Ortadoğu’dan Taşınan Teröre Karşı Milli Güvenlik Nasıl Sağlanır? / Mithat AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

Ortadoğu’dan Taşınan Teröre Karşı Milli Güvenlik Nasıl Sağlanır? / Mithat AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Prş Eki 27, 2016 23:30

Göç Hareketi ve Milli Güvenlik

Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşanan her olay ulusal, bölgesel ve küresel ölçeklerde çok yönlü olarak değerlendirilmeli ve hesaplar bu belirleyenlere göre yapılmalıdır. Çünkü Ortadoğu’da her sosyal, siyasal ve askeri durum birbirini tetikleyen dinamikleri içerisinde barındırır. Suriye’den Türkiye’ye doğru gelişen göç hareketi ile birlikte asayiş ve iç güvenlik sorunlarının art arda gelmesi olayların birbirini etkilemesine dair verilecek en somut örnektir.

Resim

Göç ve Milli Güvenlik

Gaziantep, Hatay, Kilis, Adana üzerinden Türk illerinin demografik yapısı değiştirilmeye çalışılıyor.
Nüfus hareketlenmesi üzerinden ( göç vasıtasıyla ) Türk dili, Türk kültürü, Türk ekonomisi etkisizleştirilirken, kentlerimiz Türk kenti olma özelliğini adım adım yitirmektedir. . Örneğin 90 bin yerli nüfusu olan Kilis’te, 120 bin Suriyeli göçmen bulunmaktadır.

Demografik yapıdaki değişim ve bozulma sadece kültürel yönüyle değil, güvenlik ve asayişte yarattığı olumsuz etkisiyle de bizim için önem taşımaktadır. Suriye gibi iç savaş sahasından çıkıp Türkiye'ye yerleşen nüfus; aynı zamanda iç savaş dinamiklerini de Türk illerine taşıdı

Yakın zamanda sadece Gaziantep’te yaşanan birkaç örnek verecek olursak.


2014 yılı Ekim ayında Ayn el Arap ( Kobani ) olaylarının etkisinin en yoğun hissedildiği il Gaziantep olmuştur. 6 -8 Ekim 2014 tarihinde sivillerle "sivillerin" çatıştığı tek il Gaziantep'tir. Bu çatışmaların bahanesi ise Suriye'nin kuzeyinde yaşanan IŞİD - PYD/YPG çatışmasıydı. Ancak Suriye'deki bu çatışmaların sosyal etkisi hemen sonrasında Gaziantep ve Adana'yı etkiledi. Gaziantep’te yaşanan çatışmalarda 4 kişi öldü 30’dan fazla kişi yaralandı.

Resim

2016 1 Mayıs'ında Gaziantep Emniyet Müdürliğü'ne IŞİD militanlarınca saldırı düzenlendi. Saldırıda iki polis şehit oldu, 18 polis yaralandı.


20 Ağustos 2016'da Siirt, Şanlıurfa ve Bitlis'lilerin yoğun olarak yaşadığı bir semte kına gecesi esnasında IŞİD’li bir terörist tarafından düzenlenen bombalı saldırıda 50'nin üzerinde kişi öldü.


Son olarak 16 Ekim 2016'da IŞİD'e ait olan bir hücre evine yapılan baskında teröristlerin kendini patlatması sonucu üç polis şehit oldu.

16 Ekim'de gerçekleşen operasyonda, terör örgütü IŞİD'in Gaziantep Cem Evi'ne yönelik saldırı hazırlığı içerisinde olduğu öne sürüldü.
Gaziantep Cem Evi'nin bulunduğu bölge, daha önce 20 Ağustos'ta gerçekleşen bombalı saldırının yapıldığı semte dahil olan bir mahallede bulunmaktadır.


Eğer bu saldırı gerçekleşseydi, Gaziantep üzerinden Türkiye'de etnik bir çatışma zemininin oluşturmanın yanı sıra mezhepsel bir gerginlik yaratmak için de Batılı gizli servislere gün doğacaktı.


20 Ağustos'ta yaşanan canlı bomba saldırısından sonra, Ekim ayında gerçekleştirilmek istenen Cem Evine saldırı planı, aslında Suriye ve Irak üzerinden Türkiye'ye taşınmak istenen iç savaş senaryosunun izdüşümünü bize göstermektedir.

Resim


Sürekli yinelediğimiz bir gerçek var. Bu durum artık sosyolojik ve siyasal anlamda bilimsel bir gerçeklik olarak kaydedilmesi gereken bir nottur. Ortadoğu'da yaşanan hiç bir olay, sadece olayın gerçekleştiği alanla sınırlı kalmaz ve silsile halinde çevre ülkelere yayılır.
2003'ten bu yana Irak'ta, 2011'den bu yana da Suriye'de yaşanan iç savaş halinin, dalgalar halinde Türkiye'ye yansımaları, yukarıda verdiğimiz örneklerle de kendisini ortaya koymaktadır.

TSK’nın Üç Cephesi

Türk Ordusu Türkiye, Musul ve Suriye'de aynı anda üç cephede birden aktif askeri harekat içerisinde bulunuyor. Aynı anda üç cephede birden askeri operasyonların olduğu bir dönemde terörün "ülkeler arasındaki transfer" durumu, daha hassas ve gergin bir hat üzerinde risk olarak karşımızda durmaktadır. Bu risk faktörünü besleyen bir diğer etmen, Türkiye'nin bölge ülkeleri ile değil, Suriye'de Cihatçı Selefiler'den oluşan bir yapıyla, ÖSO'yla, bölgede hareket etmesidir.


Bu güvenlik tehdidin saptanması, güvenlik önlemini hangi doğru yöntemlerle alacağımızın da belirlenmesi açısından önemlidir.


Çözüm Yerine


- Türkiye, ABD’nin istikrarsızlık yarattığı ülkelerdeki rejimleri hedef alan terör grupları yerine bölge devletleri ile hareket etmelidir. Devletler, devletlerle ittifak kurar. Örgütlerle değil.

Resim

- ABD'nin bölgesel egemenlik planında temel aktör olan PYD/YPG, devreden çıkarılmadan bölgesel ve ulusal güvenlik sağlanamaz.

- Bölücü terör örgütü PYD/YPG, aynı zamanda Türkiye'deki merkezi olan PKK için geniş bir cephe gerisi alan oluşturmaktadır. PKK'nın cephe gerisi olan PYD/YPG'nin hakim olduğu alan çökertilirse, Türkiye'de bölücü terör örgütünün lojistik, askeri destek hattı kesildiği gibi, geri çekilerek kendisini topladığı, yaralarını sardığı bir alan da kalmayacak. Böylece bölücü terör örgütü dar bir alanda daha rahat boğulabilecektir.


- Bu başarının sağlanabilmesi için PYD/YPG'yi "koalisyon ortağı" olarak gören ABD'yi "müttefik" olarak görmekten vazgeçmeli; bölgede ÖSO gibi her an TSK'yı yalnız bırakacak bir yapıyla değil, bölge devletleri ile işbirliği kurulmalıdır.


- Bu vesile ile Türkiye'de faaliyet sürdüren IŞİD, PYD/YPG/PKK'nın Türkiye'yi koridor olarak kullanması engellenir, terör kendi kaynağında kurutulmuş olur. Buna bağlı olarak demografik yapının bozulması, iç güvenlik ve asayiş kontrolü ile birlikte adım adım ortadan kaldırılmış olur.


Tabi bütün bunların olabilmesi için "Devlet Aklı" nın iktidarda olması gerekiyor. Bu "Devlet Aklı" ulus devletin aklıdır.

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226

Mithat Akar – Gaziantep
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x