüseydi, büyüseydi, oynasa, avlansaydı… Avdayken bir kör kuyuya düşse, orada kalsa, kimse bulamasa...”

Hayda, anaları da başlamış dövünmeye, feryat figan etmeye…

Babaları onları sofrada beklermiş, bakmış ki giden gelmiyor, artlarına düşmüş, ne oluyor göreyim demiş.

“Dedesi de geliyor!” diye çığlık atmışlar, kızlarla anaları… Başlamış büyük kız sayıp dökmeye:

“Demin buradan bir genç oğlan geçti. Ona varaydım, bir oğlan doğuraydım, oğlan kırk günden sonra yürüseydi, büyüseydi, oynasa, avlansaydı… Avdayken bir kör kuyuya düşse, orada kalsa, kimse bulamasa.”

“Ah oğlum, vah oğlum… Kör kuyulara düşen oğlum, ciğerimi yakan oğlum, ne ederim sensiz oğlum!”

Baba bunları duyunca, çoluğunun çocuğunun acınacak haline bakınca şaşırmış kalmış. Bunlardan daha deli yeryüzünde var mıdır acaba demiş. Eve koşmuş, bana yol göründü bunlarla bir gün bile kalamam demiş. Eşeğine binmiş, heybesini sırtlamış, dağarcığına yolluğunu koymuş, yola düzülmüş. “Bunlardan daha delisini bulursam geri dönerim, yoksa açılsın yollar, devrilsin dağlar…”

Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Giderken yolu bir köye düşmüş… Orada çeşme başına iki lokma bir şey yiyeyim diye çökmüş. Çeşmede su dolduran bir kız, adama meraklı meraklı bakıp, “Amca nereden geliyorsun?” diye sormaz mı? Adam kızgınlıkla: “Cehennemin dibinden!” diye söylenmiş. Kız buna bir sevinmiş, bir sevinmiş, sormuş. “Geçenlerde ölen bizim ağamızı da orada gördün mü?“ “Gördüm!” “Ona bir şeyler göndersek götürür müsün?”

“Gel benimle amca, hanımımın evi şuracıkta, bu müjdeyi büyük hanıma diyelim.”

Hanım, kızdan da deliymiş. Bunlar bir sevinmişler, bir coşmuşlar. Adamın heybesinin iki gözünü de altınla gümüşle doldurmuşlar. Var git bunları bizim ağaya ilet, oralarda sıkıntı çekmesin, selamımızı da unutma demişler.

Adam fırsatı kaçırmamış, ne verdilerse almış. Sersem sepelek yeniden yola düzülmüş. Akşama doğru bir başka köye varmış, sokakta bir duvara dayanmış, eşekten inip azıcık soluklanmak istemiş.

Derken, dayandığı evin kapısı açılmış, evin hanımı ona seslenmiş:

“Birini mi arıyorsun dayı?”

“Kimseyi aramıyorum, duvara sırtımı dayadım, dinleniyorum.”

“Adın ne?” “Ramazan!”

Kadın sevinçten çıldıracakmış.

“Demek nihayet geldin Ramazan!” Bir bilsen benim adam senin yolunu nasıl bekledi. Kileri senin için doldurdu. Ne alsa, Ramazan’a saklayalım, yakında Ramazan gelecek!” derdi.

Gel içeri hepsini al götür.”

Eşeği kilerdeki erzakla yüklerler. Adam, içinden, meğer bizim evdekiler zararsız deliymiş, onlardan daha çok delileri de varmış.” der. Eşeğin başını döndürür, gerisin geri evinin yolunu tutar. Havadan üstüne konduğu, zavallı delilerin verdiği altınlarla, gümüşlerle, çuvallar dolusu erzakla, yağla, balla… yola düzülür…

Adam evine gidedursun biz gelelim öte yana. Duruma bir de bu taraftan bakalım:
*
Memleketin birinde seçim varmış. Burası kanla irfanla kurulan çağdaş bir Cumhuriyetmiş. Üstelik daha iki ay önce büyük bir felaketi yaşamış bu ülke. On milyonlarca insanı sarsan, yıkan bir deprem olmuş orada. 170 bin bina yerle bir olmuş. Elli bine yakın kayıtlı ölüm varmış. Kaldırılamayan enkazlar çokmuş. Daha dün, kırk birinci gün bile enkazdan ölmüş beden çıkarmışlar, kayıplar, bilinmeyenler çokmuş. Ülke savaştan beter kayıp vermiş. Yaralar tazeymiş, kanıyormuş. Yine de seçim kararından vaz geçilmemiş, hem iktidarı hem muhalefeti seçimi değil birkaç ay erteletmek, tam tersine, anlaşıp bir ay dört gün öne almışlar.

Bir yanda yirmi bir yıllık iktidar. O ülkenin yönetim biçiminden tutun tüm kurumlarına kadar her şeyini değiştirmiş. Her değişim engelsiz, eleştirisiz, olup bitiyormuş. Ordusunu, darbe yaparsa diyerek eski konumundan çıkarmış iktidardakiler. Cumhuriyetin fabrikaları satılmış, devletin olanlar özelleştirilmiş. Ülkenin eğitimini, kamu düzenini başkalaştırmış iktidar, muhalefetin de yardımıyla, onay veren sessizliğinde… Asker - sivil on binlerin kanına giren terör örgütünün başıyla görüşmüş iktidar on yıl kadar önce, açılım başlatmış. Terörist başının sesli mesajları okutulmuş meydanlardan, hendek kazmalarına sessiz kalınmış.

