Ortadoğu Operasyonları (Türkiye'den Yürütülüyor)

Genel & Güncel Konular

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Cmt Tem 02, 2011 21:48


"Ortadoğu'daki ABD üslerini vururuz"

İran Meclisi Savunma Komitesi Başkanı Gulam Rıza Keremi, olası bir ABD saldırısında, bu ülkenin bölgedeki askeri güç ve üslerini hedef alacaklarını söyledi.

Keremi, Fars Haber Ajansına yaptığı açıklamada, olası bir ABD ve İsrail saldırısının cevapsız kalmayacağını belirterek, "ABD'nin Ortadoğu ve diğer ülkelerdeki tüm askeri güçleri ve üsleri İran'ın karadan karaya füzelerinin menzilindedir" dedi.

Gulam Rıza Keremi, ayrıca "ABD'nin ilk yanlışında İran Silahlı Kuvvetleri, füzeleri ABD askeri güçleri ve üslerine doğru fırlatacak" ifadesini kullandı.

Bu durumda Amerikalı askerlerin, kendi ülkelerinin bölgedeki yanlış siyasetlerinin kurbanı olacağını belirten Keremi, "Ama umarız ABD, siyasetini değiştirip, diğer milletlerin hakkına saygı duyarak askerlerini saldırgan siyasetlerine daha fazla kurban etmez" diye konuştu.

Keremi, şunları söyledi: "İran, bölgedeki İslam ülkelerinde bulunan ABD üslerinin herhangi birinden saldırıya uğrarsa burayı hedef alma hakkını saklı tutuyor. Bu, bizim defalarca tekrar ettiğimiz savunma stratejimizin bir parçasıdır."

"Müslümanlar endişelenmesin füzelerimiz dakiktir"

İran füzelerinin "hata yapacağı" yönündeki ABD iddialarının gerçek olmadığını ve bu konuda Müslüman kardeşlerin endişelenmemesi gerektiğini ifade eden Keremi, "ABD'li askeri uzmanlar da çok iyi biliyor ki, İran'ın füzeleri dünyadaki yeni nesil füzelerin en dakiklerindendir" dedi.

İran Meclisi Savunma Komitesi Başkanı Keremi, olası bir İsrail saldırısıyla ilgili olarak da "Siyonist rejim yok olma sürecine girmiş bulunuyor. İran'ın saldırgana karşı aldığı tedbirleri dikkate aldığımızda kesin bir ifadeyle söyleyebilirim ki, İran'a saldırı hatası Kudüs işgalcisi rejim için son olur" diye konuştu.

Batı ve Doğu bloku ülkelerinin askeri paktlara sahip olduğunu, ancak İslam ülkelerinin böyle bir programının olmamasıyla ilgili soruyu cevaplayan Keremi, şunları kaydetti:

"Öncelikle bazı İslam ülkeleri, İslam düşmanlarıyla aralarına mesafe koymalı, bir sınır tayin etmeli. Sonra da gerçek birlik oluşturulmalı ki İslami askeri paktın altyapısı oluşsun. İslam ülkeleri, kendi (Müslümanların) hak ve hukuklarını korumak için askeri bir pakt oluşturulması gerektiği sonucuna varırlarsa İran bunu olumlu karşılayacak, askeri güç ve kabiliyetleriyle Müslümanların hakkını koruyacak. Ancak bu konu, İslam ülkelerinin asli düşmanlar olan ABD ve İsrail karşısında birlik olmalarına bağlı."

Keremi ayrıca, Devrim Muhafızları'nın füze tatbikatının, "bölge ülkeleri için 'dostluk ve barış' mesajı taşıdığını" söyledi.

İsrail'e de tehdit


İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi Muhammed Keremirad, "İsrail'in İran'a karşı hata yapması halinde Tel Aviv'i viran edeceklerini" söyledi.

Keremirad, Devrim Muhafızları'nın füze tatbikatına ilişkin Fars Haber Ajansına yaptığı açıklamada, "füze güçlerinin savunma amaçlı olduğunu, saldırıya uğranılması halinde stratejinin doğal olarak değişeceğini" ifade etti.

Muhammed Keremirad, "Modern savaş araç gereçlerinden savunma amaçlı ve caydırıcılık olarak istifade ediyoruz" ve "Herhangi bir ülke tarafından saldırıya uğrarsak, bu sefer taktik ve yöntemimiz saldırı şeklinde olacak" dedi.

İran'ın bölgedeki en büyük füze güçlerinden biri olarak kabul edildiğini kaydeden Keremirad, "füze tatbikatında bölge ülkelerine 'dostluk ve barış' mesajı verildiğini" belirtti.

Keremirad, tatbikatla "askeri üslerini, ABD'nin kullanımına veren bazı ülkelere de mesaj verildiğini" ifade etti.

"ABD ve İsrail'in, İran'a karşı gerektiğinde kullanılmak üzere askeri saldırıyı bir seçenek olarak masada tuttuğu" açıklamalarını değerlendiren Keremirad, "İran, bunu da hesaba katmış ve büyük tedbirler almış" diye konuştu.

"İsrail, aleyhimizde bir hata yaparsa, Tel Aviv'i viran ederiz" ifadesini kullanan Keremirad, "saldırının ilk dakikalarında İsrail'in iki ila üç milyon mülteciyle karşı karşıya kalacağı" görüşünü dile getirdi.

İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi Keremirad, "İran'a karşı bir harekete girişilecek bölgedeki her askeri üssün, düşman olarak görüleceğini ve oranın hedef alınacağını" söyledi.

Haber Kaynağı : AA
gazete5.com



Davutoğlu: Suriye'de reform gerekli

Ahmet Davutoğlu, Mısır'a yaptığı resmi ziyaretin ikinci ayağında, Dışişleri Bakanı Muhammed El Urabi ile görüştü.

Gazetecilerin Libya, Suriye, Filistin ve bölge ile ilgili sorularını yanıtlayan Davutoğlu,Türkiye'nin bölgede izlediği politikaların açık ve şeffaf olduğunun altını çizerek, Suriye ile Türkiye'nin kardeş olduğunu bir kez daha dile getirdi. Davutoğlu, Suriye yönetiminin reformlar yapması, halkın isteklerine kulak vermesi ve saygı göstermesi gerektiğini ifade etti.

Yarın Libya'nın Bingazi kentine gideceğini ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin hem Trablus hem de Bingazi nezdinde çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Davutoğlu, Libya sorununun başlangıcından itibaren Türkiye'nin çözüm için aktif rol oynadığının altını çizdi.

gazete5.com

Son MGK bildirisi "Bölge halklarının meşru talep ve beklentileri.. "

Ortadoğu Ülkelerine "Reform" Çağrısı

Bölge halklarının meşru talep ve beklentileri doğrultusunda kapsamlı siyasi, sosyal ve ekonomik reformların bir an önce yürürlüğe konulmasına işaret edilen toplantıda, anayasal demokrasinin tesisi ile sonuçlanacak gerçek bir siyasi değişim sürecinin başlatılmasına atfedilen önem vurgulandı.

"Halk hareketlerinin yaşandığı bölge ülkelerinde değişimin barışçıl yollarla tamama erdirilmesinin bölgemizin barış ve istikrarı bakımından hayati önem taşıdığı bir kez daha teyit edilmiştir" denilen bildiride, güvenlik nedeniyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yürütülen faaliyetlerin de gözden geçirildiği açıklandı.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.trt.net.tr/Haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=4532f741-a9af-433f-be8e-2c8f5cf93cc2
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Sabırlı_Vatandaş » Pzr Tem 03, 2011 12:07

Türkiye'den Kaddafi'ye ağır darbe

Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin kararları çerçevesinde Libya lideri Muammer Kaddafi’ye ağır darbe vuracak kararlar aldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı hükümet kararnamesi ile Kaddafi ve ailesinin Türkiye’deki malvarlığı donduruldu. Kaddafi’nin aile çevresi ve komutanlarına Türkiye’ye giriş yasağı getirildi. Yine Kaddafi ailesinin kontrolündeki Libyan Foreign Bank’ın büyük ortağı olduğu A&T Bank (Arap-Türk Bankası) yönetimine de el koyma yolu açıldı.

TMSF bankaya el koyabilir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar kurulunun imzasını taşıyan yaptırım kararnamesi önceki gün Çankaya Köşkü’nden geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün imzası ile Resmi Gazete’de de yayımlanan kararların satır aralarında yer alan ifadeler Kaddafi’ye ağır darbe vuracak nitelikte. Kararların belki de en çarpıcı sonucu A&T Bank’ın geleceğiyle ilgili olacak. Bu bankanın büyük ortaklarından Libyan Foreign Bank’ın Türkiye’deki malvarlıkları donduruldu. Kararnamede yer alan 2 madde, bu bankanın yönetimine el konulacağı anlamına geliyor. Türkiye’ye giriş yasağı konulan ve malvarlıkları dondurulan kişilerin isimleri sıralanırken bir sonraki maddede şöyle deniliyor: “İsimleri kayıtlı gerçek veya tüzelkişiler ile bunların adına veya yönlendirmesiyle hareket eden gerçek veya tüzelkişilerin, doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’de sahip oldukları veya kontrol ettikleri tüm fonlar ile diğer mali varlıklar ve ekonomik kaynakların dondurulmasıyla ilgili gerekli tedbirler süratle alınır.” Bu maddenin gereği olarak bir süre sonra TMSF tarafından A&T Bank’ın yönetimine el konarak yeni isimlerin yönetim kuruluna atanacağı söyleniyor. TMSF yönetime el koyarsa Türk bankacılık tarihinde bir ilk yaşanacak ve A&T Bank’a mali tablosundan ötürü değil de uluslararası hukuk ve politik risk gerekçesiyle el konmuş olacak.

Türkiye ayrıca, aralarında Kaddafi’nin de bulunduğu 13 kişinin malvarlığını dondurdu. Bunların 8’i Kaddafi ailesinden. Libyalılara ait 5 tüzelkişiliğin malvarlığı da dondurulmuş oldu. Bu kuruluşlar Libya Merkez Bankası, Libya Yatırım Otoritesi, Libyan Foreign Bank, Libya Afrika Yatırım Portföyü, Libya Ulusal Petrol Şirketi. Hepsinin ortak özelliği ise Kaddafi ve ailesinin kontrolünde olmaları. Türkiye’ye seyahat yasağı uygulanacak 18 Libyalının ismi de Resmi Gazete’de yayımlandı. Kaddafi ile aileden 10 kişi giriş yasağı uygulanacaklar listesinde.

Bankanın yüzde 30’u İş ve Ziraat’ın

Aktiflerinin değeri 18 milyar doları aşan Libya Merkez Bankası’nın yüzde 100 sahibi olduğu The Libyan Foreign Bank, A&T Bank’ın en büyük ortağı. A&T Bank’ın yaklaşık yüzde 30’u ise İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın. Kendisini “Türkiye ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika arasındaki ticaret işlemlerinde uzmanlaşan ilk Türk bankası” olarak tanımlayan bankanın ortaklık yapısı şöyle: Yüzde 15.43 Ziraat Bankası, yüzde 1.62 Kuwait Investmentco, yüzde 20.58 İş Bankası, yüzde 62.37 ise Libyan Foreign Bank. Banka, Forbes dergisinin 2010 Banka Raporu’nda, küçük bankalar arasında son 3 yılın en hızlı büyüyen bankası olarak yer aldı. Banka, aynı zamanda 8 kat artış ile tüm bankalar arasında kârını en çok arttıran banka oldu. Bankanın Türkiye’de 6 şubesi bulunuyor.

Başka yaptırım da var

Libya’ya karşı BM kararları çerçevesinde alınan diğer yaptırım kararları şöyle:

Silah ve ilgili her türlü malzemenin Türkiye’den veya Türk vatandaşları tarafından ya da Türk bayraklı deniz ve hava araçlarıyla, Libya’ya doğrudan ya da dolaylı olarak tedarik, satış ve transferini engellemeye yönelik tedbirler süratle alınacak.

Silah ambargosuna konu teşkil eden malzemelerin, Türk vatandaşlarınca veya Türk bayraklı deniz ve hava araçlarının kullanılması suretiyle tedariki yasak olacak.

Libya’dan gelen veya Libya’ya giden deniz ve hava araçları, taşıdıkları kargoların, paralı askerler de dahil olmak üzere, tedariki, satışı, transferi ile şüphe duyulan durumlarda Türk toprakları ve açık denizlerde denetlenecek.

Denetim sırasında yasaklı malzeme bulunursa ya imha edilecek ya da depolanacak veya üçüncü ülkelere gönderilecek.

Acil iniş ve BM kararları dışında Libya vatandaşları veya firmaları tarafından sahip olunan, işletilen hava araçlarının Türkiye’den havalanmasına, iniş yapmalarına izin verilmeyecek.

Müteahhitlere müjde var

Libya kararnamesinde müteahhitlerin teminat mektubu sorunu ile ilgili bir madde de var. 5’inci maddede, “Türk vatandaşları ve Türk kanunlarına tabi olan gerçek veya tüzelkişiler adına, Libya’da yerleşik gerçek veya tüzelkişiler ile bunların adına veya yönlendirmesiyle hareket eden gerçek veya tüzelkişiler lehine verilmiş olan teminat mektuplarından kaynaklanan tazmin talepleri dikkate alınmaz” deniyor. Türk işadamlarının Libya’da devam eden 359 projesi ve 1.5 milyar dolar alacağı bulunuyor.

