Ölüm ve Korkunun Adı: Çarçella / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Ölüm ve Korkunun Adı: Çarçella / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Mar 17, 2011 20:04

Ölüm ve Korkunun Adı: Çarçella

Gördüğünüz dağlar Şemdinli’nin kuzeybatısında yer alır. Konur Vadisi’nin hemen üstündedir. Çarçella’nın heybetli gölgesi bir Konur vadisine düşer, bir de Bembo vadisine. Bu iki vadinin hâkimi Çarçella’dır. Bu dağlar eşsiz bir tabiat harikasıdır ve bizimdir. Eşek Kapısı ise bu dağlara Irak’tan açılan tek giriş-çıkış yoludur, bir geçit yeridir. Teröristlerin güvenle kullanabildikleri tek yoldur.

Botan ve Behdinan alanında görev yapmış iyi bir teröristin, bu bölge arazisi içerisinde unutamadığı ve unutamayacağı iki yer vardır; biri Hakurk, diğeri ise Çarçella’dır. Neden unutamaz ve neden aklından çıkmaz bu iki yer? Çünkü her ikisi de sınırların aşıldığı, güç ötesine geçildiği ve insani değerlerin değişime uğratıldığı yerdir. Önce Çarçella’dan başlayalım. Aktütün’den çıkın, Geveruk yayalasını geçin, Eşek Kapısı’ndan çıkın ve doğuya doğru bir bakın, resimdeki yalçın kayalıkları göreceksiniz, tıpkı dört parmak gibi gökyüzüne doğru uzanan, işte orası Çarçella’dır. Teröristler arasındaki ünü de bundan gelir; dört parmak!

Resim

Yurdumuzdan, komşu ülkelerden ve Avrupa kıtasından çeşitli vaatler, kandırmacalar ve tuzaklar sonucu yuvasından koparılan insanlar, maceralı bir yolculuk sonrasında Irak kuzeyindeki Hakurk ana ininde toplanır. İlk eğitim ve öğretimi müteakip önce Hacıbey Çayı kenarındaki Nahal Tepe’ye getirilir, hani şu Osman Öcalan denilen katilin Derecik saldırısını idare ettiği tepe. Hepsi tek sıra yapılır ve yüzleri Türkiye tarafına döndürülerek Çarçella gösterilir ve ardından bir elin dört parmağı ikinci boğumdan kıvrılarak işaret edilir. Terörist adayları bunu anlamıştır; dört parmak işareti demek Çarçella demektir, Türkiye demektir. Ele geçen teröristlerin sorgularından öğrendik biz de tüm bunları, yoksa nereden bileceksiniz ki dört parmağın Çarçella olduğunu. İmralı’da yatan hainin lafına göre aynı zamanda Çarçele, ‘bir parça özgür vatan Şemdinli’, demekmiş. Bu duyan ve Çarçella’yı uzaktan gören teröristler adaylarını bir heyecan alır, hepsi birbirine bu dört parmak işaretini yapar ve böylece Çarçella adı, Hakurk’tan başlayarak adım adım dağlara yayılır ve hafızalara kazınır. Artık iş oraya gitmeye kalmıştır, gitmek için can atmaya, Çarçella’ya çıkmaya, orada yatmaya ve şiir yazmaya...

Resim

Aslında bu bir aldatmacadır çünkü Çarçella öyle kolay çıkılacak, kolay varılacak bir yer değildir. İsterseniz birlikte hesaplayalım; Çarçela’ya Hakurk’tan gitmek için iki yol vardır; biri güvenli Irak yolu, diğeri güvensiz Türkiye yolu. Mecbur kalıp güvensiz yoldan gitmek gerekirse önce Hacıbey Çayı’nı geçmek, sonra Karakoç- Gasto’ya varıp dinlenmek gerekir ki, bu en az bir günlük yaya yoldur. Öyle ya terörist de olsa, vahşi dağlı da olsa, yaratık da olsa, bu anlattıklarımız neticede bir insandır ve yorulur her insan gibi, dinlemesi gerekir. Oradan çıkıp Karadağları aşıp, Silo yaylasına varıp yeniden mola vermesi gerekir ki, bu da bir günlük yaya yürüyüştür, etti mi iki gün. Silo’dan çıkıp Akpınar Dağı’na, oradan Gülle Tepe üzerinden Çarçella’ya çıkması gerekir ki, bu da en az iki gün, etti mi dört gün. Demek ki Hakurk-Çarçella arası, katırı tepseniz en az dört günlük tırmanıştır, iniştir, yürüyüştür, en az dört günlük tehlikeli bir yoldur, görülme riski vardır, çatışma riski vardır.