Ana muhalefet zaten terör örgütünün partisiyle dirsek temasındaymış. 2019’daki bazı büyük kentlerin belediye seçimlerinin kazanılmasını özellikle İstanbul’un kazanılmasını bile terör partisine bağlamışlardı, iyi mi? On sekiz bin oy farkını yeterli görmeyen iktidar, seçimi yeniletmişti o zaman, sekiz yüz bin oy daha almış muhalefet, seçim büyük çoğunlukla kazanılmış. Yine de akıllanılmamış, bize oy veren İstanbul halkı denmemiş, terör partisinin bir rolü olmamış kazanmamızda diyememişler bu kadar açık bir durum karşısında bile. Çünkü yüzüncü yılında Cumhuriyet için başka planları varmış küresel çetenin, ipi elinde tutan güçlerin.

Ne yapılıp edilecek ülke bölünecekmiş. Ulus devlete son verilecek, Türk devletine ortak koşulacak, dış güçlerin maşası teröristin partisiyle anlaşılacakmış, demokrasi böylece taçlandırılacakmış(!)…

Büyük kız ne diyordu masalda, yani iktidarın sesi olarak ne diyordu:

(Bu oğlan beni alaydı, ona varaydım.)Şu oylar bana gelse, hep başta kalsam.

Ortanca kızın dileği de aynısı. Küçük kız da onlara bakıp dururmuş, onlar ağlar o da ağlarmış. Ben Cumhuriyetin aydınıyım, Türkiye Cumhuriyetini kuran halkın adıyım, Türk ulusuyum dermiş ama sesini duyuramazmış. Ne aday çıkarmasına izin varmış seçimde, ne ses etmesine…

Adamın ailesi gibiymiş herkes. Hayal alemindelermiş. Aynı şeyi yaparak, aynı şeyleri söyleyerek, aynı kişilere dayanarak farklı sonuç bekliyorlarmış. Kaçıncı kez hem de… Dış güçler bunların heybelerini doldurup duruyormuş…

İş, hayalcilerin akıllanmasına kalmış, aynı deneyi yapıp farklı sonuç bekleyenlerin de uyanmasına…

"Dün oradaydım, gördüm de geldim." (Masallara inandırıcılık katmak için söylenen bir sözdür bu.)


Tokalaşalım iradesiymiş bunun adı. Anayasa’dan vatandaşlık tanımı değişti mi, Atatürk ilkelerinin bir hükmü kalmadı mı, gitti gider Cumhuriyetin! Böyle acılı bir dönemde, seçim tarihi öne çekilerek hem de, apar topar seçime gidildi mi, sanılıyor ki, sorunlar çözülecek…

Oysa her şey yeniden başlayacak. Bu yapılacak olanın geri dönüşü olmayacak!

Bu masalın sonu da böyle yazılmayacak…

Bakınız bugünün yangın haberi: Sultan Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yangın çıkmış, bir hasta ölmüş.

Nerede nerede? Sultan Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi.

Neresi burası? Cumhuriyetin bir hastanesine, asker hastanesine çok tartışılan bir padişahın adı konulmuş! Neden, ne zaman oldu bu diye sorun muhalefete? Bu ad konulurken onlar neredelermiş? Askerin eski hastanesi Haydarpaşa GATA”ya bu ad verilirken muhalefet liderleri ne iş işlerlermiş? Yoksa hepsinin yolu aynı mıymış?

Masalları dinlemeye masallarla avutulmaya devam.

“Üniter devletle sorunu olanlarla, “1921 yolcularıyla”, Türklüğü Anayasa’dan çıkartacağız diyenlerle, eşit vatandaşlık diyen etnikçilerle, 2023 Türkiyesi’ni kurmak,” bu bölücü yapıdan medet ummak…

Atatürkçüleri sokacaklarmış meclise (?), içinde tek Atatürkçü olmayan, hepsini partiden kovan ana muhalefete, helalleşmeci baya, CHP 1930’ların CHP’si değil diyen, Keferecileri bağrına basan, ben Dersimli Kemal’im Kemal diyene, Atatürk’ün Kemal adının alay amaçlı bay Kemal’e çevrilmesini benimseyen eşit vatandaşlıkçıya (etnikçiye) güvenmeye devam…

Bakın algı yönlendirici anketlere, Ata İttifakı ekibinin adayı Sinan Oğan’ı anketlere bile koymuyorlar.

Sonra hep birlikte dövünürüz:

“Ah Cumhuriyetim vah Cumhuriyetim. Sana ne oldu, can Cumhuriyetim!”

“Eşit vatandaşlık” dediler, bunun etnik vatandaşlık demek olduğunu federasyona giden yolu açan, “kapı kıran koçbaşı” olduğunu anlayamadık, bizi affedin bu vatan uğruna can veren atalarımız, şehitlerimiz, gazilerimiz, Atatürkümüz…” diye sızlanılırsa şaşırmayın! “Umut gelecek seçimlerde” denirse de yeniden, sakın ha başınızı taşlara vurmayın!

Doğmayan çocuğa don biçen masaldaki kızlarla anaları gibi olmayalım… Hele çıkarcı babaları gibi hiç olmayalım. Delilikten yararlanmayalım…

Feza Tiryaki, 24 Mart
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1000
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x