İPLER TAMAMEN KOPTU

Türkiye, eski müttefiki Kaddafi ile tüm bağını kopardı. Trablus Büyükelçisi merkeze çekildi, Davutoğlu muhalif kent Bingazi'ye gidiyor.

Türkiye, Libya ile tüm ilişkilerini kesti. Ankara, Türkiye’nin Trablus Büyükelçisi Salim Levent Şahinkaya’yı merkeze çekerek Libya lideri Muammer Kaddafi ve yönetimi ile son resmi bağı da kopardı. Trablus Büyükelçiliği aslında Libya’da yaşanan çatışmalar nedeniyle mart ayı başlarında kapanmış,

Büyükelçi Şahinkaya da Türkiye’ye gelmişti. Ancak fiilen olmasa da resmen bu görevi yürütmeyi sürdüren Şahinkaya’nın merkeze çekilmesi, yerine de bir atama olmaması Ankara’nın Kaddafi ile herhangi bir bağı kalmasını tercih etmediği şeklinde yorumlandı. Ayrıca Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Libyalı muhaliflerin başkenti olarak nitelendirilen Bingazi’ye gidecek. Bakanlıktan yapılan açıklamada ziyaretin günübirlik gerçekleştirileceği belirtildi. Bu ziyaret de muhaliflerin resmen muhattap alınması anlamına geliyor.

Türkiye’de bir ilk

Bu gelişmelerin yanında Kaddafi’ye bir başka büyük darbe de Türkiye’nin Libya liderini kara listeye alması ile geliyor. BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyan Türkiye, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı hükümet kararnamesi ile Libya’nın ortakları arasında olduğu Arap-Türk Bankası’nın yönetimine el koyuyor. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bankaya yeni yönetim atayacak. Bu Türkiye tarihinde de bir ilk. Zira ilk kez bir bankaya mali gerekçelerle değil uluslararası hukuk ve politik risk gerekçesiyle el koyma yolu açılmış oluyor.

Müteahhitlerin Libya ile yaşadığı teminat mektubu sorunu da aşılıyor. Kararnameye göre, teminat mektuplarından kaynaklanan tazmin talepleri dikkate alınmayacak.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haber7.com/haber/20110703/Turkiyeden-Kaddafiye-agir-darbe.php
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Kullanıcı küçük betizi
Sabırlı_Vatandaş
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 101
Kayıt: Cmt Tem 31, 2010 9:42

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Sal Tem 05, 2011 18:05

Suriye'nin istikrarsızlaştırılması
ve Büyük Orta Doğu Savaşı


Suriye’de ortaya çıkan durum, perde arkasında ABD, İsrail ve Türkiye’den oluşan, yabancı güçlerin destek verdiği silahlı bir isyandır. İslami organizasyonların yer aldığı silahlı ayaklanmalar Türkiye, Lübnan ve Ürdün sınırlarının ötesine taşmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı meydana gelen isyana destek verdiğini açıklamıştır.

ABD, rejim değişikliğine gitmeyi düşünen Suriye yönetimi ile temasa geçme girişimlerini artırmıştır.Bu durum ABD Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland tarafında kamuoyuna açıklanmıştır. ABD sözcüsü “Hem iç politikada, hem de dış politikada değişiklik yapmayı düşünen Suriye yönetimi ile daha fazla görüşmelerde bulunmaya başladık” şeklinde açıklama yapmıştır. Nuland aynı zamanda “Başkan Barack Obama’nın daha önceden, reformların başlatılması veya yönetimden çekilmesini söylemek için Başkan Beşar Esat’ı aradığını” bildirmiştir.

Birer egemen ülke olan Suriye ve Lübnan’ın istikrarsızlaştırılma planı, en azından 10 yıldan beri, ABD-NATO-İsrail askeri ittifakı operasyonları gündeminde beklemektedir. Suriye’ye saldırı yapılması, düzenlenen operasyonların bir parçasını teşkil eden “askeri yol haritasıdır.” NATO eski Genel Komutanı Wesley Clark’ın yaptığı açıklamaya göre Pentagon askeri programında, ABD-NATO müdahalesine hedef ülkeler olarak Irak, Libya ve Lübnan’ın olduğu anlaşılmıştır.

“Wining Modern Wars”, “beş yıl kampanya planı, Irak’tan başlamak üzere Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan’dan oluşan 7 ülke” adlı kitabında General Wesley Clark aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

2001 yılı, Kasım ayında Pentagon’a kesin dönüş yaptığım zaman, üst düzey askeri şahsiyetlerden birisi ile kısa bir görüşme yaptım. Bu askeri kişi şöle bir açıklama yapmıştır: “Evet, yakında Irak’a saldırı düzenlemek üzereyiz. Bu konu 5 yıllık kampanya planı olarak tartışılmıştır. Bu planda Irak’tan başlamak üzere, Suriye, Lübnan, İran, Somali ve Sudan olmak üzere 7 ülkeye saldırı düzenleme konusu yer almaktadır.” Ancak, yapılan hazırlıklar Irak’a saldırı düzenlemenin çok ötesindeydi.

Sitem ile, kuşku ile, geniş bir vizyon çerçevesinde bu açıklamayı yaptı. Duymak istediğim konular olmadığı ve tasarlanan planın daha ileriki aşamalarını öğrenmeyi arzu etmediğim için görüşme konusunu değiştirdim. Aynı gün, öğleden sonra, endişeli bir şekilde Pentagondan ayrıldım.

Planın temel amacı, Suriye’de istikrarsızlık yaratmak ve İslami milislerin entegre edildiği silahlı bir ayaklanma meydana getirerek “rejim değişikliği” yapmaktır. Sivillerin ölümü konusunda hazırlanan raporlar “Koruma Sorumluluğu” prensiplerine uygun olarak insani müdahale adı altında bahane ve meşruiyet oluştırmak için kullanılmıştır.

Medya Dezenformasyonu

Zımnen kabul edilmiş olmasına rağmen, bir ülkede silahlı bir ayaklanmanın ne anlama geldiği Batı medyası tarafından görmezden gelinmiştir. Ayaklanmanın ne anlama geldiği kabul edilip, analizi yapılmış olsaydı, olaylar hakkında görüşümüz tamamıyla farklı olurdu.

Dünya kamuoyuna sık sık yapılan açıklama, silahlı güçler ve polisin gelişigüzel sivil göstericilerin ölümlerine karıştığı şeklinde olmuştur. Ancak, her iki taraftan yaralıların olduğu haberlerinin verilmesiyle birlikte, protesto gösterilerinin ilk başlarından beri polis ile isyancı güçler arasında çatışmaların olduğu bildirilmiştir.

İlk ayaklanma olayları, Mart ayının ortalarında, Ürdün sınırına 10 km mesafede, Dara’a yerleşim merkezinin sınırları dâhilinde baş göstermiştir.18 Mart tarihindeki Dara’a “protesto hareketi” büyük olasılıkla, Mossad ve Batılı gizli servislerin el altında destek verdiği İslami teröristlerin düzenlediği olaylara benzemektedir.

Basında yer alan diğer haberlerde, protesto hareketine finansman sağlamada Suudi Arabistan’ın oynadığı rolü belirtilmiştir. 17 -18 Mart tarihlerinde meydana gelen ilk şiddetli çatışmalardan sonraki haftada, Dara’a da meydana gelen olay, bir yandan polis ile silahlı güçler arasında baş gösteren çatışmalar, diğer yandan da, protesto gösterilerine karışan terörist silahlı birlikler ile keskin nişancılar arasında meydana gelen çatışmalar olmuştur.

Daha ilk başlarda çıkan haberlerde çok açık olan konu, protesto gösterilerine katılan kişiler aslında hak talebinde bulunan göstericiler değildir. Tam tersine, kasıtlı öldürme ve kundakçılık olaylarına karışan terörist kişiler gösteri eylemlerine katılmışlardır. İsrail’de çıkan gazetelerde atılan başlıklar meydana gelen olayların seyri hakkında fikir vermektedir: Yedi Polis Öldürüldü. Gösteriler Sırasında Binalar Ateşe Verildi.

Türkiye’nin Rolü

İsyan’ın merkezi şimdilerde Türkiye sınırına 10 Km mesafede, Cizr el-Şugur yerleşim yerine taşınmıştır. Cizr el-Şugur 44.000 kişilik bir nüfusa sahiptir. İsyancılar göç edip, Türkiye sınırını geçmişlerdir. Müslüman Kardeşler Örgütü üyeleri Suriye’nin kuzeybatı bölgesinde silahlanacaklarını bildirmiştir. Türk askeri ve istihbarat servisinin bu akına yardım ettiğine dair bulgular vardır.

Cizr-el Şugur yerleşim yerinde kitlesel sivil gösteriler olmamıştır. Yerel nüfus açılan çapraz ateş arasında kalmıştır. Silahlı isyancılar ile resmi güvenlik güçleri arasında devam eden çatışma, şu sıralarda medyanın dikkatini çeken, mülteci krizine neden olmuştur.

Sosyal hareketlenmelerin dayanak noktasını teşkil eden başkent Şam’da yapılan gösterilerde, yönetime muhalif olmaktan ziyade, tama tersine, hükümete destek veren kitlesel eylemler yapılmıştır.

Devlet Başkanı Başer Esat, gelişigüzel bir biçimde, Tunus eski Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali ve Mısır eski Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile karşılaştırılmıştır. Ana akım medyanın ifade etmekte başarısız kaldığı husus, Suriye’deki rejimin otoriter yapısına rağmen, Başkan Esat Suriye halkının geniş destek verdiği popüler bir şahsiyet olmasıdır.

Başkan Esat yönetimine “on binlerce destekçinin” (Reuters) katıldığı 29 Mart’ta Şam’da düzenlenen gösteri hemen hemen hiç basında yer almamıştır. Bunun yanında, yönetim yanlısı birçok olayın fotoğraf ve görüntüleri, Başkan Esat’ın hükümet karşıtı göstericiler tarafından protesto edildiği şeklinde, uluslararası kamuoyunu ikna etmek üzere, Batılı medya kuruluşlarında alışık olmadığımız bir biçimde yayına verilmiştir.

    Binlerce Suriye vatandaşı, 15 Haziran’da, 2,3 Km uzunluğunda Suriye bayrağını taşıyarak, Şam ana caddesinde kilometrelerce yürüyüş eylemi yapmışlardır. Bu eylem medyada yer aldı, ama genel olarak, meydana gelen olaylara ile ciddi bir ilgisi yokmuş gibi, görmezden gelinmiştir. Suriye rejiminin demokratik olmadığı bir gerçek iken, ABD -NATO – İsrail askeri ittifakının amacı Suriye’de demokrasiyi geliştirmek değildir. Tam aksine, Washington’un niyeti Suriye’de muhtemel kukla bir rejimi kurmaktır.

Medya üzerinde verilen yanıltıcı haberlerin amacı Başkan Esat’ı öcü olarak göstermek ve seküler devlet sıfatına sahip Suriye’yi istikrarsızlaştırmaktır. Daha sonraki hedef ise, gizlice verilen destek ile muhtelif İslami organizasyonları kurmaktır:

Suriye, devletin kendi vatandaşları ile olan ilişkilerinde kaba kuvveti uygulayan otoriter bir oligarşi rejimi ile yönetilmektedir. Ancak, Suriye’de meydana gelen başkaldırılar karmaşık bir özellik arz etmektedir. Bu isyanlar salt özgürlük ve demokrasi talepleri olarak değerlendirilemez. Suriye yönetim bünyesinde liderliği zayıflatmaya ve yönetim üzerine baskı uygulamaya yönelik ABD ve Avrupa Birliği tarafında kullanılan bir ayaklanma girişimi söz konusudur. Suudi Arabistan, İsrail, Ürdün ve14 Mart İttifakı silahlı isyanın çıkmasına destek vermişlerdir.

Ülke içinde meydana gelen yüksek tansiyondan faydalanmak amacıyla Suriye’de şiddet olaylarının meydana gelmesi için dışardan destek verilmiştir. Suriye ordusunun şiddetli reaksiyon görüntülerinin yanında medya yalanları kullanılmış ve sahte görüntüler yayına servis edilmiştir. ABD ve Avrupa Birliği tarafında Suriye muhalif unsurlarına silah ve parasal yardım yapılmıştır. Kamuoyunda pek bilinmeyen, dış destekli muhalif figürlere parasal yardım verilmiştir. Silahlar ise gayri meşru yollardan Ürdün ve Lübnan üzerinden Suriye’ye gönderilmiştir.

İsrail – Türkiye Müşterek Askeri ve İstihbarat Anlaşması

Suriye’nin istikrarsızlaştırmasının jeopolitik süreci geniş kapsamlıdır. Türkiye isyancılara destek verme işine karışmıştır. Türk hükümeti silahlı bir isyana destek anlamına gelen sürgündeki Suriyeli muhalif grupları kabul etmiştir. Türkiye aynı zamanda, rejim değişikliğine gidilmesi yönündeki Washington’un taleplerini yerine getirmesi için Şam üzerine baskı yapmıştır. Türkiye büyük bir askeri gücüyle NATO üyesidir. Dahası, İsrail ve Türkiye arasında, açıkça Suriye karşıtı anlamına gelen, uzun zamandan beri mevcut, müşterek bir askeri ve istihbarat anlaşması imzalanmıştır.

Bölgesel bir tehdidi ele almak için “ortak komiteler” oluşturmasına öncülük etmesi için İsrail ile Türkiye arasında Mutabakat Anlaşması (1993) imzalanmıştır. Mutabakat şartlarına göre Türkiye ve İsrail, Suriye, İran ve Irak ile ilgili güvenlik konularında istihbarat toplamada, terörizm ve söz konusu ülkelerin askeri kapasitesini değerlendirme verilerini düzenli olarak pahlaşmada işbirliğine gidilmesinde anlaşmaya varmışlardır.

