‘ORTAK AKIL’
‘Bilimsel anlayış’ yazısının ardından, bu ‘anlayış’ın (compréhension) bireysel değil ama ‘ortaklaşa’ bir biçimi olabilir mi diye sorulabilir.
Nitekim 1970’li yıllardan itibaren ‘ortak anlayış’ (compréhension collective), ‘ortak düşünme’ (réflexion collective), ‘ortak karar’ (décision collective) ve ‘ortak eylem’ (action collective) konularında oldukça bol yayınlar yapılmıştır.
Ancak, bütün bu çalışmalar ‘işletme’ düzeyinde kalmış ve toplumsal düzeye çıkarılamamışlardır.
Daha doğrusu, toplumsal düzey sözkonusu olduğunda, ‘anlayış’ (compréhension) değil ama ‘zihniyet’ten (intelligence) sözedilmekte ve bir toplumun ‘bilgi’ (connaissance) ve ‘bilimsel ve teknik beceri’ (savoir-faire) düzeyini dile getirmek için ‘ortak zeka’ (intelligenace collective) terimi kullanılmaktadır ki, İngilizcesi (General intellect)tir.
Özdemir İnce’yi kızdırmamak için ‘Ortak akıl’ diyemiyorum.
Ne var ki, Türkçe’de yaygın olarak kullanılan ‘ortak akıl’ın, en azından bu durumu dillendirmek için kullanıldığını sanıyorum.
Çok daha ilginci, bu ‘ortak zekâ’ terimi üzerine, Marks’ın 1857-58 Elyazmaları’nın (Ki Grundrisse olarak da bilinir) ilk kez 1967 yılında İtalya’da, 1968 yılında Fransa’da ve 1973 yılında İngiltere’de yayınlanmasından sonra çalışılmaya başlanmıştır.
Söylemeye gerek yok ki, bu ‘ortak zekâ’ ancak ortaya çıkardığı sonuçlar üzerine yani paylaşılan ortam (ambiance) ve uyulan iletişime (échange) bakılarak değerlendirilebilecektir.
Ekonomi politik alanında ise, son yıllarda ‘bilgi ekonomisi’ ya da ‘bilgiye dayanan kapitalizm’ (capitalisme cognitif) bağlamında kullanılmaktadır.
Öyle ki, Karl Polanyi’nin 1944 yılında yayınladığı ‘Büyük Dönüşüm’den sonra bu ‘Bilgi ekonomisi’ de ‘Yeni büyük dönüşüm’e yol açabilecektir (*)
Gerçekten de, Marks’ın gözlemlediği ‘ortak zekâ’, sosyalizmi beklemeden kapitalizmin bizzat kendi gelişmesi sonucu, kendisinin bulduğu ‘değer yasası’nı ortadan kaldırabilecektir.
Bir arıcının bal üretimi örneğine bakarak konuyu somutlayacak olursak; arıcının hazır petek ve balmumu koyarak, arı toplumunu çok daha fazla çalıştırdığı söylenebilir. Böylece arıcı, sezon sonunda, çok daha fazla bal elde edebilecek ama arı toplumu hem daha fazla sayıda ve hem de çok daha emek harcamalarına karşın ancak yine kendi kendilerini geçindirebilecek bir karşılık bulacaklardır.
Böylece ‘arıcının zekâsı’, arı toplumunda hem ‘Büyük dönüşüm’e yol açmış ve hem de ‘değer yasası’nı geçersiz kılmıştır.
Şu farkla ki, arıcı ile arı toplumu ‘eşitlikçi’ bir anlayışla hareket edecek olsalardı, arıcı, artan arı sayısının ürettiği kadar yani öncekindn daha fazla bal elde edebilecek ama arılar da artan sayılarına bağlı olarak daha ‘az çalışmış’ olacak ve salt bal üretimi için değil ama değişik çiçeklerin keşfine zaman ayırabileceklerdi.
Böylece, Marks’ın yazımından tam yüzon yıl sonra ‘keşfedilen’ Elyazmaları’nda sözünü ettiği ‘Ortak zekâ’nın (general intellect), insani bir ‘bilimsel anlayış’la birlikte yürütülmesi halinde, barışçıl ‘Büyük dönüşüm’ gerçekleştirilmiş olabilecektir denilebilir.
Eğer bu tez doğru ise, ‘yapay zekâ’nın (intelligence artificielle) bu süreci çok daha hızlandırabileceği bile söylenebilir.
Yeter ki, insani bir ‘anlayış’la ele alınabilsin.
O nedenle, gelişgüzel ‘üretim ekonomisi’ ve giderek ‘sosyal verimlilik’ (productivité sociale) diyen simitçi ekonomistlerin ‘insanî verimlilik’ (productivité sociétale) denilebilecek bir ‘anlayış’a gelmeleri ve geliştirilecekse bu alanda bir ‘ortak akıl’ geliştirmeleri gerekir diyeceğiz.
Ancak bunun ‘kapitalist mantık’a uymayacağını da eklememiz gerekir.
(*)Yann Moulier-Boutang, “La stupéfiant hypothèse du ‘general intellect’”. Ayrıca aynı yazarın Le capitalisme cognitif. La nouvelle grande transformation, Paris 2007 ve L’abeille et économiste, Paris 2010 başlıklı çalışmalarına bakılabilir.