Önlerinde saygıyla eğilecek değillerdi ya…
Her şeyden evvel şunun bir altını çizelim; onlar “iki havuz gazetecisi”, “iki yandaş yazar”dan önce/öte “iki eski Taraf çalışanı”.
Taraf ne?
Bizzat şimdiki iktidar sahipleri tarafından “milli orduya kumpas” olarak tanımlanan sürecin “medya ayağı” işlevini görmüş propaganda bülteni…
Devrin haysiyet cellatlarının karargâhı…
Tetikçisinden bavulcusuna yığınla “kullanışlı aptal”ın siperi…
İsim isim, resim resim “tutuklanacaklar” listelerini yayınlayarak oradan hedef göstermediler mi Türk askerlerini?
Tutuklanmayanları “onu da, onu da” diye yine, yeniden hedef göstermediler mi?
Tamam dava sona erdi; 5 yıla yakın haksız-hukuksuz tutukluluktan, yığınla zulümden, acıdan, ölümden mesul “Fatih Camii’ni bombalayacaklardı” manşetlerini hatırdan çıkarmak için vakit fazla erken değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Balyoz’un ordusuny hedef alan bir kumpas olduğunu savunuyorsa, “onlar” da bu kumpasın parçasıydılar; şimdi kimi kaçan, kimi yakalanan, kimi kendini unutturmaya çalışan diğer ortaklarından farklı olarak rüzgarın yön değiştirdiğini erken fark edip dereyi geçerken gemiyi değiştirme kurnazlığına başvurdular.
Dolayısıyla…
“Nasıl olabiliyor da askerle dalga geçebiliyorlar”dan önce o fotoğraflara bakıp da sorulması gereken ilk soru budur:
- Nasıl olabiliyor da Cumhurbaşkanı’nın “paralel”, “hain”, “ajan”, “terörist” ilan ettiği yapının kumpasında “merkezi rolü” bulunan Taraf’ın o dönemki elemanları aynı Cumhurbaşkanı’nın uçağına binebiliyorlar?
Sorulması gereken ikinci soru…
- Madem “açılım buzdolabına kaldırıldı”, madem Diyarbakır’da Türk bayrakları sallandırıyorsunuz, madem doğru metodun terörle müzakere değil terörle “taş taş baş baş üstünde bırakmadan” mücadele olduğuna kanaat getirdiniz “PKK terör örgütü üyesi olmak suçundan 13 yıl hapis yatmış” biri nasıl olabiliyor da o terör örgütünü “hendeklerinde boğmaya kararlı” olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı’nın uçağına binebiliyor?
Böylesini devletin zirvesinde ağırlarsan olacağı bu; askerin önünde saygıyla eğilip, alınlarından öpecek hali yok ya!
* * *
Yoksa…
Muhafız Alayı’nın “müsamere kolu” muamelesi gördüğü bir ülkede “selam mangası”na da fıstık atmaya cüret eden hadsiz bile görürüz yakında; zemin müsait, saygısızlığa imkan tanıyan bir zeminde saygısızlığı tartışmanın hiçbir somut faydası yok...
Ama bir üçüncü soru olarak şunu sormamız şart:
- Bu millet, evlatlarını “şehit babasına dangalak diyen bir zibidiye selam dursun diye mi” yolluyor askere? Vatana feda ediyor… Millete feda ediyor… Devlete defa ediyor… Şimdi bir de kendini “uçak durumundan her şeye kadir” varsayanların şımarıklıklarına mı feda edecek; hakaretamiz tavırları mı sineye çekecek bir de?
O kabahatinden beter özürlere kanan yoktur da bu modellere “yerlerini hatırlatacak” kimse var mı devlette?
Selcan TAŞÇI, 31 Mayıs 2016
selcantasci@gmail.com