Türkiye kendi sınırları dâhilinde, Suriye ve Irak ile ilgili elektronik istihbarat toplamı çalışmalarında İsrail Savunma Kuvvetlerine ve İsrail Güvenlik Kuvvetlerine imkân sağlamıştır. Bu imkân karşılığında İsrail de, Türkiye’nin Suriye, Irak ve İran sınırlarında terör karşıtı mücadelesinde Türk Kuvvetlerine ekipman sağlama ve eğitim verme konularında yardım etmiştir.

Clinton yönetimi döneminde de ABD-İsrail ve Türkiye arasında üçlü bir askeri ittifak geliştirilmiştir. ABD Birleşik Destek Komutanlığına bağlı görev yapan bu “Üçlü ittifak” Orta Doğu bölge sınır konuları ile ilgili her üç ülke arasında alınan kararların koordinasyonu ve entegrasyonunu yapmaktadır. “Üçlü ittifak” Tel Aviv ve Ankara arasında sağlam ve yakın askeri temas olması ile birlikte, Türkiye ve İsrail’in ABD ile karşılıklı bağları olması temeline dayanmaktadır.

Üçlü ittifak yanında, aynı zamanda, “terörizme karşı mücadele ve ortak askeri tatbikat konuları gibi, birçok ortak çıkar alanın” da dâhil olduğu NATO-İsrail askeri işbirliği anlaşması (2005) geçerli olacaktır. NATO ile olan bu askeri işbirliği bağları, özellikle, İran ve Suriye olmak üzere, “potansiyel düşman tehdidi karşısında İsrail caydırıcılık kapasitesini artıma açısında” İsrail askeri makamları tarafında bir araç olarak düşünülmüştür. Türkiye ve Ürdün sınırları dışında baş gösteren silahlı ayaklanmalara verilen gizli destek, kuşkusuz, İsrail-Türkiye müşterek askeri ve istihbarat anlaşması çerçevesinde koordine edilecektir.

Tehlikeli bir Dönüm noktası: Geniş Orta Doğu Savaşı

İsrail ve NATO arasında 2005 yılında uzun vadeli askeri bir işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre İsrail de facto olarak NATO üyesi sayılmaktadır. NATO tarafından Suriye’ye karşı bir saldırı düzenlenmesi halinde, NATO-İsrail arasında imzalanan ikili anlaşmaya göre, üye sıfatıyla İsrail de NATO’nun yanında yer alacaktır. Bu durumda, NATO üyesi sıfatıyla Türkiye de aktif bir askeri rol üstlenecektir.

Düzmece insani bir temele dayanarak Suriye’ye askeri müdahale yapılması halinde, Kuzey Afrika ve Orta Doğudan Orta Asya’ya, Doğu Akdeniz’den Afganistan ve Pakistan’ın da dâhil olduğu Batı Çin sınırına kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsayan bölgede NATO yönetiminde bir savaşın tırmanmasına neden olacaktır. Suriye muhtemel bir saldırı, aynı zamanda, Lübnan, Ürdün ve Filistin’de siyasal istikrarsızlaştırma yaratılması sürecine katkı sağlayacaktır.

GlobalResearch.org web sitesinde, 17 Haziran 2011 tarihinde, İngilizce yayınlanmıştır.

Prof . Michel Chossudovsky birçok ödülün sahibidir. Montreal Küresel Araştırmalar Direktörüdür.

Ottawa Üniversitesi, Emekli Ekonomi profesörlerindendir. Çalışmaları 20’den fazla dile çevrilmiştir. Encyclopaedia Britannica’ya da katkı sunmaktadır.

- Savaş ve Küreselleşme,

- 11 Eylül Olgusu Ardındaki Gerçek,

- Sefaletin Küreselleşmesi ve Yeni Dünya Düzeni (Çivi Yazıları yay. 12 dil’e çevrilmiş Best Seller),

- Amerika’nın “ Terörizme Karşı Savaşı ” (İmge Kitabevi) gibi kitapların yazarıdır.


Çeviri: Nizamettin Karabenk – Özgür Üniversite


haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Cum Tem 15, 2011 18:01


İsyancılar İstanbul'da tanındı

Libya Temas Grubu, "Kaddafi rejiminin Libya'da artık herhangi bir meşru otoritesi kalmamıştır ve gerek Kaddafi gerekse ailesinin belli üyeleri gitmek zorundadır" diyerek, yeni bir rejim kuruluncaya kadar Ulusal Geçiş Konseyini Libya'nın meşru hükümet makamı olarak tanıdığını açıkladı.

Libya Temas Grubu, muhalefeti ülkenin meşru temsilcisi olarak tanıdı. Muhalifleri ilk tanıyan ise ABD oldu. Toplantıda ayrıca, operasyonlara Ramazan ayında da aralıksız olarak sürdürülmesi kararına varıldı.

Uluslararası toplumun Libya krizini çözmeye yönelik çalışmalarını koordine etmek amacıyla oluşturulan Libya Temas Grubu'nun 4'üncü toplantısı İstanbul'da yapılıyor.

"TOPLANTIDA MUHALİFLERİN LİBYA'DAKİ MEŞRU HÜKÜMET OLARAK TANINMASI KARARLAŞTIRILDI"

Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, Libya Temas Grubu'nun, merkezi Bingazi'de bulunan muhaliflerin kurduğu konseyi "Libya topraklarındaki meşru hükümet makamı" olarak tanımayı kararlaştırdığını söyledi.

İLK ABD TANIDI

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ''Libya'da geçici otorite kuruluncaya kadar ABD, Ulusal Geçiş Konseyini, Libya'nın meşru hükümeti olarak tanıyacak'' dedi.

Clinton'ın Libya Temas Grubu'nun 4. Toplantısında yapacağı konuşma metnine göre, ABD, Ulusal Geçiş Konseyi ile bu temel çerçevesinde ilişkilerini sürdürecek. Buna göre Washington, konferansta Mumammer Kaddafi'nin yönetimi terk etmesi ve Ulusal Geçiş Konseyi yönetimi altında Libya'da demokrasiye geçiş planı'' konusunda kabul edilen bir yol haritasına göre hareket edecek.

Ulusal Geçiş Konseyi'nin Libya'nın meşru yönetimi olarak kabul edilmesi bu ülkenin uluslararası alanda dondurulan milyarlar dolar tutarındaki hesapların çözülebilmesi için önemli bir adım teşkil ediyor.

ÇEKİL ÇAĞRISI YAPILACAK

Libya Temas Grubu adına BM temsilcisi Kaddafi'ye "çekil" çağrısı yapacak.

HAGUE: KADDAFİ'YE KARŞI OPERASYONUN ŞİDDETİ ARTACAK

İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Kaddafi'nin iktidarı bırakması ve iç savaşın sona ermesi için müzakere koşullarını sunacak kişinin BM Genel Sekreteri'nin Libya özel temsilcisi Abdelilah El Hatip olacağını, öte yandan Kaddafi rejimine karşı askeri operasyonun şiddetini artırmayı sürdüreceğini bildirdi.

OPERASYONLAR RAMAZAN'DA DA SÜRECEK

Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, toplantıda ayrıca Libya lideri Muammer Kaddafi'nin iktidardan ve tüm askeri sorumluluklarından vazgeçmesi ve ateşkes çağrısında bulunmasını sağlayacak yol haritasında anlaşma sağlandığını kaydetti.

İstanbul toplantısında Libya'nın demokrasiye geçişiyle ilgili planların da yapıldığını ifade eden Juppe, ateşkes sağlanmadığı sürece NATO operasyonların Ramazan'da süreceğini belirtti.

EL HATİP TRABLUS VE BİNGAZİ'DE TEMASLARDA BULUNACAK

Libya Temas Grubu'nca tek müzakereci olarak belirlenen BM Genel Sekreteri'nin Libya özel temsilcisi Abdelilah El Hatip'in yakın zamanda Trablus ve Bingazi'de temaslarda bulunacağı öğrenildi.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dün NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ile yaptığı görüşmede Rasmussen, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Yürütme Kurulu Başkanı Mahmud Cibril ile temasları hakkında bilgi aktardı.

Cibril'in Ramazan ayı boyunca operasyonların devam etmesi isteğini dile getirdiğini anlatan Rasmussen, operasyonların devam etmemesinin Libya halkına daha fazla zarar verebileceği düşüncesiyle bu isteğin kendisi tarafından da uygun görüldüğünü söyledi.

Davutoğlu, Türkiye'nin Ramazan ayında sivil topluma çağrıda bulunularak halka yardımın artırılması için çabaların sürdürülmesi görüşünü ise Rasmussen'e tekrar aktardı.

TOPLANTININ İLK OTURUMU

Libya Temas Grubu'nun ilk oturumunda ise siyasi çözüm için çabaların çerçevesinin görüşüldüğü ve tek müzakereci olarak BM Genel Sekreteri'nin Libya özel temsilcisi Abdelilah El Hatip'in belirlendiği kaydedildi.

El Hatip'in yaptığı sunuşta bütün uluslararası camianın aynı mesajı vermesi gerektiği görüşünü dile getirdiği, El Hatip'in yakın zamanda Trablus ve Bingazi'de temaslarda bulunacağını ilettiği öğrenildi.

AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ise ilk oturumda AB'nin yardımlarını anlattı.

Oturumda siyasi çözümün çerçevesi ve BMGK kararları çerçevesinde sivillerin korunması için askeri harekata devam etme anlayışı benimsendi.

Oturumda, siyasi çözümün Libyalılarca ve Libya içinde oluşturulması, adaletli davranılarak intikam duygusu yaratılmaması konusunda görüş birliğine varıldı.

Libya muhalefetinin yol haritasına da atıflar yapılan oturumda, bu süreçte Libya bürokrasisinden de yararlanılması görüşü hakim oldu.

Libya muhalefetinin dışarıda burslu okuyan öğrencilerin burslarının kesilmemesi talebinin de gündeme geldiği oturumda, çeşitli ülkelerde Kaddafi'nin dondurulan mallarının muhalefete verilmesi önündeki engeller de tartışıldı.

200 MİLYON DOLAR YARDIM YAPILMALI

Libya'nın acil nakit ihtiyacının da kutsal Ramazan Ayı'nın arifesinde kendileri için çok önemli olduğuna işaret eden Davutoğlu, Libya Temas Grubu'ndaki bütün tarafların belli bir yüzde ile katkıda bulunarak ülkelerinde dondurulmuş Libya mevduatlarının belli bir kısmının serbest bırakılmasını ve 200 milyon dolarlık bir yardımın temin edilmesini sağlaması gerektiğini kaydetti.

Ulusal birliğin muhafazası için BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Abdelilah El Hatip'e tam destek verildiğini vurgulayan Davutoğlu, Libya'daki değişim ve geçişin El Hatip ile işbirliği içinde en düzgün şekilde gerçekleşmesi için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

Libya'da insani yardım bağlamında çok ciddi sıkıntıların devam ettiğine dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bu istikrarsız şartlar dahilinde ülkenin kamu hizmetlerinin ve tedarik hatlarının düzgün devam etmesi zorlaşmakta ve Trablus rejiminin devam eden saldırıları da Kaddafi kontrolü altında yaşayan halkın hayatını çok zorlaştırmaktadır. Mübarek Ramazan akabinde bu şartlar bizim insani destek çabalarımızı da bu ay içerisinde dayanışmayla artırmamızı zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, Libya Ulusal Geçiş Konseyi'ne üç milyar dolarlık destek sağlanmasını, bunun adil dağıtımının Ramazan zarfında Trablus ve Bingazi'de yapılmasını hedefliyoruz. Bu destek sadece insani maksatlarla kullanılacaktır."

DEMOKRATİK BİR LİBYA İSTİYORUZ

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah Bin Zeyd El Nahyan da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bu toplantının düzenlenmesinde oynadığı rolü ve dost ülkelerin bu toplantıya katılmasını takdirle karşıladığını ifade etti.

El Nahyan, Libya halkının davası için ''Ulusal Geçiş Konseyi''nin çalışmalarının övgüye değer olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hepimiz yeni bir Libya görmek istiyoruz. Demokratik bir Libya görmek istiyoruz. Kaddafi rejiminin iktidarda devam etmesi Libya'da istikrarsızlığa ve güvensizliğe ve Kuzey Afrika'da istikrarsızlığa sebep olmaktadır. Bu yüzden bu rejim üzerinde daha fazla uğraşmak, baskıları artırmak gerekmektedir."

Diyarbakır'da dün 13 askerin şehit olmasıyla ilgili olarak da El Nahyan, ''Türkiye hükümetine ve halkına taziyelerimi iletmek istiyorum'' diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da ''Bizim dün maruz kaldığımız terörist saldırıyla ilgili taziyeleriniz sebebiyle çok teşekkür ediyorum'' dedi.

TOPLANTI KAPSAMINDA AİLE FOTOĞRAFI ÇEKTİRİLDİ

Uluslararası toplumun Libya krizini çözmeye yönelik çalışmalarını koordine etmek amacıyla oluşturulan Libya Temas Grubu'nun 4'üncü toplantısı kapsamında ''Aile Fotoğrafı'' çektirildi.

