Özellikle Bush döneminde ABD’nin uluslarası hukuku ve dünya kamuoyunu dikkate almayarak Afganistan ve Irak’ı işgali,bu ülkelerde gerçekleştirilen katliamlar ve bu katliamların medya yoluyla dünya geneline yayılması ABD’nin dünya kamuoyundaki imajının sarsılmasına yol açmıştı.
Obama’nın Başkanlık seçimini kazanmasıyla bu kötü imaj düzeltilmeye çalışmış Neo-Con yönetiminin ‘’sert güç kullanımını’’ benimseyen dış politika stratejisinin yerini Obama’nın ‘’yumuşak güç’’ kullanma stratejisi almıştı.
Hedef ülkeler doğrudan ABD saldırısı ile değil bu ülkeler içindeki muhaliflerin desteklenmesi,silahlandırılması ve bu grupların iktidarı ele geçirmesiyle alt ediliyor bu sayede ‘’istenmeyen adamlar’’ iktidar koltuğundan uzaklaştırıyordu.Bu yolla başarıya ulaşılmazsa askeri müdahaleler BM ve NATO şemsiyesi altında yapılıyordu.Demokrasi ve insan hakları talepleriyle hareket ettiklerini iddia eden muhalif gruplara destek vererek ABD ,dünyaya da olumlu bir imaj çizmiş oluyordu.
Bu strateji bağlamında Obama’nın İsrail’in İran’a yapacağı askeri bir müdahaleyi desteklemeye yanaşmaması, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın İran için sarfettiği "Yaptırımlara ve diplomasiye zaman tanınmalı" şeklindeki sözleri,Netenyahu’nun Obama ile görüşme isteğinin ABD’li yetkililer tarafından Obama’nın programının yoğun olması sebebiyle kabul edilmediği söylentileri, Obama’nın sertlik yanlısı politikalar izlememesinin İsrail ile olan ilişkilerde sorunlar yaratabileceğinin göstergeleri olmuştur.
İsrail yetkililerinin İran’ın birkaç ay içinde nükleer silaha sahip olacağını belirtmesi zamanın İsrail aleyhine işlediğini gösteriyor.Nükleer bir silaha sahip İran’ı varlığına birinci derecede tehdit olarak algılayan İsrail için geriye tek bir seçenek kalıyor o da İran’ı askeri bir müdahale ile durdurmak.İsrail’in böyle bir müdahalede ABD’nin desteğini Obama’nın başkanlığında kazanması zor gözüküyor.Bu nedenle 6 Kasım’da yapılacak olan başkanlık seçimi İsrail’in geleceği açısından da büyük önem arz ediyor.
Bunun bilincinde olan Cumhuriyetçi aday Mitt Romney yahudi lobisinin desteğini arkasına almaya çalışıyor.Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu belirtmesi hatta Netenyahu ile yaptığı bir toplantıda İsrail’in İran’a karşı yapacağı bir askeri müdaheleye destek vereceğini söylemesi Neo-Con ve İsrail işbirliği ile bölgenin yakın gelecekte tekrar kan gölüne dönebileceğinin sinyallerini veriyor.
Bu gelişmeler doğrultusunda İslam dünyasını ayağa kaldıran ‘’Müslümanların Masumiyeti’’adlı film ve ABD’nin Libya büyükelçisiyle birlikte üç çalışanının öldürülmesi Obama’nın itibarsızlaştırılmasına yönelik operasyonlardı diyebiliriz.Bu operasyonların arkasında da Neo-con ekibi ve İsrail istihbaratının olması muhtemel gözüküyor.Obama’nın politikalarının Ortadoğu halkları üzerinde etkili olmadığı mesajı veriliyor.Tekrar yükselen Amerikan karşıtı gösterilerle Obama yönetimi hedef gösteriliyor.
Hillary Clinton’ın saldırılar sonrası ‘’özgürlüğünü kazanmasına yardım ettiğimiz bir ülkede yıkımdan kurtardığımız bir kentte nasıl olabildi?‘’şeklindeki sözleri bu operasyonların Obama ve ekibinin politikalarının kendi çevrelerince bile sorgulanır hale geldiğini gösteriyor.İran'a yapılacak saldırıda ABD desteğini arkasına almak isteyen İsrail Obama engelini aşmak için Neo-Con'lar ile ortak hareket ediyor.Obama'ya karşı ortak operasyonlar düzenleniyor.
Peki bundan sonra ne olacak?
İsrail,Obama’nın desteği olmaksızın İran’a tek taraflı bir saldırı gerçekleştirebilir.Bunun için ABD başkanlık seçimlerini beklemesi gerekmez.Fakat Şimon Peres gibi kurt politikacılar tek taraflı bir saldırının İsrail için büyük tehlikeler yaratacağını belirtiyorlar.
İsrail için akla en yatkın plan ise ABD Başkanlık seçimlerini beklemek ve Neo-Con’ların desteklediği Cumhuriyetçi Mitt Romney’in başkan seçilmesi halinde İran’a karşı ortak bir askeri müdahalede bulunmak.
Irak ve Afganistan’ı kan gölüne çeviren Neo-Con’ların,İsrail’in İran’a saldırı planları yaptığı dönemde ABD yönetimini tekrar ele geçirmesi Ortadoğu’da büyük bir savaşın patlak vermesine yol açacak.Hatta bu savaş nükleer bir savaşın tetiklenmesine de yol açabilir.Bu nedenle İslam dünyası hiç olmadığı kadar tehdit altındadır.
MURAT CAN BAYRAKTAR