Onursuz İnsan Bunlar! / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Onursuz İnsan Bunlar! / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Kas 24, 2010 23:43

Onursuz İnsan Bunlar!

ABD Halepçe’de Kürtleri katletti, bunlar hala ABD’nin peşinde…

1988 yılı iki açıdan önemlidir; biri, PKK'nın geldiği nokta, diğeri ise Halepçe katliamı ve sonrasında yaşananlar. Halepçe katliamı belki de PKK'yı adam yaptı. Katliam sonrası paniğe kapılan Iraklı Kürtlerin birçoğu korunmak için PKK'ya katıldı. Diyebiliriz ki ABD, Saddam'a yol verip katliam yaptırmakla ortaya çıkacak tabloyu ve sonucunu biliyordu, bilerek Halepçe'yi yarattı. Sonrasında örgüt güçlendi ve daha çok ses getirir oldu[1];

"1988 yılında 104 vatandaş PKK tarafından öldürülmüş, 34 vatandaş ise yaralanmıştır. Evet, 1988 yılı eylem hedeflerine ulaşılamamıştı, ama yine de Apo'ya umduğundan da çok şeyler kazandırmıştı. Sürekli basının manşetlerindeydi, radyolar ve TV kendisinden bahsediyordu, dış basında adından söz ediliyor, kendisinin gizli destekçileri açık destek verme çabasına giriyorlardı. Artık kendisine siyasi bir kişilik yakıştırılmıştı ve PKK isimli çetesi siyasi bir güç olarak lanse edilir hale gelmişti."

PKK terör örgütü adam oluyordu artık, medyada adı geçiyor, gazeteler onu yazıyor, aydınlar ondan bahsediyor, yazarlar onu yazıyordu. Üç beş çapulcudan ülkenin gündemine oturmuş bir örgüt haline gelmişti. PKK adam olmaya başlayınca, bunu ranta dönüştürmek isteyen çevreler de ortaya çıktı.

Ersever haklıydı;

"Türkiye'de bazı çevreler bu gelişmeleri siyasi, ekonomik ve sosyal ikbal temin etmede basamak olarak kullanmaya başlamışlardı. Birçok aydın Kürt(!) konusunda akıl işportacılığı yapmayı, demokratlık ölçüsü olarak kullanıyordu. Eskiden komünizm bezirgânlığı yapanlar, şimdi Kürtçülük bezirgânlığına soyunuyordu. Birçok profesyonel yayıncı, "Doğu'da para eder, itibar getirir" diyerek Kürtçülüğe soyunmuştu. Bazı siyasi guruplar, Kürt pazarı kapma yarışına girmişlerdi.

Doğu ve Güneydoğu'da feodalite artığı bir takım adamlar, Kürtçülük satarak gelecek ve mevki kapma telaşı içindeydi. Mürekkep yalamış bir takım kişiler, "insan hakları" adı altında ayrımcı Kürtçülüğün hamisi durumuna gelmişlerdi. İşte bütün bunlar Apo'nun kazandığı şeylerdi. Apo elbette kazanacaktı, çünkü devlet, iki buçuk eşkıya dediği eli silahlı adamları dört yıldır ortadan kaldıramamıştı."


Halepçe'de ne oldu?

17 Eylül 1980'de, Saddam Hüseyin İran'la yapmış olduğu 6 Mart 1975 tarihli Şat-ül Arap anlaşmasını feshettiğini ilan etti. 22 Eylül 1980'de Irak Orduları, İran topraklarına girerek savaşı başlattı. Sekiz yıl boyunca savaşın kazananı olmadı, her iki ülke de kaynaklarını yok etti. Savaşın sonlarına doğru Saddam Hüseyin, ilerleyen İran ordusunu durdurmak için 16 Mart 1988'de Halepçe'de zehirli gaz bombası kullandı. Bu katliamda, 5.000'den fazla insanın öldü, 7.000'den fazla insan da yaralandı.

19 Ağustos 1988'de Irak ve İran ateşkes anlaşmasını imzaladı, savaş bitti ve Irak ordusu ateşkesten 5 gün sonra Halepçe'yi geri aldı. Katliamın hemen ardından siyasi işportacı Talabani PKK ile anlaşma yaptı, üstelik Türkiye'ye karşı PKK ile ittifak kurdu. Uğur Mumcu'nun açıklamaları anlaşmanın amacını ya da kurulan ittifakın amacını açıklamaya gerek bırakmıyor;

"Kürdistan Yurtseverler Birliği" Genel Sekreteri Celal Talabani ve PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan 1 Mayıs 1988 günü bir araya gelerek Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı "devrimci silahlı mücadeleyi ve kitlesel direnişleri geliştirmeyi, cephe oluşturmayı" kararlaştırmışlardı.[2]"

O yılları hatırlayanlar, Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand'ın eşinin Türkiye'ye geldiğini ve sığınmacı durumundaki Kürtlerden birkaç tanesi alıp, insanlık adına Fransa'ya götürdüğünü de hatırlayacaklardır.