Türkiye ile bir önceki toplantının ev sahibi olan Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) eş başkanlığında Çırağan Sarayı'nda düzenlenen toplantı kapsamında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zeyd El Nahyan'ın açılış konuşmaları ve basına kapalı yapılan birinci oturumun ardından Davutoğlu'nun ev sahipliğinde çalışma yemeği verildi.

Çalışma yemeğinden sonra katılımcılar Boğaziçi köprüsü ve Ortaköy (Büyük Mecidiye) Camisi fonu önünde aile fotoğrafı çektirdi.

Basına kapalı olarak gerçekleşen Libya Temas Grubu'nun 4'üncü toplantısına katılan ülkeler ve uluslararası kuruluşlar şunlar:

''Avustralya, Bahreyn, Hollanda, Bulgaristan, Brezilya, Kanada, Danimarka, Mısır, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hindistan, İtalya, Japonya, Kuveyt, Ürdün, Lübnan, Malta, Fas, Polonya, Katar, Romanya, Senegal, Güney Kore, İspanya, Sudan, Tunus, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Ukrayna, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, NATO, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Birleşmiş Milletler, Arap Birliği, Körfez İşbirliği Konseyi , Libya Ulusal Geçiş Konseyi, Afrika Birliği.''

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haber3.com/istanbuldan-kaddafiye-kotu-haber-950988h.htm


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'i kabul etti. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde gerçekleşen kabul, 45 dakika sürdü.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Pzt Ağu 08, 2011 23:07

Clinton: Türkiye Suriye'ye baskı yapmalı

ABD Dışişleri Bakanı Clinton, yarın Suriye'ye gidecek olan Bakan Davutoğlu'nu arayarak Türkiye'nin Suriye'ye baskı yapmasını istediği bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Suriye'deki son operasyonları ilgili telefon görüşmesi yaptı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner'in verdiği bilgiye göre Clinton, Suriye ordusunun derhal kışlalarına dönmesi ve tüm tutukluları serbest bırakmasını istedi. Clinton, Türkiye'nin bu konuda Suriye'ye baskı yapmasını istediği bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanı, Davutoğlu'ndan Suriye'ye bu mesajı güçlü şekilde aktarmasını rica etti.

Bakan Davutoğlu'nun yarın Suriye'yi ziyaret etmesi bekleniyor.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=169923
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Çrş Ağu 17, 2011 5:46


Clinton Suriye'de topu Türkiye'ye attı

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Esad'ın gitmesi için ABD'nin yeterli olmadığını, Türkiye ve Kral Abdullah'ın etkili olduğunu söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ABD'nin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın gitmesi gerektiğini söylemesi halinde, bunun tek başına etkili olmayacağını dile getirerek, "Eğer bunu Türkiye söylerse, Kral Abdullah söylerse, diğer insanlar söylerse, Esad rejimi bunu görmezden gelemez" dedi.

Clinton, Savunma Bakanı Leon Panetta ile birlikte Ulusal Savunma Üniversite'sinde katıldığı panelde Suriye konusundaki soruya yanıt verirken, Türkiye'nin, Suriye halkına karşı bombardımanı durdurması, şehirlerden askerlerini geri çekip kışlalara dönmesini sağlaması ve gerçek geçiş sürecine başlaması için Esad rejimi üzerindeki etkisini kullanmaya yoğun biçimde çalıştığını ve bunun da kayda değer olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarını hatırlatan Clinton, bir soru üzerine "ABD'nin Esad'ın gitmesi gerektiğini söylemesi halinde, bunun tek başına çok etkili olmayacağını" dile getirerek, "Eğer bunu Türkiye söylerse, Kral Abdullah söylerse, diğer insanlar söylerse, Esad rejimi bunu görmezden gelemez. Bildiğiniz gibi geçmişten gelen problemler nedeniyle Suriye ile bizim çok ilişkimiz yok" dedi.

Clinton, ayrıca, ABD olarak, diğer ülkelerin de katılmasını ümit ettikleri daha güçlü yaptırımlar yönünde çaba harcadıklarını söyledi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=171153



Resim

Türkiye-Suriye sınırına tampon bölge


Bir yandan artan terör olaylarına karşı yeni strateji üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştıran Hükümet, öbür taraftan da Suriye'deki hareketliliğe karşı eylem planı hazırlıyor

Hükümet, Suriye'den Türk sınırına toplu göçü önlemek için sınırın Suriye tarafına tampon merkezler kurmak için hazırlıklara başladı. Amaç, 1992'deki Peşmerge göçünde yaşanan manzaraların tekrarını önlemek ve Suriye'deki 500 bin Kürt'ün Türkiye'ye girişini durdurmak.

Bir yandan artan terör olaylarına karşı yeni terör stratejisi üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştıran Hükümet, öbür taraftan da Suriye'deki hareketliliğe karşı eylem planı hazırlıyor.

EN KÖTÜ SENARYOYA KARŞI PLAN

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir süredir askeri ve siyasi bürokratların da yer aldığı güvenlik toplantılarında Suriye'deki iç karışıklığın önü alınamaz bir noktaya gelmesi durumunda devreye sokulacak senaryolar üzerinde çalışılıyor. Bunların başında da Suriye'den Türk topraklarına yönelik toplu göç yaşanması durumunda alınacak önlemler geliyor.

SURİYE'DEKİ 500 BİN KÜRT NE OLACAK ?

Alınan bilgilere göre Hükümet, Suriye'den Türk sınırına toplu göçü önlemek için sınırın Suriye tarafına tampon merkezler kurmak için hazırlıklara başladı. Amaç, 1992'deki peşmerge göçünde yaşanan manzaraların tekrarını önlemek ve Suriye'deki 500 bin Kürt'ün Türkiye'ye girişini durdurmak.

Bu haberleri Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise şu ana kadar doğrulamadı.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=171128



AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, Libya lideri Muamer Kaddafi'nin günlerinin sayılı olduğunu söyledi


'Kaddafi'nin günleri sayılı'
aksam.com.tr

ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, Libya lideri Muammer Kaddafi'nin günlerinin sayılı olduğunu söyledi.

Panetta, Libya İçişleri Bakanı Nasır el Mabruk Abddullah'ın rejimi terkettiği haberlerini kastederek, "Kaddafi'nin güçleri zayıfladı ve bu son terkediş ne kadar zayıfladıklarının bir başka göstergesi" dedi.

Savunma Bakanı, Kaddafi'nin günlerinin sayılı olduğunun görüldüğünü belirtti.

Kahire havaalanı yetkilileri dün, Abdullah ile ailesinin özel bir uçakla Tunus'dan Kahire'ye geldiğini belirterek, Abdullah'ın turist vizesiyle girdiğini, kendisini Libya'nın Kahire Büyükelçiğinden kimsenin karşılamadığını söylemişlerdi.

BM'NİN LİBYA ÖZEL TEMSİLCİSİ TUNUS'TAN AYRILDI

Öte yandan, Tunus resmi ajansı TAP, Libya'daki tarafların temsilcileri ve Tunus makamlarıyla görüşen BM'nin Libya özel temsilcisi Abdülilah Hatib'in 24 saatlik ziyaretinin ardından Tunus'tan ayrıldığını bildirdi.

Hatip TAP'a yaptığı açıklamada, Libyalı muhaliflerin siyasi organı Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) ve Libya hükümeti temsilcileriyle gayrıresmi müzakereler çerçevesinde görüştüğünü söylerken, bu görüşmelerde tarafların biraraya mı geldiklerini yoksa görüşmelerin ayrı ayrı mı yapıldığını belirtmedi.

Hatib ayrıca talepleri üzerine Libyalı vatandaşlarla ve Tunus Başbakanı Beyci Said Essebsi ve Dışişleri Bakanı Muldi Kefi ile de görüştüğünü kaydetti.

BM özel temsilcisi, Tunus'un Cerba adasında muhalifler ve rejim arasında yapıldığı söylenen görüşmelerden haberi olmadığını söyledi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Cum Ağu 19, 2011 14:00


Esad’a Washington ve Avrupa Birliği’nden ‘çekil’ baskısı

Beşar Esad’a uluslararası baskı artıyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama ilk kez açık bir şekilde Esad’a ‘görevi bırak’ çağrısında bulundu.

Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton Suriye’ye karşı yeni yaptırımlar getireceklerini, bu hareketi diğer ülkelerin de izleyeceğine inandıklarını vurguladı:

“Obama’nın talimatıyla hemen Suriye hükümetinin yetki alanımızda bulunan tüm malvarlıkları dondurulacak ve Amerikan vatandaşları Suriye hükümetiyle ticaretten veya bu ülkeye yatırımdan men edilecek.”

Washington’un ardından Avrupa Birliği de Esad’a istifa çağrısı yaparken Suriye’ye yönelik yaptırımları genişletmeye hazırlandıklarını kaydetti. Paris, Londra ve Berlin’den de benzer içerikte mesajlar geldi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban-Ki Moon’un sözcüsü Esad’ın kendilerini arayarak ülkedeki askeri operasyonları durdurduğunu söylediğini belirtti.

Ancak ülkedeki sivil toplum kuruluşları son 24 saatte halen Humus, Hama, Şam ve Lazkiye’de sivillerin öldürüldüğünü belirtiyor.

Suriye devlet televizyonlarından ordunun çekildiği ve askerlerin operasyonu bitirdiğine dair görüntüler gelse de internete son yüklenen amatör videolar bunun tam tersini gösteriyor.

Birleşmiş Milletler de Suriye’de muhalif protestoculara yönelik operasyonlarda 1900 sivilin ölümüyle insanlığa karşı suç işlenmiş olabileceğini bildirdi

Örgütün inceleme kurulu askerlerin protestocuları uyarmadan hem de kısa mesafeden birçok sivile ateş açtığını belirtirken, bu olayların Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini önerdi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://tr.euronews.net/2011/08/18/esad-a-washington-ve-avrupa-birligi-nden-cekil-baskisi/


İngiltere, Almanya ve Fransa'dan Esad'a "çekil" çağrısı
Cameron, Sarkozy ve Merkel, Esad'ın tüm meşruluğunu kaybettiğini belirterek, çekilmeye çağırdı


İngiltere Başbakanı David Cameron, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın tüm meşruluğunu kaybettiğini belirterek, çekilmeye çağırdı.

Üç liderin ortak kaleme aldığı açıklamada, BM Güvenlik Konseyinin, bölgedeki çok sayıda ülkenin, Körfez İşbirliği Konseyinin, İslam İşbirliği Teşkilatının ve Arap Ligi Genel Sekreterliğinin yaptığı çağrıları Suriyeli yetkililerin yok saydığı kaydedilerek, şöyle denildi:

''(Suriyeli yetkililer) halkı şiddetle ve zalimce bastırmaya devam etmektedir ve meşru isteklerini reddetmektedir. Suriye halkının sesini yok saymaktadır, halkı ve uluslararası toplumu boş vaatlerle sürekli kandırmaktadır.''

Fransa, Almanya ve İngiltere'nin ''barışçıl ve cesur gösterilerin kanlı bir şekilde bastırılmasını, Esad ve yetkililerinin aylardır yaptığı insan hakları ihlalini tekrar kınadığı'' belirtilerek, Esad rejimine karşı sert AB yaptırımlarının etkin bir şekilde desteklendiği bildirildi.

Suriye rejimini hemen şiddete son vermeye çağıran üç lider, şunları kaydetti:

''Ülkelerimiz, Esad'ın tüm meşruluğunu kaybettiğine ve ülkeyi daha fazla yönetemeyeceğine inanıyor. Esad'ı, gerçeklerle yüzleşmeye, Suriye'nin yararı ve insanlarının birliği için kenara çekilmeye çağırıyoruz.

Suriye'deki şiddet şimdi son bulmalı. BM'nin merkezi rolüyle, Suriye halkı, bölgedeki ülkeler ve uluslararası ortaklarımızla, talepleri desteklemek, barışçıl ve demokratik bir geçiş için çalışmaya devam edeceğiz.''

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.bloomberght.com/haber/haber/950047-ingiltere-almanya-ve-fransadan-esada-cekil-cagrisi



Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları Türkiye'den Yürütülüyor

İletigönderen Başkomutan » Prş Ağu 25, 2011 14:26


Kaddafi sonrası dönem ABD’de dizayn edilecek

Libya’da iktidarda kaldığı süre içinde farklı kabileleri uyum içinde yöneten Kaddafi’nin başkent Trablus’ta denetimi yitirmesiyle birlikte ‘Kaddafi sonrası’ dönem de tartışılmaya başlandı. Bu dönem bu hafta ABD’nin New York kentinde düzenlenecek konferansla şekillenecek

Libya’da muhaliflerin Trablus’u ele geçirmesinin ardından, uluslararası toplum Kaddafi sonrası döneme hazırlanıyor. BM Genel Sekreteri, bu hafta New York’ta Libya ile ilgili bir konferans düzenleneceğini açıkladı.

Libya’da Muammer Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarı sona ererken Libyalı muhalifler ve Batı dünyası Kaddafi sonrası döneme hazırlanıyor. Başkent Trablus’u ele geçiren muhaliflerden beklentiler büyük! Ulusal Geçiş Konseyi’nin önce asayiş ve düzeni yeniden sağlaması, ardından ülkedeki farklı aşiretleri uzlaştırarak ülkeyi serbest seçimlere hazırlaması bekleniyor. Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı’ndan Markus Kaim, Libya’da önümüzdeki dönemi, “Sanırım burada kısa vadeli durumu orta ve uzun vadeden ayırmak gerekiyor.

