Ufuk URAS’a Açık Mektup…Sayın Ufuk Uras, Genelkurmay Başkanı hakkında “suç duyurusu”nda bulunmuşsunuz. Sağ olun, var olun. Sayenizde sevgili Türkiye’miz uygarlık yolunda bir adım daha ileri gitti. İnsan haklarına kavuştu. Demokratikleşti. Eski deyişle, “vatan size minnettardır…” Sizinle gurur duyuyoruz.
Mardin’de, bir sınır karakoluna yaptığı bayram ziyaretinde ne demişti Genelkurmay Başkanı? Şimdi bir kez daha anımsayalım:
“Özellikle bu bölgemizdeki insanlarımız, vatandaşlarımız ağalardan çekti. Bugün bu noktalardaysak bunun temel nedenlerinden biri bu. Bu ağalardan çeken insanlarımız şimdi maalesef siyaset ve terör ağalarından mustarip (ıstırap ve acı çeken). Esas temel sorunlardan birisi de halkımızı siyaset ağalarından, terör ağalarından kurtarılmasıdır.”
Evet, Sayın Ufuk Uras, Genelkurmay başkanı suçludur. Siz ve demokrat arkadaşlarınız tam zamanında suç duyurusunda bulundunuz. Türkiye’nin önünü açtınız. Yığılan sorunlarımızın çözülmesine ön ayak oldunuz. Sizi ne kadar kutlasak azdır. Hakkınızı asla ödeyemeyiz… Her devrimci, her sosyalist sizin gibi hareket etmelidir.
Ağalığa, tarikatçılara, aşiret reislerine kim karşıysa, onu bulmalı, çıkartmalı ve hiç zaman yitirmeden hemen savcılığa şikâyet etmelidir. Nasıl kurtulur vatan yoksa. “Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? “
Gerçek bir soruna parmak basmışsınız. Sizi, arkadaşlarınızı tekrar tekrar kutlamak gerekir.
Bugünkü işsizliğin, yoksulluğun, 13,8’lik ekonomik küçülmenin, açlığın, sefaletin, dört esnaftan üçünün kepenk indirmesinin suçlusu, tek sorumlusu Genelkurmay Başkanıdır. O, Nusaybin Sınırtepe Karakolunda bu konuşmaları yapmasaydı, bu işler başımıza gelmeyecekti. TEKEL’leri, TÜPRAŞ’ları, TELEKOM’ları, SEKA’ları, SÜMERBANK’ları yok pahasına, bir yıllık kârlarına satan odur. Cumhuriyet kurumlarının altından girip üstünden çıkmıştır.
Bakanlıkları şeriatçılarla o doldurmuştur. İyi de yapmıştır. Çünkü vatanımızın onlara büyük bir gereksinimi vardır. Sağlık kuruluşlarına, üniversitelere, TÜBİTAK’lara, tüm bilim kurumlarına imamları yerleştirmek gerekir. Bir ülkenin “çağdaş uygarlık düzeyini yakalayabilmesi” için ağalar, beyler, aşiret reisleri, tarikat şeyhleri de olanca güçleri ile çalışmalıdırlar. Onların da çorbada tuzu olmalıdır.
Sonra bir Genelkurmay Başkanı yurt sorunları ile nasıl uğraşabilir? Politika yapmak onun işi midir? Biliyoruz, İkinci Cumhuriyetçiler de Mustafa Kemal Atatürk’e bu nedenle karşıdırlar. Gazi de haddini aşıp emperyalizmle savaşarak, onları küstürmüş, ülkemizin Batı tarafından uygarlaştırılmasını, demokratikleştirilmesini engellemişti. Ne demişti Lord Curzon İsmet Paşa’ya:
“Paşa, senden hiç memnun değiliz. Biz ne istersek reddediyorsun. Ne istersek itiraz ediyorsun. Savaş olsa bile sonunda geleceksin önümüzde diz çökeceksin ve ülkenin kalkınması için bizden borç isteyeceksin ve işte o zaman şimdi reddettiğin tavizleri teker teker cebimizden çıkarıp önüne koyacağız.”
Askerler, emekli generaller, memurlar, öğretmenler, sendikacılar hepsinden önemlisi işçiler politika ile uğraşabilirler mi? Tarikatçılar, şeyhler-şıhlar, toprak ağaları, işbirlikçi patronlar, İmralı, Kandil, ABD, AB, IMF, yandaş mütareke basını, yani medya ağaları dururken onların haddine mi düşmüş politika yapmak?
Obama konuşabilir. Atatürkçülüğü, laikliği anlatarak bize yardımcı olabilir. Hillary konuşabilir. Kürt ve Ermeni açılımları konusunda yol, yön göstererek bize ışık tutabilir. Onlar uygardır, demokrattır, stratejik ortağımızdır. Talabani, Barzani konuşabilir. Onlar komşumuzun liderleridir.
Bunlar dururken askere söz söylemek düşer mi? İtaatsizlik yakışır mı? Herkes yerini, yurdunu bilmelidir.
Sonra söz söylemenin de kuralları vardır. Önce “edep erkân” bileceksin. Küreselleşme ve Yeni Dünya düzeninden yana olacaksın. AB’ye, ABD’ye, NATO’ya CENTO’ya IMF’ye yürekten bağlanacaksın. PKK’ya, BOP’a, işgallere, Kürt, Ermeni haritalarına, ülkenin parçalanmasına asla karşı çıkmayacaksın. İkinci Cumhuriyetçiliği benimseyip, Kemalist Devrim düşmanlığı yapacaksın. Asla ulusal, antiemperyalist, tam bağımsızlık düşüncelerini savunmayacaksın. “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz…” “Ermenilerden özür diliyoruz…” diye bağıracaksın. İşte o zaman senin de söz söyleme hakkın doğar. Sen de konuşabilirsin…
Evet, Sayın Ufuk Uras, size ve arkadaşlarınıza tam zamanında suç duyurusunda bulunduğunuz için ne kadar teşekkür etsek azdır. Türkiye’nin önünü açtınız. Yığılan Sorunlarımızın çözülmesine ön ayak oldunuz. Sizi ne kadar kutlasak azdır. Hakkınızı asla ödeyemeyiz… Her devrimci, her sosyalist sizin gibi hareket etmelidir.
Nasıl kurtulur ülke yoksa? “Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? “
Elinize, yüreğinize sağlık…
“Vatan size minnettardır…”
ali-eralp@hotmail.comAli ERALP, 2 Ekim 2009