Bu olayı Ersever de hiç unutmamış;

"Bu yetmiyormuş gibi türünün evrimde geç kalmış son örneği olan etkili bir bir "Madam'ı" Türkiye'ye yolladılar[3]. Gençliğini ve güzelliğini "insan haklarına" adamış olan bu yaratık, Türkiye'deki Kürt sığınmacıların İçler acısı durumundan dem vurmaya başladı. Sığınmacı kamplarında beygir satın alır gibi ağız ve diş kontrolü yaparak ülkesine götüreceği damızlıklar seçmeye başladı. Kürtlerin anası rolünü oynadı. Bizim ar damarı çatlamış şarlatanlarımız da bu "Madam'a" alkış tuttular.

İçlerinden bir tanesi bile çıkıp da;

"Behey kansız! Üç kuruş için bu insanları zehirleten siz değil misiniz? Hangi suratla böyle bir teftişe ziyarete cesaret edersiniz? Aynı şeyleri bizler yapıp da arkasından sizin ülkenize bizden bir yetkilinin, bırakın ülkenize gidip yavuz hırsızlık yapmasını, kendi memleketimizi bize dar ederdiniz. Yalnız siz değil, bizdekiler, bizim kompleksliler bize yeterdi. Kim bilir ne taşkınlıklar ne çılgınlıklar yaparlardı!" diyemedi."

Cem Ersever doğru söylüyordu; Körfez savaşı üzerine hazırlanan bir gizli dosyada, Irak'ın kimyasal silah üretimine katkı sağlayan bütün şirketlerin Batılı olduğu ortaya çıkmıştı. Buna göre; gerek İran-Irak savaşında, gerekse Saddam'ın Irak kuzeyindeki Kürtlere karşı harekatında kullanılan silahların büyük bölümü Batılı şirketler tarafından sağlamıştı. Irak'ın askeri programlarında, özellikle de bu kimya sanayinin kuruluşunda iki yüz sekiz Batılı şirket vardı ve liste şöyleydi; 86 Batı Alman işletmesi, 18 Amerikan firması, 18 İngiliz firması, 16 Fransız, 12 İtalyan, 11 İsviçre, 17 Avusturya, 8 Belçika...[4].

Halepçe katliamı ile Kürtler Avrupa siyasetinin gündemine çekildi ama insanlık dramı olarak değil, bir "Kürt Sorunu" olarak. Halepçe katliamı ve sonrasında Körfez savaşı, ardından Saddam'ın kuzeye harekat yapması sonucu bu sorun Batı'nın gündemine iyice oturdu. Genelkurmay Başkanlığı 12 Nisan 2007'de yaptığı açıklamadı, bu hususu açıkça teyit etti;

"Savaş sonunda Saddam'ın Kuzey bölgeye saldırısı sonucunda 100 binlerce insanın Türkiye'nin hudutlarına yığıldığını belirten Orgeneral Büyükanıt, "Bunlara en büyük desteği Türkiye verdiği halde Türkiye suçlanmıştır ve o yığılan insanlar 'burada bir Kürt sorunu var' diye dünya kamuoyuna mal olmuştur" dedi."

Halepçe katliamı Türkiye için ne gibi sonuçlar doğurdu dersek, 500 binden fazla Kürt peşmerge Türkiye sınırlarına yığıldı. Diğer dünya ülkeleri bu dramı görmezden gelirken, Türkiye kapılarını bu peşmergelere açtı ve onlara baktı. Katliam Batı dünyasında bir Kürt dorunu olarak yansıtıldı.

Bu olayın dramatik bir yönü. Bir de PKK yönü var. Irak kuzeyini terk eden peşmergelerin geride bıraktığı her şey, PKK ve Saddam orduları tarafından yağmalandı ve sonradan paraya tahvil edildi. Belki de en önemlisi, Irak kuzeyindeki Kürtlerin çaresizliği PKK'ya katılımları artırdı. 1984 yılına 300-350 kişilik bir kadroyla giren PKK terör örgütü, 1991 Körfez Savaşı sonunda sayısını yirmi bin seviyesine çıkaracaktı.

Bu belge ve açıklamalardan şu sonuç ortaya çıkmaktadır; Saddam'ı kimyasal güç yapan Batı'dır. Halepçe katliamında yolu açan ABD'dir.

Sözde bir Kürt sorununu siyaset gündemine çeken AB'dir.

Bugün ortaya çıkıp demokrasi ve insan hakları çığlıkları arasında bu sorunu ayrıştırma stratejisine dönüştüren ise küresel üçlüdür yani "ABD-AB ve İsrail"dir.

Artık bu gerçeği görmemek için gözlerimize mil çekilmiş olması gerekir.

Binbaşı Ersever'in Ortadoğu coğrafyasında Batılıların rolünü anlatırken kullandığı deyimlerin ne denli doğru olduğunu bu durum açıkça göstermektedir.

Dedim ya Ersever doğru söylüyordu, belki de doğru söylediği için öldürülmüştü...

KURT KAPANI'ndan...

_________________________________________________
[1] Kürtler, PKK ve Abdullah Öcalan, araştırma, Ahmet Cem Ersever, 2007, Milenyum Yayınları.
[2] Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 13 Ekim 1992.
[3] Bahsedilen Madam; Sayın Mitterand, Fransa Cumhurbaşkanı eşi.
[4] Körfez Savaşı Gizli Dosya, belgesel dizi, Pierre Salinger Eric Laurent, Ocak 1991, E Yayınları.


Erdal SARIZEYBEK, 21 Kasım 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x