Kısa vadede, önümüzdeki günlerde iktidarı ele geçiren isyancıların asayiş ve düzeni sağlaması, temel hizmetleri yerine getirmesi gerekiyor. İnsanların yeniden güvenli bir şekilde sokağa çıkabilmesi, elektriğin, suyun işlemesi, eğitim sistemi vesaire. Orta ve uzun vadede ise konu siyasî bir stratejinin oluşturulması. Yani kucaklayıcı bir siyaset izlenmesi. Mümkün olduğunca ülkedeki tüm siyasî ve etnik akımların hükümete dâhil edilmesi, muhtemelen tüm partilerin dâhil olduğu bir koalisyon oluşturulması” sözleriyle değerlendirdi.

Ulusal Geçiş Konseyi güven arayışında

Libya Ulusal Geçiş Konseyi de hem ülke içi hem de ülke dışında güven inşa etmeye çabalıyor. Konsey’in enformasyondan sorumlu üyesi Mahmud Şammam, “Öncelikle asayiş ve düzeni sağlamak istiyoruz. Sadece kamu malının değil, aynı zamanda düşmanlarımızın da malının güvenliğinin sağlanması çağrısında bulunduk. İntikam eylemlerini kesinlikle önlemek istiyoruz. Ayrıca hızlı ve etkin bir şekilde siyasî vakumu doldurmamız gerekiyor” şeklinde konuştu. AB de Libya’daki gelişmeleri yakından izliyor. Avrupa Komisyonu Sözcüsü Olivier Bailly, Avrupa’nın isyancılara taleplerini şöyle sıraladı: “Mümkün olduğunca kısa sürede serbest seçimlerin yapılmasını, idarî yapıların kurulmasını ve özgür medyaya sahip bir toplum oluşturulmasını talep ediyoruz.”

Aşiretlerle müzakereler işe yaradı!

Almanya’nın önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Michael Lüders, Libya’da olayların bu kadar hızla gelişeceğini kimsenin tahmin etmediğini belirterek, isyancıların başarısını şöyle açıklıyor: “Bu, isyancıların askerî açıdan çok güçlü olmasından değil, Bingazi’deki Ulusal Geçiş Konseyi’nin Libya’nın batısındaki aşiretlerle geçtiğimiz gün ve haftalarda yürüttüğü müzakerelerdeki becerisinden kaynaklanıyor. Oradaki aşiretler de artık arkasında yeterli askerî güç bulunmayan Kaddafi’ye bel bağlamanın anlamı olmadığı görüşüne vardı.”

Kaddafi döneminde her şeyin Kaddafi’den ibaret olduğunu, siyasi parti, meclis, bağımsız yargı gibi kurumların bulunmadığına dikkat çeken Lüders, ülkenin şimdi kendini yeniden keşfetme sürecine gireceğini belirtiyor.

NATO’da da Kaddafi sonrası dönem için hazırlıklar yapılıyor ve NATO’nun faaliyetinin ne şekilde süreceği konusu tartışılıyor. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, “Mart’tan beri yaptığımız gibi, merkezî konumdaki askerî tesisleri gözlemlemeye devam edeceğiz. Halk için tehdit oluşturabilecek hareketler tespit etmemiz durumunda BM’nin verdiği yetki çerçevesinde hareket edeceğiz” dedi.

DIŞ HABERLER MERKEZİ
yenimesaj.com.tr


NATO, Kaddafi’yi yıktı

ABD ve Batı’nın tam desteğini alan isyancı güçler, NATO’nun yoğun hava bombardımanı sayesinde saldırıya geçti ve başkent Trablus’u ele geçirdikten sonra Kaddafi’nin üç oğlunu tutukladı. Kaddafi ise kayıp.

Arap Baharı adı verilen Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) Kuzey Afrika operasyonu çerçevesinde, Tunus’ta (eski CİA ajanı) Zeynelabidin bin Ali ve Mısır’da Hüsnü Mübarek’in ardından Libya lideri Muammer Kaddafi de koltuğunu yitirdi

Yeniçağ

Beyaz Saray önünde 'şükür' namazı kıldılar

Libya'da 'Şehitler Meydanı'nda kutlama gösterileri sabahın ilk ışıklarına kadar sürerken, dünyanın dört bir yanındaki Libyalılar da kutlamalar yaptı. ABD'deki Libyalılar, Beyaz Saray'ın önünde 'şükür namazı' kıldılar.

habervaktim.com

Bugün LİBYA Yarın Kim?! / Banu AVAR
İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...
Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu tekrarlanıyor!..


Libya'da kim kazandı?
Metin Özkan
25.08.11 Güneş

Amerika'nın savaşmadığı...

Amerika’nın müdahale etmediği...

Amerika'nın iç işlerine karışmadığı...

Ve Amerika'nın burnunu sokmadığı bir ülke kalmış mıdır?

Afganistan, Irak, Somali, Guatemala, Ekvator, Panama, Vietnam...

Ve tabi içine bizim de dahil olduğumuz Kore.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları!

Kendine yakın ya da uzak hiç fark etmez.

Oyun hep aynı oyun.

Irak'ı neden işgal ettiyse,

Afganistan'ı neden işgal ettiyse,

Aynı sebeplerden dolayı bugün de Libya'ya müdahale etmiştir.


AB istedi...

ABD destekledi...

NATO saldırdı.

Kaddafi ve ordusunun direnecek gücü kalmadı.

Ve sonunda Trablus yönetimi düştü.

Kaddafi kaç yıldır iktidarda?

42 yıldır.

Tam bir diktatörlük!

Onun için Libya'da hiç bir zaman insan hakları, özgürlük, hukuk, demokrasi, basın özgürlüğü, fikir hürriyeti, eleştirme hakkı... vs...
Bunların esamesi bile okunmadı.

Hasılı kelam,

Nerede olduğu bilinmese de 'Savaş daha bitmedi. Ölmeden teslim olmam' diyen Kaddafi gitti gider.

Emin olun yorgan gitse de bu kavga asla bitmez.

Neden mi?


Görünen o ki bu savaşın kaybedeni Kaddafi.

İyi de kazananı kim?

O şimdilik belli değil.
Çünkü aylardır isyancıları besleyip büyütüp, savaşa sokan batılı güçler şimdi de bu isyancıların kim olduğunu araştırıyormuş.

Avrupa basınında çıkan haberlere göre Kaddafi karşıtları oldukça 'karmaşık' bir kalabalıktan oluşuyormuş.

Eeee...

Ortaya atılan iddiaya göre isyancılar arasında 'eski rejimin enkazı' diye tanımlanan 'İslamcılar, aşiretler, özel ordu birlikleri ve fırsatçılar' varmış.
Yani anlayacağınız bu gruplar 'iktidar boşluğundan yararlanmak' için birbirleriyle de çatışıyorlarmış.

Buyurun buradan yakın.
Böylesi bir durumda kim Libya'da 'birlik ve beraberlik'ten...

Kim ülkeye 'barış ve istikrar' getirildiğinden...

Kim 'özgür' bir devlet kurularak Libya'nın yeniden yapılandırılacağından bahsedebilir?

Ne yani şimdi ABD Başkanı Obama, 'Libya'da demokrasiye barışçıl geçiş sağlandı' dedi diye Libya barışa mı kavuştu?

Irak'a 'barış' geldiğine inananlar buna da inanabilir.

Kısaca kim ne derse desin şimdilik bu soruların olumlu bir yanıtı yok.

Tıpkı paylaşımın nasıl olacağı gibi?

'50 milyar varil petrol, 1.5 trilyon metreküp doğalgaz rezervi, 200 milyar dolar nakit para.'

Acaba NATO saldırısına öncülük eden Fransa, İngiltere ve ABD, Libya'nın gelirlerinin yüzde 90'ını sağlayan petrol kuyularını nasıl bölüşülecekler?
Tabi İtalya, Almanya ve İspanya bakalım bu paylaşıma ne diyecek?

Dahası Çin ve Rusya'ya sus payı verilecek mi?

Türkiye'nin kazancı ne olacak?

Bu kadar çok soru arasında cevap tek.

MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu diyor ki: 'ABD Akdeniz'i kontrol edebilmek için Libya'dan sonra Suriye'yi de dizayn edecek. Her şey Büyük Ortadoğu Projesine uygun gelişiyor.'

Kim kazandı?

Kaddafi'nin diktatörlüğünü yıkanlar mı?

Amerika ve koalisyon ortaklarının ölüm kusan silahlarına teslim olanlar mı?
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen Başkomutan » Prş Ağu 25, 2011 14:33

BOP İSYANLARINA AKP DESTEĞİ
BOP İSYANLARI VE AKP İÇİÇE


Libya'daki muhalif güçlere AKP'nin 100 milyon dolar nakit para gönderdiğini hayret ve ibretle öğrendik. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları hayretimizi daha da arttırdı. Bu paranın nakit olarak bavullara doldurulup uçakla gönderildiği anlaşıldı. Bütün bu yaşananlar AKP'nin genel olarak tutarsız ve tehlikeli dış politika anlayışını, özel olarak da adına "Arap baharı" denilen Büyük Ortadoğu Projesi'nin hayata geçirilmesinin içinde nasıl ve ne pahasına yer aldığını bir defa daha gösterdi.

Nereden nereye?


Unutmamak gerekiyor ki daha birkaç ay öncesine kadar herşey tam tersine işliyordu. Bugün devrilen ve devrilmesi için her türlü yardımın yapıldığı liderler AKP'nin en iyi ilişkiler kurduğu, başbakanın özel dostluklar geliştirdiği insanlardı. Kaddafi'den barış ödülleri alıyor, Esad'la neredeyse akrabalık ilan ediyorlardı. Biz o zaman da, uluslararası ilişkilerde tek ve değişmez ölçünün karşılıklı menfaatler olduğunu hatırlatarak, bu durumdan duyduğumuz rahatsızlığı dile getiriyorduk. Geldiğimiz nokta sadece Türkiye için değil, bütün dünya için gerçekten ibret vericidir ve ne yazık ki, batı basınında alay konusu edildiğimiz yazılar yer alıyor.

Aynı halk seçmişti

Öncelikle ve altını çizerek belirtelim ki, isyan hareketlerine bu kadar açık ve aleni destek vermek, ileride Türkiye'yi çok zor durumlarda bırakabilir. Bugün isyan eden halkların, kısa süre önce aynı liderler için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduğunu, hatta göstermelik de olsa yapılan seçimlerde silme oy verdiğini unutmayalım. Bunu, "halk ne derse o olur" veya "o ülkelerin halkları böyle istiyor" gibi klişelerin haklı ve doğru olmadığını göstermek için hatırlatıyorum. Kaldı ki, Libya için de, Suriye için de, daha öncesinde Irak için de, muhtemelen daha sonra sıra alacak İran için de Türkiye'nin çok özel bir durumu vardır. Bu ülkeler önce bizim komşularımızdır. Libya ile sınırımızın olmaması çok da önemli değildir. İkincisi bu ülkelerin tamamı Müslümandır. Üçüncüsü bu ülkelerde tarihten gelen bağlarımız ve ilişkilerimiz vardır. Dördüncüsü ekonomik ve stratejik ortaklıklarımız mevcuttur. Daha çok şey sayabiliriz. Başbakan işi "Suriye bizim iç meselemizdir" noktasına kadar götürdü.

Ayaklanmaların altında BOP var

Bu şartlarda herkesten önce ve çok açık biçimde isyanların arkasında olmak, daha da ileri giderek her türlü yardım ve desteği vermek hiçbir açıdan kabul edilebilir görünmediği gibi, misyonumuza da, menfaatlerimize de, gelecek planlarımıza da uymuyor. Çok daha tehlikeli olan, bu durumun yarın başkaları için de emsal teşkil edecek olmasıdır. Birileri de aynı şeyi alır size karşı uygularlar. Burada AKP'nin çok özel bir görev üstlendiği açıktır. Bu görev Türkiye'nin menfaatleri ve geleceği için değil, sayın başbakanın Eşbaşkanlığı ile ilgilidir.

Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesi, bir projedir. Adı da Büyük Ortadoğu Projesi'dir. Ayrıntıları bilinmektedir. Rejimlerin ve sınırların değişmesine, bazı ülkelerin bölünmesine, bazı ülkelerin ortadan kaldırılmasına kadar giden bir hedefi vardır. Ve ne yazık ki adına "Arap baharı" denilen ayaklanmaların altını BOP doldurmaktadır.
"Bölgemizde etkili bir rol alacağız, gelişmelerde seyirci değil, belirleyici olacağız" gibi beylik laflar kulağa hoş gelebilir, ama BOP'a saplanıp başımıza büyük belalar almak gibi bir tehlikeyi de görmezden gelemeyiz.

Sırada İran var

Dünyayı biraz takip eden, olup biteni biraz görüp anlayan herkes, Suriye'den sonra sıranın İran'a geleceğini biliyor. İran'da bunun farkında ve gardını ona göre alıyor. Ama ne yazık ki, AKP bu konuda da yanlış sularda geziyor, yanlış sahalarda oynuyor. İran ile karşı karşıya gelmenin bedeli çok ağır olabilir. Şu andaki şartlar bizim İran'la işbirliği yapmamızı gerektiriyor. Hem İran'ı, hem ABD'yi idare etmek doğru gibi görünse de, sonunda ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamamak gibi bir durum ortaya çıkabilir.