Diyelim ki güvenli yolu tercih ettiler ve Irak üzerinden Çarçella’ya çıkmaya karar verdiler. Bu yoldan gitmek için Hacıbey Çayı’nın peşi sıra Irak-Türkiye hududunu takip edeceksiniz. Hakurk- Gelyaraş-Kanyaraş-Yeşilova hattı en az iki gün çeker, fazla oyalanmadan iki günde varılır çünkü güvenli yoldur, çünkü onları hem Barzani korur, hem de ABD’li ağabeyleri. Yeşilova-Anadağ’dan yola çıkıp Basyan’a varış ise, o da bir gün eder. Belki daha az çeker ama Basyan’da mola vermeleri gerek, çünkü orada yoldaşları vardır. Selam vermek gerek, en önemlisi çay içmek gerek çünkü çaya hiç dayanamazlar. Hatta Şemdinli çayında bir duş almaları gerek, ne de olsa “Şehit Uzman Çavuş Mehmet Çağlar Eşi Elif Bölük Öğretmenin dediği gibi” pistir onlar, ara sıra da olsa su gerek, temizlenmek gerek, üstelik moral açısından da iyi olur onlar için. Böylece etti mi üç gün. Basyan, Meşelik-Ayranlı-Eşek Kapısı, bu da bir gün eder, nasıl olsa yol boş, Meşelik boş, Ayranlı boş. Etti mi dört gün. Bir gece tırmanışla geçer, hep tırmanış ve sonrasında Eşek Kapısı’nda bir mola, orası da güvenlidir, köy yok, köylü yok, karakol yok, asker yok. Beşinci günün gecesi ya da altıncı günün gündüzü Çarçella’ya varırlar. Çarçella bu, teröristlerin efsanesi, şiirlerin yakıldığı yer, varsa eğer hayallerin kurulduğu yer. İşte bu zorlu yolu teröristlere sevdirmek için Çarçella efsanesi yaratılmıştır ve bu efsane dört parmak işaretiyle akıllara kazınmıştır, ama aslında böyle bir efsane yoktur…

1993 yazında, General Osman Pamukoğlu İkiyaka denilen bu bölgeye bir operasyon yaptı. Biz de Şemdinli Tabur Komutanı olarak katıldık bu harekâta. Biz görmedik ama anlatılanlardan Çarçella’da nerdeyse bir ‘terör şehri’ ortaya çıkarılmış olduğunu öğrendik. Bir şehirde ne varsa orada da varmış; revir, okul, futbol sahası, voleybol sahası, yatakhaneler, yemekhaneler, sinema, tiyatro, bir terör şehri işte, ne ararsanız var. Daha fazla detay istemeyiniz çünkü biz o noktada değil Eşek Kapısı’ndaydık, görmedik bu şehri ama bildik ve duyduk. Çarçele zaten bu harekât sonrasında ne menem bir şey olduğunu da gösterdi bize, teröristlerin efsane ini. Peki, Çarçella’nın başka ne özelliği vardır?

Her şeyden önce, teröristlerin Türkiye’ye en güvenli giriş yoludur ama zorludur. Ama efsaneleştirildiği için katırın bile çıkmakta zorlanacağı bu yol, bu katır ötesi terörist ayaklar tarafından tırmanılır ve hiç şikâyet edilmez. Teröristten katır olur mu derseniz? Normalde olmaz, olmaması gerek ama İmralı haini derse ki bir parça özgür vatan, Hakurk sorumlusu Osman Öcalan derse ki bir parça özgür toprak, siz de iyisinden bir terörist iseniz, elbette katır olacaksınız, tırmanacaksınız, elbette katırdan beter tırmanacaksınız, başka çıkış yolu var mı ki onlar için! Çarçella, Hakurk’taki teröristleri gece demeden gündüz demeden yürüterek Türkiye’ye getirebilmek için bir aldatmacadır.

Bu olayın taktik yönüdür, ama asıl mesele stratejide yatar, işin sırrı Çarçele’nin bulunduğu yerde gizlidir. Çarçele, Yüksekova-Çukurca, Hakkâri-Şemdinli ortasında yer alan bir bölge içerisindedir. Güvenlidir çünkü sağı boş, solu boştur, karakol yoktur, köy ise artık kalmamıştır. Çok güvenli bir yerdir. Bölge arazisine hâkimdir; yüksektedir, savunma imkânı verir, ortadadır, dört ilçeye geçiş kolaylığı sağlar. Üstelik büyük terörist guruplar için ideal toplanma bölgesidir, toplantı yapmak için, eylem planı hazırlamak için ya da eyleme geçmek için. Bembo’dan bir gömlek hatta iki gömlek üstündür. Dikkat ediniz bugünlerde PKK terör örgütün toplumsal olayları kışkırttığı yerlere; Hakkâri, Şemdinli ve Yüksekova. Yarın bu olaylar Çukurca’ya sıçrarsa eğer hiç şaşırmayınız, çünkü Hakurk Irak’taki karargâhları ise, Çarçella da Türkiye’deki önemli stratejik noktalarından biridir. Çarçella’ya hâkim olan teröristler, Hakkâri ve bölgesine stratejik destek sağlar, olayları yönetir ve yönlendirir. Biz nasıl tanıştık Çarçele ile size anlatacağız, Eşek Kapısı’na nasıl çıktık, onu da anlatacağız ve duyacaklarınız sizi şaşırtacaktır…

