Önce Kahramanlarımızı Kaybettik
"Bize ne oldu?" sık sık kendimize ve birbirimize sorduğumuz soru bu. Dehşete düşüren olaylar karşında, dehşete düşüren tepkisizliğimizin en aşırı tepkisi bu soruyu sormaktan ibaret! Ne garip ki, kimsede buna verecek cevap yok. "Ama olmalı, herkes önce kendisinde bu sorunun cevabını bulmalı!" diye düşündüm, kendimden başladım. Sordum kendime. "Bana ne oldu, hepimize ne oldu? Hepimiz efsunlandık mı, üzerimize ölü toprağı mı serpildi?" diyerek, daha da çakılıyoruz yerimize. Gerçekten bana ne oldu? Bunu bilmeliyim.
Kendimle muhabbete giriyorum.
"Özüm söyle kimsin?" diye soruyorum. Özümün ötelerinde bir kavga duyuyorum. Bir çarpışma var. Yüksek karakterim bağımsızlık ile yabancı çizgi film kahramanlarım çarpışıyor. Özüme söyle "Bu çarpışmada hangi cephedesin?" diye soruyorum!.. Cevap veremiyorum; eğer değerlerimden, yüksek karakterim bağımsızlıktan yana olsam bu sorguya düşmezdim. O halde ben yabancı çizgi film kahramanlarımın cephesindeyim. Susuyorum kendime. Kim bu yabancı çizgi film kahramanlarım.?Hatırlıyorum şimdi, ben yalnızca değerlerim ve yüksek karakterim bağımsızlıkla var idim. Yabancı çizgi film kahramanlarımın cephesine nasıl geçtim? Bu sorunun cevabını arıyorum, geçmişimden şimdiye kadar dolaşıyorum belleğimde. Sonunda kendimi en çok izlediğim bir çizgi filmde buluyorum. ‘He-Man’!.
Kahramanlarım, çizgi film kahramanlarım, benim sevimli dostlarım. Renkleniyorum bir anda. Karanlık aralanıyor. En güçlü, en büyük, en sevdiğim çizgi film kahramanım kimdi benim? Bu sorunun cevabını düşünmeden verebiliyorum. He-Man! Çaresiz, zayıf olanların çaresi, kötü adamların yenilmez düşmanı He-Man. Herhangi bir adam, hatta pısırık, dünyadan bihaber o adam, güçlü düşmanlarla cebelleşen çaresizlere çare olacağı zaman, bir kahramana dönüşüyordu.. He-man neden çıplak bir adamdı, gücüyle düşlerimizi süsleyeceği sahnelerde? Normal hayatında niye giyinikti? Galiba He-Man bizim ergen çocuklar olmamızı istiyordu. Emrediyordu belki de..
He-Man kılıcını kınından çekip kaldırınca "gölgelerin gücü adına ben, He-Man!" derken ismi müzik destekli ingilizce yazı biçimiyle ekranda gidip geliyordu. Öyle bir görüntü düzenleniyordu ki; görüntüler, seyirci minikleri bir anda He-Man’ın tebaası yapıyordu. Koca bir devi izliyorduk, küçücük bizler. Birde "gölgelerin gücü adına" He-Man’lık yaptığını ilan ediyordu. O zamanlar anlamıyordum, gölgelerin gücünü. He-Man "gölgelerin gücü adına" He-Man’miş. Çaresiz insanlar için değilmiş. Anlıyorum ki; ‘gölgelerin gücü’ He-Man denen bir çizgi filmi, çocukların ruhuna ve bilincine tecavüz etmekle görevlendirmiş. He-Man bir kahraman değilmiş. He-Man bir çizgiymiş, bir yalanmış. He-Man, çocuk bilincine ve ruhuna ahlaksız bir saldırı olarak üretilmiş! Gölgelerin gücü adına üretilmiş olan He-Man hayatımıza öyle bir girmiş ki; babamızın ne kadar zayıf olduğunu göstermiş. Çıplaklaşan He-Man, Başkumandanımızdan daha üstün bir kurtarıcı imiş! He-Man tekbaşına, Atatürk’ün ancak bir orduyla kazandığı zaferi kazanıyormuş!.
İşte bu He-Man’i, uyurken aklımızda, uyandığımızda penyemizde taşıdık. Daha ileri gittik, ABD bayraklarını sırtımıza koyduk. Gerçek kahramanlarımızı unuttuk, sanal olanlarla avunduk!
Mustafa Kemâl Atatürk’ü düşünmeye, anlamaya, tanımaya beynimizde ve kalbimizde bir boşluk kalmış olabilir mi? Milli irade kavramına yer kaldı mı ruhumuzda? Ruhumuzun ve bilincimizin üzerinden koskocaman bir He-Man geçti. Çizgi olduğunu hiç düşünmedik. Bu çizginin bir yalan olduğunu, yalanın sınırsız olduğunu, gerçeğin bir sınırı olduğunu düşünmedik. Çünkü biz çocuktuk.
Şimdi He-Man’in görevini anladık. Ruhumuzu, bilincimizi çalacaktı o. Özümün ötelerinde bir kavga duyuyorum. Bir çarpışma var. Yüksek karakterim bağımsızlık ve yabancı çizgi film kahramanlarım çarpışıyor. Ardıma dönüyorum. Özüm ne güzelmiş, cephemi seçiyorum. He-Man’i ilk defa yenilmiş izliyorum. He-Man çocukluk dönemimi işgal etmiş olsa da, Gazi paşa’nın izini silememiş ruhumda. He-Man’i gölgelerin gücü kurtaramıyor. Zafer benim oluyor.
Şimdilik sadece He-Man ve benzerlerinin işgalinden ruhumu ve beynimi kurtarmış olabilirim. Sıra ‘gölgeler ve güçlerine’ de gelecek. BATININ GÖLGELERİNİN GÜCÜ, DOĞU MİLLETLERİNİN GÜNEŞİNİN ÖNÜNE GEÇEMEYECEK! Hepimiz için ilk görev, önce kendi ruhumuzdaki ve beynimizdeki işgalleri bitirmek. Türk gençliği hiçbir şey yapamıyorsa bunu yapmayı iş edinecek! Herşeyi yapma gücünü veren ilk eylem, önce kafalardan HE-MAN’leri temizlemek!
Selma MALGAZ, 2 Ekim 2011