AKP'nin genel dış politika seyri ne yazık ki, hep bu sonucu vermiştir. Yine hiçbir zaman akıllardan çıkarılmaması ve üzerinde çok düşünülmesi gereken asıl nokta, İran'dan sonra, hatta belki de İran'la eş zamanlı olarak sıranın Türkiye'ye de gelip gelmeyeceğidir. AKP sayesinde bu ihtimal oluşmuştur. Bu noktada içerideki ihanet güruhunun yaptıklarını ve açıklamalarını kimse unutmasın. Onun için, "AKP'nin yanlışları emsal gösterilip, daha sonra bize karşı kullanılabilir" endişesini çok derinden yaşıyoruz.

Kimin parası kime gidiyor

Bütün bu gerçeklerin üzerine bir de Libya'daki isyancılara 100 milyon dolar para gönderdik. Anlamakta da, anlatmakta da, hazmetmek de büyük sıkıntı yaşıyorum. Bu nasıl iştir? Kimin parasını kime gönderiyorsunuz? Bu ülkede bu mübarek Ramazan ayında aç, perişan, yoksul, işsiz milyonlarca insan var. Bunları görmüyorsunuz. Somali'de açlıktan ölen insanlar için kuruş kuruş para topluyorsunuz. Onu da büyük bir şova dönüştürüp, içini boşaltıyorsunuz. Libya'da iş yapan müteahhitler, ayaklanmadan dolayı büyük zarara uğradılar ve bir çoğu iflas etti. 35 bin Türk insanı işsiz kaldı ve maaşlarını alamadı. AKP'nin kılı bile kıpırdamadı ve duymazdan, görmezden geldi. Bütün bunların yaşandığı bir ortamda Libya'daki isyancılara 100 milyon dolar nakit parayı uçaklarla göndermenin nasıl bir izahı olabilir? Kaldı ki, Libya petrol zengini bir ülkedir. Kontrol isyancıların eline geçmiştir. Böyle bir paraya ihtiyaçlarının olup olmadığı bile şüphelidir.

Libya'daki isyancılara açıktan nakit para göndermenin makul ve mantıklı izahını hiç kimse yapamaz. Belli ki bu işin içinde başka bir iş var. Sifonu çekmeyip kullananlar, BOP ağaları yine AKP üzerinden başka tezgahlar kuruyorlar.

Sonuç alıyorlar

Hangi meseleyi kurcalasak, hangi sorunu incelesek geldiğimiz nokta aynı oluyor. AKP'nin üçüncü iktidar döneminin sonuç alma dönemi olduğu acı biçimde ortaya çıkıyor. Bu sonucu almayı bekleyenler ve hedefleyenler Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti değildir. Bu ülkeyle, bu milletle, bu vatanla meselesi olanlardır ve hiç zaman kaybetmemişlerdir.

Orhan Karataş
25.08.2011 Ortadoğu Gzt.


Erdoğan bu işi iyi beceriyor

Hangi işi diyeceksiniz haliyle? Laf etme sanatını çok iyi biliyor. Onu ilk kez dinleyen, icraatlarını bilmeyen, iç ve dış siyasetteki çok karakterliğini görmeyen onu, tam bir halk kahramanı, eski tabirle mücahit zanneder. Ama zandan sakınmak lazım çünkü gerçekler hiçte lafla anlatıldığı gibi değil.

İslam coğrafyası ateş çemberinde. Tek tek İslam devletleri dinamitleniyor, havaya uçuruluyor. Demokrasi adına. Bu demokrasinin İslam coğrafyasındaki sözcüsü ise Tayyip Erdoğan. Kendi eteğindeki kiri görmeden, kendi kapısını süpürmeden başka kapılara, başka eteklere laf atıyor. Ülkesi iç savaşın eşiğindeki bir Başbakan tutmuş komşu ülkenin içişlerine, hem de isyancıların safında müdahaleye kalkıyor.

Evet, Erdoğan İslam coğrafyasında haçlı safında yer almıştır. Hitabet sanatını da iyi kullanan Erdoğan, kardeşi kardeşe adeta düşman etmiştir. Erdoğan’ı dinleyen, Suriye’de, Libya’da vs. ülkelerde, sanki durup dururken insan kıyımı yapılıyor ve buna bir an önce müdahale etmek gerekiyor, zannına kapılacak olan vatandaş kendince çare arıyor. Bu coğrafyada isyanları başlatan kim?

Haçlı zihniyeti. Demokrasi adına İslam topraklarına çöken kim? Yine bu haçlılar.
İşte benim Müslüman kardeşim de oralara çıkar için, katliam için giden haçlı güçlerini çare sanıyor. Onlara hak veriyor, destekliyor. Vatandaşın böyle düşünmesine, onda bu kanının oluşmasına kim sebep oluyor? AKP ve Tayyip Erdoğan. Bu duruşun itikadi sonucu ne olur biliyor musunuz? Baştan söyleyelim oynanan oyun bellidir. İslam devletlerine; Demokrasiye (!) gel, yoksa demokrasi sana gelecek, denildi. Ha bu demokrasi kafanıza sokulan demokrasi değil; kapitalizmin ve haçlı dünyasının dünyaya egemen olma amacının adı olan demokrasi.

Başbakan Erdoğan, Birlik Vakfı’nın iftarına katılıyor. Irak işgaline verdiği desteği, orada Müslümanları katleden, bacılarımızın ırzına geçen ABD askerlerine ettiği duayı unutan Erdoğan, daha birkaç ay öncesine kadar “kardeşim” dediği Esad’a bakın neler diyor;

“Bölgemizde yaşanan büyük acılar yetsin artık… Suriyeli yöneticilere seslenen Erdoğan "Halkınızın üzerine kurşun yağdırarak kimi sevindiriyorsunuz? Evet, bunları söylemek, bu soruları sormak zorundayım. Bu güne kadar birçok konuda ’acaba halledebilir miyiz?’, ’acaba söylenenler yerini bulur mu?’ diye çok sabrettik. Ama artık burada da sabrın son anlarına geldik… Çünkü biz Suriye konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Çünkü bizim Suriye ile 850 kilometre sınırımız var, akrabalık, tarih, kültür bağlarımız var. Dolayısıyla burada olanlar, bitenler bizim asla seyirci kalmamıza fırsat vermez. Tam aksine oradaki sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve tabii ki gereğini de yapmak durumundayız.”

Merhamet büyük bir erdemdir. Hele adalet tam bir hazinedir. Ama kimin için sorusuna doğru cevap verilirse. Bir Müslümanın merhameti de, adaleti de vs. her şeyi Allah içindir, Allah rızası içindir. O, basit dünyalık menfaatleri için çıkar hesapları yapmaz. Yahudi ve Hıristiyanların arzu ve isteklerine uymaz. Çünkü bilir ki, böyle bir durumda Allah’tan ne bir dost ve ne de bir yardımcı vardır. (Bakara suresi 120 bakın)

Irak işgalini hatırlıyorsunuz. Meclis’e AKP’nin verdiği tezkere, tezkerenin az bir farkla iptal edilmesi Erdoğan’ı hatırlarsanız derinden etkilemiş, kızdırmıştı. Ama Erdoğan tezkerenin reddine rağmen müttefiklerine (ABD) verdiği sözü tutmuş, her türlü lojistik desteği sağlamıştı. Kime sağlamıştı Hıristiyan ABD’ye?

Kime karşı ABD’ye yardım etmişti? Müslüman Irak halkına karşı. Sonuç ne oldu? Hükümetin kankası İHH verileriyle anlatalım sonucu;

*İHH, kamuoyundaki duyarlılığı artırmak için Irak raporu hazırladı. Rapora göre ambargo ve işgal sebebiyle 2 milyon Iraklı hayatını kaybetti. İşgalin başladığı 2003 yılından bu yana her gün ortalama 400 çocuk yetim, 80 kadın da dul kaldığı, halen ülkede 5 milyonu aşkın yetim çocuk ve 1 milyonun üzerinde dul Iraklının bulunduğu ifade ediliyor.

*Irak halkının yüzde 75’i fakirlik sınırında bulunuyor. 6 milyondan fazla insan açlık sorunu çekiyor. Yani her 4 Iraklıdan 1’i aç. Okul çağındaki her 5 çocuktan sadece 1’inin okula gidebildiği ülkede işgal sonrası yaşanan şiddet sebebiyle 800 bin çocuk okulunu terk etti. Çocukların yüzde 15’i ailesinin geçimi için çalışmak zorunda.

*Savaşın başlangıcından bugüne ölenlerin yüzde 75’ini siviller, yüzde 20’sini Iraklı polisler, yüzde 5’ini ise Irak’ta bulunan yabancı askerler oluşturuyor.

*10 bin kişiye 6 doktorun düştüğü Irak’ta canlı doğan her 1000 çocuktan 107’si doktor ve hastane sayısının yetersizliği sebebiyle ölüyor. Ülkedeki 34 bin doktordan 2 bini öldürülürken, 20 bini ülkeyi terk etti.

*Son 5 yılda 500’den fazla akademisyen ve eğitimci öldürüldü.

*Elektrik yetersizliği sebebiyle Irak’ta halen 15 milyon insan karanlıkta yaşıyor.

*Irak, 6 milyonu aşkın göçmenle, dünyada en çok mültecisi olan ikinci ülke.
Bu tablo kimin eseri? Saddam’ın mı? Hayır hayır. ABD’nin diyeceksiniz. Doğru. Peki, ABD Irak işgalini kimden cesaret alarak gerçekleştirdi? Kendi itiraflarıyla, ‘AKP’den. Şimdi, Ey AKP, Ey Tayyip bey! Bu tablonun hesabını verebilecek misiniz? Peki, ya yüzde 50 sizde bu tabloda ortak olduğunuzu biliyor musunuz?

Akın Aydın
25.08.11 yenimesaj.com.tr
Kaddafi sonrası dönem ABD’de dizayn edilecek
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen Başkomutan » Cmt Ağu 27, 2011 15:59

Suriye için Türkiye'de iklim hazırlanıyor!

Suriye'nin yıllardır Pentegon'un 'vur' listesinde yer aldığını söyleyen Avar, Suriye için Türkiye'de iklim hazırlandığını iddia etti.

Bir zamanlar TRT'de yaptığı Sınırlar Arasında programında Ortadoğu'yu bütün yönleriyle evlere taşıyan gazeteci yazar Banu Avar'dan Suriye'ye ilişkin farklı değerlendirmeler geldi. Suriye'nin yıllardır Pentegon'un 'vur' listesinde yer aldığını söyleyen Avar, Suriye için Türkiye'de iklim hazırlandığını iddia etti.

Geçtiğimiz günlerde bir heyetle birlikte Suriye'yi ziyaret eden Banu Avar, Türkiye'de basının Suriye konusunda sadece buzdağının üst kısmını gösterdiğini ve basın yayın organlarının sanki tek bir kanaldan gelen haberlerle halkın kafasında bilgi kirliliği oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ziyaret sırasında çarpıcı gerçeklerle yüzleştiğini söyleyen ve bunları dikkat çekici bir üslupla anlatan Avar şunları kaydetti:


"Libya'nın NATO güçlerince bombalanmasından, izahı mümkün olmayan bir zevkle bahsedenler, Suriye için de kalem bilemekteler. Batıya her yanlarıyla bağlı bu 'dolma' kalemler ve ekran gülleri bir komşu ülkede olan bitenle ilgili tarafsız yayın yapmanın çok ötesinde, yalan haber üretme merkezlerine dönüştüler. Çünkü bağlı oldukları merkezlerden gelen emir böyle! Suriye 2001'den beri Pentagon'un 'Vur!' listesindeydi. Ve tabii ki uluslar arası camia (!) Suriye'ye ne kader biçmişse hayata geçmeliydi. Amerika 2007'de söylemişti: Suriye terörist devletti! Çünkü ABD ile anlaşmaya yanaşmamıştı. Irak savaşından kaçan 2 milyon mülteciye kapılarını açmıştı. Ürdün'deki Filistinlileri destekliyor Filistin'in haklarını kolluyordu. Bu onu terörist yapmaya yeterde artardı!"

Batıda para bitti

2011 yılını 'kan yılı' olarak yorumlayan Banu Avar, yol haritası belli bir sürecin yaşandığını vurguladı. Mısır ve Tunus'ta pentagonla sıkı fıkı ordu mensuplarının önemli yerlere geldiğini ileri süren Avar, Libya'da farklı küresel çete gruplarının birbirleriyle gırtlaklaştığını, sıranın ise Suriye'ye geldiğini belirtti. Avar, "Suriye bir sonraki hedef! Batıda para bitti. Operasyonlar için komşu ülkelerin birbirini yemesi gerekli. Şimdi medya bu çerçevede göreve başladı. Türkiye'de iklim hazırlanıyor. Dolmakalemler Suriye PKK'nın arkasında! Sakızını çiğnemeye başladı! Suriye'de birçok kişiden dinlediğimiz birçok hikâyeden en çarpıcı olanı cami çıkışlarında yapılan televize eylemlerdi: Cemaat camiden çıkarken aralarına bir anda dört yandan eylemciler giriyordu. Muhalif sloganları silah sesleri süslüyordu. Cemaat neye uğradığını şaşırmış dağılmaya çalışırken ortaya çıkan bir kamera kayda giriyordu: Akşam haberlerinde cemaat kendini Esad'a direnen muhalifler olarak ekranda izliyordu!" açıklamasında bulundu.

milligazete.com
27 AĞUSTOS 2011


YABANCI MEDYA OLAYLARI SAPTIRIYOR

Yazarımız Muharrem Bayraktar, küresel güçlerin isyan fitilini ateşlediği ancak başarılı olamadığı Suriye’de yaşananları yerinde gördü. Bayraktar, Batı medyası ile El Cezire’nin olmayan olayları ‘olmuş’ gibi gösterdiğini aktarıyor

Saldırılar beklenmiyordu

Suriye güvenlik güçleri saldırılara hazırlıksız yakalanmış. Dara, Hama, Cisr El Şuur gibi pek çok kasaba ve şehrin bir günde isyancıların eline geçmiş olması ve yüksek zayiatlar bunu gösteriyor. Bu saldırılar bir anda meydana gelen değil aylarca planı yapılan saldırılar. Nasıl haber alınamamış hayret. Hama’da büyük olayları ve saldırıları başlatan isyancıların kullandığı ağır silahların nereden ve nasıl geldiği, nasıl dağıtıldığı, bu grupların nasıl organize olduğu bütün dünya kamuoyuna anlatılmalı.