Biz iki kere tırmandık Çarçele Dağı’na; biri 92’de, diğeri ise 93’teki İkiyaka operasyonunda. O sıralar yeni gelmişiz Şemdinli’ye, üç beş eşkıyaya hesap sormak peşindeyiz, dolaşıyoruz fır fır, bulmak için teröristleri. Yine o sıralar 30 Ağustos Alan çatışması henüz yaşanmamış ve biz hala, Özal’ın deyimiyle, ‘üç buçuk eşkıya’ lafına takılıp kalmışız. Sanıyoruz ki bölgede üç buçuk eşkıya var ve biz de bunlarla hesaplaşmak için can atıyoruz. Bu düşüncelerle bir gün Aktütün’e gittik, yanımızda beş kahraman hudut timiyle beraber.

Herhalde Şemdinli’ye gelir gelmez ilk yaptığımız bu iş oldu, bağımsız hudut timleri kurmak, iyi de oldu; tabur komutanı emrinde hareketli timler teşkil etmek, bu timlerle müstakil operasyon yapmak inisiyatif kazandırıyor komutana. İyi ki yapmışız, bu timlerin ayak basmadığı yer kalmadı ve biz ayak bastığımız için, teröristler Şemdinli’de ayak basacak yer bulamadı. O zamanlar Konur vadisi yaylaya çıkardı, Gevaruk yaylasına, Çarçele’nin hemen aşağısında. Bakmayınız Çarçele dediğimize, biz ve köylüler Çarçele deriz bu dağa, teröristler ise Çarçella, tıpkı “PEKAKA” dediğimiz örgüte “PEKEKE” denilmesi gibi bir şey. O zamanlar koyun vardı, kuzu vardı. O zamanlar insanlar devletine güveniyor ve bu güvenle yaylalarına çıkıyordu.

Vadiye geldiğimizde de köylünün yayla vaktiydi, biz de birlikte çıkalım istedik ve çıktık. Hatırlıyorum da gündüz çıktık biz Gevaruk’a, sabah erkenden başladık yürümeye ve tırmanmaya. Korkumuz yok, çıksın istiyoruz teröristler karşımıza, çıksın da hesaplaşalım istiyoruz. Şimdi ki aklımız olsaydı hiç gündüz tırmanışa geçer miydik! Tedbirliydik, önde korucular, yanda korucu ve askerler, çevremiz emniyette, tüm köylüyle beraber çıktık yola. Tırman tırman yol bitmiyor ama sonunda bitirdik, bir akşamüstü Gevaruk’ta konaklamaya geçtik. Çadırlar kuruldu, koyunlar kuzular yayladı, ateşler yakıldı, etler pişirildi. Güya biz terörist avındayız ama kimseyi görmedik ve duymadık. Sonradan köylülerin demesi, teröristler oradaymış ama bize acımış olsa gerek, bir şey yapmamışlar, dokunmamışlar bize. Duyunca bu dedikoduyu, güldük geçtik tabii ki.

Geveruk bir yayla, güzel bir yayla, koyun ve kuzunun otlaması için bir cennet. Her yer dağ, yüksek, yaz da olsa biraz soğuk. Tabii bir göl var, görmenizi dileriz, çok güzel. Terörist tehdidi olmasa, bir turizm cenneti olacak çarpıcı bir özellikleri var. Su var, dağ var, yeşillik var, serinlik var, hakimde bir yer, görüş var, insana erişilmezlik hissi veriyor. Koyun var, kuzu var, açın bir et mangal, hormon yok, Avrupalı ithal inek yok, kuzu taze, et taze, buz gibi bir su, daha ne olsun. Bu düşümüz gerçek olsa, açsalar bir ‘kendin pişir kendin ye’ istasyonu, Kerem kazanır, Fatih kazanır, köylü kazanır, vadi cennete döner cennete. Cennette terör olur mu ki…