El Cezire, Batının emrinde

* Yabancı medyanın olayları saptırma ve tamamen taraflı aktarma faaliyeti had safhada. Olmayan olayı oldu gösteren, olan olayı görmezden gelen çok yönlü bir kara haber bombardımanı var. Batı basını isyancıların ileri karakolu gibi çalıyor. Halep’ten bizi ziyarete gelen Mahmut adlı bir Türkmenle otel lobisinde konuşurken, El Cezire’de Halep’in en büyük meydanında protesto gösterilerinin başladığına dair bir haber yayınlanıyordu. Mahmut, “Orası bizim evin hemen karşısı” diyerek telefona sarıldı, eşini aradı. Eşi ile yaptığı konuşmda anladık ki o gün Halep’in hiç bir yerinde ne gösteri, ne olay olmuş!

İhvan, Batılı güçlerle kol kola

Suriyeli muhaliflerin en güçlüsü İhvan-ı Müslimin. Yani Müslüman Kardeşler Örgütü. İhvan-ı Müslimin “Suriye’ye şeriat” getirecek ama Suriye’de zaten şu anda pek çok alanda şeri hukuk hakim! ABD ve İsrail ile olan sıkı fıkı durumları rahatsız edici. Temmuz ayının ilk haftasında Fransalı Yahudi Bernard Henri-Levy’nin girişimiyle düzenlenen “Katliam Durmalı! Esad Gitmeli Konferansı”na 200’e yakın Suriyeli muhalif katılmıştı. Katılanların arasında İhvan-ı Müslimin lideri Milhem Derubi de vardı!

yenimesaj.com
27 AĞUSTOS 2011


Konu Suriye

Haber Masası'nın Konuğu Banu AVAR

Suriye İzlenimleri / Muharrem BAYRAKTAR
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen Başkomutan » Pzt Eyl 12, 2011 7:32

EŞ BAŞKAN TEFTİŞTE

BOP’un eş başkanı olan Tayyip Erdoğan ABD yapımı “Arap Baharı” sonrası gelinen noktayı yerinde görmek üzere Mısır, Tunus ve Libya’da 3 günlük temaslarda bulunacak.
Gazze belirsiz...

Abbas’la da görüşecek

BaŞbakan ve BOP Eş Başkanı Tayyip Erdoğan, 3 günlük Mısır, Tunus ve Libya turuna çıktı. Erdoğan bugün Kahire’de, Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’la da bir görüşme yapacak ancak Gazze’ye geçip geçmeyeceği netlik kazanmadı.

Programı çok yoğun

ErdoĞan’ın bakanlar, üst düzey bürokratlar, iş adamları ve gazetecilerden oluşan bir heyetle yapacağı ziyaretler sırasında, yeni bir sürece giren ülkelere Türkiye’nin verdiği destek vurgulanacak, çeşitli alanlarda işbirliği imkanları ele alınacak.

Eş başkan Erdoğan bölgeyi inceleyecek

BOP’un eş başkanı Başbakan Tayyip Erdoğan, bölgedeki gelişmeleri yerinde görmek için Mısır, Tunus ve Libya’ya gidecek.


BOP’un eş başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan iş başında... Erdoğan, bugünden başlamak üzere 15 Eylül’e kadar Mısır, Tunus ve Libya’yı ziyaret edecek. Erdoğan’ın beraberinde bakanlar, üst düzey bürokratlar, iş adamları ve gazetecilerden oluşan heyetle gerçekleştireceği ziyaretler sırasında, yeni bir sürece girmiş bulunan dost ve kardeş ülkelere Türkiye’nin verdiği destek vurgulanacak, çeşitli alanlarda gerçekleştirilebilecek işbirliği imkanları ele alınacak. Erdoğan’ın ilk durağı Hüsnü Mübarek’in uydurma bir halk kışkırtmasıyla devrildiği Mısır olacak.

Gündemi yoğun

Erdoğan Mısır’da Yüksek Askeri Konsey Başkanı ve Savunma Bakanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi ve Başbakan İsam Şeref ile görüşecek. Başbakan Erdoğan ile Mısır Başbakanı İsam Şeref tarafından, Türkiye ve Mısır arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi tesisine ilişkin Ortak Siyasi Bildirge’nin ve bu çerçevede ekonomi, ticaret, eğitim, kültür, spor, basın, kamu yönetimi ile karşılıklı yatırımların teşviki alanlarında bir dizi anlaşmanın imzalanması da öngörülüyor. Arap Ligi Genel Sekreteri Nebil El Arabi ile görüşmesi ve Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı’nda konuşma yapması beklenen Erdoğan, Kahire’de Mısır’ın önde gelen siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Tahrir Devriminin genç liderleri ve Mısır’da yatırımı bulunan Türk müteşebbisleri ile de bir araya gelecek.

Başbakan Erdoğan, Mısır’ın ardından 14 Eylül’de Tunus’a yapacağı ziyarette ise Cumhurbaşkanı Vekili Fuad El Mebazza, Başbakan El Baci Kaid El Sebsi ve önde gelen siyasi parti liderleri ile görüşecek. Erdoğan, 15 Eylül’de Libya’ya geçerek burada Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil ile görüşecek. Bu ziyarette, Libya’daki siyasi dönüşüm, kurumsal yeniden yapılanma ve ekonomik kalkınma sürecine Türkiye’nin sağlayabileceği katkılar ele alınacak.

Abbas’la görüşecek

Başbakan Erdoğan’ın Kahire’de, Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’la da bir görüşme yapacağı açıklandı. Mısır resmi haber ajansı MENA’nın haberine göre, Filistin’in Kahire Büyükelçisi Bereket el Farra, yazılı açıklamasında, Abbas ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kahire’de bir araya geleceklerini belirtti.

YENİÇAĞ
12 Eylül 2011


Eşbaşkanlık sonumuz olacak

Gazze'de katliam yapan, Mavi Marmara saldırısında 9 Türkiye vatandaşını katleden İsrail'e karşı yaptırım uygulayacağını açıklayan Türkiye, İsrail'in en büyük hamisi ABD'nin "terörle mücadelesine" destek verecek. "Küresel Terörizmle Mücadele Forumu" olarak adlandırılan yeni girişimin eşbaşkanlığını ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile birlikte Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yürütecek. BM nezdinde başlatılan girişimin yeni hedefi Ortadoğu'daki "köktendinci teröristler."

Eşbaşkanlık sonumuz olacak

BM'nin Mavi Marmara raporunun açıklanmasının ardından Türkiye ile İsrail arasında büyük bir kriz başladı. Bu krizin Ortadoğu'da çatışmalara neden olacağı belirtilirken Türkiye'nin İsrail'e karşı bir dizi yaptırım uygulayacağı açıklandı.

O günlerde İran'a karşı kurulacağı yorumları yapılan NATO füze kalkanının radarlarının Türkiye'ye konuşlandırılacağı öğrenildi. İsrail'e karşı çok sert açıklamalarda bulunan Türkiye şimdi de BM Nezdinde başlatılan "Küresel Terörizmle Mücadele Forumu"nun eşbaşkanlığını yapacak. Diğer eşbaşkan ise ABD olacak. Türkiye'nin bu tutumu, tıpkı füze kalkanı sürecinde olduğu gibi "tezat" olarak nitelendiriliyor.

Terör devleti İsrail'in en büyük hamisi olan Amerika Birleşik Devletleri'yle girişilen bu ortaklık İsrail'e yaptırım uygulayacağını söyleyen Türkiye'nin açıklamalarını gölgede bırakıyor. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un eşbaşkanlığını yaptığı girişimin hedefinde "Ortadoğu'daki köktendinci teröristler olduğu" açıklandı.

İkinci 11 Eylül startı

11 Eylül 2001 tarihinde ikiz kulelere gerçekleştirilen saldırının ardından ABD, Afganistan ve Irak'ı işgal etmiş, dönemin ABD Başkanı George Bush tarafından da "haçlı seferi" başlatıldığı söylenmişti. Aradan 10 yıl geçmesine karşın değişim bazı Arap ülkelerinde yaşandı. Batı'nın "haçlı" mantığı aynı ise kaldı.

Küresel Terörizmle Mücadele Forumu olarak adlandırılan yeni girişimin Libya, Mısır, Tunus gibi otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş sürecindeki ülkelerde kökten dinci terörist olduğu iddia edilen kişileri engellemek amacıyla başlatıldığı ifade edildi. Uzmanlara göre, ikinci bir 11 Eylül'ün başlangıcı verildi. Türkiye'nin de bu foruma eşbaşkanlık yapacak olması da dikkat çekti.

Somali'ye duyarsız kalan Batı menfaat peşinde

"Terörden en fazla çeken ülke Türkiye'dir" diyen Doç. Dr. Yavuz, uzun yıllar PKK terör örgütüyle mücadele veren Türkiye'ye ABD ve AB ülkelerinin verdiği desteğin yetersiz olduğunu söyledi. Doç. Dr. Yavuz şöyle konuştu; "Somali'de her gün onlarca insanın açlıktan ölmesine Batı duyarsız kalıyor. Çünkü orada insanların ölmesi ABD ve AB ülkelerinin menfaatine dokunmuyor. Bu terör konusunda da böyledir. Ancak kendi menfaatlerine dokunuyorsa harekete geçerler."

"Terör bahane petrol şahane"

Terör Uzmanı Doç. Dr. Celalettin Yavuz, 'Küresel Terörizmle Mücadele Forumu'yla ABD ve AB ülkelerinin Ortadoğu'dan gelen petrolün akışında istikrarı amaçladıklarını söyledi. Yavuz, Somali'de her gün onlarca insanın açlıktan hayatını kaybettiğinin BM tarafından raporlanmasına rağmen Batı'nın harekete geçmemesini, Batı'nın terör meselesinde de takındığı 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' anlayışına bağladı.

Batı'nın bir konunun üzerine gitmesi için menfi bir neden olması gerektiğini belirten Yavuz, "Bu forumun oluşturulmasındaki birincil derecedeki amaç, ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin Ortadoğu'dan gelen petrol akışının istikrarını bozmaya yönelik oluşabilecek girişimleri engellemektir. Ortadoğu'daki 'Arap Baharı' ile birlikte otorite boşluklarını dolduracak bazı grupları, Batı ülkeleri tehdit olarak görmektedir. En önemlisi de Ortadoğu'dan çıkıp Batı'ya ulaşan petrolün akışındaki istikrarın bozulabileceği endişesidir" dedi.

milligazete.com
12 Eylül 2011




Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

"EŞBAŞKAN"A YENİ GÖREV
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen Başkomutan » Prş Eyl 15, 2011 23:20

Türkiye’nin BOP duruşu çok tehlikeli

11 Eylül’de ABD’nin ikiz kulelerinde yaşanan hadiseden sonra Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da gelişen olayları çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.

Öncelikle şu temel tespiti yapmamızda fayda var:

Terör olaylarının arkasındaki iradeyi o olaylardan en çok istifade edenlerin içinde aramak lazım. Bu açıdan baktığımızda, 11 Eylül’den en çok nemalanan ülkeler ABD ve İsrail olmuştur. 11 Eylül ABD’nin ve İsrail’in yıllarca hasretini kurduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin fiili olarak hayata geçiş tarihi olmuştur.

Bu kapsamda 11 Eylül bahanesiyle önce Afganistan işgal edilmiş, ardından da Irak yerle bir edilmiş ve milyonlarca Müslüman katledilmiştir. Bu işgallerle ABD işgal kuvvetleri, BOP haritasının en doğusuna ve de merkezine yerleşmiş oldu. ABD bu işgallerde bir gerçeği yeniden fark etti o da bir Haçlı ordusu İslam ülkesine saldırdığı zaman hem askeri hem de ekonomik olarak büyük bedeller ödediği gibi, bütün dünyanın tepkisini de üzerine çekiyor.

ABD yanına öyle bir müttefik(!) almalıydı ki, bu sayede hem işgaller daha kolay olmalı, kaleler içeriden işgal edilmeli, hem İslam ülkelerindeki direnişler kırılmalı, hem de dünya kamuoyunun tepkisi azaltılmalıydı.

İşte bu sebepten dolayı ABD her noktada taşeron olarak kullanabildiği Türkiye’yi yanına aldı ve Türk siyasileri bu amaca uygun olarak kullanmaya başladı.
Siyasilerimiz İslam ülkelerinin liderlerini ziyaret edip bir taraftan dost ve müttefik pozlar verdiler, diğer taraftan ABD’nin taleplerini ileterek söz boyutunda taşeronluk yaptılar.

Tabii, ABD bu süreçten istifade ederek, bugün sözde halk isyanı olarak gözüken bölücü faaliyetlerin zeminini hazırladı. Şuna emin olun ki bu isyanlar bir anlık olaylar değildir, planlı programlı ve organizelidir.