Bu yaylanın ve bu dağların yüksekliği gerçekten özgürlük duygusu veriyor insana, doğal olarak. Doğal olarak çünkü ne arayan var ne soran, ne kira derdi ne borç, ne kan davası ne toprak, özgürlük, vahşi bir özgürlük. Çarçella gibi, Beyaz Dağ gibi, Hisar gibi, Kardağ gibi yükseklere çıktığımızda, inanınız bir huzur kaplıyordu içimizi. Neden mi? Tabur merkezinde değiliz, bir sorun çıktığında bize soran yok, bizden çare arayan yok. Aldınız maaşı, maaş yetti yetmedi derdiniz yok, kim sizi bulup da soracak ya da sizde olmayan bir şeyi isteyecek o dağlarda? İnanınız can sıkıldığında, sorunlar içinde boğulduğumuzda, çözemediğimiz ev sorunları ile karşı karşıya kaldığımızda, yaşamdan velhasıl bunaldığımızda, bir gün için de olsa, inanınız hep dağa çıkardık biz. Hele ki kulakları çınlasın Tevfik albay, alay komutanı, bize göre olmadık işlerle bizi uğraştırmaya kalktığında da doğru dağa giderdik biz, nefes almak için, beş tim de var ya bize özel, kimseden kuvvet talebimiz de yok, doğru dağa...

Dağ demek sorunlardan geçici de olsa kurtulmanın yolu demek. Dağ demek geçici de olsa özgürlük, serbestlik demek, içsel bunalımları hafifletmek, hatta atlatmak demektir. Velhasıl bu dağlar, özellikle terör çıktıktan sonra kurtuluşun adı oldu, özgürlüğün adı oldu. Aslında acı da olsa gerçek şu ki, dağa çıkarılanlar için de benzer duygular itici güç oldu. Kan davasından, aile dırdırından bıkanlar özgürlük için dağa çıktı, çözemediği, devletinden de çözmediği sorunlarından kurtulmak için dağa çıktı, ama beklediği olmadı ya öldü ya öldürdü, her ikisinde de çözülen bir şey olmadı. Elbet bizim sıraladıklarımız iyi şeyler, iyi niyetli şeyler, hafta sonu pikniğe gitmek gibi şeyler ama bu teröristleri yönetenler yok mu bu yönetenler, aldı bu dağların özgürlüğünü, insanları dağa çıkarmak ve öldürmek için kullandı, işte bu çok acı.

Bakın ne diyor İmralı’da yatan hain, bilmeyenler dinlesin;

“Apo adamlarına talimat verirken; Kürdistan’da her aileden başıboş dolaşan çocuk var. Kızlı erkekli, her aileden iki üç tanesini kaparsanız yüz binlerce insan eder. O kadar da zor değil, zaten aile reisleri bunları beslemekten acizdir. Çoğu, oğlunu ve kızını gönüllü verir, öyle dövünüp sızlanmazlar. Sonra o gençler de sevinerek yanımıza gelirler. Evlerinde çoğu huzursuz, aile içinde( aile denilebilirse eğer) eğreti duruyorlar. Gençlik bunalımlarını en yoğun biçimde yaşıyorlar. Kolundan tuttunuz mu kolayca koparıp getirirsiniz. Biraz da ilk geldiklerinde ortamı güzelleştirdiniz mi, evlerinden ayrıldıklarına sevineceklerdir...”

İmralı haini iyi tespit yapmış, biliyor feodal ağalığın bölgede yarattığı sorunları, çocukların gençlerin özgür iradeleri olmadığı için bunalıma düştüklerini. Bunalımdan çıkış yolunun ise, devlet yok ise eğer, dağlar olduğunu...

İsterseniz bir olayla size hatırlatalım yaşanılanları;

“Yıl 1999: Van’ın en güzel ilçelerinden Erciş’te üç güzel yaşarmış. Üçü de birbirinden genç birbirinden güzel, üçü de alımlı ve çalımlı. Köyün tüm delikanlıları bu güzellere âşık; köyde her gün kavga, sen benimkine baktın, ben seninkine hikâyesi. Ama bu güzeller dertli, her gün ölüyorlar üzüntüden. Dertlerini de kimseye anlatamıyorlar. Bu güzellerin anaları bilir kızlar güzel, başlarına bir kaza bela gelmesin diye hiç dışarı çıkarmazmış. Güzel bu ya, şöyle bir çıkacak, endamını gösterecek, salına salına yürüyecek, bir göz süzecek can yakacak. Güzele de bu yakışmaz mı yani. Bir de çeşmeye inecek, dedikodu yapacak, varsa sevdiği bir göz kırpacak. Olmaz da olmaz der anası, göndermez düğüne derneğe, arkadaşa, çeşmeye. Evde otur, bulaşık yıka, yemek yap, çay pişir. Geçer mi zaman dostsuz, arkadaşsız, sevgisiz. İşte bu güzeller patlarmış sıkıntıdan, anlatamazlarmış dertlerini kimseye…”

Bakın sonrasında ne olur, neler olur…

Not: ÇARÇELLA, ANADOLU’DA ATEŞLE OYNAMAK adlı kitabımızdan bir alıntıdır…


Erdal SARIZEYBEK, 16 Mart 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x