2004 yılında Fas’ta yapılan bir toplantının gereği olarak şekil değiştiren Büyük Ortadoğu Projesi artık silahlı işgallerden öte, içeriden isyanlar ve iç çatışmalar olarak zuhur ediyordu ve Türk siyasilerin ve Türk sivil toplum örgütlerinin(!) bu olaylarda rolü oldukça fazlaydı.

Propagandalar ve fitne faaliyetleri Hans, Peter, Michael tarafından yapıldığında oldukça tepki çekiyordu ama Ahmet, Mehmet, Yavuz, hoca efendiler tarafından yapılınca kitleler etkilenmeye başladı. Propagandaların tuzağına düşen kitleler bir taraftan ABD’nin yaptığı katliam ve işgalleri görmezden geliyordu, bir taraftan da özgürlük adı altında kendi ülkelerinin yönetimlerine karşı ecnebilerle işbirliğine gidiyorlardı.

Afganlı işgale karşı direniş gösterecek, karşısında Türkleri görüyor, Iraklı ABD’ye isyan edecek karşısında Türkleri görüyor, Libyalı, Tunuslu, Mısırlı, Suriyeli dış empozeli bölücülere karşı direniş gösterecek karşısında Türkleri görüyordu.

Haçlı safında bir Müslüman gördüklerinde karşı taraf ne yapacağını bilemiyordu.

Biraz daha pratik bir örnek verelim. Libya’da ABD destekli isyancılar kendi ülkelerine savaş ilan ettiler, yaktılar yıktılar. Libya halkı kendisine saldıranlar sadece ABD’liler, Fransızlar olduğunu görse belki oyunu fark edip Kaddafi’nin yanında mücadele vereceklerdi.

Baktılar ki ABD’nin, Fransa’nın yanında Türkiye var ve Türk siyasiler İsrail ile tiyatro oynayarak Müslümanlara şirin gözüküyorlar, ardından da Libya’daki isyancıların liderine resmi bir ziyaret yapıyorlar, Libya halkının doğal olarak kafası karıştı.

Diğer önemli bir örnek ise, füze kalkanını normalde hiçbir İslam ülkesinin kabul etmesi mümkün değil, ama değil mi ki Türkiye’ye kuruluyor, bütün İslam ülkelerinin yelkenleri suya düşüyor. Haçlı ordularının ön safında Türkiye’yi görünce, İsrail’i Türkiye’nin korumalığına sorunduğunu görünce ne yapacaklarını bilemiyorlar.

Değil mi ki bu millet asırlarca haçlı saldırılarına karşı İslam dünyasını korudu kolladı, bugünkü gelişmelere hiçbir anlam veremiyorlar. İster kabul edin ister etmeyin, bugün AKP’li Türkiye, İsrail’den çok daha fazla İslam dünyasına zarar vermektedir.

Murat ÇABAS
yenimesaj.com 15.09.11
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen sessiz sedasız » Cum Eyl 16, 2011 0:36

Bundan 100 yıl önce batı, arapları kullanarak Osmanlıyı karıştırdı.
Bu gün ise yine aynı batı, Türkiyeyi kullanarak arapları karıştırmaya çalışıyor.
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen Başkomutan » Cmt Eyl 17, 2011 2:11


Ortadoğu

Aslına bakarsanız Ortadoğu neredeyse 100 yıldır dünyanın odak noktasında.

Hatta bir çok savaşın nedenleri arasında bu bölgeye hakim olma mücadelesi yatmaktadır, aynen bu günkü gibi…

Tabi zamanla bölgede hakim olmak için mücadele veren ülkeler değişti ama bu arada önemli olan Ortadoğu’nun halen emperyalistler için bir çekim merkezi olduğudur.

Çok zengin petrol ve doğalgaz yataklarının bulunması bu bölgeyi çok önemli kılmakla beraber, özellikle üç kıtanın birleştiği yer olması bölgeyi çok daha stratejik hale getirmektedir. Bu da deyim yerindeyse her dönemde emperyalistlerin ağızlarının suyunu akıtmaktadır.

Geçmişte emperyalistler hedef ülkelerin kaynaklarına el koymak için doğrudan işgali seçer ve o ülke kaynaklarını talan ederlerdi…

Ama şimdilerde bu yöntem biraz inceldi…

Günümüzde doğrudan müdahale etmek yerine bu işi kendi kurdukları NATO, Birleşmiş Milletler gibi örgütlere yaptırıyorlar.

Tezgâh genelde şu şekilde işlemektedir. Önce ülkedeki dini veya etnik bir azınlık seçilerek desteklenir…

O da şunun için, 1997 de ABD’de bir grup Hıristiyan ve Yahudi eylemci denizaşırı yerlerdeki dini zulüme karsı bir kampanya başlatıyorlar. Buna destek veren Clinton o yıllarda uluslararası din özgürlüğü yasasını çıkarıyor…

Yani sonuçta bu yasaya bağlı olarak uluslar arası din özgürlüğü komisyonu kuruluyor işte o komisyon her yıl dini baskı yapılan ülkelerle ilgili listeler falan yayınlıyor.

Tabi sadece dini baskı değil zamanla bu kavramın içine etnik baskı da alınıyor ve böyle olunca da herhangi bir ülkedeki etnik ya da dini kimlik konusu ister istemez ABD’yi ilgilendirir hale geliyor.

İşte ABD’nin neredeyse tüm dünyaya müdahale hakkı gördüğü bu doktrinin adı Clinton doktrini oluyor.

Bu arada Fransa’nın Libya’ya vurmaktaki aceleciliğinin de nedeni de belli oldu, Libya petrollerinin yüzde otuz beşine el koymak…

Kısacası diktatörlük falan hepsi hikâye, her şey petrol ve doğalgaz için…

Libya Geçici Ulusal Konseyi Başkanı Mustafa ABDULCELİL ki kendisi çok kısa süre öncesine kadar Kaddafi yönetiminin Adalet Bakanıydı, yaptığı açıklamada ılımlı İslam rejimini benimsediklerini açıkladı…

Yani aynen bizim gibi…

Peki, bu ılımlı İslam dedikleri şey neyin nesi bilen var mı?

Ya da bunu ortaya koyan kim?

İşin aslına bakarsanız bu rejim, yani ılımlı İslam denilen kavram BOP’la birlikte Graham FULLER tarafından ortaya atıldı. Bir bakıma bizim ülkemize dayatılan ve uygulanmaya çalışılan sistemin aynısı…

İşin aslı şu: Arap ülkelerinin önemli kısmında İslami örgütler genelde hareket şeklinde örgütlenmişlerdir, hani sıklıkla demiyorlar mı laiklik Türkiye’yi İslam ülkelerinden kopardı. Türkiye, İslamla demokrasiyi birleştiren tek ülke (sanki laiklik olmadan demokrasi olabilirmiş gibi)

İşte adamlar İslami hareketleri mevcut emperyalist sistemin içine alıp kullanıyorlar, onu diğer siyasi partiler gibi partileştirip ülke içi ve dışı etkenlerin etkisine açık hale getiriyorlar…

Böyle olunca ortada ne ulus kalıyor, ne de millet…

İşte model ülke dedikleri aslında bu…

Ulus devletsiz, milletsiz bir toplum…

Nusret KEBAPÇI
17 Eylül 2011 Anayurt Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ortadoğu Operasyonları ( Türkiye'den Yürütülüyor )

İletigönderen Başkomutan » Pzt Eki 10, 2011 20:57

İran’dan Türkiye’ye iki tehdit uyarı

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in askeri danışmanı Orgeneral Yahya Rahim Safevi, Türkiye’nin NATO füze kalkanı ve Suriye konusunda izlediği politikalardan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, aksi halde sonuçlarına katlanması gerekeceği tehdidinde bulundu.

İran’ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı’na konuşan General Safevi, “Türkiye, NATO füze kalkanı, Suriye ve Arap dünyasında laikliği teşvik etme politikalarını radikal şekilde yeniden geçirmeli” dedi.

Safevi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mısır ve Tunus’ta yaptığı konuşmalarla Arap ülkelerini Türk tarzı demokrasiye davet etmesini de “beklenmedik ve hayal bile edilemez” olarak niteledi.

Türkiye’nin İran ve Suriye’ye karşı takındığı tutumu yanlış bulduğunu söyleyen General Safevi, “Türkiye, Amerika’ın çıkarlarına göre hareket ediyor. Ankara bu olağan dışı siyasi tavırlardan vazgeçmezse, hem Türkiye halkı iktidardan uzaklaşacak hem de Suriye, İran ve Irak gibi komşu ülkeler Türkiye ile siyasi bağlarını gözden geçirecek” dedi.

İran Devrim Muhafızları komutanlarından General Mesud Cazayeri ile, Türkiye’yi NATO füze kalkanına ev sahipliğini yapmanın sonuçlarını iyi düşünmeye çağırdı.

General Cazayeri, “Türkiye, böyle bir kararla, bütün imkanlarını Siyonist rejimi desteklemek için kullandığını görmelidir” diye konuştu.

DHA, 10 Ekim 2011


ABD TAŞERONU OLMAK AKP'NİN VARLIK SEBEBİDİR

Kendisine "ABD taşeronu" diye seslenen muhalefete sitem eden, kızan AKP'nin maskesi bu kez de Suriye Lideri Esad tarafından düşürüldü.

Esad'ın "Türkiye'den gelenler Obama'nın sözcüsü gibi davranıyor.'Obama şöyle istiyor, böyle istiyor' diye geliyorlar bana. Oysaki, ABD'nin Şam'da Büyükelçisi var, gelip söylüyorlar zaten bize.Türk kardeşlerimizin aynı sözleri tekrarlaması bizi üzüyor" sözü AKP'nin nasıl bir taşeron olduğuna son örnek olmuştur.

Aslında Esad'ın bu sözleri çok gizli bir konunun açıklanması değil, çok açık ve net görülen AKP'nin ABD taşeronluğunun tescillenmesidir.

Esad'ın bu sözlerini biz aylar önce yazdık ve AKP'nin ABD-Suriye arasında postacılık yaptığını vurgulamış ve AKP'nin kurulduğu günden bu yana nasıl ABD taşeronluğu yaptığını da yüzlerce yazı içinde ifade etmiştik.

ABD, AKP üzerine yapıştırılan İslamcı etiketi üzerinden bölgeyi kontrol etmekte ve AKP'yi adeta dürbün niyetine kullanmaktadır. ABD'nin bölgeye demokrasi, özgürlük getireceğim masalları AKP ekranından bölgeye yansıtılmaktadır. Çok planlı bir şekilde gerçekleştirilen Davos oyunu bunun için oynanmıştır. Beynini çalıştıramayan Müslümanların Tayyip Erdoğan posterleri ile oradan oraya koşturması bu oyuna yenik düşmesindendir. Suriye'de "Davos Fatihi" diye yer yerinden oynuyordu. Şimdi aynı Suriye, Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD taşeronu olduğunu dünyaya duyuruyor. Uyanmaya başladılar ama bir hayli geç oldu.

Bir diğer hedef olan İran'da Türkiye'de konuşlandırılacak "Füze Kalkanlarının" İsrail'i korumak için kurulduğunu vurgulayarak, AKP'nin esasında kimlerin taşeronu ve hizmetçisi olduğunu açıklaması da AKP'nin maskesini düşüren diğer bir faktör olmuştur.


    İslam alemi için en büyük acı bu olsa gerek, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkenin yöneticileri ABD ve İsrail hesabına çalışıyor.Müslümanların katliamları için taşeronluk yapıyor.Ne uğruna? Getirildikleri koltuğu koruma ve iktidarlarını sürdürme uğruna…

    ABD projesi olan Müslüman'ı Müslüman'a kırdırma oyununa taşeronluk yapan AKP, İslam dünyasının yüzkarası olarak çoktan tarihe geçmiştir. Suriye ve Libya'da iç çatışmalarda kullanılan silahların Türkiye'den gönderilmesi ve isyancıların Türkiye'den gidenler tarafından yetiştirilmesi bu yüzkaralığı için yeterli bir sebeptir.

"Kandil'e Türk bayrağı dikince terör mü bitecek" şeklinde nutuklar atan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin parasını ve silahını Suriye ve Libya'daki ABD hesabına çalışan isyancılara dağıtmasının anlamını Türkiye'de AKP'ye oy veren %50 bir çözse zaten Türkiye'nin uyanışı ve kurtuluşu olacak… Kendi ülkesini bölmeye çalışanlara karşı her manada pasif, toleranslı, hoşgörülü, yol açıcı, kucaklayıcı ama Suriye, Libya, Mısır, İran gibi ülkelerin ABD adına ele geçirilmesi adeta şahin kesiliyorlar.

Dibimizde PKK'yı kucağında besleyen Barzani ve Talabani'ye gık diyemiyorlar ama ABD'nin hedefinde olan ülkeler için Obama adına vazifeli bir şekilde elçilik yapıyorlar.Barzani ve Talabani'ye gık diyemezler çünkü, onlarda aynı AKP gibi ABD taşeronluğu yapmaktadır.

Türkiye, AKP sayesinde büyük bir felakete doğru sürüklenmektedir.Direnç gösteren Suriye ve İran konusunda Türkiye her manada kullanılacak ve bu ülkelerin karşısına kalkan olarak Türkiye konacaktır.

ABD'nin "Suriye konusunda Türkiye'nin sabrı taşıyor" açıklamasının sebebi de bunun içindir.ABD ve İsrail AKP ile gurur duymasında kim duysun?

Ortadoğu Gzt., Yıldıray ÇİÇEK
10 Ekim 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x